İşçiler yerel seçimlerde nasıl muhatap alınır?
"Taleplerin ortaklaştığını göstermek ve bunların çözümü için bireysel olarak muhatap alınmayacağımızı bilmemiz gerekiyor."

Fotoğraf: MA
Dudullu’dan bir cam işçisi
İstanbul
Yerel seçimlerin arifesindeyiz. Tüm adaylar belirlendi, posterlerle sokaklar donatıldı, vaatler bir bir açıklandı. Ancak Ümraniye’de yaşayan işçiler için seçim heyecanı veya ümitlerini seçime bağladıkları bir tablodan bahsetmek güç. Kendisine muhalif diyen veya Erdoğan’ı destekleyen emekçiler için de bu sonuç genel eğilim olarak ortaklaşsa da gerekçeler farklılıklar gösterebiliyor.
Heyecansızlığın başında yatan neden de başta ekonomik olmak üzere, her gün derinleşen sorunların çözümü noktasında seçimlerde alternatif görülemiyor olması. Kendisini en basit şekilde muhalif olarak tanımlayan seçmenler için de bu alternatifsizlik, tek adam karşısında bir ittifakın yapılamadığı görüşüyle birlikte AKP’nin her seçimde devletin tüm olanaklarını kullanarak bu haksız yarışa girmesi olarak karşımıza çıkıyor. Her ne kadar sınırlı bir eğilime dayansa da mevcut iktidarın ve ittifaklarının siyasi partilerine bağlılık hisseden seçmen için de bu sıkıntılı durumun değişmeyeceğini düşünerek sandığa gitmeme eğiliminden bahsedebiliriz. “Hep aynı terane” fikri de siyasetçilere küserek siyasetten uzaklaşma eğilimi de aslında yanlış değil ama henüz tamamlanmamış fikirler olarak değerlendiriyorum. Neden mi?
Çünkü özellikle kendisini muhalif olarak görenler açısından siyaseti ve yerel yönetimleri kendi iradesi dışında değerlendiren ve bundan dolayı da ancak sitem veya sempati duymak gibi duygulara ve eylemlere sıkışan bir gruptan bahsedebiliyoruz. Diğer yandan da alternatifine henüz ya rastlamadığından ya da ikna olmadığından AKP dışında bir “limana” uğramaya cesaret edemeyenler var. Peki, alternatif dediğimiz nedir?
Bu sorunun cevabı da aslında talep ettiklerimizden geçiyor. Bu taleplerin ortaklaştığını göstermek ve bunların çözümü için bireysel olarak muhatap alınmayacağımızı bilmemiz gerekiyor.
- Bir kadın çocuğunu özel kreşlere veremediği ve cemaat sübyanlarına da göndermek istemediği durumda kendisine yakın bir yere kreş açtırabilir mi?
- Mahallesinde uyuşturucu satışını engellemek isteyen birinin tek başına polisi aradığında sonuç ne olacaktır?
- Bir kişi sadece kapısının önünü süpürerek temiz bir mahallede oturabilecek midir?
- Sabahın karanlık saatlerinde otobüse ulaşmak için 10-15 dakika yürümek yerine bir kişi belediyeye otobüs talebinde bulunduğunda ciddiye alınır mı?
- Depreme güvenli bir şehirde yaşamak isteyen birisi tek başına güvenli bir eve taşınsa bile olası bir depremde güvende mi olacaktır?
Bu soruların cevaplarının evet olma olasılığının ne kadar düşük olduğunu tartışmaya gerek yok. Bunun nedeninin yaşadığımız bu sorunların ve çözümlerinin toplumsal olması. O zaman siyaseti ve alternatif arayışlarını kendi dışımızda aramayarak yerel yönetimlerin bir parçası olmamız gerekmekte. Mahallelerimizde derneklerde, iş yerlerinde sendikalarda, okullarımızda kulüplerde bunun ilk adımını atarak, siyasi görüş ayrılıklarını ikincil plana bırakarak yönetimlere halk olarak aday olmamız gerekiyor. Bu nedenle seçimlere kadar değil, kentlerimizi insanca yaşayacağımız şekilde değiştirene kadar hep birlikte mücadele etmeliyiz.
Evrensel'i Takip Et