18 Mart 2013 14:46

Barış ölümün durması, ekmeğin büyümesi demek

Yurtiçi Kargo’nun Haramidere Aktarma Merkezi’nde sendikalı oldukları için işten atılan işçilerin direnişi 52 günü geride bıraktı. Olumsuz koşullara karşı direnen işçiler bir yandan da Türkiye’deki demokrasiyi de tartışıyor. Emek Partisi İstanbul İl ve Esenyurt ilçe yöneticilerinin ziyareti sırasında da s

Barış ölümün durması, ekmeğin büyümesi demek
Paylaş
Erkan Sarıoğlu

‘BİZİM SAVAŞIMIZ DEĞİL’

Çoğunluğu Türk kökenli olan işçilerin, başta Kürt sorununun çözümü olmak üzere demokrasi ve savaş konusundaki düşünceleri net. “Savaş işçilerin hayatına nasıl yansıyor?​” sorusuna verdikleri yanıt “Bu bizim savaşımız değil” oluyor. İşçiler Kürt’e terörist denilmesine, Türk’e de ırkçı denilmesine karşı. Onlara göre özelleştirmelerle bu ülkenin değerlerini, topraklarını sermayeye peşkeş çekenler terörist.

Bir işçi barışın kendileri için ne ifade ettiğini şöyle anlatıyor: “Bu memleket hepimizin, kardeşçe yaşamak varken niye savaşalım. Barış daha iyi koşullarda çalışmak, ekmeğimizin artması demek. Ölümlerin durması demek.”

NASIL BİR BARIŞ?

Daha sonra “Barış ama nasıl bir barış?​” sorusu gündeme geliyor. Bu konuda hükümete temkinli yaklaşıyorlar. Başbakan’ın konuşmalarını, İmralı görüşmelerinin nereye gideceğini, nasıl bir yol izleneceğini çok anlamadıklarını söylüyorlar. Geçmiş dönem dile getirilen açılım sürecinin de böyle kapalı yürütüldüğünü hatırlatıyorlar. İşçiler Ortadoğu’da yaşanan gelişmelerin hükümeti böyle bir politikayı uygulamaya zorunlu bıraktığı görüşünde.

Bu nedenle daha çok kendi önerilerini dile getiriyor işçiler. Bir işçi “Eşit haklarla bir arada yaşamayı önemsiyoruz” diyor. Tersi düşüncelerin yol açtığı olumsuzlukların örneği olarak da geçtiğimiz günlerde gazetemizde manşet olan ve Türkçe bilmeyen Kürt çocukların zeka geriliği iddiasıyla özel eğitime gönderildiği haberini gösteriyor. İşçiler için bu uygulamayla, Almanya’ya giden Türk çocuklara yapılan zeka testi arasında bir fark görmüyor: “Bunlar kabul edilemez, insanlık dışıdır.”

FORUMA KATILACAĞIZ

Ve Kürt sorununun çözümü için önerilerini sıralamaya devam ediyor işçiler. Söz özerkliğe geliyor. Bunun Türkiye’de uygulanabileceğini, Kürtlerin de özerk bölgede kendi valilerini ve yöneticilerini seçmelerinin barış ortamını hazırlayacağını dile getiriyorlar.

Emek Partisi yöneticilerinin 7 Nisanda Petrol-İş Sendikası Genel Merkezi’nde yapılacak “İşçiler barışı konuşuyor” başlıklı foruma daveti de işçiler tarafından olumlu karşılandı.

Bu tip etkinliklere katılıp barış hakkında ne düşündüklerini söylemelerinin önemli olduğunu dile getiren işçiler, forumun önemli olduğunu ve mutlaka katılacaklarını bildirdi.


HÜKÜMETİN BARIŞI ZENGİNLE

Direnişte olan başka bir işçi hükümetin barışının zenginle olduğunu, işçiyle ve fakirle olmadığını söylüyor. “Biz sermaye ile savaş halindeyiz. Haklarımızı kazanana kadar mücadelemizi yükselteceğiz” diyor. Mücadeleye başladıkları günden bu yana bu tür konuları kendi aralarında konuşuyormuş işçiler.


BİZ SAVAŞMAK İSTEMİYORUZ

Emek Partisi yöneticileriyle yapılan görüşmede Suriye’deki gelişmeler de konuşuluyor. “Bizim Suriye’deki işçiyle de, Yahudi veya Ermeni işçiyle de sorunumuz olmaz. Dünyadaki bütün işçilerle kardeşiz. O yüzden düşünülen savaşlar bizim savaşlarımız değil” diyor bir işçi. Beşar Esad’ı suçlayan Başbakan’ın, Esad’la bir araya gelip, yemek yiyip, bir arada zaman geçirdiğini ve ona “kardeşim” dediğini hatırlatan sendika yöneticisi: “Başbakanın önce kendi ülkesine bakması lazım. Bugün yasal hakkımız olan sendikalaşmadan dolayı 52 gündür dikta rejimlerini aratmayan uygulamalarla karşı karşıya kalıyoruz. Başka ülkelerde yaşayan haklara sözde demokrasi götürmek yerine, kendi ülkemizde demokrasiyi uygulamalıyız. Esad’ın ve Suriye’nin geleceğine Suriye halkının karar vermesi gerekiyor. Ülkemiz Suriye ile yaşadığı bu sıkıntıdan dolayı komşularımızla alış verişimizde azalmalar yaşanmaya başladı. Suriye’den gelen mültecilere yardımlar yapılıyor. Bu da ülke ekonomisine yani doğal olarak biz işçilerin yaşamına yansıyor” diye konuşuyor.

İşçiler Suriye ile yapılacak olası bir savaşın bedelini de yine işçilerin ödeyeceğini söylüyor. Bir işçi şunları dile getiriyor: “Ne Tayip Erdoğan ne de Bülent Arınç’ın çocukları bu bedeli ödemeyecekler. Bizler savaşmak istemiyoruz.” (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Bir yere kaçmak yok, üretim var!

SONRAKİ HABER

Akbabalar Kıbrıs’ta

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...