28 Haziran 2022 05:00

Key Teknik dünyaya ihracat yapıyor işçi açlık sınırının altında ücret alıyor

Key Teknik, Türkiye’de ihraç öncüsü firmalardan. İşçisinin aldığı ücret ise 4 bin 500 lira. Key Teknik işçisi, aldığı ücrete tepkili: Başımızdakiler lüks içinde ben 3 senedir kendime ayakkabı alamadım

Fotoğraf: Google Street View

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

İstanbul Tuzla’da bulunan Fluidmaster markasıyla rezervuar iç takımı üreten Key Teknik’in Meksika, İngiltere, Hollanda, Slovenya, Slovakya, Türkiye, Çin ve Hindistan’da üretim tesisleri bulunuyor. Her yıl 100 milyon ürün ihraç eden, Türkiye’de Çimse-İş’in örgütlü olduğu Key Teknik’te çoğunluğu kadın 400’e yakın işçi çalışıyor. Üç vardiya üretim yapılan bu sendikalı fabrikada ay sonu işçinin cebine giren ücret ise 4 bin 500 lira.

Key Teknik işçilerinden Halil,* aldığı bu ücrete tepkili. Eşi metal işçisi olan Halil’in bir de çocuğu var, eğitim çağında. Aldıkları her ikramiyenin, bayram parasının bordroya ücretleriymiş gibi yansıtıldığını söyleyen Halil, üç ayda bir, bir aylık ücret tutarında ikramiye aldıklarını söylüyor. Asgari ücreti biraz geçen ücretinin ne kendisine ne de ailesine yettiğini anltıyor: “Daha bu yıl başında sözleşme yaptık. İki yılda bir sözleşmemiz oluyor. Yüzde 43 zam aldık ama hesaplıyoruz, hesaplıyoruz asgari ücretin biraz üzerine çıkıyoruz. Kuru bir maaş veriyorlar işte. Kıdem farkı yılda 30-35 lira. İki yılda bir mont fişimiz, yıllık ayakkabı fişimiz var. 150 lira ayakkabı parası ama düşünün, sıradan pazara bile gitsem 150 liraya ayakkabı bulamam. Ben en son 3 sene önce kendime ayakkabı aldım, hâlâ onu giyiyorum.”

Kendisine üç yıldır ayakkabı alamayan Halil haliyle boğazından da kısıyor: “Tavuk bile alamıyoruz. Patates almaya kalksan, olmuş 10 lira. Maaşını alıyorsun, maaşın yarısı faturalara gidiyor, öteki de gıdaya gidiyor ama yine de aç kalıyorsun. Ayın 15’inde aldığımız ücret bitiyor. Giyinmeye, kuşanmaya, gezmeye para kalmıyor ki. Geçinmek için ek iş yapan çok. Burası köy değil ki, İstanbul’da yaşıyorsun. Bir sürü gideri var insanın. Ek zam istiyoruz onun için. Sendikaya da patrona da sürekli ücretlerimizin iyileştirilmesi talebini iletiyoruz.”

"YAPTIĞIMIZ ÜRÜNLERİ DOLARLA SATIYORLAR"

Yakın zamanda iki vardiyalı üretim sisteminden üç vardiyalı sisteme geçtiklerini belirten Halil, yaşadığımız dünyanın eşitsizliğini kendi yaşamıyla örnekliyor: “Önce üç vardiyaya çıkardılar, şimdi de ‘Mal tedarikini yapamadık’ deyip bizi izne çıkaracaklarını söylüyorlar. İzin de yıllık izinden kesilecek, yıllık izni olmayanı da ücretsiz izne çıkaracaklar. Kabul etmiyoruz biz bunu. Bizim yaptığımız ürünleri dünyaya dolarla satıyorlar, büyük kârlar yapıyorlar. Burada tabii işçilik ucuz. İşçilik değil hamallık bizimki. Sürünüyorsun, aldığın ücreti tekrar devlete vergi diye veriyorsun. Onlar bunca kâr yaparken bizim servislerimizde klima bile çalışmıyor. Donduk mu, sıcaktan piştik mi umurlarında değil. Her gün makarna makarna. İşverenin kârı üç dört kat artmışken biz her gün yarın ne yiyeceğiz diye daha çok düşünür olduk. Açlık sınırının altında yaşıyoruz. Şu şartlarda asgari ücret en kötü 6 bin olmalı. İnsanlara bu ücretle söylenen şu; siz aç kalın, sadece patates ekmek yiyin. Ben sürünmek değil, geçinmek istiyorum. Ücretlerimizin iyileştirilmesi lazım. Başka yolu yok.”

"BİZ BAKANLAR GİBİ YÜZ BİNLER ALMIYORUZ"

Bu arada emekçiler arasında temmuz ayında ücretlere zam beklentisi yaratılmışken, AKP tarafından hazırlanan ek bütçe teklifi Meclis Başkanlığına sunuldu. Buna göre AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın 100 bin 750 TL olan maaşına yüzde 40.4 zam yapılıyor. Hal böyleyken Halil de hükümetin ekonomi politikalarına tepki gösteriyor: “Ben hayatımda böyle kötü bir dönem görmedim. Tarım yok, çiftçi mazot alamıyor. Bugün bakıyorum, patronlar ve başımızdakiler lüks içinde. Böyle bir dengesizliğin olduğu yerde, bu şartlarda bir işçinin yaşayabilmesi çok zor. Tutuyor biz kredi verdik diyor devlet. Ben o krediyi nasıl geri ödeyeceğim bu ücretle, düşünmüyor. Devlet bakanları sanıyor ki kendileri gibi 100 bin lira alıyoruz. O kredileri rahat öderiz… Ben nasıl ödeyeyim ya? Alınan para belli. İnsanların aklıyla dalga geçiyorlar. Ama işçi bunları görüyor. Bizim fabrikamızda 20 tane AKP’yi tutan varsa 10 tanesi artık sessiz, AKP’yi savunmuyor hiç.”

"İŞÇİLER SİNDİRİLMİŞ VAZİYETTE"

Halil’e tüm bu koşulların karşısında işçilerin aldığı tutumu da soruyoruz, “Fabrikada herkes sindirilmiş vaziyette, ağzını açamıyor” diyor önce. Sonra da gerekçelerini sıralıyor: “Bu kadar para alıyoruz ama ne yapsak değişmeyecek algısı var. İşçiler de haklı, işçilerin birlik olamadığı bir yerde hiçbir şeyi değiştiremezsin sonuçta. İnsanlar birleşemedikleri için bir de sürekli işçi sirkülasyonu olduğu için olmuyor bu değişim. Oysa işçilerin yan yana gelmesi bir güç oluşturur. İşçilerin bu gücü oluşturamama nedeni ücretlerin çok düşük olması, geçim şartlarının zorluğu, korku ve baskı... ‘İş bulamam’ endişesi var. Sistem alıp verme üzerine kurulmuş.”

KONFEDERASYONLAR BİRLEŞİP EK ZAM TALEP ETMELİ

Halil Çimse-İş’e ücretler konusunda takındığı geri tutum dolayısıyla oldukça öfkeli: “Çimse-İş zaten patronun emir kulu gibi bir sendika. Toplantıda bizim değil patronun arkasında duruyor. Bizim firmada sendika, ‘Tazminatını alıp çıkmak isteyenler çıkabilir, haklarınızı vereceğiz’ dedi. Patronla toplantı yapınca ise sesini çıkarmadı. Sendika, üyesi çalışanlarının arkasında durmadı. İşten çıkan arkadaşlar şimdi mahkemeye gitti. Enflasyon rakamları bu kadar yüksekken sendikanın dediği, ‘Biz yıl sonunda zaten zam alacağız.’ Biz neden yıl sonunu bekleyelim ki? Enflasyon oranına göre zam yapmaları lazım. Yılın ikinci dönemi gelmeden zam yapılmalıydı. İmza toplarız dedik, hiç umursamadı sendika. Bizim sendikamızın bir an önce değişmesi lazım zaten. Sendikanın bize hiçbir yararı yok bu haliyle. Sendikayı umursayan da yok. Bazı sektörlerde sendikanın gücünün olması, işçilerin birlik olması sonrası, ücretlerin daha iyi olduğunu biliyorum. Bence sendika, patronun karşısında eğilmeyen, dik duran, işçinin geçiminin nasıl sağlanacağını hesaplayıp o zam oranıyla patronun karşısına çıkıp ısrarcı olmalıdır. Bu parayı vermiyorsanız iş durdurma kararı alması gereken bir sendika olmalıdır. Konfederasyonların hepsinin şu an bir olup, geçinemediğimizi söyleyip asgari ücretin artırılması, ek zammın sağlanması için mücadele etmesi gerekiyor. Sendikaya her şeyi de bırakmamalıyız tabii, işçi bir olacak, çalacak sendikanın kapısını hesap soracak ‘Niye sesini çıkarmıyorsun’ diye.”

* İş güvencesi nedeniyle işçinin ismi değiştirilmiştir.

ÖNCEKİ HABER

Mahsun Mızrak ve Enes Ata davası Yargıtay’da: Fail polislere beraat talebi

SONRAKİ HABER

Bakırköy esnafı Zeytinlik Balıkçılar Çarşısı'nın yıkımına karşı çıkıyor

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...