28 Nisan 2011 13:53

Entellerin Ege macerası

Uçaktan indiğimizde bizi kötü bir şaka gibi karşılayan yağmur, enfes Zeus Tapınağının karşısında yaptığımız kahvaltıda da sürüyor… Ta ki köyün girişinde bizi karşılayan davul zurna Harmandalı’na başlayana kadar... Ufak zeybekler tam tekmil kostümlerinin içerisinde pek havalılar… Bir düğünü

Entellerin Ege macerası
Paylaş
Devrim Büyükacaroğlu

KÖYLÜDEN DAHA KÖYLÜ ENTELLER

Entelköy, bir grup entelin Ege’deki macerası aslında. Büyükşehirden sıkılmış; heykeltıraş, reklamcı, ajans sahibi entellerimiz Ege’ye kapağı atıyor. Köylülerden zeytin ağaçları, toprak, eşek, yıkılmış ev falan satın alıyorlar… Organik tarım yapmak isteyen Entellere köylüler önce eşeklerini ve topraklarını seve seve satıyor fakat sonra pişman oluyorlar. Zira dalga geçtikleri Enteller, eşeklerle insan taşıyarak para kazanıyor, zeytini işleyıp, eski evleri restore ediyorlar. Kendilerinin çoktan unuttukları organik tarımla hem kendi köylerinin doğasını kollayıp hem de bu işten gelir elde eden entellerle köylüler arasında tahmin edeceğiniz gibi bir dolu komiklik oluyor. Köyde termik santral kurulması gündeme gelince köylülerle enteller arasındaki komiklik bir çatışmaya dönüşüyor. Santralin iş sağlayacağını düşünen köylülerin başında Muhtar Ali var. Enteller ise santrale karşı çıkıyorlar haliyle.
Köylülerin unuttukları organik tarımı uygulayan enteller bununla kalmayıp köyü, köylülere rağmen savunmak durumunda kalıyor.

ENTELKÖY SETİNE HERKES DAVETLİ

Yüksel Aksu ilk filmi Dondurmam Gaymak’ta olduğu gibi Entelköy’de de köy halkını “görüntü”olarak kullanmaktan imtina ediyor, bütün köyü oyunun bir parçası yapıyor. Bununla da kalmayan Aksu, Pınarcık’a gelmek isteyen herkese setlerinin açık olduğunu söylüyor ve çağrı yapıyor; “Köydeki bütün evler pansiyonumuz, herkes gelip filmimize dahil olabilir”
Köylüleri oyuncu olarak kullanma ısrarını da; “Yerel bir meselenin yerel oyuncularla daha iyi anlatılabileceğini düşünüyorum, soya  fasulyesiyle kurufasulye yapamazsın” diye açıklıyor. Dondurmam Gaymak’ta İstanbul’dan sadece teknik ekibi getirmeyi seçen Aksu, Entelköy’de filmin konusu gereği Entel karakterleri oynamak için profesyonel oyunculara da rol vermiş. Bazı köylü tiplemeler senaryoda yok olmasına rağmen prova yaparken çıkmış, yani köylüler kendilerine rol çalmış. Hatta bazı köylüler o kadar havaya girmiş ki filmdeki rolleriyle, “Eşeği almadın, parasını vermedin” gibi repliklerle dolaşıyor. Dondurmam Gaymak’ta rol almış yerel oyuncular da Entelköy setinde yer alıyor. Dondurmacı Ali’yi oynayan Turan Özdemir Entelköy’de konuk oyuncu.

3 BİN YILDIR OYUN OYNUYORSUNUZ

Pınarcık sadece şahane güzellikte bir köy değil, aynı zamanda bir hayli enteresan bir köy de. Mesela her 29 Ekimde meydanda toplaşan halk, şenlik yapıyor, köy seyirlik oyun oynuyor. Oynamak onlara yabancı değil yani. Köyün erkekleri tanınmayacak şekilde kılıktan kılığa girerek çeşitli oyunlar düzenliyor kendi arasında. Filmin Oyun Tasarımcısı Mehmet Ali Alabora’nın köylülerle arasında geçen bir diyalog anlatıldı ki şöyle, Alabora köylüye; “Ne zamandır bu oyunları oynuyorsunuz?​” diye sormuş. “Cumhuriyet kurulduğundan beri” diye yanıtlamışlar. “Hayır” demiş Alabora, “3 bin yıldır oynuyorsunuz. Bu topraklar tiyatronun doğduğu topraklardır…”

ÇEVRECİLERE SELAM

Filmde Bulutsuzluk Özlemi’nin konser vereceği bir termik santral protestosu olacakmış. Bu protestoda çevre mücadelesi veren çevre örgütlerinin HES’lere karşı direnen köylülerin pankartlarına da yer verilecek.  Böylelikle Entelköy, bir nevi mevcut  mücadelelere ve o mücadelelerin gerçek sahiplerine selam yollayacak, haklarını teslim edecek. Bunu gerçekleştirmek için film ekibi çevre örgütleriyle çeşitli bağlantılar da kurmuş.

GERÇEK OLSA İSYAN EDERİZ

Köylüler açısından gerçek ile oyun birbirine öylesine karışmış ki içlerinden biri “Köylüler bildiğiniz gibi günlük düşünür” diye giriyor söze. “Eşeklerimizi topraklarımızı üç kuruşa satarız da yarın ne yapacağımızı düşünmeyiz”... “Köyünüzde gerçekten termik santral kurulsa ne yaparsınız?​” diye sorduğumda ise kendine geliyor, “İsyan ederiz, ne yapacağız!” Yatağan’daki santralin Bafa Gölüne ettiklerinin bilincinde Pınarcık köylüsü. Aslında bu bakımdan filmdeki rollerinin aksine, termik santral konusunda entellerin “yardımına” ihtiyaçları yok görünüyor. (Milas/EVRENSEL)


Yerel meseleleri yerel oyuncularla anlatmak sinemanızın anahtarı mı?
Hep böyle olacak diye bir şey yok. Dondurmam Gaymak’tan sınra umumi istek üzerine başladık bu filme. Ama ben yerelde mevcut olan evrenseli, kadim olanı tespit etmeyi seviyorum. Bu filmde de onu yapacağız. Bir taraftan içeriden bir Ege hikayesi ama diğer taraftan entelektüellerin  Ege’deki serüveni. Gençlik yıllarımızın ütopyasını filme aktardık aslında… Hepimiz komüncülük yapıyorduk, “mülksüzleri” okuyorduk. Burada da,  hiç de zor olmayan bir ütopyayı gerçekleştiren entelektüeller olacak. 25-30 kişinin doğaya dönmesi atla deve değil. İnsan tasarlamışsa ütopyayı da gerçekleştirir.

‘Entel’ halk gözünde alay konusudur, ‘Entelköy’ bu algıyı bozacak mı?
“Entel-dantel” kavramı 12 Eylülün taarruz enstrümanlarından biridir. İki kitap okuyan, üç tane farklı müzik dinleyen insanlara yönelik bir soğuk savaş enstrümanıydı. Vapurda siyaset yapma, sendikada yapma, meyhanede, kahvede yapma, eee nerede yapacağız? Hiçbir entel mafyacılık yapmadı, otopark işletmedi, çete kurmadı, karıncayı incitmedi. Benim filmimde entel-danteller adam gibi adamlar. Her insan gibi komik, saçma durumları var tabii… Filmim, esas yurtseverlerin HES’lere karşı olanlar olduğunu gösterecek. İlk kez Karagöz değil Hacivat haklı çıkacak, halk goy goyculuğu kazanan taraf olmayacak. Başta “enteli” yaygın kullanılan anlamı ile gösterecek film, daha sonra ise herkes entellerin normal adam olduğunu anlayacak. Köylü ters köşe olacak.


KAPİTALİZM ÇÖPLÜKTÜR

Hamit Demir (Entel) Bir köylü “Eskiden bizim köyde çöp tenekesi yoktu” dedi. Bu demek ki atılan hiçbir şey yokmuş eskiden. Her şeyi gerekli ve yettiği kadar kullanıyorlarmış. Bence filmin özü bu, yani kapitalizmin çöp kutusu olması. Eskiden köyde çöp kutusu olmaması komün yaşandığının da göstergesi aslında. Anadolu’nun Neşet Ertaş, Aşık Veysel tadında bir sufi derinliği, kadim bakışı vardır ya, bu köyde o bakış yer etmiş. İki saat içinde bizi sarıp sarmaladılar. Evlerine soktular, birlikte yiyip içtik, yeni doğan sıpalarına biz isim koyduk.


DÜNYA BİR KÖYDÜR

Şahin Yılmaz (Muhtar Ali) Muhtar Ali, muhtarlık babasından kalmış genç, yer yer şapşal diyebileceğimiz bir tip. Termik santral isteyen köylülerin başında yer alıyor. Entellerle dillerinden anlamadığı için çatışıyor aslında. Termik santral konusunda kaymakam Muhtar Ali’yi kandırıyor, “İyi olacak, para kazanacaksınız” diyor. Muhtar Ali de “ni güzel ni güzel” diyor. Köylü de aynı algıda. Enteller de “termik santral mi kaldı, delirdiniz mi siz!” deyince çatışma başlıyor. Muhtar Ali, enteller-köylü çatışması yaşandıktan sonra değişimi gerçekleşen biri.
Nükleer santrallerin zararlarıyla ilgili bir dolu araştırma yapılmış, hâlâ neyin peşindeyiz anlamış değilim. Nükleer santrali kurduracak çıkarlar her neyse o çıkarlar olmasın. Filmin sözü de bu zaten; dünya bir köydür, köyünüze sahip çıkın, üretin, satıp satıp yemeyin.


SANTRAL KURAN ZİHNİYET HEYKEL YIKIYOR

Nejat Yavaşoğulları (Entel) İlk defa bir filme katılmış olacağım. Bir termik santral protestosu var köyde, Bulutsuzluk Özlemi de filme bir konser vererek katkı sunacak. Yaşadığımız şeyler bunlar aslında, güncel de. Nükleerin tüp gazdan farkı yok diyen zihniyet bugün heykellere ucube diyerek 21. Yüzyılda bir heykel tahribatı yapıyor. On bin yıllık sanat eserlerine çanak çömlek diyor.

ÖNCEKİ HABER

Toplusözleşme talepleriyle 1 Mayıs alanında olacaklar

SONRAKİ HABER

‘Toprağı biz anlıyoruz, toprak bizi anlıyor’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...