3 Mart 2024 09:27

Büyüyen yoksulluk

Büyüme rakamları, Koç ailesinin serveti, açlık ve yoksulluk sınırı, emekliye zam talebi, İliç'teki facia, kadın cinayetleri, TOKİ'zedelerin Kurum protestoları haftanın öne çıkan gündemleri oldu.

Büyüyen yoksulluk

Fotoğraf: Emirhan Durmaz/Evrensel

Cem ŞİMŞEK

“AB ülkeleri arasında en fazla büyüyen ülke…” “Türkiye ekonomisi 14 çeyrektir büyüyor…” “Kişi başı milli gelir 13 bin 110 dolar...” Geçtiğimiz hafta “havuz medyası” Türkiye’nin büyüme rakamlarını bu ve benzeri başlıklarla, coşkuyla paylaştı. Ne var ki milli gelir “kişi başına” eşit düşmüyor. Yanlış anlaşılmasın gelir eşitsizliğindeki makas geçtiğimiz yıl daralmadı; aksine zenginin serveti katlandı; işçi, emekçi ve üretici köylünün milli gelirden aldığı pay geriledi.

Bazı gazetelerin manşetlerine yansıyan coşku “milli” değil; milletin “ortak keseni” değil. İktidarın seçim sonrası “enflasyonla mücadele” diyerek hayata geçirdiği politikanın bir sonucu olarak 2023’ün ilk çeyreğinde milli gelir içerisinde yüzde 38,2 olan sermaye gelirleri son çeyrekte yüzde 50,5’e çıkarken emek geliri yüzde 38’den yüzde 29,7’ye geriledi. Gazetemizin manşetine taşınan ifadeyle “Eze eze büyüme”

Bu makro ölçekli veriler biraz kafa karıştırıcı görünebilir. Biraz sadeleştirip somutlaştırmak için Uğur Zengin’in haber analizine göz atalım. Zira bu analiz milli gelir dağılımındaki adaletsizliğin en sıcak ve somut örneği. FORBES’in listesine göre Türkiye’de en yüksek servete sahip 4 patronundan 3’ü Koç ailesinden. Ailenin sadece üç ferdi (Semahat Sevim Arsel, İpek Kıraç ve Rahmi Koç) servetini 1 yılda 4.5 milyar dolar artırdı. Koç Holdinge ait Ford-Otosan’da çalışan bir işçinin aldığı aylık net ücret ise şubat 2023-şubat 2024 döneminde dolar bazında reel olarak sadece 13 sent (3 lira 99 kuruş) arttı.

EK ZAM İSTEYEN İŞÇİYE OTO YIKAMA İNDİRİMİ

Aynı günlerde Türk-İş şubat ayı açlık ve yoksulluk sınırını açıkladı. Enflasyon verilerinden yararlanılarak yapılan hesaplamaya göre 4 kişilik bir ailenin yalnızca gıda harcamalarını ifade eden açlık sınırı 16 bin 257 liraya ulaştı. Gıda ile giyim, konut, ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer harcamaların toplam tutarına denk gelen yoksulluk sınırı ise 53 bin liraya yaklaştı. Geçtiğimiz yıl üç haneli rakamlara ulaşan gerçek enflasyon karşısında milyonlarca işçi ve emekçinin reel ücretlerindeki (alım gücü) erimenin bir sonucu olarak ortaya çıkan ve başta kamu işçileri olmak üzere pek çok iş kolunda gündeme gelen “ek zam” talebine iktidar ve patronlar kulaklarını tıkamaya; sendikal bürokrasi ise bu talebi bastırmak üzere girişimlerine devam ediyor. Öyle ki sendika bürokratları ek zam talebini bastırabilmek için promosyonculuğa başladı. T. Harb-İş, özel göz hastanesi indirimini devreye sokarken, Demiryol-İş oto yıkamacılarda indirim yapılacağını duyurdu. Detayları Arkadaşımız Hilal Tok’un “Ek zam isteyen işçiye indirimli oto yıkama” başlıklı haberinde… Daha çarpıcı örnek ise Bursa’dan geldi. Aunde Teknik’te düşük ücret ve ağır çalışma koşullarına karşı sendikalaşan işçiler istifa baskısı ve hakaretlerle karşılaştı. Sendikalaşma iradesi baskılanamayınca bu kez devreye daha onur kırıcı yöntemler sokuldu. Arkadaşımız Berkay Avcı,  fabrikada sendikalı bir işçinin mesai bitimine kadar tek ayak üstünde bekletildiğini ortaya çıkardı.

Tüm baskılara karşın ek zam tartışması yaygınlaşıyor; pek çok fabrika ve iş yerinde ek zam talebiyle irili ufaklı mücadeleler yaşanıyor. Maltepe Belediyesi işçilerinin gerçekleştirdiği ek zam eylemi geçtiğimiz haftaya yansıyan örneklerden biri oldu. Kamu iş yerlerinde gerçekleştirilen eylemler şimdilik dinmiş olsa da kamu işçileri her gün sosyal medyada oluşturdukları etiketler ve sohbet odaları aracılığıyla taleplerini diri tutuyor. Geçtiğimiz hafta Evrensel’in yayınına bağlanan kamu işçileri yaşadıkları sorunları Hilal Tok’a anlatırken “Uzun bir zaman sustuk ama dayanacak hal kalmadı” dedi.

Sadece işçiler değil; ayı 10 bin lira ile geçirmeye çalışan milyonlarca emeklinin seyyanen zam talebine de Cumhurbaşkanı Erdoğan “bütçe yok” diyerek kapıyı kapattı. Bütçede emekli maaşları için ayrılan pay yaklaşık 3 trilyon lira. Faiz lobisine ise 1.2 trilyon lira ayrılıyor. Çoğu patronlar olmak üzere devletin vazgeçtiği vergilerin tutarı ise 2 trilyon lira.

ALİCENGİZ OYUNU: İŞ YASASINDA DEĞİŞİKLİK

Geçtiğimiz haftanın tartışılan konularından bir diğeri ise iktidar yanlısı gazetelerin “Mesai saatleri düşecek” diyerek propaganda ettiği iş yasası değişikliği. İşçi sendika servisimizin derlediği habere göre çeşitli gazetelerde atılan başlıklar bir alicengiz oyununa işaret ediyor. Çalışma saatlerinin düşürüleceği iddiasının ardında iş güvencesinin kapsamının daraltılması, esnek çalışmanın yaygınlaştırılması yer alıyor. Daha önceki değişikliklerde sürekli işçi sınıfının kayba uğradığına işaret eden Doç. Dr. Taner Akpınar “Bugün işçinin elinde hâlâ haklar varsa yeni değişikliklerle bertaraf edilecek” diye uyarıyor.

ŞİRKETİN GÖZÜ GÖÇÜKTEKİ ALTINDA MI?

İliç’te 13 Şubat’ta yaşanan göçük altında kalan madencilere hâlâ ulaşılamadı ancak kepçeler siyanürlü liç yığınını kazdıkça ortaya yeni skandallar çıkıyor. Madenin ortaklarından SSR Mining’in güncelleyerek yayınladığı raporunda, kayan zehirli cevher yığınına kalıcı yer aradığı ortaya çıktı. Arkadaşımız Özer Akdemir’in haberine göre şirket bu arayışı Türkiye hükümetiyle birlikte yapıyor. Arayışı Özlem Songül Abayoğlu’ya değerlendiren uzmanlar, şirketin akan liç yığınını işleyerek altın üretimini sürdürme derdinde olduğunu söyledi. Gazetemizin manşetine taşıdığımız “Şirketin gözü göçükteki altında mı?​” sorusu da geçtiğimiz hafta soru önergeleri ile meclise taşınarak Çevre ve Enerji Bakanlarına yöneltildi.

Öte yandan Ordu Fatsa’da siyanürle altın madenciliği yapan Altıntepe Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’ne ait altın madeninde üretim valilik kararıyla durduruldu. Ancak karardan birkaç gün sonra madene giden yaşam alanı savunucuları madenin faaliyetlerini sürdürdüğüne tanık oldu.

8 MART AREFESİNDE 8 KADIN CİNAYETİ

8 Mart’a sayılı günler kala kadın cinayetleri de artarak sürüyor. Bir 8 Mart’a daha iktidarın kadınların tüm itirazlarını yok sayarak feshettiği İstanbul Sözleşmesinin yeniden yürürlüğe konulması çağrıları ile gittiğimiz günlerden birinde (27 Şubat) 8 kadın erkekler tarafından katledildi; bir kadın da ağır yaralandı.

TOKİ’ZEDELERİN KURUM TEPKİSİ

Yerel seçime doğru TOKİ mağdurları da her fırsatta sorunlarını ve taleplerini gündeme getirmeye devam ediyor. Geçtiğimiz hafta İstanbul, Eskişehir ve Kayseri'de eylemler yapan TOKİ mağdurları, konutlarının 5 senedir teslim edilememesi, taksitlere yapılan fahiş zamlar nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP’nin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Murat Kurum’a tepki gösterdi.

TOKİ mağdurları arasında Elazığ’daki depremzedeler de bulunuyor. Arkadaşımız Özkan Zülfikar’ın haberine göre depremzedelerin 200 bin lira olan TOKİ borcu 1 milyon liraya çıkarıldı. Çorum TOKİ Slimkent'te de konutların yalnızca yüzde 10'u teslim edildi. Binalardaki asansörler çalışmıyor, kalorifer yanmıyor. TOKİ mağdurlarından Saliha Keleş, "20 yıl oy verdim şimdi parmaklarımı kesmek istiyorum" diye isyan ediyor.

Murat Kurum protestoları TOKİ mağdurları ile de sınırlı değil. Kanal İstanbul güzergahında bulunan Şahintepeliler de kentsel dönüşüm mağduriyeti nedeniyle Kurum’u protesto etti. Mahallelerinde “rantsal dönüşüm” uygulanmak istendiğini söyleyen mahalleli Kiraz Gövenç, “Yeniden bir ev almamız mümkün değil yani. Hakkımız olanı bize verdikten sonra kentsel dönüşüm yapılsın” diyor.

Evrensel'i Takip Et