14 Ocak 2013 10:24

Çocuk masumiyeti

Yusuf Baran Beyi

Okula başlarken bilmediğim bir dilde ilkin yemin içirdiler ve sonra sınıfa aldılar. Öğretmenin konuştuklarını yabancı bir film izler gibi izlerdim. Birinci sınıftaki bir akrabam, birileri tarafından dövülmüştü. Ağlayarak bana sığındı ve Kürtçe konuşmak zorunda kaldım. Muhbir öğrenci beni öğretmene şikâyet edince, öğretmenden hiç unutamayacağım bir dayak yedim. Çocukluk masumiyetiyle her sabah okuduğumuz o yemin, bir gölge gibi hep beni takip etti ve hiçbir zaman bana rahat vermedi.  
Nihayet öğretmen oldum. Bu kez aynı yemini biz içirdik Kürt-Arap-Çerkez ve baki kalan Ermeni çocuklarına. Ancak emekli olduktan sonra, bu günah yüklü yaptırımdan kurtuldum. Şayet hasbelkader milletvekili olsaydım, beni zorunlu bir yemin daha bekleyecekti. Ama Kürt olup milletvekili olanlar Kürdüm dedikleri için esir alındılar. Orhan Doğan, polis tarafından ensesinden tutularak, bir esir gibi arabanın içine sokuldu. On yıl boyunca esaret altında kaldı. Diğeri Leyla Zana idi. Yemin için meclisin kürsüsüne çıktı. Okulda binlerce kez içtiği yemin yetmemişti. Leyla Zana, başına bağladığı sarı-kırmızı-yeşil bantla, yemin etmek için kürsüye çıktı. Yeminini bitirdikten sonra ana dilinde “Bu yemini Kürt ve Türk kardeşliği adına içtim” dedi. Çılgın ırkçı Türk’ün bağırtıları arasında, bir Kürt kadını olarak hakaretlere uğrayınca, utandı ve başını öne eğdi. Birinci kez Mecliste Leyla Zana’nın ne dediğine ve gözlerine bakmadan kin ve öfke kusanlar, Leyla ikinci kez Meclise geldiğinde, ona bakacak yüzleri olmadığı için, başlarını öne eğip sustular.
1980’lerde dışkı yedirildiği için, dişlerini çekmek zorunda kalan Nurettin Yılmaz’ın ve genç yaşta vücudunu pis sularla yıkamaya zorlanan Ahmet Türk’ü kalaslarla dövenler, Türklük adına tüm bu işkenceleri yapmışlardı. Kürtler ne istiyor diye soru soranlar, bu soruyu Kürtlere soracağına, 80 yıldır Kürtleri öldüren aktörlere; “Biz Kürtleri niye öldürüyoruz?​” diye dönüp sorsunlar. Kürtler ne istiyor sorusunun yanıtı, Türkler ne yapmaya çalışıyor sorusuna verilen yanıtla ortaya çıkacaktır.
Her zaman güçlüler tarih yazdıklarını söylerler. Ancak Promete, Spartaküs ve demirci Kawa gibi mazlum ve mağdurların yazdığı bir tarih de vardır. Gerek Leyla Zana’nın Meclisteki kardeşliği ifade eden anlamlı bakışları, gerekse İmralı’dan dönen Ahmet Türk’ün gözlerinden dökülen parıltılar, mağdurun zalime bir bakış tarzıdır. Şeyh Bedrettin, Seyit Rıza’ya, o da Deniz’lere, zalimlere karşı dik durmayı miras bıraktı. Dün Türklük için Kürtlere yemin dayatıp, işkence edenlerin, bugün insanlık adına yemin içmelerinin zamanıdır.

*Eğitimci-Yazar

Evrensel'i Takip Et