22 Mayıs 2022 09:14

Dersim’de "1. Kadın, Emek, Özgürlük” çalıştayı düzenleniyor

Dersim Belediyesi Eşitlik Birimi “Ellerimizle yaratacağımız yeni bir dünya, heybemizde özgürlük var” sloganıyla kadın çalıştayı düzenliyor.

Fotoğraf: Yusuf Akın/Evrensel 

Paylaş

Yusuf AKIN
Dersim

Dersim Belediyesi Eşitlik Birimi “Ellerimizle yaratacağımız yeni bir dünya, heybemizde özgürlük var” sloganıyla “Kadın, Emek, Özgürlük” başlığıyla kadın çalıştayı düzenliyor. 3 gün sürecek çalıştay Sanat Sokağı’nda düzenleniyor. "Kadın Emeği" başlığıyla düzenlenen ilk gün programında; Melda Yaman "Toplumsal Yeniden Üretim ve Kadın Emeği", Hilal Karul "Kavramsal olarak seks işçiliği ve seks işçisi olmak", Arzu Çerkezoğlu "Kadın emeğinin güncel durumu", Fulya Alikoç "Direnişlerin aynasında işçi kadınlar: Olanaklar ve kısıtlar", Şükran Kablan Yeşil ise "Kamuda kadın emekçiler" başlığı ile sunumlar yaptı. Toplumsal cinsiyet, kamu alanında kadının rolü, emek ve kadın, siyaset şeklinde çok sayıda konunun ele alınacağı çalıştayın açılış konuşmasını Dersim Belediye Başkan Yardımcısı Canan Ay yaptı. Kadının toplumdaki rolünü görünür kılmak amacıyla çalıştayı düzenlediklerini belirten Ay, kentte bulunan tüm kadınları çalıştaya katılmaya davet etti.

EMEKTEN SAYILMAYAN EMEK

Kadın emeğinin konuşulurken iki temel ayrımın kendilerine işaret edildiğini dile getiren Melda Yaman, "Bu emeği konuşurken altını çizmemiz gereken bir teorik çerçeveyi kurmamız gereken bütün o sistemin içinde yaşadığımız kapitalist toplumu, ataerkil tahakkümü ve dünyayı anlarken iki temel emek çizgisi çiziyor bize. Bir tanesi üretim sistemine ait ücretli iş dediğimiz metal üretimi dediğimiz kapitalist değer yaratımı dediğimiz kapitalist üretim ilişkilerine işaret ediyor. Bir tanesi bunun yanı sıra hane içerisinde karşılıksız değer görmeyen emekten sayılmayan bir emek alındığına işaret ediyor.” dedi.

KADINLAR SENDİKADA

Çalışma hayatındaki eşitsizlik ve ayrımcılıklara değinen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Mevcut sistemin kendisi Türkiye’de, ekonomik düzen istihdam yaratma kapasitesini de giderek kaybetmeye başladı ve işsizlik artık daha da ciddi bir boyut aldı. Kadınlar daha fazla işsiz ve daha olumsuz koşullarda çalışmaya mahkûm ediliyor. Kadın işçilerin örgütlenmesi, sendikalarda daha fazla yer alması özellikle çalışma hayatında kadın oranının her şeye rağmen yükselmesi son derece önemli ama kadınlar sendikalara üye olmak ve sendikal mücadeleye katılmak, daha fazla söz ve karar sahibi olabilmek için de yine bu eşitsizliklere ayrımcılıkları yaşıyor” dedi.

“FUHUŞ KURUMSALLAŞTIRILIYOR”

Kavramsal olarak seks işçiliği ve seks işçisi olmayı anlatan Hilal Karul, "Seks işçisi dediğimiz hayat kadınları Sümerlerde kutsal iş olarak sayılırken günümüzde fuhuş olarak kurumsallaşıp genel evler olarak açılıyor. Orta çağa gelindiğinde bu durum ortadan kalkmış kadınların parayla çalıştığı duruma evirilmiştir. Türkiye’de günümüzde belli oranda hayat kadını veya fuhuş yerine seks işçiliği denilmeye başlandı. Günümüz Türkiye’sinde zaman zaman genelevler kamusallaştırılıp kapatılıyor. Özellikle pandemi sürecinde kapatılan genelevleri oldu. Burada çalışan kadınların sonrasında ne yaptığı ne durumda olduğu belirsiz. Ayrıca pandemiyle beraber seks işçiliği yapan kadınlar faturalarını ve kiralarını ödeyemediklerini de gördük” dedi.

DİRENİŞTE KADINLAR…

Türkiye’de ocak ve şubat aylarında yoğunlaşan 108 iş yerinde dalgalar halinde bir grev sürecinin gerçekleştiğini belirten Fulya Alikoç, "Bu grevlerin kadın işçiler açısından daha görünür olduğunu söyleyebiliriz. Gerçekleşen bu grevlere yarısında sendikaların dahil olmadıklarını görüyoruz. Kadınların sınıf mücadelesine katılımında ataerkil aile yapısı, kapitalist emek süreci ve sendikalar engeller oluşturuyor. Evdeki erkeklerin; baba, kardeş ve kocanın direnişe gitmesine engel olma durumu da söz konusu. Ya da bununla beraber biraz daha direngen olan kadınların eşlerini de greve getirdiği bir durum da yaşanıyor. Ya da daha azınlığı oluşturan başka bir durum ise kadınların eşleri tarafından greve katılma noktasında destek ve teşvik verilmesi. Bu grevlerle birlikte şunu da görüyoruz kadınlar sendikalaşmak için çok yoğun bir emek sarf ediyorlar. Ve imkanlar geliştiği taktirde de daha önce ki direnişlerde de gördüğümüz gibi kadınların direngen yapısı ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye’de işçi sınıfının içindeki kadınların sendikalaşarak ve mücadele olanaklarını zenginleştirdiği takdirde örgütlenme olanaklarının sömürüldükleri yerde, iş yerinde ve yerelden söz, yetki, karar mekanizmaları işletilerek değerlendirilmesi gerekiyor. Bu, iş yeri komiteleri şeklinde ya da başka benzer formlarda olabilir." diye konuştu.

KADINLAR HEP EN ÖNDE

Türkiye'de her 10 kadından üçünün güvencesiz bir şekilde çalıştığını söyleyen Şükran Kablan Yeşil, "Türkiye'de sendikalaşma oranları çok az kadınlar çalıştıkları yerlerde mobinge tacize ve baskıya daha fazla maruz kalıyor ve tamamen cinsiyetçi iş bölümünden dolayı 13 milyon civarında kadın bakım hizmeti üretme zorunluluğundan dolayı işten ayrılıyor. Bu yaşananlara karşı önümüzde duran tek seçenek mücadele etmek olarak duruyor. Bu bütün dünya devrimler tarihinde böyledir; geri adım atmayanlar kadınlardır, işçi direnişlerinde grevlerde en ön saflarda olanlar kadınlardır, faşizme karşı direnişin de en önünde kadınlar olmuştur” dedi.

ÖNCEKİ HABER

Bitlis'te 7 köy ve mezrada sokağa çıkma yasağı ilan edildi

SONRAKİ HABER

Erhan Görür davasında üsteğmen Yasin Erkoç “Taksirle öldürmek” suçundan yargılanacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...