03 Mayıs 2011 02:54

1 Mayıs izlenimleri

İşçi sınıfının uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günü 1 Mayıs, tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'nin de dört bir yanında coşkuyla kutlandı. Aydın Çubukçu, Özgür Müftüoğlu, Yusuf Karataş, Fatih Polat, Arif Nacaroğlu ve Uyar Demircioğlu İstanbul, Ankara, İzmir ve Diyarbakır'dan izlenim

1 Mayıs izlenimleri
Paylaş

ANKARA

AYDIN ÇUBUKÇU: GENÇLİK DAHA KİTLESEL, DAHA ISRARLI

Ankara’nın 1 Mayıs’ı geçen yıllar için söylersek, iddiasız ve sorunsuz bir tekdüzeliğe sahip olagelmiştir. İstanbul gibi gerilimli, “risk beklentisi yüksek”, çekişmeli kutlamalar olmaz... Kitlesi standarttır, kutlama programı çizgisinde gider... Bu yıl, herşeyden önce katılım oldukça yüksekti. İşçi sendikaları bayramlarını ciddiye almışlardı. Ama önemli bir fark olarak, olağanüstü bir gençlik kitlesi, her siyasi hareketin bayrağı altında ve işçiler arasında varlığını hissettiriyordu. İki yıldır 6 Mayıs anmalarında görülen genç katılım yoğunluğu bu yıl 1 Mayıs alanına da yansımıştı. Yaş ortalaması neredeyse 18’in altında olan bu kitlesel güç, coşkulu ve ısrarlı sloganlarıyla Ankara 1 Mayıs’ına damgasını vurdu. Bu, toplumsal muhalefetin derinliği ve genişliği hakkında bir işarettir. Gençlik kitlesinin siyasallaşması ve siyasal gösterilerde ön plana çıkması daima, toplumsal uyanışın ve muhalif duruşun artık kendi sınırlarını zorlamaya başladığına bir delildir. Neredeyse tamamı işçi ve emekçi ailelerden gelen bu gençler, taşmaya başlayan sabrı, her gün her saat evlerde konuşulmaya başlanmış olan tepkiyi dile getirmektedirler. Okullarda, işyerlerinde yüzyüze geldikleri dayanılmaz rezaletlerin kırdığı gururları, toplumun tümünü saran maddi ve manevi sıkıntılar, daha güzel bir yaşama duydukları şiddetli özlemle çatışan her şey, onları meydana çağırmıştı. Öfkeyle ve inançla haykırdıkları her slogan karşılığını mutlaka almak istedikleri bir talebi dile getiriyordu ve başaracaklarına olan güven sıkılmış yumruklarında bütün canlılığıyla görünüyordu. 1 Mayıs, birlik, mücadele ve dayanışma günü, Ankara için umut günüydü.

ŞÜKRAN DOĞAN: ANKARA'DA İŞÇİLERİN VE GENÇLİĞİN 1 MAYIS'I

Ankara 1 Mayısına bahar güneşinin sıcaklığı ile katılımın yoğunluğu ve coşkusu damgasını vurdu.
İşçilerin birlik, mücadele ve dayanışma gününe denk düşmeyen tek sorun da iki yoldan yan yana önde hangi konfederasyonların  yürüyecek olması konusunda çıkan tartışmalar oldu
1 Mayıs öncesi hemen her yerde,  “Ciddi bir çalışma, canlılık görünmüyor, 1 Mayıs hazırlıkları zayıf geçiyor”  olarak ifade edilen konuşmalar oluyordu. Buna karşın katılım geçen yıla göre çok daha fazlaydı. Daha iyi ve planlı bir çalışma ile katılım da organizasyon da çok çok iyi olabilirdi. Anons arabasından bir işçi sendikasının yöneticisi kortejler yeni hazırlanırken arkadaşlarına şöyle sesleniyordu: “AKP bize az bile yapıyor, iki gündür bütün iş yerlerini gezdim, bu kadar mıyız, üzülüyorum.” Zaten sorunumuz iki gün yürütülen çalışmalar değil mi?
Kortejlerde ve alanda ilk girişler sonrası işçilerin önemli ağırlığı var. Ancak büyük kısmı alanda uzun süre tutulamıyor. İşçi sendikalarından Türk-İş’e bağlı Tez Koop-İş, Yol-İş, Türk Metal, TÜMTİS ve Tes-İş’in katılımları oldukça iyi, ağırlığı da Türk-İş sendikaları oluşturuyor. Tez Koop-İş ve TÜMTİS’in özel hazırlık yaptıkları kortejlerinden, döviz ve sloganlarından belli.
Çankaya ve Yenimahalle belediyelerinin işçileri Genel-İş önlükleri ile DİSK’in en kalabalık kortejini oluşturuyor. Sosyal-İş ve Birleşik Metal-İş de coşkulu.
KESK’e bağlı sendikalarda ise her zamanki gibi Eğitim Sen’in ağırlığı var. Bazı okullar kendi pankartları ile yer almış. Tüm Bel-Sen, SES ve BES’in katılımı iyi.  Kamu emekçileri cephesinden 1Mayısa özgü çalışmanın zayıf olduğu görülüyor. Özellikle işçilerle yan yana iki yoldan yürürlerken daha bariz görünen kortejlerindeki dağınıklık ve sıkı sıkıya  yan yana yürü(ye)meme alışkanlığı.
TMMOB’ bağlı bütün odalar barajlara, HES’lere, çılgın projelere karşı sloganları ile oldukça kitlesel.
Ankara 1 Mayıs katılımına dair iki önemli nokta: Birincisi gençliğin katılımı. Lise, üniversite ve semt gençliği olarak ifade dersek, hemen her pankartın altında onlar yer aldılar; talepleri, özgün sloganları, özgün dövizleri ile. İkinci nokta ise Deniz’in, Mahir’in ardında, “Birleşen işçilerle birgün kazanacağız” “AKP mezara halk iktidara” pankartları ve sloganlarıyla  semt gençliğinin CHP  ile katılımı.
Üniversiteli gençler kendi okullarının pankartları ile katılırken, “Başkaldırıyoruz” diyen ODTÜ’lüler en kitlesel olanıydı.
Gençlerbirliği, Beşiktaş ve Galatasaray taraftarları beraber yürüyerek ve “re re re ra ra ra emeğin olsun tüm dünya” diyerek yanlarından geçtikleri tüm grupları coşturdular.
Ankara’da güzel bir havada, işçi, emekçi ve  gençlerin coşkusuyla geçen 1 Mayıstan 13 Hazirana  umutla...


İSTANBUL

FATİH POLAT: GÜNDEME BAĞLANMIŞ BİR, 1 MAYIS

Bu yılki 1 Mayıs, birçok yönüyle değerlendirilebilir, değerlendirilecektir. Alanı gözlemlemeye çalıştığımız İstanbul’daki kutlamalar ve diğer illerdeki kutlamalara dair aldığımız bilgiler ışığında şunu söyleyebiliriz: Bu 1 Mayıs’ı, öncekilerden ayıran en belirgin özelliklerden biri, güncel gelişmelerin, sıcak taleplerin alanlara taşınmış olmasıydı.

Örneğin Taksim’e farklı kollardan giren kortejler içindeki gençlik gruplarında, son sınav skandallarına dair pankartlar dikkat çekiyordu. Mehmetçik Lisesi Öğrencileri imzasıyla taşınan, ‘YGS İptal Edilsin, Sınavsız Üniversite’ yazılı pankart, yine ‘ÖSYM Dağıtılsın, Sınav Sistemi Kaldırılsın’ yazılı pankart bunlardan sadece bazılarıydı. Teksif Sendikası’na üye bir tekstil işçisi, ‘Projeyi Bırak, Emekçiye Bak’ yazılı bir balonu taşırken bir yandan da, ‘Bunların projesi balon’ diye bağırarak, Başbakan Erdoğan’ın, ‘Çılgın Proje’ adı altında açıklandığı son projeyle, kendi gerçeklikleri arasındaki ilişkiyi böyle yansıtıyordu.

Önceki yıllarla kıyaslandığında basın emekçileri, bu 1 Mayıs’a çok daha güçlü katıldı. Son dönemlerde tutuklanan meslektaşları için sık sık alanlara çıkan basın emekçileri dün Taksim’de TGS pankartı arkasında, ‘Tutuklu Gazeteciler Serbest Bırakılsın’, ‘Gazetecilik İçin Ayağa Kalk’ yazılı dövizler taşıdılar. Tutuklanan gazetecilerin resimlerinin de taşındığı TGS kortejindeki bu canlılığın bir nedeni de, kanımızca, son dönemde basın sektöründe işten atmaların yoğunlaşmasıydı. Bir süre TGS’nin bir üyesi olarak katıldığımız bu kortejin en önünde TGS Başkanı Ercan İpekçi ile birlikte, her yıl olduğu gibi mesleğimiz çınarı Nail ağabeyin (Güreli) varlığı, meslekte henüz yeni olan ve belki bu pankartın arkasına da ilk kez gelen genç gazeteciler için kuşkusuz önemli bir moral kaynağı olmuştur.

EMEP ve BDP’nin canlı, kitlesel bir katılım gösterdiği 1 Mayıs alanında, CHP’nin ilçe örgütleri de, muhtemelen seçim gündemi nedeniyle de dikkat çekici bir katılım gösterdiler. Kürsüden 4 ayrı dilde şarkıların, marjların çalındığı Taksim’deki kutlamada, CHP kortejinde bulunanların da, Türkçe dışındaki şarkılara katılıyor olması, işçi sınıfının gücü ve etkisinin nelere kadir olduğunun bir göstergesi değilse nedir?

Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı illerde, önceki yıllardan daha fazla ilde 1 Mayıs’ın kutlanmış olması da yine dönemin özellikleriyle açıklanabilir. Taleplerini bir süredir ‘Sivil İtaatsizlik’ eylemleriyle gösteren Kürt emekçiler, seçimler öncesine denk gelen bu yılki 1 Mayıs kutlamalarında, barışçıl çözüm ve operasyonların durmasını talep ettiler.

ÖZGÜR MÜFTÜOĞLU: ÇOK DİLLİ 1 MAYIS

2011 1 Mayıs’ı katıldığım 1 Mayısların en coşkulusuydu diyebilirim. Bunun da çeşitli nedenleri vardı. Her şeyden önce gençlerin yoğun olarak katılması bu coşkuya yol açtı. Esnek çalışan, sendikasız, güvencesiz çalışan emekçi kesimler vardı alanda. Bu yıl 1 Mayıs kürsüsünün kullanılması dikkat çekiciydi. Daha önceki yıllarda sendika ve konfederasyon yöneticiler konuşur ancak alandaki emekçiler kendilerini ifade edemezdi Bu yıl bundan vazgeçilmiş ve konfederasyonların konuşması yerine emekçilerin taleplerini ortaklaştıran bir konuşma yapıldı. Bu olumlu bir düzenlemeydi. Şüphesiz bu yıl ki 1 Mayıs’ın bir başka önemli olumluluğu iki dilli olmasıydı. Kürsüden Kürtçe, Türkçe bildiri okunması bu yılın en dikkat çekici olumluklarından biri oldu. Katılımı oldukça yoğundu ve coşkuluydu, 1 Mayıs’taki alan tartışmalarının bitmiş olması bir olumluluk olarak değerlendirilebilir.

1 Mayıs’ın coşkusundaki olumluluk dikkat çekici idi ancak talepler daha fazla ön plana çıkartılıp 1 Mayıs’tan sonrasını da etkileyen bir etkinlik planlanabilseydi daha güzel olurdu. Umarım bundan sonraki süreçlerde daha planlı taleplerin daha fazla öne çıktığı 1 Mayısları görürüz.


ARİF NACAROĞLU: AKP’DEN BAŞKA HERKES BURADA

34 yıl aradan sonra Taksim'deyim. Gümüşsuyu yokuşunu çıkıp Kültür Sarayının önüne ulaşıyorum. Koca bir işçi posteri hem alanı kucaklamış hem sanatı arkasına almış emperyalizme, sömürüye meydan okuyor. "Ah" diyorum. Bu işçi posteri bir de kadın olsaydı, ne kadar güçlü olurdu". 1 Mayıslara Gaziantep'te katıldığımdan kalabalık olcum değişmiş.

Ortalıkta fikir alacağım avukat Cuma'da yok. Meydana tepeden bakıp, " Şu kadar kişi var" diyebilme şansımızda yok. Polis meydanı işçilere bırakmak zorunda kalmış. Görünürde pek yok. İstanbul garip şehir. Meydandan ayrılıp yazıyı gazeteye yollayacak yer bulamıyor insan. Sonunda bir bilgisayar bulup hızla gördüklerimi yazıyorum. BU kalabalık sadece kalabalık değil. Kızıl bayraklar kadar anlamlı HAK-İŞ yeşil flamaları da işçi haklarının, sömürünün, ezilmişliğin, dini, imanı olmaz. İşçi işçidir ve yeri bu meydandır" dedirtiyor insana. Aklım Gaziantep'te. BU güç, bu karşı duruş sandığa yansısa, işçiler, işsizler, ezilenler gerçekten haklarını koruyan partilere yönelseler, işbirlikçiler ömür boyu iktidar olamaz bu yorgun Anadolu'da. Konuşmalar sürerken ayrılıyorum meydandan. Vural'a söz vermiştim bir şeyler yetiştirmeye yarına. Taksim. En çok gençleri ama yaşlısıyla, kadınıyla, çocuğuyla, balonuyla, simitçisiyle umut veriyor insana. Herkes orada. Bir tek iktidardan kimse yok meydanda.


İZMİR

UYAR DEMİRCİOĞLU: İZMİR'DE İŞÇİ SINIFI MEYDANA SIĞMADI

Gündoğdu Meydanı'nda saat 13.30'da başlaması gereken miting alanına saat 12'den itibaren gelmeye başlayan  İzmir'liler, meydanda yer kalmayacağını biliyorlardı sanki. Tertip komitesinden sonra alana pankartları ile ilk gelenlerden biri"Tiyatronun alkışı ampülleri patlatır", dövizleri ile Bilimsel Tiyatro Atölyesi diğeri de "özel yetkili mahkemeler kaldırılsın" diyen İzmir Barosu, idi. , Dostlar Tiyatrosu grubunun da usta sanatçı Genco Erkal ile birlikte alanda erkenden yerlerini alması gerçek sanatın ve adaletin acil ihtiyaçlardan ikisi olduğunu ifade ediyordu.

Gündoğdu Meydanı'na ilk giren konfederasyonlardan DİSK korteji son yılların en kalabalık işçi kitlesini oluşturuyordu. Tüm belediyelerden işçiler, Şenkaya Çelik, Delphi Diesel, Polkima, Ftb Fastear,Mahle, Eren Fren, Lenförder ve pankartını göremediğimiz Birleşik Metal İş üyesi işçiler,  kadın işçilerin kortejin en önünde yer aldığı Deriş İş üyesi işçiler, sosyal hizmetler işçileri, "işsizliğe, taşeronlaştırmaya, ırkçılığa karşı" pankartı ile Lastik İş üyesi işçiler, "sendikalaşmaya yürüyoruz" diyen Bornova Belediyesi park bahçe işçileri, diğer işkollarına bağlı işçiler, işten atılan ve direnişe devam eden Konak Belediyesi işçileri Gündoğdu Meydanı'nın yarısını doldurmuş haldeyken, alana Türk İş ve Kesk'e bağlı sendikalardan çok sayıda işçi ve emekçi güçlükle yerleşebildi. Petrol İş, Türk Metal, T. Maden İş üyesi işçiler, Yol İş, Tez Koop İş, Tes İş, Tek Gıda İş, Harb İş , Tesco Kipa işçileri, Belediye İş ve diğer Türk İş'e bağlı sendikalar da kitlesellikleri ile dikkat çekiyordu.

Kürsüden haykırılan "birleşe birleşe kazanacağız" sloganına hep birlikte eşlik eden farklı konfederasyonlara bağlı işçiler, alanda omuz omuza olmanın coşkusunu yaşıyorlardı. "Ayıramazsınız, Yaşasın İşçilerin Birliği" pankartı ile alana giren Tek Gıda İş üyesi işçiler diğer işçilerce coşku ile karşılandı.

İşçilerden sonra en kalabalık kortejleri emek, demokrasi ve özgürlükten yana siyasi partiler oluşturuyordu. Bloğun bağımsız adaylarının da meydanda olduğu kürsüden anons edildiğinde coşku ile karşılandı.

Mimarlar, mühendisler, çevre örgütleri, kadın örgütleri, liseli gençler, alevi örgütleri, yöre dernekleri, herkes talepleri ile alana girmeye çalışıyordu ancak, Gündoğdu Meydanı işçi sınıfına bile yetmemişti. 


DİYARBAKIR

YUSUF KARATAŞ: DiYARBAKIR SURLARINDA YANKILANAN SES!

Dağkapı, Şeyh Sait’lerin idamına tanıklık etmiş ve o günden bugüne Amed’in mücadele tarihinin sembolü olmuş bir meydan. Dün yine Dağkapı Meydanı’nda buluşan binlerce işçi ve emekçi, kentin mücadele tarihine yeni bir sayfa eklediler. Demokrasi, barış ve insanca yaşam isteyen işçi ve emekçilerin sesi, Dağkapı’yı kuşatan surlarda yankılandı. Yol-İş, Genel-İş, Tes-İş, Eğitim-Sen gibi işçi ve memur sendikalarının kitlesel olarak katıldığı mitingin platformunda geçtiğimiz günlerde Bismil’de katledilen İbrahim Halil Oruç’un da fotoğrafının yer aldığı bir pankart yer aldı. Kentin örgütlü kesimlerini temsil eden sendikalar her geçen yıl, 1 Mayıs’a daha kitlesel katılırken, organize sanayi, tuğla ve kamudaki taşeron işçilerin alanda olmaması önemli bir eksiklik olarak dikkat çekiyor. Bu eksiklikte, sendikaların kendi kitlelerini alana getirmek dışında sınıfın örgütsüz kesimlerine yönelik bir çalışmasının olmaması belirleyici bir rol oynuyor. 1 Mayıs’a Kürtçe-Türkçe iki dilli binlerce bildiri ve afişle çağrı yapan Emek Partisi alanda “Kar, Nan, Azadî-Bıjî Yek Gûlan” pankartıyla yer alırken, Harb-İş Sendikası da,  mitinge Ortadoğu’daki halk ayaklanmalarının sloganı olan “İş, Ekmek; Özgürlük” dövizleriyle katıldı.

Mitingde yapılan konuşmalar, 1 Mayıs’ın Kürt işçi ve emekçiler için taşıdığı anlamı yansıtıyordu. Bir yandan Operasyonların son bulması, siyasi tutukluların serbest bırakılması, anadilde eğitim ve seçim barajının kaldırılması talepleri haykırıldı. Öte yandan sermayenin emekçilere yönelik saldırılarına, işsizlik ve yoksulluğa karşı mücadelenin güncelliğine vurgu yapıldı. Kürt sorununun eşit haklar temelinde demokratik barışçıl yöntemlerle çözümü ve  savaş-çatışmalara aktarılan milyarlarca dolarlık kaynakların ülkede yaşayan halkların insanca yaşayabileceği koşulların yaratılması için kullanması…Dün Dağkapı Meydanı’nda yankılanan bu talepler elbette sadece Kürt işçi ve emekçilerinin değil; ülkede yaşayan bütün halkların ve her milliyetten işçi ve emekçilerin barış ve kardeşlik temelinde insanca yaşayabileceği demokratik bir ülke kurma mücadelesinin en temel talep ve ihtiyacı durumundadır.

Son dönemde yaygınlık kazanan “sivil itaatsizlik” eylemlerinin de mekânı olan Dağkapı Meydanı’ndan yükselen ses, her şeye rağmen her 1Mayıs’ta daha da büyüyor. Ve kentin surlarında yankılanan ses büyüyüp ülkenin dört bir tarafındaki işçi ve emekçilerin sesine karıştıkça, ülke egemenlerinin korkmak için nedenleri de artıyor. Dün binlerce işçi ve emekçi surlara Amed’in mücadele tarihinin bir çentiğini daha attı. Ve kentin mücadele tarihinin tanığı olan surlardan, yine bu kentin güçlü bir ozanının; Aşık İhsani’nin geçmişten gelen sesi yankılandı: Korkuyorlar, korkacaklar, korksunlar! Geliyoruz, geleceğiz, yakındır!

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'de iz bırakan gelişmeler dönemi

SONRAKİ HABER

ABD: Bin Ladin öldürüldü!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...