16 Mart 2013 14:21

Newroz pîroz be!

Uzun, ağır baskılara uğramış, kuşaktan kuşağa aktarılan bir söylence iken, zamanla ete kemiğe bürünen, çarpıcı gerçeğe dönüşen, kapsamı, etkisi ve gücüyle yıldan yıla kendini yenileyerek genişleyen, sadece toplum yaşamı için değil, esasında insan yaşamı açısından da kısa sayılabilecek zaman aralığında

Newroz pîroz be!
Paylaş
Sedat Yurtdaş*

Şüphesiz, bütün Kürdistan’da özellikle de Türkiye Kürtleri açısından en temel anlamı “direniş” olmuştur. Kelimenin en yalın, en sert haliyle direniş. Eğmeye bükmeye, başka anlam ve yorum katmaya gerek olmayacak denli, doğrudan. Açık ve tavizsiz, direniş. Tıpkı söylencesinde olduğu gibi, “Demirci Kawa”nın “Zalim Dehaq”a karşı giriştiği uzun, sancılı ve toptan direniş. Söylenceye sadık bir şekilde, gençlerin omuzlarında, gençlerin bedenlerinde yükselen, bedelini hayatlarıyla ödedikleri, direniş. Ancak böylece toplumun geri kalanını yanlarına yörelerine aldıkları, inandırdıkları, yürüyüşlerine, isyanlarına dahil ettikleri, dağlardan başlayan ateşlerle halka halka genişledikleri, köyleri, kentleri sarmaladıkları, hayata yön verme gücüne eriştikleri, direniş.

On yılların birikmiş öfkesinin dışavurumu. İnkarın inkarı. Reddin reddi. Kabulün ısrarı. Çığlığı. Sloganı. Ajitasyonu kalabalıkların. Coşkusu. Düğünü. Halayı. Tililisi. Katılımı. Birlikteliği. Birliği. Ve metanet ve sükunet ve olgunluğu!..

Newroz kadar canlı, Newroz kadar dönüştürücü, Newroz kadar hayata hükmeden Dehhaq yanlılarını bile Kawa’ya katılıma ikna eden, söylenceden gelip gerçeğe dönüşen ve gerçekle an be an iç içe iken, söylenceleşebilen bir başka sözcüğün ne başka dil ne de sözlüklerde olabileceğini düşünüyorum. Bu yüzden hayat kadar gerçek, hayat kadar öğretici bir sözcükten, bir günden, bir tariften, bir yol göstericiden söz ettiğimiz, kutladığımız, parçası olduğumuz bir ortak rüyadan, bir ortak gelecek tahayyülünden yazmanın zorluk ve güzelliği...

Tüm bu nedenlerle, bu bahar, bu mart ayında, baharın müjdesi 21. günde kuvvetli ve kudretli bir anlam değişikliği arifesinde olduğumuz kanaatini paylaşanlardanım. Ödenen bedeller, edinilen tecrübeler, yaratılan ortaklaşmalar, içeriği doldurularak dünyaya armağan edilen direniş sayfaları, yılları, öyküleri, şiirleri, anlatıları, söylenceleri yeni bir müjdenin arifesinde olduğumuzu gösteriyor.

“Sözün coşkusu” ile “çözümün onurunu” bir arada paylaşacak gün.

Amed’de, 1970’lerden başlayarak zaman zaman salon kutlamaları yanında, yer yer sokak aralarında yakılan, ancak en kısa sürede “güvenlik” adına söndürülen Newroz ateşlerinden, nihayet bütün Kürt coğrafyasında; dağlar, köyler ve kentlerde kutlamaların yapıldığı 1990’lara gelindi.

Katliam için seçilen Newroz ise, 1992’nin olmuştu. Şırnak, Cizre, Nusaybin Van… 103 insan öldürülmüştü, yüzlerce insan gözaltına alınmış işkencelerden geçirilmişti. Kürt halkında siyasal kırılma noktalarından biridir. Kürtler son on yıllar içinde ilk kez bu denli çarpıcı bir saldırı ile, ayrımcı politikaların silahlı saldırıya dönüştüğüne tanık olacaklardı. Saldırıların sonuçlarından biri de, “Kürt realitesini tanıyoruz!” diyen iktidarın ortaklarından SHP’nin listesinden seçilen HEP’li Kürt vekillerin SHP’den ayrılmaları oldu. Böylece DEP ve ardından sonu “..DEP”le bitecek partiler siyasal hayata güçlü müdahale olanağını elde etmiş oldular.

Yıl 1993, Newroz öncesi Diyarbakır Milletvekilleri Hatip Dicle, Leyla Zana ve bendeniz o günkü Diyarbakır Valisini ziyaret ederek Newroz’u Dağkapı’da duvarları defalarca kurşunlanmış olan parti binamızın önünde kutlayacağımız bilgisini paylaştık.

Valinin çıkarken bize söylediği; “Yarın burası da Şırnak gibi Cizre gibi olacak!” şeklindeki sözlerini her birimiz bugün de duyar gibi oluruz. Ancak halkın iradesi tehdidi de şantajı da tanımamış ve kitlesel kutlama bayram coşkusu içinde sonuçlanmıştır.

Ondan sonradır ki, Newroz kutlamaları için alanlar Diyarbakır’a Kürtlere dar gelmeye başladı. Ne dün Ergani yolu üzerindeki “Fuar Alanı” ne de bugün Bağlar’daki Newroz Alanı” yetiyor.

Bence de artık barış zamanı, en sert direnişten en kapsayıcı barışa taş döşendi diye düşünüyorum. Parlamentodaki grubuyla, 100’ü aşan belediye başkanlıkları, Büyükşehirler için de olsa yetkileri Büyükşehir Belediye Meclislerine devredilen il genel ve belediye meclislerinin seçilmişleriyle, Sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, sendikalar dernekler, televizyon, gazete, internet medyası, tek tek aydınlar  ve hepsinden  önemlisi ne istediğini, neden istediğini ve nasıl gerçekleştireceğini bilen mobil halde milyonlarca halk.

Kanımca tam da bu ve daha pek çok iç ve dış faktörlerin yarattığı atmosfer göz önüne alınarak 21 Mart 2013 Newroz Bayramı büyük barış meşalesinin yakıldığı gün olarak tarihe kaydı yapılmalıdır, diye düşünüyorum. * DİTAM (Dicle Toplumsal Araştırmalar Merkezi), [email protected]

ÖNCEKİ HABER

Avcılar saldırısına tepki

SONRAKİ HABER

Eskişehir'de 4 öğrenci gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...