18 Ağustos 2022 14:34

Tutuklu Gazeteci Ömer Çelik: İktidarın elinde sopa bizim elimizde kalem

Tutuklu gazeteci Ömer Çelik: İktidar sahiplerinin elinde devlet sopası, bizim elimizde kalem, kamera, fotoğraf makinesi ve mikrofon. Kim güçlü, kim haklı, ona da bu satırları okuyanlar karar versin.

Ömer Çelik | Fotoğraf: MA

Paylaş

Birlikte gözaltına alındığı yurttaşı anlatan tutuklu gazeteci Ömer Çelik, “İktidar sahiplerinin elinde devlet sopası, bizim elimizde kalem, kamera, fotoğraf makinesi ve mikrofon. Kim güçlü, kim haklı, ona da bu satırları okuyanlar karar versin” dedi. 

Diyarbakır’da düzenlenen operasyonda 15 meslektaşıyla birlikte tutuklanan Mezopotamya Ajansı editörü Ömer Çelik, yaşadıkları sürece ilişkin mektup gönderdi. bianet’in “İçerideki gazeteciler yazıyor” bölümünde yayınlanan mektubunda Çelik, şunları kaleme aldı: “Adliyede savcılık işlemleri yapılırken ‘Benim suçum yoğğğ’ şeklinde, Amed şivesiyle yükselen sesin geldiği tarafa döndüğümde, İhsan'la karşılaştım. Bizimle aynı soruşturmada gözaltına alınan hiç tanımadığımız İhsan'ın hikayesini anlatayım size. Diyarbakır Cezaevi'nde gazete, radyo, televizyon imkanlarından yoksun şekilde, varsa hakkında yazılıp çizilenlerden bihaber dikkat çekmek istediğim o isim, daha önceki bir başka yere yazdığım mektubumda kendisine kısaca değindiğim İhsan E. (Ergülen). Bu isim hakkında yürütülen soruşturmada ne işi vardı? Bunca gazeteci, kameraman ve yapımcı ile nasıl bir bağlantısı vardı? Hemen anlatayım. Çünkü onun hikayesi, hepimizin ve yine bu toprakların insanlarının hikayesi aslında.

GÖZALTINDA TANIŞMA

Gözaltı süremiz dört günün ardından ikinci kez uzatılmak üzere adliyeye sevk edildiğimiz gün tanıştım kendisiyle. Ama nasıl bir tanışma! Emniyet’te iki ayrı blokta tutulmamızdan kaynaklı, adliyede diğer arkadaşlarımızla hal hatır sorma gürültüsü içerisinde iken bizler, avukatlarımız da bir yandan savcılık işlemleri konusunda bizleri bilgilendirme çabası içerisindeydi. Tam o esnada, “Benim suçum yoğğğ” şeklinde, Amed şivesiyle yükselen sesin geldiği tarafa yüzümü döndüğümde, hemen yanı başımızda, kalabalığımızdan birkaç metre uzakta, tipik bir Amed qırıx’ı genç biriyle karşılaştım. İlk cümlesine “Direğin üstünde kablo döşerken aldılar beni” diye devam edince, herkes gibi tebessüm edip kamulaştırma yaparken iş üstünde yakalanıp, aynı gün bizimle adliyeye getirilmiş biri diye tahminde bulundum.

KABLO DÖŞERKEN ALMIŞLAR

Günlerin yorgunluğu ve sıkıcılığı ile birlikte biraz da merakla yanına yaklaşıp Kürtçe, “Tu geda bejari /şehir çocuğu musun?​” diye soruverdim. Yüzünü ekşitip yine Kürtçe olarak hayır yanıtını verdi hemen. Avukatlara kim olduğunu sorup bizim dava kapsamında gözaltına alındığını öğrendiğimde ise şaşırıp kaldım. Bu şaşkınlığım yerini yeniden meraka bırakmasıyla soluğu tekrar İhsan’ın yanında aldım. Bu kez önyargılarımdan uzak, peş peşe kendisine yönelttiğim sorulara verdiği yanıtlarla, 25 yaşında, evli ve üç çocuk babası olduğunu öğrendiğim İhsan, taşeron bir şirkete bağlı olarak Isparta’da fiber kablo altyapısı döşeme işi yapıyordu. Nitekim tıpkı dediği gibi, kablo döşediği sırada yanına gelip onu gözaltına alan polisler, hiçbir gerekçe söylemeden onu alıp buraya getirmişler. Zaten o da, ilk dört gün boyunca niye gözaltına alındığını düşünüp durmakla geçirmiş.

KONUŞMASI SUÇ OLMUŞ

Sohbeti sürdürdüğümüz sırada, kameraman bir arkadaşın onu hatırlamasıyla İhsan’ın bizim dosya ile bağlantısına dair gizem aralanmış oldu. Meğer İhsan, bir sokak röportajı sırasında kendisine uzatılan mikrofona konuşmuş!

Bu bilgi merakımı daha da arttırırken, gözaltı sürecimizin uzatılmasına karar verilmesiyle geri Emniyet’e götürüyoruz. Şans bu ya, bir arkadaşımızla yeri değiştirilen İhsan, beş-altı hücre yakınımıza getiriliyor. Sorulara boğmaya devam ettiğim İhsan’a gösterdiğim ilgiye şaşırıp onda ne bulduğumu soran diğer hücrelerdeki meslektaşlarıma ‘hazine’ yanıtını verince, herkes gülüp ‘hadi hayırlısı’ demekle yetiniyor.

Daha önce geçmek bilmeyen zamanı ve sessizliği İhsan’la uzaktan uzağa koyulaştırdığımız muhabbet dolduruyor bu kez. Bana olan güveni arttıkça dili de açılıyor. Dilinden dökülenler ise yaşadığı toprakların, zamanın acıları olduğu kadar isyanı da.

Ailesi, 90’lı yıllardan bugüne devlet şiddetine ve farklı yönelimlerine maruz kalmış. Bölgede 40 yılı aşkın süredir devam eden savaş koşulları içerisinde, aile fertlerinden bazılarını kaybetmişler. Evini, barkını terk etmeyip kaldıkları Sur’da, bir bombardıman sırasında hayatını kaybeden Fatma Ana çok yakın akrabası nitekim. Ailesi, bomba ve kurşun yağmuru altında iken çaresizlikle günden güne eriyip, annesini yitirmesiyle kansere yakalandıktan çok kısa bir süre sonra hayatını kaybeden oğlu İsmail ise benim çok yakın bir arkadaşımdı…

DEVLETİN TEMELİNİ SARSMIŞ!

Ailece yaşadıkları, kendi tanıklıkları, çevresinde duyup öğrendikleri, ülkedeki ekonomik kriz, halkın mahkum edildiği açlık, işsizlik, yaşıtlarının sürüklendiği uyuşturucu ve fuhuş bataklığına dair öfke ve isyanı, içinde günden güne büyüyen İhsan, sokakta kendisine mikrofon uzatılınca döküveriyor tüm içindekileri işte. Söyledikleri ‘suç’ adledilip onun sesini duyuran bizlerle müşteki olduğu iddia edilen “örgüte” ekleniveriyor kolluk ve adli makamlarca. İhsan’ın cümleleri demek ki devletin temellerini öyle bir sarsıyor ki, hazırlanan senaryoda kendisine de yer veriliyor.

HER ŞEY ORTADA

Ortaokul terk olan İhsan, süslü cümlelerden, afili kelimelerden uzak, en sade haliyle dile getirdiği düşünceleri, gerçeklerin, ülkedeki tablonun aynası, yankısı. Böyle olunca “İyi ki üniversite okumamış halin bu, yoksa başın daha çok ağrırdı” diye kendisine takılıyorum. “Abe, ben napam, her bi şey ortada” yanıtını veriyor. Haksız mı peki? Görmek, duymak, bilmek isteyenler için şüphesiz ki öyle.

Birlikte geçirdiğimiz üç günün ardından çıkarıldığımız adliyede, mesleki faaliyetlerimiz gerekçe gösterilerek savcının hakkında tutuklama talep ettikleri arasında İhsan da vardı. Mahkeme, adli kontrol ile salıverilmesini kararlaştırmasa, o da şu an bizlerle birlikte duvarların arkasında olacaktı neredeyse. Ne ile suçlandığımız, neden hapsedildiğimizin yanıtı ve özeti bunlar aslında. Bizler, bizim şahsımızda Kürt medyasına dönük baskı ve yönelimlerin amacı, İhsan ve onun gibilerin sesinin, yani hakikatlerin toplumun diğer kesimlerince duyulup bilinmesinin önüme geçmek.

İktidar sahiplerinin elinde devlet sopası, bizim elimizde kalem, kamera, fotoğraf makinesi ve mikrofon. Kim güçlü, kim haklı, ona da bu satırları okuyanlar karar versin. Vicdanımızın sesi, umut ve direncin gücüyle nefes alıp hepiniz hoşça kalın.”

Ömer Çelik için mektup adresi: 2 Nolu Yüksek Güvenlikli Ceza İnfaz Kurumu / Diyarbakır (HABER MERKEZİ)

 

ÖNCEKİ HABER

Omikron varyantı ile enfekte olmuş kişilerin yarısından fazlası virüsü taşıdığının farkında olmayabilir

SONRAKİ HABER

HDP Milletvekili Gergerlioğlu: Sığınmacılara yönelik gayriinsani linçte bulunmayın

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...