04 Ekim 2022 05:30

Fazla mesaiye mahkum bırakılan işçiler: Dinlenirsek aç kalırız

Günde 8 saat çalışmalarına rağmen açlık sınırının altında ücret alan işçiler, fazla mesaininyolunu gözlüyor. İşçiler, “Dinlenmek hak ama dinlenirsek aç kalırız” diyor.

Fotoğraf:Unsplash

Paylaş

Hilal TOK
Eren SARAN

İstanbul

İstanbul’da otobüs duraklarının camlarını farklı iş kollarından iş ilanları kaplıyor. “Yol, yemek, 6-7 bin liralık maaş, SSK, prim, servis bir de fazla mesai imkanı.” Fazla mesai işçilere imkan olarak sunulurken, işçiler de daha çok fazla mesai yapabileceği işlere yönelmek zorunda kalıyor. Çünkü yasada yer alan haftalık 45 saatlik çalışma sonucu ay sonunda ellerine geçen ücret geçinmelerine yetmiyor. İşçiler bu sebeple ya fazla mesailere ya da ek işe yöneliyor.

Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD), DİSK-AR ve TÜİK raporları da ortalama çalışma süresinin yasal çalışma süresinin üstünde olduğunu kanıtlıyor. OECD’ye göre Türkiye’de çalışanların yüzde 15.1’i haftada 60 veya daha fazla saat çalışıyor. Bu da bir işçinin günde en az 10 saat çalışması anlamına geliyor. DİSK-AR’ın “Türkiye işçi sınıfının görünümü 2021” çalışmasına göre yasal çalışma süresi olan 45 saatin üzerinde çalışan işçilerin oranı yüzde 59.3. TÜİK verileri ise 2021’de 50 saatten fazla çalışan işçilerin oranının yüzde 35.2 olduğunu söylüyor.

Öte yandan DİSK-AR’ın 2019 verilerine göre çalışanların yüzde 7.9’u hemen her gün, yüzde 31.2’si ise haftada birkaç gün mesai/vardiya saatleri dışında çalışıyor. Ek iş yapanların yüzde 42’si ise emeklerinin karşılığını tam olarak alamıyor. İşçiler ne kadar çok çalışsa da artan zamlar, derinleşen kriz, yükselen enflasyon karşısında her gün daha da yoksullaşıyor.

İstanbul, Antep ve İzmir’de çeşitli iş kollarında çalışan işçiler anlatıyor...

‘İKİ AYDIR İZİN YAPMADIM, SADECE ÇALIŞTIM’

Antep’te sentetik çuval fabrikasında çalışan, evli ve bir çocuk sahibi bir işçi, günde 8 saat çalışıyor ancak fabrikadaki çoğu işçi gibi o da pazar günleri fazla mesaiye kalıyor. 2 aydır hiç izin yapmadığını söyleyen işçi, “Fabrika üç vardiya çalışıyor, makineler hiç durmuyor. Haftanın 7 günü, dinlenmeden çalışıyorum. Patronlar sürekli fazla üretim istiyor. Ben 2 sene önce 6 makineye bakıyordum. Şimdi 8 makineye bakıyorum. Ne dinlenme ne tatil! Pazar mesaisine gitmeyebiliriz ama aldığımız ücretle geçinemiyoruz. Bu yüzden her gün çalışmaya mecbur kalıyoruz” diyor.

Normalde iki vardiya arasında 16 saat ara olması gerektiğini belirten işçi, “Ama pazar vardiyası olduğunda bu süre 8 saate iniyor. Pazar eve gidip sadece yatıp tekrar işe geliyorum. Zaten 2 saat yolda gidiyor. Günde 4-5 saat uyuyorum. Hiç dinlenemiyorum. Bu fazla mesailere severek gitmiyoruz, zorunluluktan. Geçim derdi için. Zaten borç harç içinde yaşıyoruz” diyor.

‘İŞÇİ ARTIK FAZLA MESAİ İSTİYOR’

İşçilerin artık fazla mesai istediğini dile getiren işçi şunları söylüyor: “İnsanlar zam alamayınca ya da aldıkları zam yetmeyince patrona pazar mesaisi şartı koşuyor. Çünkü aldığı ile geçinmesi mümkün değil. Patronlar, işçilerin kazanılmış haklarına yönelik saldırıları bu yöntemlerle yapıyor. İşçiyi mecbur bırakıyorlar. Dinlenme hakkımız var, ama dinlenirsek aç kalırız.”

Net ücretinin 7 bin lira olduğunu, fazla mesailerden de eline 1600 liranın geçtiğini belirten işçi, “Bütün ay hiç izin yapmadan çalıştığımda elime geçen ancak 8 bin 600 lira oluyor. İşyerinde işçilerin çoğu fazla mesaiye kalıyor. 200 kişiden 10 kişi fazla mesai dışında bırakılıyor ama onlar da fırsat kolluyor, makinesi çalışan biri gelmese de ben gitsem fazla mesaiye diye” diyor.

‘İNSAN OLMANIN GEREĞİ OLAN ŞEYLERDEN UZAK YAŞIYORUZ’

Çuval işçisi bu kadar yoğun çalışmanın hayatlarını etkilediğini şöyle anlatıyor: “Hiç dinlenmeden çalışınca yoruluyoruz. Mesela akşam hepimiz evdeyiz, aynı odadayız, birbirimize yabancı gibi oluyoruz. Çünkü yorgun oluyorsun. Sohbet edemiyorsun. Yatağı gözlüyoruz. Bazen eşimle birbirimizi göremiyoruz günlerce. Böyle bir yaşamda mutlu olmak mümkün değil. İnsan olmanın gereği olan şeylerden uzak yaşıyoruz.”

Çuval işçisinin talepleri ise gayet insani: “Haftada 2 gün iznim olsun, çalışma saatlerim kısa olsun isterdim. 2 saatim iş için yolda gidiyor. Bu benden gidiyor ama iş için geçiriyorum bunu. Bu saatlerin çalışma saati olarak görülmesini isterdim. Bununla beraber ücretimiz de fazla mesaiye kalmak için can atmayacağımız bir ücret olsun. Patron bu taleplerimizi gerçekleştirse devasa kârından zarar etmez.”

‘GÜNEŞİN NE DOĞUŞUNU NE BATIŞINI GÖRÜYORUZ’

İstanbul Hadımköy’den As Plastik işçisi de günde 12 saat çalıştıklarını söylüyor: “Net ücretimiz 7 bin lira. Fazla mesai yaptığımızda elime geçense ancak 9 bin lira oluyor. Fabrikada 180 işçi var, çoğu mesai bitince çıkmıyor, çalışmaya devam ediyor. Dinç uyanamıyorum. Yarı uykulu işe gidiyorum. Karanlıkta çıkıyorum evden, karanlıkta geliyorum. Ne güneşin doğuşunu ne batışını görüyoruz. İzin gününde de gezemiyorsun. O kadar yoruluyorsun ki ancak uyuyarak geçiyor. Evliyim, bir çocuğum var. Kirada oturuyorum. Yolda da 2 saatimiz geçiyor. Bana kalan zamanda en fazla yemek yiyip, uyuyup belki 1 saat ailemle vakit geçiriyorum. Vakit geçirmek dediğim oturuyoruz, başka bir şey değil. Ekonomik sıkıntılar, ihtiyaçlarımızdan dolayı fazla mesaiye mecbur kalıyoruz.”

‘SADECE VE HEP ÇALIŞIYORUZ’

Fabrikanın sürekli ihracat yaptığını anlatan işçi, “Bu kârın işçiye yansıması sıfır. Patron kazanıyor ama işçileri biraz daha ileriye götürme niyetinde değil. Yeter ki para kazanayım derdinde. Maaşları düşük tutması, işçileri fazla mesaiye yönlendiriyor. Bu patronun daha çok işine yarıyor. Mesai saatleri düşse, ücretlerimiz geçinebileceğimiz bir ücret olsa yine kâr eder patron, batmaz. Biz sendikalaşma sürecindeyiz bunları talep ettik. Zorladık, ama biz yapmayınca fasona yaptırdı işlerini. Fazla mesai son 3 yıldır daha da arttı. İşçiler de daha çok istiyor. Mesaileri açın diyorlar. Çünkü kazandığımız giderlerimize yetmiyor. Ben isterdim ki, insanca yaşayacağımız bir zamanımız kalsın, aldığımız maaş insanca yaşamamızı sağlasın. Aldığımız geçimimize rahatça yetsin. Gezebilelim, sosyal aktivite yapabilelim. Ama sadece ve hep çalışıyoruz” diyor.

‘YORGUN GELİYOR, İŞ KAZASI GEÇİRİYORUZ’

İşçi, bu kadar çok çalışmanın iş kazalarına da neden olduğunu söylüyor: “Yorgun gidiyorsun işe, ağır bir sektör, yüklü malzemeleri indirip kaldırıyoruz. Bazen dikkat dağınıklığı oluyor bu yorgunlukta. Elini kaptırma ihtimalin oluyor, bobinler düşüp elinden kayıyor. Geçenlerde elektrik çarpması yaşandı, arkadaş elini dişlilere kaptırdı. Bunlar sürekli oluyor.”

Bu kadar çok çalışmanın sağlık sorunlarına da neden olduğunu belirtiyor: “İnsanlıktan çıktık artık. Hayattan kopmuş gibiyiz. Bel ağrıları, diz kapağı ağrıları, robotlaşıyoruz. 2 yıldır bel ağrısı çektiğim için ilaç kullanıyorum. Hastaneye zaman ayıramıyorsun, zaten sıra da gelmiyor. Anca özele gidebiliyorsun, o da bir dünya para.”

‘MESAİ FAZLA ÜCRET AZ’

Türkiye'nin en zengin sermaye grubu olan Koç Holdinge ait TÜPRAŞ’ın İzmir rafinerisindeki işçiler, çevredeki diğer rafinerilere göre daha düşük ücretle çalışıyor. İşçiler bu sebeple -bazen günde 8 saati bulan- fazla mesaiye kaldıklarını anlatıyor: “Bazen günde 16 saat çalışıyoruz. Uzun çalışmanın psikolojik ve fiziki sorunları oluyor. Fazla mesaiye kalmanın maddi getirisi kadar zararı da var. Çalıştığımız fabrikalar zaten tehlikeli ve zehirli bir ortam. İsteriz ki maddi kazancımız daha çok olsun da 8 saat çalışıp gidelim. Çünkü biz orada ne kadar çok zaman geçirirsek o kadar zehirli gaza maruz kalıyoruz. Birçok kişide bel fıtığı, diz ağrıları var. Uyku düzenimiz de bozuldu. Birçok kişi mide ilacı kullanıyor. Aylık ücretim 16 bin lira civarında. Fazla mesailerle 20 bin lirayı buluyor. Rafineri işçisi için bu şartlarda bu ücret yüksek diye düşünmeyin. Yoksulluk sınırını fazla mesaiyle bile geçemiyoruz. Güne dinç başlayamıyorum. Çok yorgun hissediyorum genelde. Fazla mesai, sürekli çalışmak, vardiyalı çalışmak ailevi sıkıntılara da sebep oluyor. Çocuklarla ilgilenemiyorsun, vakit geçiremiyorsun. Eve geldiğinde yatıyorsun, kalkıp işe gidiyorsun, çocuklarını göremiyorsun bile. Biz fazla mesaiye itiliyoruz, mecbur bırakılıyoruz. İş çok, izinler bile kullanılamıyor fazla mesai yüzünden. İşçi alınsa bu sorun olmaz. Mesai saatleri kısaltılabilir. Fazla mesai karşılığında aldığımız ücret de yaptığımız işe göre az.”

YORGUNLUK, TÜKENMİŞLİK HİSSİ VE SAĞLIK SORUNLARI

SOCAR’a ait Star rafinerisi işçileri diğer rafinerilere göre yüksek bir ücret alsa da daha iyi bir ücret almak için fazla mesaiye kalıyor: “İş yeri yasal şartlar altında çalıştırdığını ifade etse de az işçi ile çok iş çıkarma prensiplerinden vazgeçmeyerek, yeni işçi alımı yapmak yerine mevcut işçileri fazla mesaiye bırakıyorlar, genelde 16 saat çalıştırıyorlar. Uzun süreli çalışma yorgunluk, tükenmişlik gibi hislerin dışında kalıcı sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Kimyasal toz ve ürünler petrol türevleri çok kısa vadede çalışanlarda nefes darlığı, alerji ve kanser türevlerini getirdiği gibi aile yaşantısında problem yaratıyor. Eşinden ayrılan ya da psikolojik tedavi gören çok arkadaşımız var. Öncelikle ağır işlerde fazla mesailer kalkmalı. Çalışma sürelerinin şu anki yasal sürenin altına inmesi gerekiyor. İşveren işçi maliyetlerini göz önünde bulundurarak mevcut işçiye fazla mesai vererek normalin üstünde çalıştırıyor.”

‘ÖMRÜMÜ FABRİKADA GEÇİRİYORUM’

İzmir’deki HABAŞ demir çelik fabrikasından bir işçi de fazla mesailerle birlikte günde 12 saatten fazla çalıştığını söylüyor: “Evde geçirdiğim süre toplamda 7-8 saati geçmiyor. Serviste geçirdiğim süre de 2 saat. Bu kadar uzun saatler çalışmanın bana zararı var. Ömrümü fabrikada geçiriyorum. Normalde maaşım 8 bin 500 lira ama fazla mesailerle anca 11 bin gibi bir ücret geçiyor elime. Sabah güne asla dinç başlayamıyorum. Çünkü ağır sanayide çalışıyorum. Böyle bir çalışma sisteminde uykumdan fedakarlık etmeden bir sosyal aktiviteye vakit ayıramıyorum. Ailemle, çocuklarımla daha fazla vakit geçirmek isterim ama şu an içinde bulunduğumuz ekonomik durum beni fazla çalışmaya mecbur bırakıyor.”

‘İŞÇİLER KAZANILMIŞ HAKLARI İÇİN MÜCADELE ETMELİ’

Çalışma sürelerinin uzatılmasının işçinin üzerinden daha fazla artı değer elde edilmesinin bir metodu olduğunu belirten Akademisyen Özgür Müftüoğlu, daha az işçiyi daha fazla çalıştırmakla işçi maliyetini azaltmanın amaçlandığını söylüyor ve şöyle devam ediyor: “İşçiler aldıkları ücretle geçimlerini karşılayamadıkları için gelirlerini bir miktar da olsa arttırmaya gayret ediyor. Türkiye’de insanlar çalıştıkları halde yoksul. Bu yüzden tüm riskleri göze alarak daha fazla çalışmaya rıza gösteriyorlar. Haftada 45 saat çalışma sınırı var, her şeyden önce işçi sınıfının bu hakkını koruması lazım. Burada da yaşamını sürdürecek bir geliri elde edecek ücret için mücadele verilmeli. Yani fazla mesai mecburiyetinde kalmayacak bir ücret için mücadele. Bu durum emek piyasası açısından son derece önemli bir sorun ama Türkiye’de sendikalar bu konu üzerine çok fazla eğilmiyorlar.”

AKP dönemi öncesi 1475 sayılı Kanun’un çalışanların hakları bakımından daha koruyucu olduğunu ifade eden Müftüoğlu, “Özelleştirmeler bu kadar yaygınlaştırılmamıştı. Kamu işletmeleri görece yasal hükümlere daha çok uyuyordu ve özel sektörleri de etkiliyordu. AKP döneminde kuralsızlık kural oldu. En azından o zaman kamu sektöründe, sendikaların olduğu sektörlerde yasalara belli ölçülerde uyulurken şimdi ona da uyulmuyor. Kamuda da sendikalı olan iş yerlerinde de bugün esnek çalışma oldukça yaygın. Öncesinde de, özellikle daha yoğun olan kayıt dışılıkta vardı bu durum ama işveren bunu yaptığında suç işliyordu. İşçilerin nispeten hak arama olanakları vardı. Şimdi bu kural hali olmuş durumda. Uzun çalışma da bu politikaların sonucu” diyor.

EMEK PARTİSİ: 7 SAATLİK İŞ, İNSANCA YAŞANACAK BİR ÜCRET!

Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Ercüment Akdeniz günde 7 saatlik çalışma süresi talebinin bir mücadele unsuru olduğunu şöyle anlatıyor: “Türkiye’de kapitalizmin geldiği boyut artık işçileri ve insanı insan olmaktan çıkartan bir boyuttur. AKP, ek iş yapmadan geçinme şansı olmayan milyonlarca emekçi yarattı. Çocuğuyla zaman geçiremeyen, hafta sonunda dinlenemeyen, günde 12-14-16 saat çalışan işçiler kendilerine de topluma da yabancılaşıyor. Bunun ortadan kalkması için bir mücadele ortaya koyuyoruz. Kötünün en iyisine değil, daha iyisine layıktır işçiler. Bu çerçevede 7 saatlik çalışma talebi yakıcı ve güncel bir taleptir. Haftada 35 saat çalışma talebi de öyledir. Bu gerçekçidir. Emekçilerin ürettiği değer ve ülkenin kaynakları buna yeterlidir. Biz bu talebi öne sürerken ücretlerin de en az yoksulluk sınırında olmasını söylüyoruz. Yani şu an açıklanan rakam 24 bin liradır. Bu da son derece gerçekçi bir taleptir. İşçileri açlıkla ve çok çalışarak terbiye etmeye çalışan patronlara karşı, kapitalizme karşı en kötü koşullarda, işçilerin insanca yaşayabileceği çalışma koşullarını, çalışma saatlerini ve ücreti de savunmak gerekir.”

ÖNCEKİ HABER

Türk TORAKS Derneği pandemiye dair tüm araştırmaları masaya yatırdı

SONRAKİ HABER

Hamaney protestolardan yine "dış güçleri" sorumlu tuttu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...