24 Mart 2013 12:45

Kalıcı barış için yol temizliği gerekli

Cemal’in “Silahlı unsurların çekilmesi ne zaman başlar, en geç hangi tarihte tamamlanır?​” sorusuna Karayılan, bu konunun ne kadar önemli olduğunu vurgulayarak başlıyor konuşmasına ve cevap veriyor: “Bu konuyu ele alırken, geçmiş tecrübelerden ders almak zorundayız. Tam sekiz kez ateşkes ilan ettik. Ve 1999’daki geri çekilmeyi yaşadık... Bunlar çok acı tecrübelerdi. O yüzden geri çekilme konusunu olgunlaştırmak gerekiyor. Bunun en başında da yasal zemini oluşturmak lazım. Ta Karadeniz’den, Erzurum’dan, Dersim’den silahlı unsurlar çekilecek. Kolay değil. Hükümetin ve Meclisin kararı lazım. Böyle bir karar güvencedir, güçlerimizin selamet içinde can kaybına uğramadan çekilmeleri için bir güvence.”

Karayılan, siyasal iktidarın sınır dışına çekilme konusunu öteden beri ısrarla gündemde tuttuğunu belirtirken, bu açıdan ‘Oslo süreci’nin bir başlangıç tarihi olarak akılda tutulabileceğini söyledi. Oslo’nun 2008 yılı Eylül ayında heyetler arasında başladığına, bundan önceki iki yıl içinde de aracılarla götürüldüğüne dikkat çeken Karayılan, 2011’de Silvan saldırısının ardından sona eren süreç boyunca, Ankara’nın sınır dışına çekilmeyi sürekli gündemde tuttuğunun altını çizdi.

‘ÇEKİLME İÇİN YASAL ÇERÇEVE’

Karayılan röportajda, geri çekilme konusunda hayati gördüğü bu konuyla ilgili iki noktaya dikkat çekiyor: “Daha önce söylediğimiz şeyleri, yani koşulları biz bir yana bıraktık. Hiç olmazsa TBMM kararı alınsın… Sürece yönelik olarak önyargılı yaklaşımlar var hâlâ. Bizde de vardı önyargılar… Ama aramızda tartıştık ve yol aldık bu konuda. Köklü çözüm için ön yargılardan kurtulmak gerekiyor. Lütfen hükümet tarafı adım atsın. Bizim şu anda sınır dışına çekilme için istediğimiz yasal bir çerçevedir. Birinci nokta budur.” “İkinci bir nokta var. Türkiye’nin 100 yıllık büyük bir sorunu çözülüyor. Bu çözümün yasadışı yöntemlerle gerçekleşmesi mümkün değil. Şu an bu çözüm projesi, Önder Apo’nun üzerinden yürütülüyor. Kim görüşüyor onunla? MİT Müsteşarı… Ama daha önceki görüşmeler dolayısıyla halef-selef iki MİT Müşteşarı Emre Taner ile Hakan Fidan hakkında yargı harekete geçti, soruşturmalar yapıldı. Demek ki yasal zemini çok önemli. Bir başka deyişle, TBMM kararına ihtiyaç vardır. 1921 Koçgiri isyanında da TBMM karar aldı ve bir komisyon kurdu, isyan böylece sona erdirildi. Tabii bugün koşullar farklı, ama 30 yıldır süren bir isyan var; sona erdirilmesi konusunda sadece idare değil, parlamentonun yasal kararlarına da ihtiyaç var. Başbakan Erdoğan ‘Meclise gerek yok, hükümet olarak yaparız’ dedi. Bu çerçeve eksik bir çerçeve. Oysa TBMM karar alabilir. Mevcut çatışmanın durdurulması ve sorunların barışçı diyalog yöntemleri ile çözülebilmesi ve PKK güçlerinin sınır dışına çekilmesi ve bir komisyon tarafından bu sürecin izlenmesi için karar alabilir.”

DEMOKRATİKLEŞME BARIŞI GETİRİR

Hasan Cemal’in, “Bir süreç, parmakların tetikten çekildiği ateşkesle birlikte sınır dışına çekilmek; bunu takip edecek bir süreç de silah bırakmak, yani dağdan inmek… Bu iki süreçte Ankara’nın neler yapması bekleniyor” sorusuna Karayılan şöyle cevap veriyor: “Yeni bir anayasaya kesinlikle ihtiyaç vardır. Yeni dönemde Türkiye’nin tam demokratikleşmesi ve Kürt sorununun çözümünü de kapsayan, adeta yeni bir kuruluşu öngören yeni bir anayasal taslağa ihtiyaç vardır. Türkiye’nin demokratikleşmesi aynı zamanda gerçek barıştır, toplumsal uzlaşmadır.”

SANILDIĞI GİBİ KOLAY DEĞİL

Hükümete düşenin yasal zemini hazırlamak olduğunu söyleyen Karayılan sözlerine şöyle devam ediyor: “Hükümet bu çekilme olayını çok basite indirgiyor. Bu hiç kolay bir şey değildir. İnsanlar hayatını koymuş, dağa çıkmış. Şimdi onları geri çekilme konusunda ikna etmek önemli. Bu kolaycı yaklaşımlar Kürt tarafında da yok değil. Mesela BDP’nin Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş geçen gün diyor ki; Kürt meselesinde silahlı boyut yüzde 99 bitmiştir. Yüzde 1 de parlamentonun kararına kalmıştır. Bu da yüzeysel bir yaklaşımdır BDP tarafından… Sürecin, geri çekilme sürecinin yeterince, bütün derinliğiyle kavranamadığını gösteriyor. Silahlı mücadelenin bütünüyle sonlanması, öyle sanıldığı gibi basit bir olay değildir.”

ANAYASADA ÜÇ NOKTA

“Türkiye’de bazı çevreler diyorlar ki.; bu defa Kürtler Türkleri satacak ve kendi istediklerini alırken, Erdoğan’ı da başkan baba yapacaklar; yani Kürtler kendi haklarını elde ederken Türkiye’de otoriter bir rejime kapıyı açacaklar” sorusuna Karayılan’ın yanıtı: “Asla böyle bir durum söz konusu değildir… Tam tersidir. Kürt sorunu ile demokrasi sorunu etle tırnak gibi iç içedir. Kürt sorununun çözümü demek, Türkiye’nin demokratikleşmesi demektir. Türkiye’de yaşayan bütün etnik ve dinsel kimlikleri reddeden değil, kabul eden bir demokratik uzlaşmayı, geliştiren bir perspektifi olumlu buluyoruz biz. Ve yeni anayasada üç şey önemlidir bizim için.  Yeni vatandaşlık tanımı… Kimliklerin tanımı…. Türkiye ulusunun tanımı…”


GERİ ÇEKİLME SONBAHARA SARKAR

Çok tartışılan ve bir türlü kesin bir tarihin açıklanmadığı geri çekilme ile ilgili olarak Karayılan: “Bu sürecin mimarı Başkan Apo’dur. Çekilme sürecinin sağlıklı yürümesi için Başkan Apo’nun sürece bir biçimde doğrudan müdahil olması gerekir. Bu konuda açıklamasını yaptı, ama bu geniş bir çerçeveyi öngörüyor. Şimdi geri çekilme konusunda bütün güçlerin ikna edilmesi başlı başına bir sorundur. Bu açıdan mesala İmralı - Kandil hattının daha açık, daha çabuk çalışması büyük  önem taşır. Bu arada çekilme sürecini takip edecek ve çıkabilecek sorunları çözecek 30 kişilik bir akil adamlar heyeti kurulabilir.”
“Çekilme ne zaman biter” sorusunu Karayılan şöyle cevaplıyor: “Ne kadar hızlı davransak da bize göre geri çekilme sonbahara kadar sarkar. Çekilme konusunda önce ikna gerekir. Örgütsel hazırlık gerekir. Sonra kademe kademe demin dediğim ikna süreci devreye sokulur. Silahlı mücadele olasılığını da gündemde tutmaya karar verdik. Önderliğimize ilettiğimiz çekilme süreciyle ilgili kaygılarımız vardı. Zamanlama konusunda... Devletin atacağı adımlar konusunda... Bu arada önder Apo’nun kendisinin de bu çekilme süreciyle ilgili olarak devreye girebilmesi konusunda...”

YÖNETİM GÖRÜŞ BİRLİĞİ İÇİNDE

Karayılan sınır dışına çekilme konusundaki bazı tereddütlerini şu sözlerle aktarıyor: “Biz yönetim ekibi olarak örneğin Cemil Bayık, Duran Kalkan, Mustafa Karasu, Fehman Hüseyin gibi arkadaşların hepsi görüş birliği içindeyiz. Ve ben burada sizinle Karayılan olarak değil, hepsinin adına konuşuyorum. Biz bir ve biriz! Ve hepimiz Önder Apo’nun Newroz çağrısındaki esasları kabul ediyoruz. Fakat sorun yönetim ekibinin içindeki birlikle bitmiyor. Özellikle orta komuta kademesi var. Bu kesimin yaşadığı çeşitli tereddütler söz konusu. Bu arkadaşları ikna etmemiz gerekir. Ben dün 250 kişi ile (savaşçı kesim ve orta kademeden oluşan) konuştum. İkna sürecinin bir parçası olarak konuştum. Bu toplantıda birçok arkadaş kaygılarını söyledi. Zor bir mesele… Diyor ki ‘biz savaşmaya geldik. 10 yıldır savaşıyoruz. Sonuç alma noktasına geldik. Şimdi durun, diyorsunuz...’  Bu mütereddit ve endişe ifade eden sesler örgütün otorite zaafı değildir.  İşte bu noktada önder Apo’nun ikna sürecinde devreye girmesinin önemi vardır.”

Kürt sorunun çözümü konusunda Türk kamuoyunun, Türkiye’nin batısının ikna edilmesi konusunda da Karayılan şunları söylüyor: “Türk halkı da savaş istemiyor. Çözüm ve barıştan yana. Bizler de bölünmeyi değil, Türklerle kalıcı birlikteliğin ve ortaklığın esasını oluşturmak istiyoruz.


‘KCK TUTUKLULARI ÇÖZÜME HANÇER

“Silahlara veda konusu zamana da yayılabilir, kısa zamanda da bitirilebilir” diyen Karayılan, “Bu açıdan yol temizliği önem taşıyor. Örneğin KCK tutukluları çözüm sürecine sokulmuş bir hançerdir.  Önce bu hançerin çekilmesi gerekir. Şimdi Başbakan Erdoğan diyor ki, silahları ayaklarınız altına alın ve gelin siyaset yapın. İyi güzel de siyaset yapanlar bugün hapisteler, yargılanıyorlar, ceza yiyorlar. Halbuki onların şiddetle hiçbir ilgileri yoktu. Bir yasayla bu sorunu çözmek gerekir. Yine yüzde 10 seçim barajı, Terörle Mücadele Yasası, Siyasi Partiler Yasası, bütün bu konularda bir yol temizliği yapılması gerekiyor öncelikle. Madem toplumsa uzlaşma, diyoruz, o zaman var olan kirleri niye temizlemiyoruz? Mesela faili meçhuller bir çözüme kavuşmalı. Geçmiş katliamlar ve mezar yerleri bilinmeyenler… Roboski olayı… Bu konuda TBMM’nin çıkardığı Uludere raporu tam bir utanç belgesidir. İşte bütün bu konularda bir yol temizliği yapılabilirse normalleşme süreci dediğim silahlara veda günü de çok yakınlaşır” diyor.


HÜKÜMET KİBİRLİ DAVRANIYOR

Murat Karayılan’a “Erdoğan’a güvenmek” sorusuna şöyle cevap veriyor: “İmralı’da görüşen devlet heyetinin yaptığı  görüşmeler, tartışmalar var. Ama eksik olan hükümet tarafından bir çözüm projesinin ortaya konmuş olmaması… Aşırı kendini esas alan kibirli bir tavır söz konusu. Oysa hükümetin bu sürece CHP’yi de dahil etmesidir doğru olan.”  (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et