1 Şubat 2013 13:15

Kömür kokulu hayatlar

Gamze Erol / Selma Yeşildağ

Madenci kızını anlatıyor önce:
“9 kardeştik biz, her günümüz babamızı kaybetme, kötü haber alma korkusuyla geçerdi. Ocakta çalışmasını istemezdik ama mecburdu; malum geçim sıkıntısı. Yıllar sonra ocaktan malulen emekli edildi babam. Meslek hastalığına yakalanmıştı çoğu madenci gibi. 7-8 sene hasta yattı, çok çekti. Sesi gitmişti son zamanlarda. Konuşamıyor, konuşamadıkça sinirleniyordu, işaretle anlatmaya çalışıyordu kendini rahmetli.”

Peki babanız emekli edildikten sonra neler yaşadınız?

(Gülüyor) Bakma şimdi anlatırken güldüğüme, tebessüm ettiğime. Çok zorluk çektik çok ağladık o zamanlar. Babam hastalanınca iyice zorlaştı geçimimiz. Bir dönem ben de kaçak çalıştım ocakta.

Genelde sadece erkekler çalışır madende diye düşünürüz. Kadın olarak madende çalışmak zor değil mi? Ne iş yapar kadınlar madende?

Zor tabii ki. Özellikle kaçak ocaklarda. Şu an bile 17-18 yaşında çalışanlar var. Güvencesiz, sigortasız, düşük ücretlerle çalıştırılıyor insanlar. Kömür satılmıyor bahanesiyle ücretlerin verilmediği bile oluyor.
Kadın olarak da su taşıyorsun işçiye, onun gelme saatine suyu, yemeği hazırlıyorsun. Bayırdan yukarı su taşırdık, ısıtırdık o suları çıktıklarında hemen hazır olsun diye.

Yengem taş altında kalmıştı benim. Uzun süre hastanede yattı. Şimdilerde kadınlar geri çekiliyor, eskiden daha fazlaydı madende çalışan kadın sayısı. Ama çalışmak kadar beklemesi de zor sürekli korkuyla yaşıyorsunuz.

Şimdi biraz daha rahatlamışssındır, emekli olmuş eşin?

Evet daha rahatım elbet, ama aileden hala çalışanlar var. Hala sabaha karşı telefon çaldığında korkuyoruz hepimiz acımızın yenilenmesinden.
Eşimin madende çalışmasını hiç istemedim. Ama yapacak bir şey yoktu. O gelene kadar camda beklerdim her gün... İki defa kaza geçirdi. Birinde elini yaralamıştı, elini bir daha kullanamayacağı bile söylendi. Sonra tekrar madene girdi. İkincisinde dizine taş vurmuştu.
Büyük grizu patlamasında 268 kişiyi kaybettik biz burda. Her evden her aileden cenaze çıktı neredeyse. Çok kötüydü, çok acıydı. Eşim o gün vardiya değiştirmişti benim. Onun çalıştığı kattaki herkes öldü. Kazayı atlatanların, orda çalışanların hepsinin psikolojisi bozuldu. Çok söyledim o zaman eşime çok ısrar ettim bırakması için. Dinlemedi beni. 3 gün sonra devam ettiler çalışmaya.

KADER DEĞİL CİNAYET

Selma ablanın eşi Seyfullah abi de yaşadıklarını, düşüncelerini paylaşıyor bizimle İlk ocağa girdiğinizde öyle bir korkuyorsunuz ki, yerin metrelerce altı. Orada başka bir hayat var, başta korksanız da alışıyorsunuz sonra ocak piskolojisine. Korksak da bir süre sonra alıştık biz de, devam ettik çalışmaya.
Madenden çıktığımız zaman çok sinirli olurduk bir de. Artık içerde bastırdığımız o korkular mı dışa vururdu, karanlıktan aydınlığa çıkmak, bir günü daha kazasız atlatmak mı bilemem. 1-2 saat kimse bir şey diyemezdi.
Çalışma koşulları, ücreti iyiydi TTK’da o zamanlar, ondan giriyorduk madene. Şimdilerde çalışma koşulları da ücretler de eskiye göre daha kötü. Taşeron firmalar çalışma koşullarını daha da kötüleştiriyorlar para hırsından.
Başbakan da dahil, bazıları “kader” diyor ölümler için. Kesinlikle kader değil madencinin ölmesi. Birçok ülkede var maden ama bu kadar ölüm olmuyor. Ölümlerin en büyük sebebi işgüvenliğinin olmaması. Gerekli eğitimler verilmiyor, çalışma koşulları iyileştirilmiyor. Para için ölüme itiliyor insanlar daha fazla üretim, daha fazla kâr için. Bu kader değil cinayettir. Bir de metan gazından zehirlenenler için “güzel öldüler” deniliyor. Ölümün güzeli olmaz. Ne acılar çektiğimizi kimse bilmiyor.

TATBİKAT

GEÇEN senelerde bir tatbikat yapıldı TTK’da; habersiz yapıyorlar tabii ki. Grizu patlamasını yaşamış bir yer burası, korkuyoruz dolayısıyla. Bir anda ambulanslar, siren sesleri sardı ortalığı. Nasıl bir korkuydu anlatamam. Kucaklarında çocuklarıyla yalın ayak koşan kadınlar, ağlayanlar… Kuyubaşında toplandık, ama nasıl bir kalabalık, mahallede evlerde kimse kalmamış, herkes kuyubaşında... Sonradan öğreniyoruz tadbikat olduğunu, gülsek mi kızsak mı bilemedik.” Anlatırken gözyaşlarına boğuluyor Selma abla, kelimeler boğazına diziliyor.

BABAMI meslek hastalığından kaybediyorsun, yengen bir kazada yaralanıyor; buna rağmen ailenizden çalışmaya devam ediliyor mu madende?

Abimi de maden kazasında kaybettik biz. Kardeşim ve abim ikisi de ocakta çalışıyordu. Annem o gün eve çağırmak için gidiyor ocağa. Tam o anda gerçekleşiyor kaza. Taş düşüyor, abim kardeşimi kurtarmak için atlıyor, altında kalıyorlar annemin gözleri önünde. Eşim hastanedeydi o zaman. Bir kalabalık ‘madende kaza oldu’ diye çağırdılar beni aşağıya. Orada öğrendim büyüğünü kaybettiğimi, küçüğünün yaralı olduğunu. Yıkıldım. Ama acısını bile yaşayamadık.
2 ay kadar hastanede kaldı kardeşim, 2 sene kadar değneklerle yürüdükten sonra düzeldi hayatı. Şimdi kaçak ocaklarda çalışmaya devam ediyor. Mecbur... Geçim sıkıntısı. Zonguldak’ta yapılacak iş çok kısıtlı. Öbür kardeşime askerden çürük raporu verildi, sen sakatsın diye almadılar askere; iş için madene başvurduğunda ise “bu kontejandan yararlanamazsın” dediler. O da, mecburiyet, gene kaçak ocaklarda çalışıyor…

Evrensel'i Takip Et