8 Temmuz 2023 03:50

Bir ayrılık, bir yolculuk, bir ölüm: Tebessüm

Alper KAYA

Onur Buldu, Özlem Gök ve Adem Tosun’un başrollerinde yer aldığı; senaryosunu Sezgin Cengiz’in yazdığı ve yönetmen koltuğunu da Siyar Gedik ile Sezgin Cengiz’in paylaştıkları “Tebessüm” filmi, anlatısının temeline kurgunun gücünü alırken kara mizahın dinamikleriyle dans etmeyi de başarıyor.

İstanbul’da bir devlet dairesinin arşiv bölümünde çalışan Mustafa (Onur Buldu), onun asık suratlı oluşunu her fırsatta eleştiren arkadaşı Zeki’nin (Güvenç Selekman) dolduruşuna gelerek saçlarını sarıya boyatıp dudağının kenarını da gülümsüyor gibi görünmesi için jiletle kesmesine izin verir. Ancak tam bunlar olurken, babasının bacağının kesileceği haberini alan Mustafa; yeni imajı ve amcasının oğlu Mehmet (Adem Tosun) ile memlekete doğru yola çıkarlar…

Konusundan da anlaşılabileceği üzere, bütün klasik hikayelerde olduğu gibi kahramanın yolculuğu metaforunu bir yolculuk hikayesi ile geliştiren Sezgin Cengiz - Siyar Gedik ikilisi; sadece bununla kalmıyor. Yerli sinemamızda son dönemde pek de rastlamadığımız ama kökeni 1910’lu yıllara kadar uzanan başta Kuleşov etkisi olmak üzere temel kurgu prensiplerini başarıyla uyguluyorlar. Sahne geçişleri, çekim planlarının birbirini hikayenin alt metinlerini vurgulayacak şekilde tamamlaması ve Mustafa karakterinin (yer yer düşse de) güçlü bir altyapı ile sunulması “Tebessüm” filminin mütevazı bir şıklığa sahip olmasını sağlayan faktörler olarak dikkat çekiyor.

En basit örnekle, Mustafa’nın kendisine zulmeden polislere karşı düştüğü aciz durumları ilk başta uzak planla izlediğimiz filmde; karakterin dönüşümünü başlatacak olan yüz çizme sahnesi öncesinde polislerle yaşadığı sahneyi boy plandan görüyoruz. Böylece biz, artık Mustafa karakterinin acziyetinin bitmeye başladığına ikna oluyoruz.

Bunun yanı sıra, bizlere inandırıcı biçimde sunulan kadın-erkek çatışmalarının/ilişkilerinin hep yan karakterlerle veriliyor olması da bizi Mustafa ile aynı konuma sokarak izleyici konumunda kalmamızı sağlıyor. Böylece karakterle özdeşleşim kurmakta zorlanmıyoruz. Ancak, bu konuda ‘bağlanma problemi’ yaşayabilecek seyirciler için de filmin yapısına uygun biçimde zarif repliklerle Mustafa’nın psikolojisini bize sunmayı başarıyor “Tebessüm”. Kara mizahı, filmin sunduğu ‘gerçek hayat’ tablosunun önüne geçmeyecek ölçüde kullanırken tek bir sahneyi bile boşa harcamıyor.

“Tebessüm” aslında biraz da odaya girdiğini ilk etapta fark etmediğiniz; belli bir süre geçtikten sonra orada olduğunu anlayacağınız bir iş arkadaşı gibi. Sessiz, sakin, derinden ilerliyor.

Yani, tıpkı Mustafa gibi.

Evrensel'i Takip Et