Narlıdere'de katledilen gazeteciler ve gazetecilik konuşuldu
Narlıdere Demokrasi Platformu, katledilen gazetecileri andığı panelde basının özgürlük mücadelesi ile demokrasi mücadelesinin iç içe geçtiği belirtilerek mücadeleyi yükseltme çağrısı yapıldı.

Fotoğraf: Evrensel
Narlıdere Demokrasi Platformu, "Katledilen Gazetecileri Anıyoruz" başlıklı bir panel düzenledi. Narlıdere Cem Evi'nde gerçekleştirilen, moderatörlüğünü Platform adına Veli Karakurt'un yaptığı panele gazeteciler Atilla Sertel, Zeynep Altıok, Semra Turan ve Emine Uyar konuşmacı olarak katıldı.
Fotoğraf: Evrensel
Konuşmasına 1979 yılında öldürülen Abdi İpekçi'yi ev 1993 yılında evinin önünde patlatılan bomba ile katledilen Uğur Mumcu'yı anarak başlayan Atilla Sertel, "Uğur Mumcu öldürüleceğini bilerek korkusuzca yazdı ve konuştu. Çetelerin, silah kaçakçılarının, soyguncuların üzerine yürüdü" dedi. Devletin cinayeti aydınlatmadığını dile getiren Sertel, "Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin 'namus borcu' demişti. Devletin hâlâ Mumcu'nun ailesine ve sevenlerine namus borcu duruyor" diye konuştu. Sertel, bugünleri yas günü olarak değil, barış, demokrasi ve kardeşlik için mücadele günleri olarak görülmesi gerektiğini vurguladı. Delile bile gerek duyulmadan tutuklamaların yaşandığını ifade eden Sertel, "İktidarın bütün hedefi toplumun sinmesi üzerine. Öldürme yerine cezaevlerinde 'yok etme' ve topluma gözdağı verme yöntemini uyguluyorlar" diye belirtti.
EMEK VE DEMOKRASİ MÜCADELESİNİN ÖNEMLİ BİR ARACI
Gazetemiz Evrensel'in muhabiri Emine Uyar, gazeteci suikastleri ve katledilmelerinin Osmanlı dönemine kadar dayandığını dile getirerek, 1996 yılında Metin Göktepe katledildiğinde, Emniyet Müdürü ve İçişleri Bakanının gözaltına alındığını inkar ettiğini, savcının da "duvardan düştü" dediğini hatırlattı. Uyar, Göktepe'nin ailesi, arkadaşları ve meslektaşlarının ısrarlı takibi ile katilleri yargılanan ilk gazeteci olduğunu dile getirdi.
İktidarın basını büyük oranda yandaş haline getirdiğini, biat etmeyenlere ise çeşitli yıldırma ve cezalandırma politikaları uygulandığını dile getiren Uyar, bununla da yetinmeyen iktidarın "Dezenformasyon Yasası" ve "Etki Ajanlığı" gibi yasa tasarıları ile haberciliği daha da boğmak istediğini ifade etti. Basının özgürlük mücadelesi ile demokrasi mücadelesinin iç içe geçtiğini vurgulayan Uyar, Şimşek programı ve 2025 bütçesi ile açlık ve yoksulluğa mahkûm edilen işçi ve emekçilerin yasaklara rağmen grevlerle, sendikalaşma mücadelesi ve iş bırakmalarla yanıt verdiğini belirtti. Uyar, "Önümüzdeki dönem daha da artacağının emareleri var. İş, ekmek, barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi, güçlenmesi için bir araç olan işçi emekçi basınının güçlenmesi büyük önem arz ediyor" dedi.
UĞUR MUMCU DAVASI 32 YILDIR SÜRÜYOR
Birgün Gazetesi köşe yazarı Zeynep Altıok, geçtğimiz günlerde Uğur Mumcu'nun davasının görüldüğünü belirterek, "Biz, 32 yıllık Umut davasının, hâlâ sürüne sürüne zaman aşımı mücadelesi içinde son demlerini yaşayan bu davanın kapıları kıracak kadar kalabalık kitlelerce izlenmesini isterdik ama olmadı" dedi. Davada önemli bir köşe dönüşü olduğunu ifade eden Altıok, "Gelir gelmez bilemeyiz ama Mehmet Ağar'ın tanık olarak dinlenmesi kararı çıktı. Aydınlatılmayı bekleyen başka dava dosyaları var. Zamanaşımından kurtaracağımız davalar için neler yapabileceğimizi konuşmalıyız" diye belirtti. Bugüne kadar ülkede kaybedilmiş yüzlerce kişinin izini ortaya çıkaracak bir komisyonun dahi kurulmadığını hatırlatan Altıok, "Toplumsal bellek önemli. Öldürülenler, cumhuriyetin, demokrasinin, laikliğin savunucusu idi. Onlar 30-40 yıl önce bugünlere gelineceğini bilerek yazdılar" dedi. Bugün araştırmacı gazetecilik olmasaydı tarikat yurtlarında yaşananlar, altı yaşındaki kız çocuğunun evlendirilmesi gibi olayların açığa çıkarılamayacağını belirten Altıok "Aydınlarımıza onların sözleri ile sahip çıkmalı belleği diri tutmalıyız" dedi.
"YAPTIĞIMIZ HABERLER ÖNÜMÜZE SUÇ UNSURU OLARAK KONULDU"
MA haber ajansı çalışanı Semra Turan, Musa Anter'in yaşamı ve Kürt gazeteciliğini anlattığı konuşmasında, "Kürt basını sadece Kürtleri yazmadı. Tüm halkların sesi ve soluğu oldu. Musa Anter'in sonra 50 gazeteci daha katledildi" dedi.
Yaşadıkları baskıları dile getiren Turan, "Yayın organlarımıza erişim engeli getiriliyor. En son 6 arkadaşımız gözaltına alındı. Dosyada gizlilik kararı var. 1 yıl önce seçim öncesi toplu olarak gözaltına alındık. Yaptığımız haberler önümüze suç unsuru olarak konuldu. Toplam 5.260 habere erişim engeli getirilmiş. Türkiye basın özgürlüğü sıralamasında 158. sırada" dedi. Turan, özgür basın olarak barışın, özgürlüğün, halkların tarafında yer aldıklarını dile getirdi.
Panel soru cevap bölümü ile sürdü. Sorular, 'yeni' süreçten ne beklenildiği ve bir barışın gelip gelmeyeceği üzerine yoğunlaştı. (İzmir/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et