28 Temmuz 2022 04:01

Kılıçdaroğlu'nun çıkışları | "Karşılık bulan vaat var, bütünlüklü program yok"

CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun çıkışlarını yorumlayan Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ve İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal karşılık bulan vaatler olduğunu ancak bütünlüklü programın olmadığını söyledi.

Kılıçdaroğlu'nun çıkışları |

Fotoğraf: Murat Uysal/Evrensel

Şerif KARATAŞ
İstanbul

Muhalefetin hiçbir kanadında bir kalkınma programıyla ortaya çıkmadığına dikkat çeken Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, “Açıkçası, bu konuda halk kesimlerinin zorlaması olmadan olmayacağından da emin olabiliriz” dedi. Giderek ağırlaşan ekonomik krizi işaret eden İktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal, “Geniş halk kesimlerinin çıkarını farklı sermaye gruplarının çıkarlarının önüne koyan sol politikalarla kırabiliriz” dedi.

Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent ile gazetemiz yazarlarından iktisatçı Prof. Dr. Murat Birdal ile muhalefet ve iktidarın ekonomi üzerinden yaptığı karşılıklı hamlelerini yorumladılar.

HALKA DÖNÜK HER VAAT BEKA SİYASETİNDE GEDİK AÇIYOR

Siyaset ve vaat arasındaki ilişkiye dair Dinçer Demirkent, “Özellikle 2015 yılında Türk-İslamcı AKP-MHP ittifakı fiili olarak çalışmaya başladığından beri, iktidar partisinin ve kurulan rejimin çalışan sınıflarla ilişkisinde bir vaat göremezsiniz. Devletin bekası var, terörle mücadele var, büyük Türkiye var, köprüler, yollar, hızlı trenler var. Ama asgari ücret söz konusu olduğunda Türk-İş Başkanına fısıldanan ‘gırtlağımızı sıkmasınlar’ korkusu kendini gösteriyor” ifadelerini kullandı. 

Türkiye’de nüfusun ezici çoğunluğunun asgari ücretle çalışması ve ücretlerin de hızlıca asgari ücrete yaklaştığına vurgu yapan Demirkent, ara sınıfların hızla erdiğini söyledi. Ülkede gelir eşitsizliğinin artık bir uçuruma dönüşmüş durumda olduğunu vurgu yapan Demirkent şunları söyledi: “Korkut Boratav Hoca’nın belirlediği gibi bölüşüm ilişkilerinde emekçi sınıflar aleyhine görülmemiş bir değişim var. Geleceksizlik duygusu sadece yarın bir işinizin olup olmamasıyla, o işten geçinebilecek kadar kazanıp kazanamayacağınızla ilgili değil; ‘özgürce fikrimi söylersem başıma bir iş gelir mi?​’, ‘Şu cemaatin parçası olmasam iş bulabilir miyim?​’ gibi çoğaltabileceğiniz birçok soru var gençlerin önünde.”

Toplumun geçimsel, sosyal ve kültürel olarak geleceksizlikle kuşatıldığına vurgu yapan Demirkent, “KYK kredilerini ödemeyin, faizlerini sileceğiz”, “zenginlerin değil ama halkın geniş kesimlerinin alabileceği araçlardan ÖTV’yi kaldıracağız” gibi vaatler dahi bir gelecek ufku, imgesi yaratıyor. Buna adları tutsaklıkla özdeşleşmiş Kavala, Demirtaş gibi isimlerin tutsaklıklarının son bulacağına ilişkin vaatleri de ekleyin. Yaşam tarzına ilişkin güvenceleri ekleyin. Böylesine sıkıştırılmış bir siyasal topluluk için henüz bütünlüklü bir programın yokluğunda dahi yaşanabilir bir gelecek vaadinin siyaseten anlamını kavrarsınız” değerlendirmesinde bulundu. 

"HALK KESİMLERİNİN ZORLAMASI OLMADAN OLMAZ"

CHP liderinin dile getirdiği kimi ekonomik taleplerin popülist olduğuna dair yapılan yorumlara ilişkin Demirkent, popülizm kavramı çok riskli bir kavram olduğunu dikkat çekerek, “Popülizm kavramının içeriğinden arındırılarak ve ayırt edici özelliklerinden soyutlanarak kullanılıyor olmasının politik bir anlamı olduğunu söylüyorduk. Liberallerin bu hamleleri anında popülizm olarak kodlamasıyla bu anlamı kavrıyoruz. Bu kesimlerce kavramsal açıklığa kavuşturulmadan popülist olarak adlandırılan otoriter rejimlere ilişkin fikirlerin de yarattığı kavramsal karmaşa içinde halkın taleplerine yanıt verecek her politik söylem pejoratif anlamıyla popülist olarak yaftalanıyor. Dolayısıyla halkın taleplerini karşılamaya dönük olarak üretilen bir politika karşısında popülizm kavramı doğrudan doğruya demokrasi korkusuyla hareket edenlerin hizmetine sunuluyor” ifadelerini kullandı.

Demirkent devamla şunları söyledi: “Şöyle düşünün, anlı şanlı liberal iktisatçılar, dünyanın en akıl dışı vergisini savunur hale geliyorlar. Halbuki, bugün çok şikayet ettikleri rejim, örnek aldığı ve öğrendiği diğerleri gibi neoliberal tahribatın zemininde kuruldu. Nedir bu tahribatın temel belirleyenleri?

i. Özelleştirmelerle üretime ilişkin demokratik denetimin ortadan kaldırılması

ii. Ücretleri düşürmek için işçi sınıfı örgütleri üzerinde baskı kurulması ve zayıflatılması ya da hükümet denetimine alınması

iii. Bağımsız kurullar aracılığıyla ekonomi yönetiminin “uzmanların” eline bırakılmasıyla demokratik güçlerin iktisadi alandan tamamen çekilmesinin sağlanması.

Piyasa umdukları gibi işlemedi ki zaten işlemeyecekti, demokratik kurumlar çöktü, bel bağladıkları uzmanlar bir anda yok oluverdi. Mevcut rejimin zeminini sağlayan bu fikirler hiç değiştirilmeden şimdi de halkın gelecek özlemlerini baskılamak için popülizm kavramından güç alarak yeniden devreye sokuluyor. Bu söylediğim şu anlama gelmesin, muhalefet bir kalkınma programıyla ortaya çıktı ve çalışan nüfus için bu programın öngörülebilir sonuçları olacak. Ne yazık ki böyle bir programı muhalefetin hiçbir kanadında göremiyoruz. Açıkçası, bu konuda halk kesimlerinin zorlaması olmadan olmayacağından da emin olabiliriz.”

HALK GÜCÜNE İNANMASI ÖNEMLİ

Çalışan kesimlerin; "ÖTV’yi çalışan sınıfların alabileceği araçlardan kaldırıyorum" vaadinden öte; vergi düzenlemesi, sosyal haklarının iyileştirilmesi, eğitim ve sağlık hakları için talep etmeleri gerektiğine vurgu yapan Demirkent, “Geleceksizliğin, ülkenin geleceğine dair hiçbir imgenin olmamasının kırılması çok önemlidir. Halkın kendi geleceğini kurmaya muktedir olduğuna inancı pekişirse bunun önü de açılacaktır. Özcesi popülizm kavramının önümüzdeki süreçte kimlerin hizmetine gireceğini bugünden görmüş olduk, bu kavramın kullanılış biçimleri bakımından dikkatli olmak gerek” diye konuştu.

Kılıçdaroğlu’nun hamlelerini ikiye ayıran Demirkent, bunlardan birinin bürokrasiye seslenmesi olduğunu belirterek, “Bürokrasiyi, hukuksuzluklara bulaşmamaları, aksi takdirde sorumlulukları olacağı konusunda uyardı. Önemli çünkü rejimin niteliğini düşündüğünüzde devlet aygıtının içinde kenetlenen yapıya çentik atmadan ne seçim güvencesi ne de siyasal haklara ilişkin anayasal güvenceleri koruyabilirsiniz. Seçim sürecinde mitinginiz engellenmemeli, vekilleriniz tutuklanamamalı, adaylarınız seçilme hakkından mahrum bırakılmamalı, parti örgütünüze müdahalede bulunulmamalı seçim sonuçlarını taşıyacağınız yargı organları hukuksuzluğa bulaşmamalı. Bu bakımdan devlet aygıtına yönelik hamleler çok önemli” dedi. 

Demirkent, ikinci hamlenin de demokrasinin öznesinin, halkın taleplerini kendi politikası haline getirebilmesinin önemli olduğunu belirterek, “Artık özellikle de gençler için, genç işçiler için, öğrenciler için gelecek demek Erdoğan’ın prompterdan okuduğu metnin yankılanan sesini bir daha duymamaları demek, tam olarak bir “yarın”a sahip olmak demek” dedi. 

"GELECEK İMGESİNE TAŞINABİLİRSE ETKİLİ OLUR"

Muhalefetin ekonomiye dair dillendirdiği vaatlerin AKP’nin asıl tabanı olan yoksulları etkileyip etkilemediğine ilişkin soruya Demirkent, “Eğer bu vaatler, yoksullar lehine kalkınmacı bir program haline gelirse ve siyasi kadrolarca bir gelecek imgesine taşınabilirse elbette etkili olur. Fakat yukarıda söylediğim gibi bunun CHP’nin niteliğini aşacağını düşünüyorum. Dolayısıyla da özellikle sosyalistlerin içinde yer aldıkları ittifakların, birlikteliklerin güçlenmesinin kendi güçlerinin ya da şöyle söyleyeyim niceliklerinin çok ötesinde bir önemi olacak” ifadelerini kullandı.

MUHALEFET ORTA SINIFI GÖZETİYOR

Ülkenin içinde bulunduğu ekonomik duruma dikkat çeken Murat Birdal, CHP liderinin bu durumu bildiği için AKP ve Erdoğan’ı buradan sıkıştırdığını söyledi. Seçim sürecini de işaret eden Birdal, “Kılıçdaroğlu genel anlamda seçmende karşılık gören bazı ekonomik vaatleri ortaya atıyor ve hükümetin geri adım atmasına yol açıyor” dedi.

Son olarak motorlu taşıtlarda uygulanan ÖTV indirimi ile ilgili Kılıçdaroğlu’nun açıklamasını da hatırlatan Birdal, “Çok dile getirilen bir konuydu. Bunu sahiplenerek hükümeti geri adım artırmaya zorlayabilir” dedi.

Muhalefetin dile getirdiği kimi ekonomik taleplerin popülist olduğuna dair yapılan yorumlara ilişkin olarak Birdal, “Seçim sürecine girdik. Dolayısıyla bu tarz popülist çıkışlar olacaktır” dedi.

"TARTIŞILMASI GEREKEN VERİLEN BU KREDİLERİN NASIL ÖDENECEĞİ"

KYK faizleriyle ilgili olarak yüksek enflasyonun olduğu bir ülkede belli bir oranda faiz uygulanmasının kaçınılmaz olduğunu anlatan Birdal, asıl tartışılması gerekenin verilen bu kredilerin nasıl ödeneceği ve kimlerin ödeyeceğinin olduğuna vurgu yaparak “Bu kredilerin doğrudan ya da dolaylı vergilerle toplumun geneline yansıtılması mı daha eşitlikçi, yoksa iş bulan bir insanın onu geri ödemesi mi daha eşitlikçi?​” diye sordu. ÖTV konusunda ise Birdal, “Verginin nasıl kullanıldığı önemli. Eğer siz bunu daha geniş halk kitlelerine yayılacak bir şekilde kullanıyorsanız burada ortaya çıkan kaynak o zaman savunulabilir. Ama şu anki çıkışlarda işin bu tarafına bakılmıyor. Hükümeti sıkıştırma kaygısıyla ortaya atılan söylemler ve bir karşılık da buluyor. Seçim süreci bu tip söylemlere sıkça şahit oluyoruz.” değerlendirmesinde bulundu.

Çok yüksek enflasyon ve günden güne azalan satın alma gücüyle birlikte halkın ekonomik taleplerinin giderek ön plana çıktığına dikkat çeken Birdal, “Özellikle orta sınıfın ortadan kaybolmaya başladığı bir süreçteyiz. Çalışanlar dipte eşitleniyor. Bu iklimde yaşam kalıplarını korumak/sürdürmek isteyen orta sınıfa hitap eden talepler karşılık bulur. Seçimi kazanmak isteyen orta sınıfı kazanmak zorunda” dedi.

Halk nezdinde iktidara gün geçtikçe azalan desteğe işaret eden Birdal, Kılıçdaroğlu’nun ekonomi üzerinden yaptığı hamleler hakkında, “İktidar içerisinde de tartışılan, kamuoyunda ön plana çıkmış talepleri sahiplenip, iktidardan önce gündeme getirerek iktidarın yaptığı/yapacağı hamleleri büyük ölçüde boşa çıkarmış oluyor” dedi.

"ÇOK FARKLI SİYASİ KIRILMALAR VAR"

Ekonomiye dair dile getirilen taleplerin AKP tabanı ve seçmenin üzerindeki etkisine ilişkin Birdal, “Bugün geldiğimiz noktada AKP seçmeninin ekonomik talepler üzerinden AKP’ye bağlı kaldığını, artık düşünmüyorum. Burada çok farklı siyasi kırılmalar var. Dolayısıyla bu hamleler belki AKP’den daha fazla kopma yaratmaz, ancak AKP’den kopan seçmenin daha kolay muhalefet bloğuna eklenmesine vesile olur diye düşünüyorum” dedi. 

“6’lı masa” ve “Millet İttifakı”nın seçimlere yönelik vaatlerinin sınıfsal boyutuna dair soruya Birdal, “Sınıfsal olarak baktığımızda bunların yoksul sınıflara doğrudan seslenen vaatler olmadığını görüyoruz. Zaten mevcut 6’lı masanın bileşimine baktığımızda çok farklı siyasi görüşler veya iktisadi yaklaşımların söz konusu olduğunu görüyoruz. Örneğin AKP’nin yakın zamana değin uygulayageldiği piyasa dostu politikalara damgasını vuran Ali Babacan'ın partisi bu masada. Dolayısıyla burada böyle homojen bir yapı görmek mümkün değil” dedi.

“AKP’den sonra iş başına kim gelirse gelsin işi kolay değil” diyen Birdal, “Uzun zaman uyardık. Sıcak parayla fonlanan bir ekonomik yapıya sahibiz. AKP’nin ekonomi başarısı denilen mesele de buydu zaten. Bunun değişmesi uzun vadeli, kamu kesiminin ekonomide daha aktif bir rol aldığı kapsamlı bir kalkınma hamlesini gerektiriyor. Bu kısır döngüyü ancak geniş halk kesimlerinin çıkarını farklı sermaye gruplarının çıkarlarının önüne koyan sol politikalarla kırabiliriz” dedi.

“CHP’nin ya da 6’lı masanın dile getirdiği ekonomi politikaları daha yüksek faizlere neden olabilir mi?​” sorusuna cevaben Birdal, “Burada kastedilen politika faizinin yükseltilmesi ve merkez bankasının elinin rahatlatılması ise TL’ye dönük güvenin tekrar sağlanması açısından bugün başka bir yol bulunmuyor. Aksi takdirde piyasa faizlerinin kısa sürede kontrolden çıktığını, kredi arzının daraldığını göreceğiz. Bir noktada zaten enflasyonu kontrol altına almalısınız ki, geleceğe dönük belirsizlik azalsın. Ancak bu takdirde piyasaya sürdüğünüz likiditenin reel sektöre akışını sağlayabilirsiniz. Aksi takdirde bugün olduğu gibi kamu bankalarından açılan krediler döviz cinsi varlıklara kayar. Siz de etkinliği sınırlı olduğu gibi yıkıcı sonuçlar da doğuran sermaye kontrollerine başvurmak zorunda kalırsınız” dedi.

"İKTİDARIN YAPTIĞI HAMLELERİN ÇIKIŞI ZORLAŞIYOR"

Mevcut tablonun ekonomide yarattığı yıkımın hali hazırda çok yüksek olduğuna dikkat çeken Birdal, “Buna müdahale etmeseniz dahi mevcut krizin istihdam tarafında olumsuz yansımaları olacak. Ben bu politikalardan dönüşün çok daha büyük işsizlik yaratacağı kanaatinde değilim. Böyle olmak zorunda değil. Ancak iktidar yaptığı hamlelerle giderek çıkışı zorlaştırıyor. Önemli olan bu dönemde enflasyon karşısında ezilen geniş halk yığınlarının krizden çıkışın faturasını da yüklenmesini önleyecek politik tercihlerin ortaya konulması” ifadesini kullandı.

13 Temmuz 2025 20:55

Hasandin'de madene karşı direniş sürüyor

ÇED raporu olmamasına rağmen Hasandin Yaylası'nda sürdürülen maden çalışmasına tepki gösteren mahalleli, iş makinalarının bulunduğu yere çadır kurarak sonuna kadar eylemlerini sürdüreceğini ifade etti

Hasandin'de madene karşı direniş sürüyor

Fotoğraf: MA

İçerik yükleniyor...

(MA)
13 Temmuz 2025 19:18

Toprak Razgatlıoğlu İngiltere'de 3 yarışı da kazandı

Milli motosikletçi Toprak Razgatlıoğlu, İngiltere'de düzenlenen Dünya Superbike Şampiyonası'nın (WSBK) 7. ayağında son yarışını da kazanarak 3'te 3 yaptı.

Toprak Razgatlıoğlu İngiltere'de 3 yarışı da kazandı

Fotoğraf: DHA

13 Temmuz 2025 17:54

Ramazan Gülten'in avukatları: "Eşinin doğumu sırasında yanında olmalı. Hukuk ve vicdan diyoruz"

Gülten’in avukatları, müvekkillerinin tahliye edilememesi halinde mazeret izni verilerek yakın zamanda doğum yapacak eşi Pınar Çalışkan Gülten'e hastanede eşlik edebilmesinin sağlanmasını istedi.

Ramazan Gülten'in avukatları:

Fotoğraf: ANKA

İçerik yükleniyor...

(ANKA)
13 Temmuz 2025 21:00

İyileşmeyen yaralar, hiç bitmeyen davalar... | Çepeçevre Yaşam

Bilecik Bozüyük'te seramik üretiminde çalışırken silikozis hastalığına yakalanan işçilerle konuştuk.

Özer Akdemir
[email protected]


İçerik yükleniyor...

13 Temmuz 2025 19:12

Tokat'ta orman yangını

Tokat'ın Erbaa ilçesinde orman yangını çıktı. Bölgeye sevk edilen ekipler yangına müdahale ediyor.

Tokat'ta orman yangını

Fotoğraf: Muhsin Arslan/AA

İçerik yükleniyor...

(DHA)

Evrensel'i Takip Et