İktidarın gölgesinde bir kanun taslağı
Tasarının çok sayıdaki maddesinden her birinin önceki yasadan daha kötü olacağını söylemek belki haksızlık gibi görünecektir, ancak küresel piyasaya ve sermayeye üniversite kapılarını sonuna kadar açması ve üniversitenin hizmet ettiği kesimi açık bir şekilde tespitinden hareketle yeni tasarının hiçbir maddesini desteklemek mümkün değildir. Özlüce bu konudaki gerekçelerin bir kısmı şu şekilde belirtilebilir:
SİYASAL ERKE BAĞLILIK
TYÖK’ün kuruluşu, üniversitelerin en üst düzeyde siyasal erke bağlılıklarını yansıtacak şekilde, üyelerinin üçte ikisi (21 üyeden 14’ü) Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulunca seçilecektir. Üniversitelerle sembolik olarak bağ kurması gereken kurumlar, doğrudan atama yoluyla reel siyasetin yükseköğretim sisteminde kalıcı ve en üst düzeyde işlemesine aracılık edebilecektir. Üniversiteleri temsil eden temel kurumlar Üniversite Yönetim Kurulları ve Senatolar akademik nitelikli kurumlardır ancak, devlet üniversitelerinde üniversite konseyi, bu organların üzerinde bir güce sahip olacaklardır. Mali gücü dikkate alan bir seçilme niteliğinin, üniversite organlarında yer almak için kullanılması kabul edilemez bir ölçüttür. Üniversitelerin bir tüzel kişilik olarak varlıkları bu tasarıda önemli ölçüde erozyona uğramaktadır. 2547 sayılı Yasa’nın çıktığı ilk yıllarda fakültelerin tüzel kişiliklerinin ortadan kalkması ve tüm yetkilerin rektörlüklerde toplanması eleştiri konusu edilmekte idi. Şimdi ise, üniversitelerin lisansüstü düzeyde öğretim ve araştırma kurumları olan enstitülerin müdürlerinin ataması, “kurumlaşmış” devlet üniversitelerinde üniversite dışı temsilcilerin de yer aldığı ve bu nedenle bir akademik kurum sayılamayacak üniversite konseyince yapılacaktır. Yöneticilerini seçme ve atama konusunda üniversiteler arasında ayrımlar, akademik işleyiş ve ortaya çıkacak ürünler bakımından da ayrıca tartışma gerektirecektir.
KAYNAK AKTARIMI
Türkiye, henüz vakıf üniversitelerinin yükseköğretime kazandırdıkları konusundaki sorular ve kuşkuları aşamamış iken, yasada sıklıkla belirtildiği gibi “tahsis edilen taşınmazlar” yoluyla özel üniversitelere kamusal kaynakların transferini; yabancı öğrenci girişi yoluyla ihracat kalemi olarak yükseköğretimi hedeflemekte ve yabancı üniversitelerin açılışını öngörmektedir. Öğrenci ve öğretim elemanlarına ilişkin disiplin konusundaki hükümleri ile de yasakçılık rolü yönetmelik düzeyinden yasa düzeyine çıkarılmaktadır. Yasanın lafzı ve ruhu, Türkiye yükseköğretimini piyasa için bilim, yerel ve küresel sermaye kuruluşlarının kârı için dönüştürmeyi öngörmektedir. Gerçekten 12 Eylül baskı döneminin yükseköğretim yasasından kurtulmak isteniyor olsaydı, her tür iktidardan (dini, siyasi, ekonomik) uzak duran bir üniversite özerkliği ve bilimsel özgürlük anlayışı sergilenebilirdi. Ancak bu yolla, küresel ölçekte kabul görebilecek nitelikte özerk bir üniversiteyi, evrensel nitelikte bilimsel faaliyet yürütme ölçütlerini, uluslararası dayanışmayı, üniversitelerin uluslararasılaşmasını, enternasyonal bir rol üstlenmesini savunmak olanaklı olabilecektir.
*Ankara Üniversitesi
Evrensel'i Takip Et