30 Nisan 2011 04:34

Tüzel: Blok, halkın seçeneği olacak

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku İstanbul 3. Bölge Adayı Abdullah Levent Tüzel, AKP, CHP ve MHP’nin tek başına ya da koalisyonla iktidar olmuş partiler olarak, Türkiye’nin birikmiş sorunlarının da sorumlusu olduklarını söyledi.Kendisinin de adayı olduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku için ‘Bu blok ha

Tüzel: Blok, halkın seçeneği olacak
Paylaş
Fatih Polat

Kendisinin de adayı olduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku için ‘Bu blok halkın seçeneği olacaktır’ diyen Tüzel, işçi ve emekçilerin 1 Mayısa güçlü katılımı için de çağrı yaptı.

Emek Partisi Eski Genel Başkanı Tüzel ile, 12 Haziran seçimlerini, yarın gerçekleşecek 1 Mayısı ve diğer güncel gelişmeleri konuştuk.

Size dair özel bir soruyla başlayalım. Nasıl bir ailede doğdunuz, çocukluk ve öğrencilik döneminiz nasıl geçti, politikayla nasıl tanıştınız?

Karadeniz’de, Giresun’da doğmuş olmakla birlikte, bütün çocukluk ve öğrencilik hayatım İstanbul’da geçti. Üç kardeşiz, ben en küçükleriyim. Memur bir ailenin çocuğu olarak yaşadık. Gençlik yıllarımdan itibaren de hep işçi sınıfı ve emekçilerin içinde, devrimci çalışmalar içinde bulundum. Üniversiteyi bitirdikten sonra avukatlık çalışmasını sürdürürken 1980’li ve 1990’lı yıllarda İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nde (ÇHD) yöneticilik yaptım. Girişim sürecinden itibaren de Emek Partisi genel başkanlığını yürüttüm.  

Gözaltında katledilen Evrensel Muhabiri Metin Göktepe’nin de avukatıydınız...

Evet, partimizin girişim süreciydi. O dönemde işçilere, emekçilere, Kürtlere saldırıların, faili meçhullerin yoğun yaşandığı bir dönemdi. Cezaevlerinde yoğun bir tecrit ve imha politikası izleniyordu. ÇHD İstanbul Şubesi Başkanlığını yaptığımız o dönemde, İstanbul’da bazı cezaevlerinde tecrit politikalarına karşı devrimci tutsakların bir direniş ve açlık grevi yaşanmaktaydı. Ümraniye Cezaevi’nde 3 devrimcinin öldürülmesinden sonra bunların cenaze törenini gazeteci olarak izleyen Metin Göktepe, bilindiği üzere polislerce vahşice dövülerek öldürüldü. Ve biz hem bir gazeteci olarak tanıdığımız, hem de öğrencilik yıllarında da avukatı olduğum Metin’in davasını takip ettik. Hem hukukçu olarak, hem o dönemde partinin kuruluş çalışmaları içinde yer alan bir yönetici olarak, daha sonra da genel başkanı olarak gerçek suçluların açığa çıkması yönünde bir çalışmamız oldu.

Başbakan önce 2023 vizyonunu, sonra da ‘Kanal İstanbul’ projesini açıkladı, CHP de belli vaatler dile getirdi. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nun öncelikleri nedir bu seçimlerde?

Blok’un adı, aslında seçime müdahale platformunu da ifade ediyor. Birinci önceliğimiz, düzenin daha çok işsizliğe ve yoksulluğa mahkum ettiği bütün milliyetlerden işçi sınıfımız, işsizler, geniş bir emekçi kesiminin kriz fırsatçılığı karşısında taleplerini savunmak. Diğer önemli başlık, demokrasi ve bununla bağlantılı olarak çok acilleşmiş bir sorun olan Kürt sorunu. Seçim barajının kaldırılması, baskıların son bulması, ana dilde eğitim hakkı, KCK davası tutuklularının salıverilmesi bu gündemlerimizden başlıcaları.

Son yıllarda talepleriyle alanlara çıkan Alevilerin temsilcilerinin, farklı seçeneklerle seçimlere girdiği görülüyor. CHP’den aday olan da, ayrıca bu Blok dışında bir bağımsız aday olarak ortaya çıkan da var. Alevilerin bu Blok'a yaklaşımı nasıl?

Sizin de belirttiğiniz gibi, Aleviler, son dönemlerde, laik bir devlet yönetimine kavuşmak için talepleriyle mücadele ediyorlar. İktidarın da, ‘açılım’ söylemleri ve Diyanet örgütlenmesiyle alevileri yedekleme hamleleri yaptığı bu süreçte, Alevilerin birlikte hareket edecekleri güç bu Blok’tu. Ancak kendisini bu Blok’ta aday gösterebilecek kişiler, bugün AKP karşısında muhalefet yapma adına CHP’den aday oldular. Blok dışında bağımsız aday olanlar da oldu. İstanbul birinci bölgede olduğu gibi.

Biz bugüne kadar olduğu gibi, bu seçim sürecinde de, din ve devlet işlerinin ilişkisizliğini sağlamaya dönük bir anlayışla hareket edeceğiz.

İşçi konfederasyonlarından DİSK Eski Genel Başkanı Süleyman Çelebi, CHP’den aday oldu. Kılıçdaroğlu,  Çelebi’nin önüne patron aday koydu.  Peki, sendikalar, emek örgütleri içinde önemli bir kesim, Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’nu etrafında birleşilmesi gereken bir seçenek olarak görüyor mu?

Aslında emek örgütleri, meslek örgütlerinin, sendikaların bugünkü taleplerini, üyeleri olduğu emekçi kesimlerin çıkarlarını savunan yegane güç, partimizin de içinde yer aldığı bu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku’dur. Ancak Türkiye’de sendika siyaset ilişkisinde yıllardan beri süregelen çarpıklık, sendikaların uzunca bir zamandır, kendilerini partiler üstü göstermiş olmaları bugünkü tutumlarını da belirliyor. Sendikalar, emekçilerin seçimler öncesi partilerden taleplerini sıralayarak, kendilerini görevlerini yapmış sayıyorlar. Örneğin Tek Gıda-İş Sendikası geçtiğimiz günlerde talepleri sıralayarak CHP’ye işaret etti. Yine uzun yıllar, işçi sendikaları konfederasyon başkanlığı yapmış bir sendikacı CHP lisetelerinde aday olabilmektedir. Tabii, sendikacıların, iş güvencesini ortadan kaldıran, bugünkü kapitalist düzeni savunan bir partiden aday olmaları, ya da bu partiyi işaret etmesi, tamamen kendi çelişkileridir.

Bugün CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun Aile Sigortası’nı, yoksullukla mücadele adına ifade etmiş olması, aslında işsizlik ve yoksulluk düzeninin devam etmesini peşinen kabul etmek demektir. Yoksullukla mücadele adına, yoksulluk maaşı verildiği sürece yoksulluk devam edecek demektir. Sosyal güvencesizlik, işsizlik gibi kapitalist düzenin hastalıklı yapısı devam edecek demetir. Ya da ‘Herkes için CHP’ diyen Kılıçdaroğlu, işçilerin sorunlarını çözmek yerine, kapitalist düzenin devamını sağlayacak sanayici ve patronların isteklerine de yanıt verecek bir ekonomik sistem izleyecektir. Dolayısıyla bugün emek örgütlerinin sol kisve altına, ya da sadece hükümet partisine muhalefet etmesi adına burayı desteklemeleri kendi katiline aşık olmak ile eş anlamlıdır.

Bütün bu özelleştirme uygulamalarında, Türkiye’yi batağa sürükleyecek emperyalist politikalarda iktidar partisi kadar, CHP’nin de sorumlu olduğunu, biz örnekleriyle sergileyeceğiz. Bunlardan en sonuncusu, Libya’ya müdahalede NATO güçlerine destek veren teskerenin onaylanmasıdır, ya da Kürt halkını savaş politikalarıyla yüzyüze bırakan, sınır ötesi operasyona destek veren bir CHP gerçekliği vardır. Yani bütün bu birikmiş, halkın çözüm bekleyen sorunlarında, ne 2023’ü hedef gösterek, yine üçüncü bir dönemde iktidar olmayı isteyen, ama zengilerin ve servet sahiplerinin politikacısı olan AKP, ne bunların devamına onay verecek CHP, ne de ortalığa ip atarak Türkçülük üzerinden Kürt düşmanlığı yaparak ülkenin adeta bölünmesinin yollarını açan MHP halkın seçeneği olabilecektir.

Gerçek seçenek, barış diyen, birlik ve kardeşlik diyen, bütün bunların güvencesi olacak bir anayasanın mücadelesini parlamentoda ve parlamento dışında verme iddiasında olan Blok güçleridir. Bu Blok halkın seçeneği olacaktır.

Seçim bölgenizden de biraz bahseder misiniz?

Bizim çalışma alanımız 3. bölge. İstanbul bir metropol kent. Emekçilerin yoğun olduğu bir kent. Birçok organize sanayi bölgesinde Emek Partisi olarak işçilerin ekmek kavgasında onların yanında olduk, bu direnişlerde, örgütlenme çalışmalarında yer aldık. Böylesi bir alanda çalışma yürütüyor olacağız. Ayrıca, Türkiye işçi sınıfının bir parçası olarak göç etmiş ailelerin de yoğun yaşadığı bir bölge üçüncü seçim bölgesi. Bu alanda seçim çalışmalarını sürdürürken esas itibariyle ülkemizde arzu ettiğimiz barış ve demokratik bir anayasa, emekçilerin taleplerini parlamentoda kararlıca savunacak ortak bir blok yapısı oluşturma düşüncesiyle bütün bu kesimlere gideceğiz.

Şu anda Türkiye hayli kritik bir süreçten geçmekte. Bir yanıyla işçilerin, iş, ekmek, özgürlük mücadelesi diye ifade edebilceğimiz bir kavgası ve örgütlenmesi sürüyor. Ondan da daha yakıcı olan Kürtlerin demokratik sivil itaatsizlik eylemleri, geçtiğimiz günlerde yine o çadırların yıkılmasıyla çok açık bir hedef haline getirilmiş durumda. Bağımsız adayların veto kararının ortadan kaldırılmış olması, bu seçimleri antidemokratik bir süreçte yürümekten çıkarmıyor. Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması, KCK davası kapsamında tutuklanmış, halkın siyasi ve yerel temsilcilerinin serbest bırakılması, İbrahim Oruç’un katledilmesinin sorumlularının yargılanması talebi, Kürtlerin özerklik ve ana dilde eğitim taleplerinin anayasal güvenceye alınması, bir genel af ile Kürt sorununun çözümünün önünün açılması, bizim önemli taleplerimiz arasında yer alacak. Başbakan tüm bunları örter bir biçimde 2023 vizyonu ya da ‘Çılgın projeler’ peşinde olsa da, halkın iş ekmek ve özgürlük talepleri, onurlu barışa dayalı demokratikleşme istemleri ortada.

Muhtemelen bu günlerde, sizin için ve diğer bağımsız adaylar için çalışanlar, ‘Oyları bölmeyin, AKP’yi zayıflatmak için CHP’de birleşelim’ gibi cümleler duyuyorlardır. Bir ölçüde anlattınız ama, ben de şimdi size sorayım, halk niye size oy versin? “Blok’un tüm adayları seçilse dahi anamuhalefet partisi olamayacak, o zaman niye oy verelim” diyenlere ne dersiniz?

Düzen partilerinden AKP de, CHP de MHP de bu ülkede iktidar olmuş, hükümet ortağı olmuş, halen de hükümet olmayı sürdüren partiler. Seçim bildirgelerinde halkın duymak isteyecekleri vaatlere yer verseler de, ekonomik politikalarıyla, halkın yakındığı sorunları da halkın başına getiren yine bu partiler. Dolayısıyla bunlara inanmak, bunların çözüm üreteceğine inanmak, mümkün değil. Blok güçleri olarak bağımsız adaylar yöntemiyle seçimlere katılmak, bizim arzu ettiğimiz birşey değildi. Esas olan her siyasi partinin hiçbir baraj engeli olmaksızın, çözüm önerileriyle, programıyla halkın desteğini alarak, halkı parlamentoda temsil etmesidir. Bu seçimleri bir anlamda önemli kılan da, halkın değişim yönündeki isteklerinin yükselmiş olmasıdır. Buna bağlı olarak demokratik bir anayasa değişikliği ile Türkiye’nin birçok sorununu geride bıraktırmak iddiasıdır bu seçimlere anlam kazandıran. Bu üç partinin de burada marazalı olduğunu, devletin antidemokratik karakterleri köklü bir değişime götürmeyecekleri referandumda da görüldü. Dolayısıyla bu baraj engelini yıkacak, halkların haklarını güvenceye alacak bir anayasayı yapacak kurucu meclisi de oluşturmak üzere yeni bir birliği kurmak için bir seçim platformu oluşturmak gerekiyor.

Mevcut partiler içinde bunu en çok temsil eden Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku adayları ve bizlerin sunduğu seçim platformudur.

Aynı şekilde, 40’ı aşkın ilde Emek Partisi listelerinde seçime girenlerin desteklenmesi de, halkın emekçilerin kendi siyasetini yapması yönünde önemli bir adım olacaktır.


Başbakan’ın ‘Çılgın Proje’ olarak açıkladığı ‘Kanal İstanbul’ projesi sizin aday olduğunuz bölgeyi de kapsıyor. Ne düşünüyorsunuz bu proje hakkında?

Başbakan her zamanki gibi, halkın önüne bir seçim oyuncağı koymuş durumda. İstiyorlar ki, bütün İstanbul, bütün Türkiye, hatta bütün dünya istanbul’a dair, bu muhteşem projeyi konuşsun, bununla oyalansın. Adeta bir seçim hilesi olarak ortaya atılmış olan bu projenin etüdlerinin, seçimlerden sonraki iki yıl içersinde yapılacağı söyleniyor. ‘Yerini, maliyetini şimdi açıklamıyoruz’ gibi, aynı zamanda merak uyandıracak laflar ediliyor. Ama gerçekte bir sermaye politikası olarak kapitalist düzene yeniden bir rant ve haksız servet edinmenin bir projesi olarak karşımıza çıkıyor. Tabii bu böyle söylenmiyor. İstihdam, kültür, sanayileşme, kentleşme gibi  parlak lafların arkasına gizleniliyor. İstanbul’un böyle bir şeye ihtiyacı var mı? Halkımızın, Kütlerin, Alevilerin, emekçilerin çözüm bekleyen sorunları karşısında, böyle bir proje ortaya atılmış olması ne kadar bunlara denk düşüyor? Biz burada bir istismar görüyoruz. Özellikle yoksulluk içinde kıvranan halka yeniden bir umut projesi olarak bir çıkış yolu olarak gösterilmek isteniyor. Bu, birçok bilim insanının da dile getirdiği gibi, İstanbul’daki yaşamı daha da zorlaştıracak. Göçü gündeme getirecek ve büyük kent olmanın problemlerini daha da artıracak. Bu projeyle bir haksız zenginleşme, rant ve yağma alanı yaratılmış olacak. Başbakan, çılgın projesiyle adeta muhteşem Süleymanlığa soyunmuş görünüyor.


KADINLARIN YAŞADIĞI GERÇEKLİĞİN FARKINDA OLMAMAK İMKANSIZ

Kadın temsili ve kadınlara yönelik politikalar açısından neler söylersiniz?

Kadın cinayetlerinin arttığı, kadınlara yönelik hak gaspları ve tecavüzlere ilişkin haberlerin gündemden düşmediği bir dönemde yaşıyoruz. Hem Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, hem de Emek Partisi olarak, kadınların yaşadığı bu gerçekliğin farkındayız. Bunu seçim bildirgemizde ve adaylarımızın şahsında göstermiş durumdayız. Dolayısıyla kimi burjuva kapitalist çevrelerin, kadın temsilini ve kadın haklarını savunmayı, listelerdeki kadın temsiline indirgemenin ötesine geçmemeleri karşısında, biz bunu, bütün siyasal mücadelemizin önemli bir başlığı olarak gördük ve görmeye de devam edeceğiz. Bu arada, bu 1 Mayısın, emekçi kadınların çok daha kitlesel katılacakları birlik, mücadele günü olarak gerçekleşeceğini düşünüyorum.


BU 1 MAYIS ÖZEL BİR ÖNEM TAŞIYOR

1 Mayısa bir gün kaldı. Bu açıdan neler söylersiniz?

1 Mayıs, halkımızın mücadele tarihinde önemli bir yer tutuyor. Her 1 Mayısta, alanlara çıkılarak, sınıfa dönük saldırılar karşısında bir mücadele birliği ifade edilmiştir ve özellikle işten atmaların, kriz fırsatçılığının devam etitği, yeni milyonerlerin sayısının arttığı, ama emekçilerin yoksullaştığı bu dönemde, 1 Mayıs birlik ve mücadele günü olarak çok daha anlamlıdır. Çünkü daha çok liberal ve piyasacı bir düzenin egemenliğini savunan bir iktidara karşı, Türk ve Kürt işçilerinin ve emekçilerinin birleşik mücadelesi açısından bir imkandır bu 1 Mayıs. Çözüm bekleyen emekçi hakları, siyasal haklar, Kürt sorunu, anadilde eğitim hakkı, demokratik özerklik ve bir genel afla barışın kazanılması ve yine Mersin Akkuyu’da bütün tepkilere rağmen nükleer santral yapılmasının engellenmesi, maden arama ruhsatlarıyla açık bir çevre katliamının beklediği bir süreçte, bütün işçi, emekçi, Alevi inancından emekçiler, aydın ve bilim çevreleriyle gözgöre göre sanat eserlerinin adeta idam edildiği bir dönemde ve tabii ki, gençlerimizin emperyalist politikalarla savaş cephesine hazırlandığı bir süreçte 1 Mayıs daha büyük bir anlam kazanmıştır. 1 Mayıs, Türk, Kürt ve diğer milliyetlerden emekçiler olarak değerlendirilmesi gereken bir gündür.

ÖNCEKİ HABER

Suriye'de katliam: 83 ölü

SONRAKİ HABER

Dizi emekçileri de 1 Mayıs'ta alanlara çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...