Dr. Savaş Çoban: "Popülizm, işçi sınıfının gerçek sorunlarını gizlemek için bir araç"
Popülizm, Erdoğan ve medya arasındaki ilişkiyi, “Popülizm ve Medya” kitabının hazırlayanlarından olan Bağımsız Araştırmacı Dr. Savaş Çoban’la konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay
Gözde TÜZER
Son zamanların tartışmalı konularından biri “popülizm”. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, işçi ve emekçilere yapılması istenen zamlarla ilgili “Popülizm batağına düşmemek için çalışıyoruz” demişti. Popülist açıklamalarıyla bilinen Erdoğan’ın bu sözlerini, popülizmin ne olduğunu ve medyada nasıl karşılık bulduğunu Bağımsız Araştırmacı Dr. Savaş Çoban ile konuştuk. Dr. Çoban “Popülizm, iktidarın işçi sınıfının gerçek sorunlarını gizlemek için kullandığı bir araç olarak görülür ve medya bu süreçte önemli bir rol oynar” dedi.
“Popülizm ve Medya” kitabının da hazırlayanlarından Savaş Çoban, popülizm tanımının genel olarak “Çoğunluğun beklentilerini karşılamak ve onların desteğini almak amacıyla hareket eden kişilere popülist denir” diyerek yapıldığını söyledi. TDK sözlüğüne göre ise popülizm; “Politik durumu dramatize ederek halkın ilgisini uyandırmak amacıyla yapılan politika ve halk yardakçılığı” şeklindeki iki tanıma sahip.
Dr. Çoban, popülizm kelimesinin bir anlamıyla Türkçede kötü bir anlayış olarak sözlüğe girdiğini söyleyerek şöyle devam etti: “Popülizm, halkların duygularına hitap ederek, onların isteklerini ve ihtiyaçlarını doğrudan temsil etmeyi iddia eden siyasi bir stratejidir. Popülizm genellikle işçi sınıfının gerçek sorunlarını gizlemek ve sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet etmek amacıyla kullanılır. Popülist liderler, geniş kitlelere hitap ederler, basit ve çekici mesajlar, sloganlar kullanarak onların desteğini kazanırlar.”
Fotoğraf: Savaş Çoban'ın kişisel arşivinden
GASP, YOLSUZLUK, KAYIRMACILIK, BASTIRMA…
Popülist iktidarların üç ana özelliği olduğunu vurgulayan Çoban, bu özellikleri şöyle sıraladı:
“Devlet aygıtını gasbetmeleri, yolsuzluk ve kayırmacılık yapmaları ve sivil toplumu bastırmaları.”
Popülist liderlerin özelliklerini şöyle sıraladı: “Popülistler, kendi yönetimlerini halkın gerçek temsilcisi olarak meşrulaştırıyor. Faşizm ve popülizm arasındaki fark, seçimlere yaklaşımlarıdır; popülistler genellikle seçimleri kabul eder ve kaybettiklerinde iktidardan çekilirler. Ancak muhalefete alan bırakmamak, her iki sistemin de ortak özelliğidir. Popülizm günümüzde daha farklı tutum ve siyasi yaklaşımları da bünyesine almıştır. Popülizm denince akla demagoji, fanatizm, yabancı düşmanlığı, faşizan görüşler, tekçi anlayış, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, yargı bağımsızlığının ortadan kaldırılması, karizmatik ve her şeye karar veren lider gibi antidemokratik yaklaşımlar gelmektedir.”
Savaş Çoban, Erdoğan’ın popülizm söylemlerinin, iktidarın halkın ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik yüzeysel ve geçici çözümler sunarak sermaye sınıfının çıkarlarını koruma çabasının bir parçası olduğunu aktarıyor. Bu süreçte de işçi sınıfının yapısal sorunlarına gerçek çözümler sunmaktan kaçınılıyor. Bu arada büyük oranda işçi sınıfının örgütlendiği sendikalar ve konfederasyonlar da iktidarın denetimi altında.
MEDYA: BİLİNÇTE YANILSAMA YARATMA ARACI
Medya özelinde baktığımızda ise “popülizm” söylemleri kendini nasıl var ediyor? Medya popülizmde nasıl yer buluyor? Çoban’a göre uzun yıllardır iktidarda olan Recep Tayyip Erdoğan popülist güçlü bir lider olarak karşımıza çıkmakta. Popülizm ile ilgili tüm çalışmalarda ismi geçen bir lider olarak konu ile ilgili en önemli örneklerden birisi.
İktidarın söylemlerinin, medyada geniş yer bulup; halkın dikkatini iktidarın başarısızlıklarından uzaklaştırarak geçici rahatlamalar sunmayı amaçladığını söyleyen Çoban “Medya, bu söylemleri çoğunlukla iktidarın kontrolü altındaki organlar aracılığıyla yayar ve bu şekilde halkın bilincinde bir yanılsama yaratır” dedi.
"GERÇEK SORUNLAR GÖRÜNÜR HALE GELDİ"
Savaş Çoban’la normal şartlarda iktidar gazetelerinin emekli maaşlarının açıklanmasının hemen ardından attıkları “müjde”, “Kurtulduk”, “Emekli mutlu” gibi manşetleri de konuştuk. Ancak bu kez gazeteler sadece rakam vermekle yetindi, üstelik maaş artışının maliyet hesabına girişti. Çoban bunun popülizm bağlamında dikkat edilmesi gereken çok önemli bir yere sahip olduğuna dikkat çekti ve şöyle dedi: “Normalde müjde ve sevinç ifadeleriyle duyurulan maaş artışlarının son dönemlerde sadece rakamlarla belirtilmesi ve maliyet hesaplarına girişilmesi, iktidarın popülist söylemlerinin zayıfladığı ve ekonomik gerçeklerin halk tarafından daha açık bir şekilde görülmeye başladığının bir göstergesidir.”
Savaş Çoban bu bağlamda dünyada popülizmin kendini var ettiği ekonomik krize bu sefer popülist bir iktidarın neden olduğunu aktardı ve bu durumun, popülizmin etkisini kaybetmeye başladığı ve gerçek sorunların görünür hale geldiği bir döneme işaret ettiğini söyledi.
MİLLİYETÇİ DUYGULARI KÖRÜKLEME İSTEĞİ
Çoban’ın medyada bir diğer dikkat çektiği başlık ise “NATO”. Çoban; NATO ile ilgili popülist başlıkları, “Erdoğan’ın uluslararası arenada güçlü bir lider imajı olduğu şeklinde bir görünüm yaratma çabalarının bir parçası” olarak tanımlıyor ve şöyle diyor: “Bu tür haberler, halkın ulusal gururunu okşayarak iktidara desteğini sürdürmesini amaçlar ve milliyetçi duyguların körüklenmesi amaçlanır. Medya, Erdoğan’ın NATO toplantısındaki varlığını ve etkisini elinden geldiğince abartarak, halkın dikkatini iç sorunlardan uzaklaştırmaya çalışmaktadır. Son dönemde medyada dikkat çeken benzer popülist başlıklar arasında, Türkiye’nin uluslararası başarılara imza attığı ya da ekonomik krize ve hiper enflasyona karşı başarılı önlemler aldığı yönündeki abartılı haberler bulunabilir.”
GEÇMİŞTEN BUGÜNE TÜRKİYE’DE ‘POPÜLİZM’
Dr. Savaş Çoban, Türkiye’de popülizmin 1950’lerden günümüze siyasal İslam’ın güçlenmesiyle şekillendiğini aktararak 12 Mart ve 12 Eylül dönemlerinde uygulanan ‘Türk-İslam sentezi’ politikalarıyla, siyasal İslam’ın hızla gelişmesine neden olduğunu söyledi.
ABD’nin komünizmi kuşatma stratejisi kapsamında İslamcı akımları desteklemesi, Necmettin Erbakan’ın Milli Nizam Partisi gibi partilerin yükselmesine yol açtığını aktaran Dr. Çoban, şöyle devam etti: “Bu süreçte ‘ılımlı İslam’ projesiyle AKP iktidara geldi. Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki AKP, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerini koruyarak ve AB üyeliği yönünde adımlar atarak dikkat çekti. Erdoğan, popülist söylemi ve otoriter tutumuyla gücünü pekiştirdi. Popülist liderler, halkın tek temsilcisi olduklarını iddia ederken, siyasi rakiplerini ahlaksız elitler olarak tasvir ederler. Erdoğan da bu popülist liderler arasında önemli bir örnek olarak öne çıkmaktadır.”
Evrensel'i Takip Et