01 Haziran 2022 05:00

Sanatkâr olma hayalinden kaybedilen bir gençliğe

Gençlerin birçoğu ya işsiz ya da çalıştığı işten memnun olmadığı halde devam etmek zorunda. Çünkü biliyorlar ki eğer işten ayrılırlarsa bir daha işi bulamayacaklar.

Kaynak: Unsplash

Paylaş

Doğukan ERGÜN

Bandırma’dan bir mobilya işçisi

 

Öncelikle seni tanıyabilir miyiz?
Ben Doğukan Ergün. Aslen Mardin, Mazıdağlı olup 2001 Haziran’ında İstanbul Fatih'te doğdum, 8 yaşındayken Bandırma'ya geldim ve yaklaşık olarak 14 yıldır Bandırma’da yaşıyorum,mobilyacıyım.

Mesleki Eğitim Merkezi’nden, mobilya işçisi olarak mezun olduğunu biliyoruz. Oraya kaydolmaya nasıl karar verdin, hangi koşullar seni buna itti?
2015 yılında ortaokuldan mezun oldum. Maddi zorluklar dolayısıyla sanayide çalışmak zorunda kaldım. Bir mobilya atölyesi ile anlaşıp işe başladım, aynı zamanda halk eğitim merkezine gidebileceğimi öğrendim ve başladım.

Nasıl bir eğitim süreci yaşadın ve sence verimli miydi?
Okulumuz haftada bir gün eğitim veriyordu, haftada 5 gün atölyede çalışıyordum. Haftada bir gün okul eğitimi olarak kesinlikle yetersiz, bunu rahatlıkla söyleyebilirim. Öğretmenlerimiz çok iyiydi, alanlarında başarılıydı ama neticede hepimiz meslek sahibi olma yolunda sanayide işçi olduğumuz için pek de umurlarında değildik. Derslerin yarısı boş geçiyordu, sadece din dersine ağırlık veriliyordu. Öğretmen ne anlatırsa dinleniyor, süresi bitince de kalkılıyor gidiyor, öğrencilerin bilgiyi alıp almadığı yönetimin umurunda değildi. Ben okuldan mezun olduğumda hakkım olan kalfalık belgesini 3 yılın sonunda kazanmıştım ve sevinçle okula almaya gittiğimde müdür yardımcısı benden para talep etti ve bütün arkadaşlarımdan para istiyorlarmış, sözüm ona adettenmiş, 1950 yılından beri böyle gelmiş böyle gidermiş. Mobilya sınavları oluyor, belgeyi almak için sınavlarda cebimizden harcayıp, malzeme alarak bazı öğretmenlerin evine, müdürün odasına, evine mobilya yapmamız isteniyordu. Bu gerçekten çok içimizi yakıyordu. Sadece mobilya bölümü için değil, aşçılık bölümü de vardı okulda ve yemek yapmalarını istiyorlardı.Kuaför öğrencilerine tek tek tıraş oluyorlardı, kaportacı öğrencilere arabalarını yaptırıyorlardı. Güya ustalığını test edeceklermiş. Birde devletin okula giden, sanayide çalışanlara yani bizlere yatırdığı bir para var, aylık 800 lira gibi bir para ve bu para bize asla verilmiyordu. İşverenlerin cebine giriyordu çünkü okulun yönetimi parayı direkt işverene veriyor. Bu durumdan çok sıkıntı yaşadık, şikayetimizi dile getirdiğimiz zaman da “cebimdeki parada gözün mü var” lafını işitiyorduk. Devletin öğrencilere verdiği para öğrencilere verilmeli. 

Şu anki koşulların nasıl, emeğinin hakkını alabiliyor musun? Diyelim ki şu anki işinden bir şekilde ayrılsan emeğinin karşılığını alabileceğin yeni bir iş bulman ne kadar mümkün?
Şu an sigortam var, hayatımda ilk defa sigortam yapılıyor çünkü vergiye dahil bir firmada çalışıyorum. Buraya daha yeni başladığım için pek bir şey diyemeyeceğim ama genel olarak bahsedecek olursak mobilya sektöründe çalışan 25 yaş ve altının kesinlikle sigortası yapılmıyor. Sigorta yapıldığı takdirde maaşından kesileceği dile getiriliyor. Şu anki işimden ayrılırsam eğer kesinlikle yeni bir iş bulmam mümkün değil, zaten burayı çok zor buldum o yüzden ne kadar maaş verirlerse almak zorundayım. 

Ben mesleği bırakmak zorunda kaldım tüpçülük yaptım, suculuk yaptım, gazinolarda garsonluk yaptım. Mesleğim varken ve onca emek vermişken başka sektörlere geçmek zorunda kaldım çünkü çok komik paralar teklif ediliyor. Birçok arkadaşım şu an işsiz ya da çalıştığı yerden memnun olmadığı halde çalışmak zorunda çünkü ayrıldığı zaman iş bulamayacak.

Bir genç işçi olarak mesaiden kalan zamanların ne kadarını kendine ayırabiliyorsun, işten kalan enerjin ve aldığın maaş buna ne kadar müsaade ediyor? Arzuların ve isteklerine ne kadar ulaşabiliyorsun?
Haftada 6 gün çalışıyorum, sabah 8 akşam 7. Aldığım ücret asgari ücret. Mesaiden kalan zamanlarım maalesef yetersiz, çünkü saat 19:00’da işten çıkıyorum, ancak dinlenmek için vakit ayırıyorum. Kitap okumak, müzik yapmak, sosyalleşmek bizim için bir hayal, ancak sanayide denk gelebilirsek 15 dakika bir kahvehanede çay içebiliyoruz dostlarımızla. Pazar günleri zaten çok yorgun olduğumuz için öğlen gibi uyanabiliyoruz, dışarı çıkmak istediğimizde ise maalesef maddi zorluklar bizi zorluyor. Şu an haftalık en fazla 1000 lira alınıyor, zaten çalışanların çoğunun ailesi var, kirası var, elektrik faturası, su faturası, telefon faturası vesaire bir sürü harcaması var. Art arda gelen zamlardan sonra MDF tabakası 1200 lira oldu, iş yok, iş yapamıyoruz, kimse iş vermiyor. İş yapamayınca para talep edemiyoruz, zaten iş olmadığı zaman para vermiyorlar, “isterseniz gelmeyin evde yatın, iş yok diyorlar” ve bu demek oluyor ki bir ayda 3 hafta iş olsa maaşım 3000 lira. Zaten kira 1.500 lira, elektrik, su, doğalgaz 1000 lira, 490 lira sigaraya gidiyor tam hesap 10 lira kalıyor cebime. Nasıl bir aktivite yapabilirim, nasıl bir sosyalleşme yaşayabilirim? Pazar günleri mesai yapmak için yalvarıyoruz. Geceleri ve pazar günleri yaptığımız mesailer de bize bir paket sigara ya da 2 şişe alkol olarak ödenmek isteniyor. Hatta abartmıyorum bazıları yattığın günlere sayarsın diyor. Oysaki işe başlarken sanatkâr olacağız, ülkemize güzel şeyler kazandıracağız diye seviniyorduk ama gençliğimizden kaybediyoruz.

Seninle 1 Mayıs alanında tanışmıştık ve oradaki kısa sohbetimizde birçok sorundan bahsettik. Bir genç işçi olarak senin bir çözüm önerin var mı?
Çözüm önerim elbette var. Mobilya işine başlayan işçi ile şirket arasında sözleşme imzalansın. 3 yıllık mesela, işçi istediği parayı talep edecek, işveren bunu kabul ederse 3 yıllık sözleşme imzalanacak. 3 yıl içerisinde işveren işçiyi işten atamayacak, işçi işini bırakmayacak. Böylece herkes memnun olacak, bunun bütün sanayide geçerli olması gerekiyor. Bütün sektörlerde sözleşmede sigorta zorunlu yazacak, kesinlikle sigorta yapılacak. Örnek verecek olursak, benim kuzenim geçen hafta 3 metre yukarıdan aşağıya düştü, 3 tane kaburgası kırık. Patronu iş kazası olduğu anda işten attı. Sigortası ya da benzeri hiçbir kaydı olmadığı için hak talep edemiyoruz. Çünkü orada çalıştığını kanıtlayamıyoruz, bir belge yok. Belgenin olmasını işverenler istemiyor. Çalışma saatleri belli olsun, yapılan ek mesailere verilen saatlik ücret belli olsun, her hafta şirketin muhasebesi çağırıp işçiye paranı aldın mı, alabiliyor musun diye sorması lazım ya da bir görevli tutulması lazım, müfettiş gibi ilgilenilmesi lazım. Paramızı alamadığımız zaman hiçbir yere başvuramıyoruz, polise mi gideceğiz? Bazı işverenler işçi ile ücreti anlaştıktan sonra gelme gitme yol ücreti, otobüs parası öğle yemeği, çay, kahve, su gibi ihtiyaçların senden diyor, aldığın maaşı direkt olarak oraya veriyorsun ve işten çıkamıyorsun, karın tokluğuna çalışıyorsun.

ÖNCEKİ HABER

Bebek sahilinde yaşananlar: Mülteciler suçlanmıştı, altından cinsel istismar çıktı

SONRAKİ HABER

Nurhak’ta katledilen devrimciler İzmir’de anıldı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...