29 Mart 2013 13:56

Yolsuzluk ve zorbalık almış başını gidiyor

İspanya’nın kuzeyinde, Asturias bölgesinde faaliyet gösteren Eğitim Emekçileri Sendikası’nın  (SUATEA) Başkanı ve İspanya Eğitim Emekçileri ve İşçi Sendikaları Konfederasyonu (STES) Temsilcisi Beatrice Quirós Madariaga ile İspanya’daki genel durum, çalışma yasası, yürürlüğe konulması düş&u

Yolsuzluk ve zorbalık almış başını gidiyor
Paylaş
Hilal Ünlü


İspanya’da neler oluyor kısaca anlatabilir misiniz?
İspanya’da kraliyet ailesine, özerk bölge başkanlarına, belediye başkanlarına kadar uzanan bir yolsuzluk ve zorbalık sistemi almış basını gidiyor. Bir yanda 400 bin aile banka ipotekleri nedeniyle sokağa atılmış durumda ve bu uygulama hala da sürüyor. İşsizlik 6 milyona çıktı. Bunun yüzde 50’den fazlasını gençler oluşturuyor. Her geçen gün, çöpten yiyecek toplayan, dilenen, aşevleri önünde kuyruğa giren ve evinden atıldığı için intihar eden insan manzaralarına daha fazla tanık oluyoruz. Yıllarca emek verilip alınmış sosyal haklar bir bir elden gidiyor. Şu anda, Portekiz, İtalya, Yunanistan ile birlikte durumu en kötü AB üyesi ülkeleri arasındayız.

ÇALIŞMA REFORMUYLA KÖLELİK YASALLAŞIYOR

Bu arada bir çalışma reformu yürürlüğe girdi. Özetle nedir bu yasa?
Çalışma reformu, emekçilere ve örgütlenme haklarına karşı çıkarılmış gerçek bir saldırı reformudur. Bu reforma göre patron, şirkette herhangi bir kontrole takılmadan istediğini yapabilecek. Şirketler çalışanların maaşlarını üretkenlik ya da rekabete göre keyfince düşürebilecek. Çalışanların iş saatini, vardiyasını, iş yükünü hatta işyerlerini keyfi  değiştirebilecek. İdari makamların onayına gerek duymadan, isçilerin geçici ya da süresiz işten atılmalarını sağlayan İstihdam Yönetmeliği’ni (ERE) dayatabilecek. Devlet kurumlarında, bütçe yetersizliği bahanesiyle sözleşmeli personeli isten çıkarabilecek.
Kısacası bu reform, işçi daha kolay sömürülebilinsin, patron daha ucuz iş gücü bulabilsin diye İspanya işverenlerinin, isteklerine uygun hazırlanmış bir reform; yani köleliğin yasalaştırılmasıdır.

BİLGİNİN YERİNE YETERLİK KAVRAMI

Şu anda parlamentonun gündeminde bulunan bir eğitim reformu var. Bize biraz bundan söz eder misiniz?
Bu reformda da yine temel amaç, formasyon sahibi, bilimle donanmış, düşünen gelişkin birey ya da yurttaş yerine, sermayenin gereksinimine uygun birey ya da yurttaş yetiştirmektir. Reforma göre bilginin yerini yeterlik kavramı alacak. Çalışma koşulları bireysel görüşmeler yoluyla belirlenerek sendikalar etkisizleştirilecek. Okul müdürleri yetkiyle donatılıp şirketlerin sözcüleri şeklinde konumlandırılacak. Eğitim bileşenlerinden oluşan (öğrenci, öğretmen, veli) kurumlar, demokratik kontrol işlevini yitirip yalnızca görüntüde var olan kurumlara dönüşecek. Öğretmenin yaptığı sınavlar ikincil konuma itilip, öğretmenin emeği bütünüyle önemsiz kılınacak. Belirleyici konumdaki sınavlar ise özel şirketlerce yapılacak. Yani adım adım eğitimde özelleştirme gerçekleştirilecek.

Bir başka yasa ile eğitimin dinileştirilmesi, laik özelliğinin tamamen ortadan kaldırılmasına yönelik bir çalışma var. Şu anda İspanya’da varolan özel okulların, yüzde 80’i Katolik kilisesinin elinde. Ve bu okulları devlet finanse ediyor. Yani halkın parasıyla varlık sürdüren dini okullar. Bu okulların sayısı daha da artacak. Devlet, özel okulları çekici hale getirip, insanların çocuklarını bu okullara vermesini teşvik edip, kamu okullarının büsbütün ortadan kalkmasına yol açacak. Kısacası eğitimde var olan laiklik özelliği ortadan kalkacak, Ve en önemlisi eşitsiz yarış uygulamaları nedeniyle emekçi, yoksul ve göçmen çocukları sistemden dışlanıp ucuz, vasıfsız çalışanlara ya da sokakta yaşayanlara dönüştürülecek. Bilimden uzaklaştırılan cahil bir toplum yaratılmasının adımları atılacak.

Krizin eğitim üzerine somut etkileri ne oldu?
Kriz bahanesiyle şimdiden bir yığın kesinti ve uygulamalara gidildi. Maaşlar düşürüldü, yılda iki kez verilen ikramiyeler kesildi, sözleşmeli personel sayısı azaltıldı. Öğrenci bursları, bilimsel çalışma için ayrılan bütçede ve öğrencilere ödenen ulaşım ve beslenme yardımında kesintiye gidildi; ders saatleri artırıldı. Tabi bütün bunlar eğitimde kalitenin düşmesi anlamına geliyor. Daha az öğretmen daha çok öğrenciyle ilgilenecek; yani öğretmen her bir öğrenciye daha az zaman ayırabilecek. Ayrıca ekonomik durumunda kötüye gidiş ister istemez öğretmenin motivasyonunu da azaltacak.

Ne yapmalı?
Direnmeli... Mücadele etmeli... Hem de ara vermeksizin. Başka hiçbir silahımız yok. Şu anda yalnızca bölgemizde değil tüm İspanya’da bir ayağa kalkış söz konusu. Hemen her gün sokaklardayız. Toplumun tüm kesimi sürekli değişen bir isim altında tek yürek olmuş durumda. Adımız bir gün 15 Mayıs Öfkeliler, öbür gün 14 Kasım Genel Grev, 23 Şubat Yurttaşlık Dalgası hareketi şeklinde. Emekçilerin tepkisi giderek büyüyen bir dalga halinde. Ancak şu anda ülkemizde önemli büyük sendikaların işbirlikçi tutumları, sermayenin hükümetinin uyguladığı politikalara karsı mücadeleyi zorlaştırıyor. Bunun dışında alternatif bir  politik önderlik de yok.

Öte yandan her şeye rağmen güçlerimizi birleştirmek zorundayız. Biz Eğitim Emekçileri Sendikası (SUATEA) olarak, bölgesel ve ulusal düzeylerde hem diğer eğitim örgütleri hem de toplumsal hareketler ve işçi sendikalarıyla birlik olma çabası içerisindeyiz. Uluslararası düzeyde ise konfederasyonumuz İspanya Eğitim Emekçileri ve İşçi Sendikaları Konfederasyonu (STES) aracılığıyla diğer ülkelerdeki kardeşlerimizle ilişki halindeyiz.


SERMAYE, KRİZİ KULLANIYOR

Halkın malları kesinlikle halka sorulmadan, sermayenin sözcüsü hükümet aracılığıyla bir bir özelleştiriliyor. AB politikaları direktifiyle üretim sektörleri kapatılıp, sermaye gruplarına daha çok kar getirecek alanlara yön elindi. Bankalar borca girdi. Şimdi yapılan, sermayenin sözcüsü hükümet, IMF, Dünya Bankası ve Avrupa Birliği kurumları gibi uluslararası sermaye aktörleri aracılığıyla, neoliberal dediğimiz politikalar kapsamında, kemer sıkma tedbirleri adi altında bu borçlar halka ödetiliyor. Bankaları kurtarmak adına halkın, emekçilerin eğitim, sağlık, emeklilik ve diğer sosyal haklarından kesinti yapılıyor.
Kısacası sermaye, hükümet eliyle krizi de bahane edip tüm sosyal, politik haklara bir el koyarak zenginliğini emekçilerin yoksulluğu üzerine kuruyor ve ülkeyi karanlık Franko dönemine doğru sürüklüyor.


EĞİTİM, TEK TİPLEŞİYOR

Şu anda İspanya’da Katalunya, Bask Ülkesi, Galicik, Valencia ve Ballar Adalarında ana dilinde eğitim yapılmaktadır. İspanyolca dilinde eğitim almak isteyenleri (göçmenler, diğer özerk bölgelerden gelip de o bölgenin dilini bilmeyenler vs.) doğrudan tüm eğitim masraflarını karşılayacağı vaadiyle özel okullara yönlendirip bu okulların sayısı artıracak. Bu arada yeni eğitim reformuyla aslında ana dilinde eğitim hakkı da hedefleniyor. Eğitim Bakanı bunu bizzat dile getirdi. “Eğitimi İspanyollaştıracağız” dedi. Taslak ayrıca, Katalunya, Bask ve Endülüs Özerk bölgelerinde müfredat belirleme yüzdelerini düşürmektedir. Bu bölgelerde daha önce yüzde 45 olan müfredat belirleme hakkı yüzde 35’e inecek. (Gidon/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Dudak uçuklatan şüphe

SONRAKİ HABER

Mursi'nin atadığı başsavcıya protesto

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa