Başkan: Demokrasi bizim işimiz
Kayıttayız Başkan buyrun...
Başka bir ülkenin gazetecileriyle ilk defa röportaj yapacağım için çok heyecanlıyım.
Muhalif gazetecileriyle üstelik...
Siz muhalif misiniz?
Evet, Türkiye’de yayınlanan Evrensel gazetesi adına röportaj yapacağız.
Niye? Türkiye’de muhalefet edilecek bir şey mi var?
Oluyor zaman zaman...
Biz demokrasi ile yönetilen bir ülke olduğumuz için bizim böyle sorunlarımız yok.
Sizi tarif eden en önemli özellik cesaret olmalı diye düşünüyoruz; aldığınız kararları, ülkeyi yönetme şeklinizi düşününce... Siz de cesur olduğunuzu düşünüyor musunuz?
Cesaret benim hamurumda var bir Başkan olarak. Ama tabii bu cesareti halkımdan aldığımı da söylemeliyim. Demokrasiyi halkın damarlarına işleyecek şekilde yaymak zaten başlı başına cesarettir.
Böyle söylüyorsunuz fakat diktatör olduğunuzu söyleyenler de küçümsenmeyecek sayıda. Bunun için ne söylemek istersiniz?
Diktatörlük demokrasiye aykırıdır. Televizyonlarımızdaki objektif gazetecilerimiz de yeni getirdiğimiz uygulamaların ne kadar demokratik olduğunu her fırsatta dile getiriyorlar. Bu ithamlar ancak bizim ülkemizi tanımayanların yakışıksız yakıştırmaları olabilir.
FAZLA SEÇENEK ÖZGÜRLÜK DEĞİLDİR
Pinima’da iki parti seçime giriyor, fakat her ikisinin de Başkan adayı siz oluyormuşsunuz. Buna demokrasi demek ne kadar mümkün?
Demokrasi çoğunluğun sesi demektir. Öyle değil mi? Çoğunluk bir Başkanı istiyorsa; o zaman demokrasi ister yok parti olsun, ister çok parti olsun işliyor demektir. Önemli olan halkın çoğunluğunun seçtiği liderin başta olmasıdır. Fazla seçenek özgürlük demek değildir ayrıca. Siz aç bir adamın önüne zengin bir sofra koyarsanız, sizi temin ederim yemek yiyemeyebilir. O kadar seçenek arasında kafası karışır ve aç kalır. Bizim demokrasimiz de öyle. Halk bir başkanı seçmiş, onu sevmiş, ona güvenmiş... Halk iki partiden birini seçsin, ama mutlaka sevdiği başkanı seçsin. Ayrıca fazla seçenek halkı böler, kutuplaşma yaratır, kutuplaşma da düşmanlık yaratır. Biz huzur ve barış içinde bir ülke istiyoruz, demokrasi bunların teminatı olarak var zaten...
Barış demişken, Pinima’nın düşmanları var mı, nelerle uğraşıyorsunuz?
Uzaylılarla uğraşıyoruz biz. Uzaylıların en büyük tehlikesi görünmemeleri. Açık bir düşman, kapalı bir düşmandan çok daha iyidir. Uzaylılar tehlikeli çünkü akıllarımızı ele geçirebilir, geçiriyor da. Düşman hazırlanıyor, düşman çalışıyor. Bizim barış ortamını sağlayabilmek için onlardan daha çok çalışmamız lazım.
Uzaylılar ne istiyor sizden?
İstikrarımızı, dirliğimizi, düzenimizi, huzurumuzu bozmak istiyor. Başka ne isteyecek, düşman ne ister!
Bizim ülkemizde yandaş medya diye bir şey var...
Ne demek yandaş?
İktidara yakın demek.
İktidara uzak medya? Bakın işte bunlar hep bölünmeden kaynaklanıyor. İki kutup var demek sizde.
Sizinkilerin hepsi yandaş öyleyse, doğru mu?
Muhalefet ne demek?
Hükümetin bazı uygulamalarını eleştiren, bunu dile getiren...
Demek ki yanlış bir şeyler yapılıyor orada. Huzur yok demek orada. Huzur olmazsa kutuplaşma olur. Sizde demek kutuplaşma var, bizde kutuplaşma olmaz. Bir ülkede herkes mutluysa muhalefet neden olsun. Herkesin istediği kişi baştaysa...
Çoğunluğun iktidarı dediniz de demokrasi için peki azınlıkta kalanlar...
Azınlık?
Yani sizin gibi düşünmeyenler...
Bizim gibi düşünmeyen olmaz Pinima’da. Varsa orada bir art niyet vardır zaten. Orda bir uzaylı tehlikesi vardır. Burda hepimiz çoğunluğuz, ben herkesin Başkanıyım. Çoğunluk-azınlık hep ikilik yaratacak kavramlar, biz ikiliği ortadan kaldırdık bir kere.
YARGI YOK YAZGI VAR
Yargı mesela bizde en problemli alanlardan biri. Binlerce insan cezaevine girer, neden girdiği bilinmez. Haybeye yıllarca yatıp sonra beraat eder... Sizde nasıl işliyor yargı?
Yargı, özellikle yüksek yargı büyük bir problemdir. Yargı herkesi katlamış, en üste de kendisi yerleşmiş. Yargı başlı başına ikilik yaratan bir kurum. Ne demek yargı?
Yargı yok mu sizde?
Yok, onla ilgili bir düzenlemem var, onu istiyorsanız burada biraz çıtlatayım.
Lütfen...
Bizde “yazgı” var. Suç işleyenler Yazgıtay’larda Yazgıçlar tarafından cezalandırılıyorlar. Çünkü yargı verdiğiniz zaman yine bir bölünme olur.
Bizde sansür var. Öyle ki ülkenin en ünlü şairlerinin şiirleri bazı mısraları sansürlenerek konuyor ders kitaplarına... Pinima’da sansür var mı?
Olabilir, şair kim? Toplumun bir parçası. Toplumun huzuru için şairin yazdığını halkın seçtiği pekala düzeltebilir. Ama çok zayıf uygulamalar bunlar. Bir defa demek ki şair huzuru bozabilecek bir şey yazıyor. Bunu yazıyorsa zaten baştan kaybedilmiştir bu savaş. O şairi mutlu edeceksin ki o şiirin yazılmasına gerek kalmayacak. Bakın bizim ülkemizde kitap özetleri var.
Ne demek o?
Sağolsun edebiyatçılarımız toplanıp, her yıl okunması gereken 25 kitabın kitap özetini çıkartıyorlar.
Kitap yok özeti mi var sadece?
Kitapların kendileri var da özet varken kitabın kendisini ne yaparsınız ki! Ama bizim yazarlarımız zaten böyle bir huzursuzluk içinde değil ki sansürlemek zorunda kalalım. Ama sorularınız hep ikilik üzerine çocuklar. Geldiğiniz ülkenin huzursuzluğunu üzerinizden atamıyorsunuz.
Bu hakikaten çok zor. Telefon dinleme var mesela bizde...
Telefon dinlenir ama. Ben kendim dinliyorum telefonları ülkemde.
Koskoca Başkan...
Tabii, huzur için dinliyorum. Sen eğer namuslu bir vatandaşsan benim senin telefonunu dinlemem seni mutlu eder. İstemez misin seni daha iyi tanıyım? Heee, sen namussuzluk peşindeysen ya da mazallah uzaylılar aklını ele geçirdiyse o zaman senin seçtiğin iktidarın seni zaten dinlemesi gerekmez mi?
FARKLILIK KUTUPLAŞMA YARATIR
Sendika da yokmuş sizde. Sendikasız demokrasi olur mu?
Sendika demokrasiye giden bir araç, biz atladık onları, aştık. Zaten bizde işçi de yok. İşçi-patron var. Kendi aralarında anlaştılar, bitti o iş. Bizde enflasyon da sıfır. Günlük olarak sabitleriz biz enflasyonu. Bu dediklerin eski dünyanın araçları. Bizim için geçti.
Son olarak Kürt meselesini duydunuz mu bilmiyoruz; bizde farklı uluslar ve onların kimlik mücadeleleri var.
Farklılık kutuplaşma yaratır, farklılığa gerek yok.
Gerek?
Yok işte. Niye olsun ki? Herkes aynı şeylerden zevk aldığı müddetçe, aynı televizyonu izlediği, aynı romanları okuduğu müddetçe, aynı uygulamalara inandığı, aynı Başkana güvendiği müddetçe fark, huzuru kaçırmaktan başka ne işe yarayacak? İşte tam uzaylının istediği şey bunlar... Hepimiz biriz, aynıyız... Aynı şeye inanırsak mutlu oluruz. Sen bana farklı ben sana farklı baktım mı sorun çıkar.
Ekleyeceğiniz bir şey var mı Başkan?
Pinima Demokrasisine gelin, bu huzura, mutluluğa tanık olun. www.pinima.miminor.net sitemize girin, oradan ülkemizi tanıyın, ülkemizin zenginliklerini görün.Demokrasiyi sindirin, demokrasiye güvenin.
Pinima deyince akla belki demokrasiden dahi önce “Kutsal Aile” geliyor. Nedir bu Kutsal Aile? Halkın en küçük birimi nedir?
Birey?
Bakın, bir dil cümlelerden meydana gelir değil mi? Bir dilin sadece kelimelerini öğrenerek kendinizi ifade edebilir misiniz?
Yok...
Demek ki neymiş; cümle. Bireyler kelimedir, bizim cümlemiz ailedir. Aile olmazsa bir topluluktan bahsedemezsiniz. Aile bu toplumun da huzurun da temelidir. Biz bunu korumak zorundayız. Nedir kutsal ailenin temel direği?
Anne?
Kutsal Annedir evet. Analarımız kutsaldır. Onun için biz Kutsal Analara sahip çıkıyoruz. İşte kadınların kendi aralarında erkeklerin kendi aralarında eşit olmasının önemi burada. Kutsal ana bizim için her şeyden üstte, çünkü cümle kurmamız lazım. Düşman nerden çökertir seni? Çadırı düşün, direk tutar di mi? Çekersen o direği yıkılır o çadır. Nereye saldıracak uzaylı, direğe. Direk ne? Kutsal anne.
Devlet nasıl koruyor kadını?
Getirdiğimiz bir sürü düzenleme sırf bunun için. Mesela, dondurma yeme hakkı yokmuş kadınların.
Elbette dondurma yiyemez kadınlar. Bu kadının kendisini korumak için efendim. Bundan daha kadına saygı duyan, kadını önemseyen bir uygulama olabilir mi? Varsayalım bir kadın sokakta dondurma yalıyor, onca erkek bu kadına başka gözle baksa, bu kadını kim koruyacak?
Kadınlara sıcak süt erkeklere dondurma.... Burada eşitlikle ilgili bir sıkıntı yok diyorsunuz...
Bir kere zaten kadınla erkek eşit olur mu? Pinima’da kadınla erkek arasında eşitlik sorunu yok. Kadınla erkek kendi içlerinde sonuna kadar eşittir Pinima’da. Bu soruların ülkeyi tanımak için sorulduğunu, bir kinaye olmadığını düşünmek istiyorum. Dünyada eşitlik sorununu çözen tek demokrasi biziz.
Geç saatte kadınların sokağa çıkamayacağı söyleniyor, doğru mu?
Böyle bir uygulamayı önümüzdeki hafta meydanda halka duyurmayı düşünüyorum.
Sokağa çıkma yasağı yani...
Korumak ordaki amaç. Karanlıkların tehlikeleri ile ilgili bir uygulama bu. Yoksa ne demek çıkmasın? Sizin çocuğunuz var mı?
Yok...
Tanıdıklarınızın var mı?
Var...
Onlar, çocuklarına bazı şeyleri yasaklamıyor mu? Evladım şuraya gitme, karşıdan geçerken şöyle yap falan. Kediniz varsa mesela, dışarı çıkmasın diye kapıları kapatmıyor musunuz? Niye? Çünkü kedinizi seviyorsunuz.
Adeta baba gibisiniz yani siz....
Eeee, bir Başkan halkının babasıdır her şeyden önce. Onunla ilgili de bir düzenlemem var. Kutsal Anne sıkıntısı çeken kadınlarımız için.. Yakın zamanda onu da açıklayacağım.
Kutsal Aile demişken bizim ülkemizde çocuklar bile cezaevine girebiliyor. Buna ne dersiniz?
Demek ki çocuğun kafasına ikilik enjekte edilmiş. Bizim ülkemizde de az daha bu tehlike baş gösteriyordu ki Ergenhane projesini başlattık. Ergenlik çok tehlikeli bir dönemdir.
Neden?
Çünkü çocuğun kafası o sırada açık.
Kötü bir şey olarak yani..
Uzaylılar bu açık döneminde ele geçirdi mi çocuğu ona kötülük enjekte eder, toplumumuz mahvolur. Biz ne yaptık? Çocuğun bu en açık olduğu zamanda, ilkokulu bitirdiği anda alıyoruz, Ergenhane’ye yerleştirip o çocuğa iyilik enjekte ediyoruz. Maneviyatı güçlü olsun diye dini bir eğitimden geçiriyoruz. Sonra 18 yaşında aileye geri teslim ediyoruz.
UYKU BANA HARAM (Başkan bizimle röportaj yaparken bir yandan da yemek yiyor)
Bir ara verelim isterseniz...
Yok lütfen devam edin. Ben uyumadığım gibi yemeği de böyle ayak üstü yemek zorundayım.
Uyumamak derken?
Ben, bazen haftada bir kere falan uyurum. Onun dışında devamlı halkım için düşünürüm. Yemek de yemem, bazen sadece üzüm suyuyla beslendiğim olur mesela, iki gün, o vakti kaybetmek istemem.
Düşünüyorsunuz...
Düşünürüm...
Ama halk düşünemiyormuş...
Halkın düşünmesini engellemek için düşünüyorum zaten. Rahat etsinler diye. Hem, iyi bir şey mi düşünce?
Değil mi?
Düşünce efkarı getirir. Ayrıca uzaylıların sizin aklınızı ele geçirme tehlikesini doğurur. Bu kafa sürekli bu halk için çalışıyor. Halk bir Başkanı kendi yerine düşünsüz diye seçer. Demokrasi bu değil mi? Biz hamalız, biz bu halkın hizmetkarıyız. Yeter ki halk hiçbir şeyi kafaya takmasın, sorgulamasın, yorulmasın, strese girmesin. Onun için de uyku bana haram.
Evrensel'i Takip Et