25 Nisan 2011 14:21

Sosyalist demokrasi ve Paris Komünü

“Şimdiye kadarki tüm hareketler, azınlıktakilerin hareketiydi veya azınlıktakilerin çıkarına hareketlerdi. Proleter hareket ise, son derece büyük bir çoğunluğun, son derece büyük bir çoğunluk çıkarı adına giriştiği özerk harekettir.” (Karl Marx-Friedrich Engels, Komünist Parti Manifestosu, Evrensel Basım

Sosyalist demokrasi ve Paris Komünü
Paylaş

Fatih Polat

 

Komünist Manifesto’daki bu vurgu, daha önceki bütün iktidar biçimlerinin ve son olarak burjuva demokrasisinin temel niteliklerine işaret ederken, proleter demokrasi anlayışının özüne de işaret eder. Marx ve Engels, yine Manifesto’da bu açıdan şu vurguyu da yapmışlardır: “İşçi devriminde atılacak ilk adım, proleteryanın egemen sınıf konumuna yükselmesidir, demokrasinin mücadeleyle kazanılmasıdır.” (a.g.y, sayfa 71)

l. Enternasyonal’e (Uluslararası Emekçiler Derneği) üye işçilerin en ön safta çarpıştıkları Paris Komünü (26 Mart 1871), 71 gün gibi kısa bir süre ayakta kalabilmiş olsa da, bu açıdan büyük bir tarihsel deneyim olmuştur. Marx, Komün’ü gelecek toplumun ‘işaret fişeği’ olarak tanımlarken Rus devriminin önderi Lenin de, Ekim Devrimi’nin Paris Komünü’nün açtığı yoldan yürüdüğünü özellikle vurgulamıştır.

Komün, doğrudan demokrasiye dair özellikleri bakımından, burjuva temsili demokrasiden ayrılmıştır. Paris Komünü’nün, ‘doğrudan demokrasi’nin ilk nüvesi olarak adlandırılan eski Atina demokrasisinden ayrılan temel yönü ise, Atina demokrasisinin toplumun sadece yüzde onunu kapsayan bir ‘doğrudan azınlık demokrasisi’ olması karşısında Paris Komünü’nün, bütün yurttaşların kendi adına özgürce karar verme ve gereksinimlerini, eylemlerini bu kararlar doğrultusunda gerçekleştirmesine imkan vermesiydi. Tüm yöneticilerin seçimle işbaşına gelmesi, gerektiğinde aynı anda görevden alınabilmeleri, kendilerini seçenlere karşı sorumlu olmaları nitelikleriyle herkesin yönetime katılmasına sağlayan Paris Komünü, tüm bu özellikleriyle kendisinden önceki bütün demokrasi pratiklerinden ayrışmış ve onları aşmıştır.

Komün’ün aldığı önemli kararlardan biri, daha sonra Lenin’in de işaret ettiği gibi, Bismarck ordularının saldırısı karşısında Paris’i terk ederek kaçan sahipleri tarafından kapatılmış bütün iş yerlerini ve fabrikaları, üretime yeniden başlatmak üzere işçi kooperatiflerine devreden kararnamedir.

İlk işçi hükümeti olarak Komün, burjuva devlet aygıtının parçalanmasının demokrasinin derinleştirilmesiyle olacağının da işaretlerini vermiştir. Bu da, daha önceki biçimsel demokrasi kurumlarının, doğrudan demokrasi kurumları olarak dönüştürülmesini, işçi denetimi ve yönetimiyle birlikte kapsar.

Komün’den kalan ve daha sonra Lenin önderliğindeki Ekim Devrimi ile aşılan önemli bir ders ise, işçi sınıfının böyle bir süreci yönetebilmesi için siyasal bir organizasyonu ve partiye olan ihtiyacıydı. Bu arada, Marx’ın, Komünü, l. Enternasyonal’in en önemli eylemi olarak sahiplendiği hatırlatılmalıdır ancak, böylesi önemli tarihsel süreçlerin istikrarlı biçimde yönetilmesi ve hangi adımın atılması için bir gün öncesinin erken, bir gün sonrasının da çok geç olacağına dair kritik kararlar verilebilmesi, bu gerçeği hayati kılmaktadır.

Özet olarak, Paris Komünü’nün, kendisinden sonraki bütün devrimci işçi hareketlerini etkileyen ve demokratikleşme süreçleri açısından da temel bir referans noktası olan özellikleriyle, kendisinden çok şey öğrenilebilecek bir deneyim olduğunu söyleyebiliriz.

Yarın: Türkiye’de ilk demokratikleşme süreçleri

evrensel.net

ÖNCEKİ HABER

Demokrasinin düzeyini ezilenlerin mücadelesi belirler

SONRAKİ HABER

‘Sınav sanayisine sermaye olmak istemiyoruz’

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...