03 Şubat 2023 16:40

Onur Yaser Can’ın intiharı üzerine açılan dava 31 Mart'a ertelendi: "Bu bir işkence davasıdır"

Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası dört polis ve bir bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın üçüncü duruşması görüldü. Tüm talepleri reddeden mahkeme duruşmayı 31 Mart'a erteledi.

Karakolda polisler tarafından işkence görmesinin ardından yaşamına son veren Onur Yaser Can

Fotoğraf: onuryasercan.com sitesinden alınmıştır

Paylaş

Aynı ay içinde üçüncü kez ifadeye çağrılan ve cebinde gözaltında çıplak aramaya maruz kaldığına ilişkin notla intihar etmiş şekilde bulunan Onur Yaser Can’ın intiharı sonrası dört polis ve bir bilirkişi hakkında başlatılan yargılamanın üçüncü duruşması İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.

Tanıkların dinlendiği duruşmada avukatların tüm taleplerini reddeden mahkeme, tanıkların dinlenmesinin devamına karar vererek duruşmayı 31 Mart 2023'e erteledi.

"BU BİR İŞKENCE DAVASI"

12 yıl aradan sonra açılan ve sanıkların "gerçeğe aykırı bilirkişilik yapma", "resmi belgede sahtecilik", "resmi belgeyi bozma, yok etme" suçlamalarıyla yargılandıkları davanın duruşmasına "Bu bir işkence davası" diyen Onur Yaser Can'ın ailesi ve arkadaşları katıldı.

Sanık polis amiri H.A, diğer sanıklar Y.B. ve O.Ü. duruşmaya SEGBİS yoluyla katıldı, sanık M.O ise duruşmaya katılmadı.

ONUR YASER CAN'IN BİR AY İÇİNDEKİ DEĞİŞİMİNİ ANLATTILAR

Duruşmada tanıklar ilk defa dinlendi. Tanıkların neredeyse Onur Yaser Can'ın hayat dolu bir insan olduğuna dikkat çekti.

Tanıklardan ilk olarak Bahattin Burak Acil dinlenmeye başlandı: "Yaser benim üniversiteden beri arkadaşım. Hem istanbul’da hem de Ankara’da ev arkadaşlığı yaptık. Hayat dolu bir insanı 3 hafta içinde kaybettiğime şaşırıyorum. Bunca yıl buraya gelmekte de zorluk yaşadım. Yaser’i kaybettiğimiz 3 hafta içinde 2-3 kere buluştuk. Gergindi, takip edildiğini söylüyordu. Karaköy’de yıkılmış balıkçıların orda buluştuk. Her görüşmede bakışları çaresiz ve yardım dileyen şekildeydi. Takip edildiğini ve muhbir yapılmaya zorlandığını söylüyordu. O süreçte gözlerinde gördüğüm şeyi, uzun yıllardır tanıdığım arkadaşımın psikolojisinin 3 hafta içinde nasıl bozulduğunu biz anlayamadık."

"Birkaç davadır dinlediğim kadarıyla çıplak arama meştulaştırıldı burada." diyen tanığa hakim "Önceki duruşmalarda olan olayları anlatmanızı beklemiyoruz sizden" diyerek müdahale etti. Tanık, "Biz acımızı ve öfkemizi sağaltacak bir karar bekliyoruz" diyerek sözlerini noktaladı.

Ardından söz verilen tanık Mustafa Çiçek, "Üniversite döneminden tanışıyorum Yaser’le, yakın arkadaş ve komşuyduk. Çalıştığı işten memnundu, çok sevecen, neşeli ve hep pozitif bir insandı. Olgun bir insandı, bu süreçten sonra tanıdığım Yaser Can’la alakası yoktu" dedi.

Yaser Can'ın ODTÜ'den arkadaşı olduğunu belirten Selda Taşkın da "İstanbul'da görüştüğümüzde çok farklı biriydi, normalde çok aktif, neşeli, hayat dolu bir insandı" diyerek Yaser Can'ın son günlerindeki değişimi anlattı. Taşkın devamla, "Belki bana anlatmak isteyebileceğini düşünerek ne olduğunu sordum. Harbiye’de uıyuşturucu alırken yakalanıp emniyette aşağılandığını, kötü davranıldığını, çıplak arama yapıldığını söyledi. Moralini bozmaması gerektiğini söyledim. İkinci kez tekrar çağrıldığını, ifadesinde olmayan şeylerin ifadesi olduğunu söylemişler, Yaser itiraz edince 'ama bak bu senin imzan' demişler. Ben de güçlü olması gerektiğini söyleyince 'aileme ve arkadaşlarıma bi şey yaparlar diye korkuyorum' dedi" diye aktardı.

Taşkın ayrıca, "Birkaç gün sonra tekrar görüştük Taksim civarında.Yaser orada daha bitkin ve sessizdi. İki hafta sonra da arkadaşım,Yaser'in öldüğünü söyledi. Ben Yaser'in ölümüne tanıklığımın yanında 12 yıldır Hatice Can'ın da ölümüne sebep olan bu adaletsiz soruşturmaya da tanığım" ifadelerini kullandı.

Ailenin avukatı Çınar Aksoy, tanık Emrah Özgün'e, Yaser Can'ın 3. kez ifadeye çağırılmasına ilişkin bilgisi olup olmadığını sorması üzerine, tanık bunu duyduğunu ve Yaser'in hiç gitmek istemediğini söyledi.

"HAYAT DOLU BİR İNSANDI, YAKALANDIĞI GECE HER ŞEY DEĞİŞTİ"

Tanık Aziz Köse ise "Yaser'i üniversite yıllarından beri tanıyorum. Hayat dolu, yaptığı her işi iyi yapan, muhteşem bir insandır. İstanbul’da da birlikte çok vakit geçirdik. Yakalandığı gece her şey değişti. Karakoldan döndükten sonra olayı anlattı. Yan taraftan gelen sesler, soyunması, kötü muamele Yaser’i şoka sokmuştu. Yaser şoku atlatamadı. Onu hayata geri çekmeye çalıştık. Ama zaman içinde ellerimizi uzatmamıza rağmen ellerimizden kaydı gitti... Her ifadeye çağrıldığında gitmeden önce yaşadığı kaygı korku çok güçlüydü"

Av. Çiğdem Şat ve Av. Çınar Aksoy'un sorularına cevaben tanık Köse, "Aktardıklarından aklımda kalan en belirgin şey yüzü duvara yaslanıp çıplak aranması ve yan taraftan gelen çığlık sesleriydi. İfadesine rızası dışında, yazmamış olmasına rağmen eklenen plaka numarası onda büyük endişe yaratmıştı."

"BUNLAR OLMASAYDI YASER, ANNEM VE BABAM ARAMIZDA OLACAKTI"

Ardından Onur Yaser Can'ın kardeşi Ezgi Sevgi Can da dinlendi. Geçen duruşmada aktardıklarını tekrar etmeyeceğini belirten Ezgi Sevgi Can, "2 Haziran’da abimin yakalanması, ardındaki 20 günlük süreçte yasananlarla ilgili olayın bütünündeki maddi gerçekleri açığa çıkarmak, etkin bir soruşturma, yargılama yapmak için, mahkemenizin bu evrakta sahtecilik suçunu, bu sanıkların ne amaçla işlediği sorusunu sorması gerekiyor. Burada yapılan evrakta sahtecilik suçu, işkence ve kötü muamele suçlarını gizlemeye araç, baskı ve tehditle intihara sürükleme suçunun da işlevi haline gelmiştir. Ve burada aslında üç aşamalı bir suç zinciri söz konusu" dedi.

Ezgi Sevgi Can, "Önce yakalandığı gün kendisine uygulanan işkence, aşağılayıcı ve kötü muamele içerikli sorgulama ki bununla ilgili de tanıkların hepsinin ifadelerini dinlediniz. Hepsi ağız birliğiyle çırılçıplak aramadan, aşağılayıcı ve onur kırıcı muamelelerden bahsediyor" dedi ve detaylı bir şekilde sanıkların işkenceyi gizlemek için yaptıkları evrakta sahtecilik fiilini anlattı. Ezgi Sevgi Can, "Mahkemenizin işkence, aşağılayıcı ve onur kirici kötü muamele ve intihara sürükleme resmi evrakta sahtecilik, resmi belgeyi bozma ve yok etme, delil karartma ile ilgili suç duyurusunda bulunması gerekir" dedi.

Can son olarak, "Bir insanın onurunu, haysiyetini ayaklar altına almak için nüfuzlarını kullanmasaydı o işkenceci polisler, onlarla karşılaşmasaydı Onur Yaser Can, bugün aramızda olacaktı, güzel mimari eserler veriyor olacaktı, annem aramızda olacaktı, babam aramızda olacaktı" ifadelerini kullandı.

Avukat Çınar Aksoy "Bu zincirleme suçların mağduru olarak Ezgi Sevgi Can Fransa'dan kalkıp geliyor, sanıklar SEGBİS'le katılıyor, ses açılmıyor, kayıt olmuyor, 'fotoğraflar benim mi emin değilim' diyor. Dolayısyla sanıkların mutlaka celsede hazır bulunmasını talep ediyoruz" diyerek sanıkların SEGBİS'le bağlanmasını eleştirdi ve duruşmaya getirilmelerini talep etti.

Avukat Çiğdem Şat ise "FETÖ/PDY silahlı terör örgütü darbe teşebbüsüne" ilişkin hazırlanan iddianameden alıntılayarak H.A'nın M.T. ile görüştüğünü ve tanışıklıklarını tekrar açıkladı.

Avukat Mehmet Ümit Erdem sanıkların bir sonraki celsede hazır bulunması talebini tekrarlayarak dosyadaki eksikliklerin tamamlanmasını ve mütalaa verilmesini talep etti.

Sanık avukatı ise daha önce Fatih Cumhuriyet Başsavcılığında dinlenen tanıkların "Rahmetlinin sadece boxerı ile bırakıldığını, birazcık sorgulandıktan sonra bırakıldığını"  beyan ettiklerini, Yaser Can'ın intiharının sebebinin maruz bırakıldığı işkence değil, ailesine bir şey olmasından duyduğu korku olduğunu iddia etti. Mahkeme heyeti ara karar için duruşmaya ara verdi.

TÜM TALEPLER REDDEDİLDİ, DURUŞMA 31 MART'A ERTELENDİ

Sanıkların celsede hazır edilmesi talebinin reddine, işkence hakkında suç duyurusunda bulunma talebinin reddine, tutuklama talebinin reddine, dinlenmeyen tanıklar dinlenmesine karar vererek duruşmayı 31 Mart 2023'e ertledi.

NE OLMUŞTU?

ODTÜ Mimarlık Fakültesi mezunu Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010 tarihinde İstanbul Beyoğlu’da narkotik polisi tarafından gözaltına alındı. İfadesinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Bundan iki gün sonra, “Tutanaklarda eksiklik olduğu” gerekçesiyle tekrar karakola çağrıldı. 23 Haziran 2010’da tekrar ifadeye çağrılan Can aynı gün intihar etti. İntiharının ardından annesi Hatice Can, oğlunun pantolonunun arka cebinde, üzerinde çıplak aramaya maruz bırakıldığına ilişkin ifadelerin yazılı olduğu bir not buldu.

Anne Hatice Can 2014 yılında intihar etti. Baba Mevlüt Can ise sağlık sorunlarından dolayı 2019 yılında hayatını kaybetti.

Onur Yaser Can’ın intiharıyla ilgili yargılamada iki polis, “evrakta sahtecilik” suçlaması ile iki yıl altı ay hapis cezasına çarptırıldı. Yargıtay kararı bozdu ve yargılama yeniden başladı. Polisler, ayrı ayrı altı yıl beş ay 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. Ancak İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi, dört polis ve bir bilirkişi hakkında daha suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. İstanbul Valiliği, soruşturma izni vermedi. Onur Yaser Can’ın kardeşi Ezgi Sevgi Can’ın itirazı üzerine istinaf mahkemesi, soruşturma izni verilmemesine ilişkin kararı temmuz 2021’de kaldırdı. Dört polis ve bir bilirkişi hakkındaki dava 30 Eylül 2022'de İstanbul 41. Ağır Ceza Mahkemesinde başladı. (İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

Seyyar satıcı denetim yapan zabıtalara ateş etti: 5'i zabıta 6 yaralı

SONRAKİ HABER

Kocaeli Demokrasi Girişimi’nden seçim açıklaması: Ortak aday için müzakere edilmeli

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...