28 Mart 2023 05:50
/
Güncelleme: 11:10

İşçi sınıfı hareketlenirse ancak o zaman bir şeyler değişir

Schneider Enerji işçileri, toplu sözleşmeye onay vermiş, sözleşme imzalanmıştı. Baştemsilci Savaş Sümbül o süreçte tüm kararların iş yeri komiteleri öncülüğünde alındığını söyledi.

İşçi sınıfı hareketlenirse ancak o zaman bir şeyler değişir

Fotoğraf:Hasret Gültekin Kozan/Evrensel

Hasret Gültekin KOZAN
Gebze

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından getirilen yasağı tanımayarak 23 Ocak’ta greve çıkan Schneider Enerji işçileri, kısa bir süre sonra toplu sözleşmeye onay vermiş, sözleşme imzalanmıştı. Birleşik Metal-İş’in örgütlü olduğu Schneider Enerji Baştemsilcisi Savaş Sümbül, o süreçte grev kararından yasağa rağmen devam kararına, sözleşmeye imza atılmasına kadar tüm kararların iş yeri komiteleri öncülüğünde alındığını ifade etti. Komitelerinin fabrikadaki rolünü ve işçi sınıfının içinde bulunduğu durumu konuştuğumuz Sümbül, “İşçi sınıfı hareketlenirse bu ülkede ancak o zaman bir şeyler değişir” diyor.

fotoğraf çekilen erkek

Schneider Enerji Baştemsilcisi Savaş Sümbül | Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel 

Yıllardır fabrikada işçilerin sendikayı sözleşme sürecinde zam alan bir pozisyonda gördüğünü söyleyen Sümbül, son üç dönemdir ise başka bir anlayışla temsilcilik yaptıklarını söyledi. İşçiyle bağı hiçbir zaman koparmadan mücadele ettiklerini söyleyen Sümbül, “Bizde vardiyalarda kesinlikle temsilci bulunur. Gece vardiyasında ben kendim fabrikaya giderim, gece 2’de, 3’te işçilerle yan yana gelirim. Bu durum işveren tarafından da ‘Fabrikayı koruyan, kollayan bir yapı var’ diye karşılanıyor. Üreten biziz, kazandıran biz, yöneten de biz olacağız diyoruz. Fabrikanın gündemini belirleyen bir pozisyondayız adeta. ‘Temsilci olduk, koltuğumuzda oturalım, bize karışan yok’ anlayışında değiliz. İşçiyi dinleyerek, beraber hareket ederek ve her şeye komitelerimizi dahil ederek hareket ediyoruz. Örneğin sözleşme döneminde bazı günler fabrikada olamıyorduk, toplantılar oluyordu ama fabrikada eylemlerimiz devam ediyordu. Başında temsilciler olmadan, komiteler bu eylemi yürütüyordu. Şu an biz yine fabrikada olmadığımızda, komiteler sağlıklı bir şekilde işleyişini sürdürüyor. Fabrikada yöneticiler komiteyi de dinliyor, iletişime geçebiliyor” dedi.

TİS sürecinde yine beraber hareket ettiklerini söyleyen Sümbül, “Bu süreçte sorumluluğun siyasi iktidarda olduğunu da anlattık. Siyasi iktidar tarafından yanlış politikaların uygulandığını bilerek hareket etmeliyiz. Eskiden işçiyi korteje sokardık girmez, önlük giydirirdik giymez, slogana attırırdık atmaz… Şimdi işçi geliyor, ‘Yürüyüş yapıyor muyuz, slogan atıyor muyuz başkan’ diyor. İşçiye neyin peşinde olduğunu, ne yapması gerektiğini anlatıyoruz. Anlattığımız için işçi içinde olduğu durumun farkına varıyor” dedi.

İŞÇİ İRADESİNİN SÖZCÜLÜĞÜNÜ YAPIYORUZ SADECE”

5 işletme, 11 fabrikada sözleşme sürecinin yürütüldüğünü belirten Sümbül, “Bu dönem Bekaert yasağa rağmen grevini sürdürdü, kazanım elde etti. Yine Kartonsan grevi devam ediyordu. Biz bunları hep işçilere anlattık. İşçiye elimizi uzattığımız için işçi burada güçlü, gücünü gösteriyor. İşveren de bunun farkında, sendika da biliyor” dedi.

Grev sürecine dair de konuşan Sümbül şöyle devam etti: “İşçinin onayının olmadığı hiçbir şey yapmadık. Greve giderken sıfır da alabiliriz, sıkıntı da yaşayabiliriz ama önemli olan burada ne aldığımızdan ziyade kendi irademizle bu işi yürütmemiz. Sıfır da alsak kendi irademizle alalım. Ama komite karar verecek. Hepsi grev dedi, hiçbiri başka bir şeyi kabul etmedi. Grev sabahı şube başkanımız ve genel başkanımız da komiteyle görüştü. Komitenin kararlılığını onlar da gördü. Biz işçiye her şeyi anlattık, işçi durumun farkında, bunu bilerek bu yola giriyor. Burada irade var, biz bu iradenin sözcülüğünü yapıyoruz sadece.”

“SÜRECİN İÇİNE KATILDIĞINDA BAKIŞ DEĞİŞİYOR”

İşçilerin sendikaya bakışının nasıl değiştiğini anlatan Sümbül, “Fabrikanın kapısından giren bütün işçilerin sorumluluğunu alıyoruz. Bilgiyse bilgi, ilgiyse ilgi, yardımsa yardım. Bir de onları sürecin içine kattığınızda insanlarda sendikaya bakış değişiyor. Belki çoğu temsilci böyle davranmıyor. Sendika odasında akşama kadar oturuyor, bir sıkıntı olursa müdahale ediyor belki, yoksa akşam evine gidiyor. Ben kimseyi yermek istemiyorum ama bizim anlayışımız alışılagelmişin dışına çıkıyor. Ben EYT’liyim mesela. İşçi ‘Sakın emekli olma’ diyor. Ya zaten olacak durumum yok. 9 bin lira maaş bağlanıyor bana emekli olsam. Ben bu maaşla ne yapayım? İki çocuğum var. Bir kızım üniversitede, bu sene mezun oluyor. Diğer kızım ise kreşe gidiyor, 6 yaşında. Eşim de özel bir sigorta şirketinde çalışıyor” dedi.

“BEKAERT DÖNÜM NOKTASI OLDU”

“Bekaert bir dönüm noktası oldu. Yasaklanan grevin tanınmaması önemli bir mesajdı” diyen Sümbül şöyle devam etti: “Sözleşme bitti. Sosyal ve yan hak olarak da bir iki madde dışında istediğimizi aldık. Ücret konusunda da diğer fabrikalara göre 91.04 ile bir tık üstünü aldık. Ama işçi paradan, sosyal haktan ziyade gücünü gösterdi. Bu işçi için daha kıymetli. İşçi şunu anladı, ‘Yarın işveren bu gücümüzü bilerek hareket edecek.’ Biz bunu kazandık. Ford işçisi bizi arıyor, TÜPRAŞ işçisi arıyor. Onlarla da konuşuyoruz, görüş alışverişinde bulunuyoruz. Biz kendi arkadaşlarımızla da sözleşme dönemi her şeyi konuştuk, fabrikalarda olup bitenleri onlarla paylaştık. Sadece bizim sendikanın örgütlü olduğu yerler değil, mesela Petrol-İş’e bağlı Novares’in sözleşmesinden, onların kazanımlarından da bahsettik arkadaşlara. Farplas’ta, Mitsuba’da, Ford’da, TÜPRAŞ’ta olanlardan bahsettik. İşçiyi bu tartışmalara dahil ettiğinde, bunlardan bahsettiğinde bu sefer o işçinin yapısı, bakış açısı değişiyor.”

 “GREV ÖNCESİ 14 İŞÇİ İCRALIKTI”

İşçilerin içerisinde bulunduğu durumu gözlemlediklerini de aktaran Sümbül, “Bizim aldığımız maaş belki civardaki fabrikalara göre çok iyi. İyi bir sözleşmeye imza attık ama bu yarın öbür gün eriyip gidecek. Bizim mücadelemiz taslağımız şöyle yüksek olsun, böyle yüksek alalım değildi. Biz bir şey istiyoruz ama yarın böyle giderse bu aldığımız maaş da bize yetmeyecek. Bizde 344 işçi içerisinden 128’i kredi borcunu ödeyememiş, ek hesapları eksiye düşmüş, ikinci bir kredi kartıyla kredi kartını borcunu döndürmeye çalışıyor. Elden borç alıp kredi borcunu ödemeye çalışanı var. Araç piyasası yükseldiği için 400 bin liraya aracını satıyor, 200 bin lirasıyla borcunun bir kısmını kapatıyor, kalan 200 bin lirayla gidip kendisine daha kötü bir araç alıyor. Memleketinden ceviz getirip yanındaki arkadaşına veresiye ceviz satıyor. Grev öncesinde fabrikada 14 işçi icralıktı borcundan dolayı. Bunları görüyoruz, bu ülkenin bir gerçeği artık” diye konuştu.

"MESS SÜRECİNDE DE BU BİRLİKTELİĞE İHTİYAÇ VAR"

Günde onlarca işçinin iş bulmak için kendisini aradığını belirten Sümbül, “İnsanlar önce bizim fabrikayı soruyor, alım olmadığını öğrenince başka yere yönlendirmemizi istiyorlar, biz de elimizden geldiğince yardımcı oluyoruz. Kendi fabrikamda görüyorum, bu maaşla işçi geçinemezken, asgari ücretle insanların geçinmesi gerçekten mucize. İnsanlar açlık içinde, dışarıda bir şey yiyemiyor, bir şey yapamıyor. İşe git gel durumda insanların çoğunluğu, yoksulluğu yönetir durumdalar. Tek yol işçi sınıfının birleşmesi, yan yana gelmesi. İşçiler birleşirse bu düzeni değiştirir, bu yoksulluğu bitirir” dedi.

MESS’in işçinin birlikteliğinden çekindiğini söyleyen Sümbül, ciddi bir birlikteliğe ihtiyaç olduğunu söyledi. Kendi fabrikasından da örnekler veren Sümbül, “İşçi sınıfının durumu çok kötü. Onlara bu süreçte destek olacak, ivme kazandıracak bir yapı yok. İşçilerin bir kısmı kendisini seçim atmosferine bırakmış, bir kısmı EYT’yi bekliyor. Bugün bizim fabrikada bir işçi işbaşı yapsa 18 bin lira maaş alacak, sosyal hakların dışında. Bu iyi geliyor olabilir ama o da yetmeyecek. Bu ay bu maaşı aldı, birkaç ay daha alacak ama hemen vergi dilimine girecek ve kesintiler başlayacak, o zaman yine yetmeyecek. Kendi fabrikamdan örnek vereyim. Bir kere ‘Benim tuzum kuru, bana dokunmayan yılan bin yaşasın’ mantığı vardı. Ama şimdi öyle düşünmüyor. İşçi sınıfının artık ayaklanması gerektiğini düşünüyor herkes. İçinde Ak Partilisi de, CHP’lisi de, HDP’lisi de, İyi Partilisi de, MHP’lisi de, Saadet Partilisi de, her partiden işçi var. Ortak payda işçi sınıfı olduğu için, ciddi bir harekete ihtiyaç var. Eylül ayındaki MESS sürecinde de bu birlikteliğe ihtiyaç var, MESS işçinin birlikteliğinden çekiniyor” dedi.

“İŞÇİ HAK ETTİĞİNİ ALMAK İÇİN YAN YANA GELİYOR”

“Seçimi ya da başka bir şeyi beklemenin zamanı değil, işçinin kendi öz gücüyle hareket etmesi gerekiyor” diyen Sümbül şunları söyledi: “Ben işverenin yaklaşımını, tutumunu biliyorum. İstediğimiz düzeye de gelecekti sözleşme ama MESS müdahale etti. MESS eylül ayındaki sözleşme sürecini düşünerek hareket etti. ‘Burada bunu verirsek, büyük sözleşmede daha fazla isteyecekler’ diye düşündü. Hatta yüzde 91.4’e imza atmayı MESS yönetimine açıklayamayacaklarını söylediler. Kazanıyorlar, ciddi kazanıyorlar hatta kazanmaya da devam edecekler ama işçiye, emekçiye de kazandırmalılar. Biz bunu hep söylüyoruz, onlar da bir sonraki sözleşme döneminde bunu bir kez daha görecekler. İşçi kararlı, hak ettiğini almak için yan yana geliyor. Sendikaların, sivil toplum örgütlerinin, siyasi partilerin işçi sınıfını harekete geçirmesi gerekiyor.”

FABRİKADAKİ TRİBÜN RUHU…

Fabrikada İzmit’ten gelen işçilerin de olduğunu söyleyen Sümbül, TİS sürecinde yapılan eylemlerde işçilerin söylediği “Yönetim bak işte” tezahüratının geçen dönem ortaya çıktığını anlattı: “Kocaelispor tribünlerinden gelen işçi arkadaşlar var. Biz bu tezahüratı geçen dönem uyarlamıştık aslında. Bizim eski bir genel müdür vardı, ismi Aleksandır Bakiç idi. ‘Yönetim bak işte’ kısmını hızlı söyleyince sanki ona söylüyormuşuz gibi anlaşılmış ama sonradan anlatıldı. O marş bizim için çok kıymetli oldu. Bütün işçi arkadaşlarımız da daha içten söyledi. O yüzden süreç güzel ve hareketli geçti.” Yapılan tezahürat şu şekildeydi: “Yönetim, bak işte! İşçilerin her zamanki yerinde. Büroya, tezgaha Schneider’e grev geldi bak işte!”

fotoğraf çekilen erkek

Schneider Enerji Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Başkanı Necmettin Aydın Fotoğraf: Hasret Gültekin Kozan/Evrensel

“KOMİTE KENDİ KARARINI VERDİ, SENDİKAMIZ DA DEMOKRATİK İŞLEYİŞ YÜRÜTTÜ”

Schneider Enerji’deki süreci Birleşik Metal-İş Gebze 2 No’lu Şube Başkanı Necmettin Aydın da şöyle anlattı: “Bu süreci MESS-enerji iş kolu toplu sözleşmesi olarak değerlendiriyoruz. Daha önceki süreçte bu fabrikalarla yürüttüğümüz TİS’lerde MESS’ten ayrılarak EMİS’i kurmak zorunda kalmışlardı, iki dönem TİS sürecini EMİS ile sürdürdük. Daha sonra EMİS kendini feshederek bu fabrikalar tekrardan MESS’e dahil oldu. Bu dönem TİS süreci 6 Ekim 2022 itibariyle başladı. Gerçek enflasyonun bu kadar yüksek olduğu bir dönemde, TÜİK’in sahte açıklamaları nedeniyle talepler gerçekliğe yakın bir seviyede toplu sözleşmelere yansıdı. Yapılan görüşmeler sonucunda Schneider Elektrik, Hitachi, Arıtaş Kriyojenik ve Grid Solutions’te toplu sözleşmeler imzalandı. Schneider Enerji’de arkadaşlarımız verilen ücretleri kabul etmedi. Komite kendi kararını verdi, sendikamız da demokratik işleyiş çerçevesinde bu süreci yürüttü. Gelinen noktada imzalanan rakam MESS ile yaptığımız en yüksek oran oldu.”

Grev yasaklarına da değinen Aydın, “23 Ocak’ta coşkulu bir şekilde greve çıktık, ilk günün gecesinde grev yasaklanınca yeni bir aşamaya gelmiş oldu. Biz bunun doğru olmadığını, kabul etmediğimizi söyledik. Ertesi gün orada işçinin kararlılığını gören işveren sendikası da tekrardan bizi masaya davet etti. İş yeri komitemizin aldığı karar neticesinde birtakım sosyal hakları da alarak anlaştık, TİS’i imzaladık. Biz Bekaert’te de, Schneider Enerji’de de hükümetin almış olduğu grev yasağını tanımadığımızı ilan ettik. Bu yasakların artık alınmaması gerektiğine de inanıyoruz. Bundan sonraki süreçte bu kararın bir işe yaramadığını göreceğiz. Bu hakkın kötüye kullanılmaması, sürekli işverenden yana bir tavır alınmaması gerekiyor” diye konuştu.

Evrensel'i Takip Et