27 Nisan 2011 10:46

Tavrımız işçi sınıfından yanadır

Tarih boyunca işçi sınıfının 1 Mayıs’ı “birlik, mücadele ve dayanışma” günü olarak kutlaması ve alanlara inmesi burjuvaziyi nasıl rahatsız etmişse, yaşamın devamlılığını temsil eden, “gelecek” olarak tarif edilen biz gençlerin tavrımızı işçi sınıfından yana koymamız ve işçi ve emekçilerl

Tavrımız işçi sınıfından yanadır
Paylaş

Tarih boyunca işçi sınıfının 1 Mayıs’ı “birlik, mücadele ve dayanışma” günü olarak kutlaması ve alanlara inmesi burjuvaziyi nasıl rahatsız etmişse, yaşamın devamlılığını temsil eden, “gelecek” olarak tarif edilen biz gençlerin tavrımızı işçi sınıfından yana koymamız ve işçi ve emekçilerle alanlara inmemiz, sermaye sınıfı için o kadar “rahatsız edici” olmuştur. Bu sebeple, önümüzde ki 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı ve gençliğin bu dönemki taleplerini, kurulduğu ilk günden bu yana “rahatsızlık veren” Emek Gençliği Merkez Yöneticisi Onur Aydın ile konuştuk.

Emek Gençliği’ni diğer politik gençlik örgütlerinden ayıran hususları neler? İsterseniz ilk buradan başlayalım.

Elbette. Emek Gençliği; ülkemizin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine 40’tan fazla şehirde örgütlenmiş, başta Türk ve Kürt gençleri olmak üzere ülkemizde yaşayan tüm halklardan gençlerin örgütü olma iddiasında olan bir politik gençlik örgütüdür. Emek Gençliği;

  • bizlerin birbirimizle yarıştırıldığı elemeci sınav sistemlerine karşı her gencin yeteneği doğrultusunda eğitim almasını,
  • ÖSYM ve YÖK gibi kurumların kaldırılarak üniversitelerin özerk bir duruma kavuşmasını,
  • karanlığın karşısında bilimi,
  • Gençliğin önüne konan geleceksizliğe ve işsizliğe karşı insan onuruna yaraşır bir ücret düzeyini, örgütlülüğü, mücadeleyi,
  • Doğanın, sermayenin kar hırsı uğruna yağmalanmasına  karşı yaşam mücadelesini savunmaktadır.

Eşit, parasız, bilimsel, anadilde, demokratik bir eğitimi savunan, insanların savaşlarda ölmeyeceği bir ülke ve dünya için mücadele eden, geleceğin “biz” olduğuna olan inancıyla söz ve karar süreçlerine katılmak isteyen Türkiye gençliğinin örgütüdür. En önemlisi de Emek Gençliği kapitalizmin her alanda yarattığı tahribata karşı duran, sosyalizmi öğrenebileceğimiz, işçi sınıfına ve onun partisine bağlı bir örgüttür.

Elemeci sınav sistemi demişken, en son yaşanan YGS’ deki şifreleme ve ALES’ deki krize karşı nasıl bir tutum aldınız?

Geçen seneki KPSS’ de yaşanan skandal, YGS’ deki bu şifre rezaleti ve son olarak geçen hafta sonu yapılan ALES’ deki kitapçıların bir kısmının hatalı olması durumu... Bu örnekleri iki şekilde değerlendirebiliriz: Birincisi, bu sınavları yapan kurum olan ÖSYM gerektiği gibi yönetilememektedir, idari yapısı yeniden ele alınmalıdır ve sınav sistemi yeniden gözden geçirilmelidir. İkincisi, bu sınavlarda yaşanan şaibeler, şifrelemeler, ortaya serilen cemaat ilişkileri, eğitim sisteminin yeniden ele alınması için bir fırsat olarak değerlendirilmeli ve her gencin koşulsuz eğitim hakkına sahip olduğu, yeteneğine göre bilimsel teknik ve önerilerle yönlendirildiği ve geleceğini çizmesine izin verildiği bir sistemin kurulması sağlanmalıdır. Biz Emek Gençliği olarak ikinci fikri savunuyoruz. YGS’nin yeniden yapılması, kişiye özel kitapçıklardan vazgeçilmesi, yüksek öğretime geçişte tek sınava dönülmesi gibi önerileri yeterli görmüyoruz. Bu tür öneriler, ağır hasarlı bir apartmana oturma izni verilmesi için sıva yapmaya benziyor, anlamsız ve yetersizdir.

Anlaşılan bu süreçte siz de “tatmin” olmadınız.

Evet. Her aklı başında insan gibi bizde sorunun “tatmin olduk” gibi açıklamalarla çözüme kavuşmayacağına inanıyoruz. Bu süreçte iktidarın ve diğer kurumların açıklamalarını iyi okumak lazım. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, Devlet Bakanı Bülent Arınç, Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan ve daha nice siyasetçi şifre rezaleti ortaya çıkar çıkmaz ÖSYM’nin arkasında duran açıklamalarda bulundular. 23 Nisan’da koltuğunu bir günlüğüne bir çocuğa bırakan Nimet Çubukçu da tatmin olmuş ve safa geçmişken, on bir yaşındaki bir günlük Milli Eğitim Bakanımız ise “YGS’deki şifre iddiasından en çok öğrenciler etkilenmiştir. Öncelikle onların ikna olması gerekmektedir” diyerek, aklın yaşta değil başta olduğunu bize tekrar hatırlatmıştır. Başbakan Erdoğan’ın tavrı ise, kendisinin ne kadar “ileri demokrat” olduğunun göstergesidir. Alana çıkan lise ve dershane öğrencilerini, karşılarına 10 bin genç çıkarmakla tehdit etmiştir. Sekiz yıllık iktidarı boyunca uyguladığı neo-liberal ekonomi politikalarıyla, özelleştirmelerle, tarihi okulların satılmasıyla anılan bir iktidarın, %30’lara dayanan genç işsizlik oranlarıyla, gençliğe güvenli bir gelecek yerine belirsizlik sunan bir iktidarın böyle bir açıklama yapmasına da şaşırmıyoruz. Geçmiş burjuva siyasetçileri gibi yaşananlardan utanmamak onlara düşmekte, YGS’nin yarattığı strese dayanamayarak intihar eden 19 yaşındaki İsmail Paslanmaz için üzülmek ve “Parasız Eğitim, Sınavsız Üniversite” için mücadele etmek bizlere düşmektedir.

YGS’deki şifrelemelere karşı bir anda alanları binlerce genç doldurdu. İlk başta bu eylemler kitlesel ve birleşikti sonra örgütlerin çekiştirmeye başladığı bir sürece doğru evrildi. Emek Gençliği bu süreçte nasıl tutum aldı ve şimdi düşününce sizce bu doğru bir tutum muydu?

YGS’ de ki şifre rezaleti ortaya çıktıktan sonra gerçekleşen ilk eylemlerden biri İstanbul’da 6 Nisan Pazar günü gerçekleşti.Sonra 10 Nisan Pazar günü yurdun birçok yerinde eylemler düzenlendi. Özellikle 10 Nisan’daki eylemde binlerce gencin yurdun dört bir yanında kendi talepleriyle alanlara indiği bir gündü. O eylemin sonunda binlerce gence “taleplerimiz için 1 günlük boykota var mısınız?​” diyerek sorulduğunda eylem alanının “evet” çığlıklarıyla inlediğini hatırlamak büyük mutluluk! Peşi sıra 15 Nisan Cuma günü sadece İstanbul’da 30 lisede boykota gidildiğini hatırlatalım. Bunlar arasında Anadolu liseleri, düz liseler, meslek liseleri hatta imam hatip liselerinden bile katılım olmuştu. Dershaneler açısından da bu durum ve çeşitlilik aynıdır. Son olarak 22 Nisan’da İl Milli Eğitim Müdürlükleri önüne yürüyüş ve 23 Nisan’da yine merkezi yerlerde yürüyüşler düzenlendi. Emek Gençliği olarak ilk eylemden bu yana, bu mücadelenin daha da büyümesi için elimizden geleni yaptık. Çünkü eğitim sisteminin bu çürümüşlüğü bizi de olumsuz etkileyen bir sorundu ve taleplerimizle, dövizlerimizle, sloganlarımızla alanlara yürüdük. Ancak bir şeye dikkat ettik; kimileri gibi eylemin ortasında, kitlenin sahiplenmediği veya acil talepleri arasında yer almayan sloganlar atmadık, eylem komitesinin aldığı kararlara uyduk, kendimizi dayatmadık, kimileri gibi elimize “solcu” dergilerle alana girip eylemin ortasında “solcular bu tarafa” demedik, kendimizi heyecan olsun diye bir yerlere de zincirlemedik. Özetle, bizzat bizi de yakan bu soruna karşı ne kadar genci katabiliriz, ne kadar aileyi, öğretmeni, aydını ve diğer halk kesimlerini mücadelemize katabiliriz bunu düşünüp çalışma yürüttük. Her zaman bölen değil birleştiren olmaya özen gösterdik. Mesela eylemin yeri ve saati belliyken aynı saate başka bir eylem koymak gibi “kurnazlıklardan” uzak durduk.

Bu tutumumuz, alanlara gelen tüm liseli arkadaşlarımız tarafından iyi niyetle karşılandı. Dar, grupçu, kurnazca işlerden uzak durmamız alanlardaki binlerce genci etkiledi. Bu yüzden doğru bir tutum aldığımızı düşünüyorum.

Peki  1 Mayıs’ta Ne yapacaksınız?

Bu sene 1 Mayıs, geçmiş senelerden biraz daha önemli olmaktadır. Bir kere Türkiye Gençliği’nin talepleri etrafında bir araya gelerek örgütlenmesi ve 1 Mayıs’a katılması için her şehrimizde çalışma yürütüyoruz. Sadece şehir merkezlerini değil, okul önlerini, mahallelerimizi, sanayi sitesi önlerini birer 1 Mayıs alanına dönüştürmek istiyoruz. Örgütlü olduğumuz her yerde alanlara çıkacak ve “Birlik, Mücadele ve Dayanışma” gününde “İş, Bilim, Özgürlük” şiarımızı haykıracağız.

Örneğin İstanbul’da, sosyal paylaşım sitesi facebook üzerinden örgütlenerek alanlara çıkan, 30 lisede boykot gerçekleştiren, Başbakanı tehdit ettirecek kadar korkutan liseli arkadaşlarımızda bizler gibi Şişhane’de, okul pankartları altında buluşup 1 Mayıs’a katılacaklardır. Bu örneğin sadece İstanbul’da kalmamasını, tüm yurtta “Parasız Eğitim, Sınavsız Üniversite” isteyen tüm gençlerin aynı tavrı göstermesi önemli olacaktır.

Üniversitesinde YÖK belasını istemeyen, demokrasi mücadelesi veren gençlerle, güvenli bir gelecek mücadelesi veren, iş cinayetlerine karşı, örgütsüzlüğe, sömürüye karşı mücadele eden genç işçiler, talepleri anayasal güvence altına alınmasını isteyen Kürt kardeşlerimizle, yaşam mücadelesi veren çevreciler, kadınlar, genç aydınlar olarak 1 Mayıs’ta sesimizi sokağa taşırmaya, 12 Haziran seçimlerinde de “Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku” adaylarının desteklenmesiyle  meclise taşımaya kararlıyız. Son olarak hepimizi yolu açık olsun diyorum.

ÖNCEKİ HABER

Sınıra askeri yığınak yapılıyor

SONRAKİ HABER

Namaz sorusu terfi ettirdi

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...