15 Mart 2013 11:54

Türkiye’de bir Boşnak operası: Öldüren aşk

İstanbul Devlet Opera ve Balesi (İDOB), 2012-2013 sezonunda farklı bir opera eseri sahneledi. Bu eser, Asım Horozić (1958)’in Nijaz Alispahić (1940)’in librettosu üzerine bestelediği “Öldüren Aşk (Hasanaginica)” başlıklı bir Boşnak operası idi.Kulağımıza oldukça aşina klasik operalardan farklı bir operaydı “Öldü

Türkiye’de bir Boşnak operası: Öldüren aşk
Paylaş
Üstün Akmen

Kulağımıza oldukça aşina klasik operalardan farklı bir operaydı “Öldüren Aşk” ve Osmanlı İmparatorluğu’nun Bosna Eyaleti’nde, günümüzdeyse Hırvatistan sınırlarında yer alan İmotski bölgesinde 1646-1649 yılları arasında ortaya çıkmış bir Güney Slav halk baladıydı.

Orkestrasyon pek iyi değildi, ama renkli folklorik yapı vardı.

KIRSAL ÇERÇEVE

Burçak Savaşkurt’un dediği gibi, bu tür operaların müzik temeli milli folklorlara dayanırken, tema’ların tarihsel kahramanlıklardan alınması bir anlamda koşulken, “Öldüren Aşk” hiçbir kahramanlık özelliği taşımamaktaydı.
Konu olarak öyle derinliği falan da olmayan “Öldüren Aşk”da Şef Emir Nuhanović yönetimindeki orkestra, belki tek tek enstrümanlar olarak değil, ama enstrüman grupları olarak hiç de uyum içinde duyulmadı.

‘ATONAL’ YAPI

Asım Horozić’in armonisi olmayan, diyatonik dizi yerine, 12 eşit yarım sesten oluşan kromatik diziyi kullandığı “atonal” eseri icra edilirken, bütünlük eksikliği eser boyunca sürdü. Eserin sonuna kadar orkestradan tek koyu “sound” gelmedi. Dinleyici, akustik özellikleri de son derece sınırlı, sözde “Kültür Başkenti” olmuş İstanbul'un tek opera sahnesi ufacık Süreyya’da yeterli doygunluğu ne yazık ki bulamadı.

2'li, 3'lü, 6'lı “ensemble”ların tınıları hiçbir zaman net yakalanamadı.

GÖKSU’NUN YÖNETİMİ

Murat Göksu, sahneye koyarken yeni bir biçem arayışına girişmemiş, tamamıyla esere sadık kalmıştı. Hem bu öyle bir “sadakat” idi ki bu, doğal olarak karakterlerin çizimini de olduğu gibi bırakmış, yorum yeteneğini kullanmamıştı.
Monotonluğu biraz olsun geçiştirmek için Bariton Ufuk Karakoç’a türküler söyletmişti.

Gerçi iyi de etmişti de… Keşke mikrofonsuz söyletseydi...  

İmot Kadısı’na ayaklı aynayı durup dururken aksiyon olarak mı ters çevirtmişti, kavrayamadım; kalabalık sahnelerde sahnenin darlığına yenik düşüşünü anladım, tamam da, abartısızlığıyla başarıyı yakalamasına da kıvandım.


DEKOR-KOSTÜM-IŞIK

Zeki Sarayoğlu’nun açılır-kapanır kapılı bölmelerden oluşturduğu sahne tasarımı hayli yalın, fazla minimalist, ama sahne diline uyumluydu. İkinci perdeyi koltuk, ayaklı ayna, puf ve şamdandan başka aksesuarlarla zenginleştiremez miydi, elbette bilemem, ama Serdar Başbuğ’un kostümleri iyinin de üstündeki çizgiye hayli yaklaşmıştı, gel gelelim Fatima’nın ayakkabısı o kostümlere hiç mi hiç yakışmamıştı.

Ha bir de, Fatima’nın 2. Perde kostümü sanki başka renk olamaz mıydı?

Metin Koçtürk’ün ışık tasarımı, sahnenin bölümlenen her alanına birbiriyle bağlantılı ışıkları çok iyi ayarlanmış olmasıyla dikkat kazandı.  


SESLER

Tenor Yoel Keşap, aryalarını tüm gamın ⅔’ünü göğüs sesinden cömertçe söylerken,
İmot Kadısı karakterine derinlik ekledi. Hasan Ağa’nın Annesi’nde Arzu B. Semerci vasat değil, iyiydi. Diğer Soprano Ayten Telek, Sultan’a sesiyle renk kattı. Pintoroviç’de Bariton Alper Göçeri düzgün vibratosu, dramatik tonlaması, sahneyi dolduran fiziksel özellikleriyle başarılıydı. Bariton Ufuk Karakoç’un, dramatik renklerin ağırlık kazandığı sesiyle söylediği türküleri, kulaklardan silinmeyerek uzun süre asılı kaldı. Hasan Ağa’da Bas-Bariton Suat Arıkan, “iyi şancı” olduğunu bir kez daha kanıtlarken;  Soprano Burçin (Çilingir) Savigne, gövdesini tamamen duygularının hizmetinde tutma yeteneğini bu kere de sergiledi.

Fiziksel donanımıyla, bilinç üstü görünmez duyguyu seyircisine mükemmel iletti. Burçin Çilingir Savigne’nin solunum tekniği, vücudunu dengeli olarak bir çizgi üzerinde tutabilmesini ve şarkılarını sağlıklı söylemesini sağlamaktaydı.
İDOB, klasik müzik dünyasının tanımadığı bir yabancı eseri repertuarına katarak bana sorarsanız bu sezon için iyi bir iş kotarmıştı. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Sansür araştırma komisyonu kurulsun!

SONRAKİ HABER

‘Hastaysanız karşı kıtaya’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...