5 Kasım 2022 21:49

Mersin'de bir araya gelen akademisyenlerden çağrı: Özerk ve demokratik üniversite talebini birlikte savunmalıyız

Mersin'de “Üniversite Nedir, Rektör Nedir” başlıklı çalıştayda bir araya gelen akademisyenler, "Özerk ve demokratik üniversite talebini birlikte savunmalıyız" çağrısı yaptı.

Mersin'de bir araya gelen akademisyenlerden çağrı: Özerk ve demokratik üniversite talebini birlikte savunmalıyız

Fotoğraf: Evrensel

Mersin Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) ve Mersin Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) “Üniversite Nedir, Rektör Nedir” başlıklı çalıştay düzenledi.

Çalıştayda akademisyenler üniversitelerin özgür ve özerk olması gerektiğini vurguladı. Prof. Dr. Adnan Gümüş, “İnsanın özgür olmasıyla üniversitelerin özgür olması birdir” derken Doç. Dr. Erol Köroğlu ise “YÖK sisteminden dolayı tüm üniversitelerin rektörleri kayyumdur” ifadelerini kullanırken üniversite çalışanları da eşitsizliklerden söz etti.

Eğitim Sen Mersin Şubesinde düzenlenen çalıştay, Esra Ergüzeloğlu’nun moderatörlüğünde iki oturum şeklinde gerçekleşti. Mersin Üniversitesinden KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. Atilla Güney, Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş, Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Köroğlu ve Mersin Üniversitesi Eğitim-Sen Kadın Sekteri Duygu Taner’in katılımlarıyla gerçekleştirildi. Çalıştayın sonuç tutanağı ilerleyen günlerde rapor haline getirilip basın ve kamuoyuna açıklanacak.

SES Örgütlenme Sekreteri Sevgi Başkavak açılış konuşmasında, üniversitelerin özgür ve özerk yapısından uzaklaştırıldığını ifade etti, “Sermayenin üniversitelerde eğitim ve sağlığı ticarileştirme uygulamasının bir sonucu olarak bugün bu durumdayız. Üniversitelerin sınıf ve güç ilişkilerinden bağımsız bir şekilde özerk yapısına ulaşması imkansız. Bugünse nasıl bir üniversite istiyoruz sorusunun cevabını farklı yönleriyle dile getirmek üzere bir araya geldik” dedi.

Fotoğraf: Evrensel

“ÜNİVERSİTELER DEMOKRATİK OLMALI”

Birinci oturum Esra Ergüzel moderatörlüğünde Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Adnan Gümüş’ün sunumuyla başladı. Gümüş, üniversitelerin tarihsel süreç içerisinde geçirdiği evrimden ve günümüze yansımalarından söz ederek “Toplumun özgür olmasıyla üniversitenin özgür olması birdir. İnsanın özgür olması üniversitelerin özgür olmasıyla eş değerdir. Bugün gelinen noktada üniversite ve fakülteler gerçek anlamından uzaklaşmış durumda. Bilim üretmesi gereken üniversiteler okullara dönüşmüş, o yüzden de yükseköğretimler bilim üretmek yerine bilgi aktaran kurumlar durumundadır.  Bağnazlık bilimin kendisine karşıdır, burjuvazinin ise bilimi kendi tekelinde tutarak kendi çıkarları için kullanıyor. Bilim hakikatin kendisidir” şeklinde konuştu.

“1980 YILINDA ATANAN REKTÖRLER BİLE BUGÜNDEN DAHA İYİYDİ”

Boğaziçi Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Köroğlu konuşmasına Boğaziçi direnişinin bileşenlerinden Mersin’ selamlar getirdiğini söyleyerek konuşmasına başladı. Boğaziçi Üniversitesinin atanmış rektörü olan Melih Bulu’nun göreve gelmesiyle başlayan sürecin devam ettiğini söyleyerek, “‘Kabul Etmiyoruz, Vazgeçmiyoruz’ sloganıyla başlayan mücadele, öğrencilerin direnişleriyle ülkenin birçok yerine yayıldı. Boğaziçi Üniversitesi rektör seçiminde bir gelenek vardır. 1980 yılında atanan kayyum bile bugünden daha iyiydi. Melih Bulu’nun atanması tepkileri hızlandırdı, oysa Naci İnci olsaydı tepkiler bu kadar çok olmayabilirdi” şeklinde konuştu.

Mücadele pratiklerine dair çalışmalar yaptıklarını aktaran Köroğlu, “Özerk ve demokratik üniversite talebini birlikte savunmalıyız” ifadelerini kullandı.

Barış imzacısı olan ve Mersin Üniversitesindenden KHK ile ihraç edilen Prof. Dr. Atilla Güney ve Eğitim Sen Kadın Sekteri Duygu Taner’in sunumlarıyla oturum devam etti.

“REKTÖR ÜSTÜNDEKİ GÜÇLERE KARŞI ACİZ DURUMDAYKEN ALT BİRİMLERİNE CEBERUT BİR YAKLAŞIMI VAR”

2016 yılında üniversiten ihraç olduklarını aktaran Güney, “Mersin Üniversitesinde rektör mantığının nasıl işlediğini gösteren bir operasyon yapılmıştı. 20 yıldır yaşadıklarımız sadece bu döneme ait değil, Cumhuriyet kurulduğundan beridir süre gelen bir durumdur. Rektör, ‘ben devlete suç işletti dedirtmem’ diyerek bizleri akademiden uzaklaştırdılar. Rektörlük üstündeki güçlere karşı aciz durumda olan ancak alt birimlerine karşı ceberut bir yaklaşımı var rektörlerin. Benzer bir şekilde YÖK’te üniversitelere gizli ibareli sakıncalı ve kullanılmamak üzere kavramlar listesi gönderirdi. Kürt, işçi sınıfı, sınıfsal mücadele, etnik grup vs. kavramlara yasak getirildi” ifadelerini kullandı.

“AYNI İŞİ YAPANLAR FARKLI ÜCRETLER ALIYOR”

Oturumun devamında Eğitim Sen Kadın Sekreteri Duygu Taner, üniversite çalışanları ile Eğitim Sen’in ortak hazırladığı metni sundu. Sunumda eşit işe eşit ücret verilmediğini belirten Taner, “Üniversitede idari, teknik ve yardımcı personellerin ücretlendirmelerinde aynı işi yapanlar farklı ücretler alıyor. Sorun sadece bunlarla da sınırlı değil. Aynı sendikalara üye olamıyoruz. Görev tanımlamalarımızda sorunlar var. 13 b üzerinden keyfi atamalar yapılıyor. Sosyal haklar konusunda da sorunlar yaşıyoruz. Servis sorunları var, kreş sorunu var” ifadelerini kullandı. (Mersin/EVRENSEL)

Evrensel'i Takip Et