11 Ocak 2013 13:08

Ismaco’ya sendika girecek!

Ismaco Amsterdam B.V, Tuzla Deri Endüstri Serbest Bölge’de kurulu olan Hollanda bağlantılı bir firma. Ismaco, Ermenegildo Zegna gruba bağlı olarak Türkiye’de 21 yılını doldurdu. Ermenegildo Zegna ise 2011’de kuruluşunun 100. yılını çeşitli etkinlikler düzenleyerek hem Türkiye’de hem de Avrupa ülkelerinde çeşitli s

Ismaco’ya sendika girecek!
Paylaş
Fikriye Akgül

2011’de yaşanan krizde 1 milyar Euro kâr yaptığını, çalışanların üretim kalitesi ve esnek üretim ile üretimde her geçen gün artan sayı sayesinde kâr elde ettiğini biz işçiler fabrikanın genel müdürü Francesco Lasorte imzasıyla dağıtılan mektuplardan öğrenmiştik.

Bu mektuplar dağıtılmadan önce ha bire toplantılar yapılıyordu bizimle. “Kriz var, ne olacağımız belli değil, ayağınızı denk alın” diye diye hastalandığımızda doktora bile gidemeyecek kadar korkutuluyorduk. Ürettiğimiz gömlekler 350 ila 800 Euro arasında satılırken bizler bir ay boyunca hiç durmadan çalışıp 400-500 Euro arasında maaş alıyorduk. Üç yıl boyunca zam alamadık. Üstelik çalışma ortamımıza ha bire yeni zorluklar ekleniyordu.

İNSANCA ÇALIŞMAK BİZİM DE HAKKIMIZ!

Sürekli performans yükseltme baskısı bizi canımızdan bezdiriyor. Barkot sistemiyle çalışmanın ne demek olduğunu biz burada öğrendik, nasıl ki marketten bir ürün aldığında onu barkotuyla kasadan geçirirsin, biz de her yaptığımız işlem için barkot yapıyorduk. Bu barkotlar günün sonunda biraraya getiriliyor, hangi işi ne kadar sürede yaptığımız sorgulanıyor, daha kısa sürede yapmamız için baskı uygulanıyordu. Birlikte direnişte olduğumuz arkadaşım Öznur, 8 yıllık işçi. Daha önce de tekstilde çalıştı. Rahatsızlığı nedeniyle ayakta çalışamıyordu, “rapor getir” dediler, rapor geldi ama ayakta çalıştırmaya devam ettiler. Uzun saatler ayakta kalınca hastanelik oluyordu.
Yemeklerden şikayet ettiğimizde bize “bu kadar iyi yemeği nerede yiyorsunuz” diyorlardı. Zehirlenmişti bir arkadaşımız bir sefer, ustalar “bu bizim aramızda kalsın kimseye söyleme” dediler. Tuvaletlerin girişlerine bile kamera yerleştirildi, sürekli gözlem altındaydık.
İşten atılmadan 3 ay önce çalışırken insanca bir muamele görmeyi ve insanca yaşayabileceğimiz bir ücretin verilmesini talep ediyorduk. Bu taleplerimizin yerine gelmesi ancak sendikalı olarak toplu sözleşmeli bir düzene geçerek olacaktı. Deri İş Sendikası’na üye olmaya başladık.

SERBEST BÖLGE PATRONUN KALKANI

Sendikaya üye olduğumuzun işyerinde duyulması üzerine 18 Aralık 2012 günü işten atıldık. Öğle yemeği saatinde işçi arkadaşlarımızla görüşmemizi engelleyerek bizi fabrikanın dışına çıkardılar. İşçi arkadaşlarımızı da sorgu odalarına sokarak işten atmakla tehdit ettiler. Kimisine kredi borçlarının ödeneceği, kimisine de asla işten çıkarılmayacakları söylendi. Bununla da kalmadı, Ismaco yetkilileri “sendika istemiyoruz” yazılı imzalar toplamaya başladı. Finans müdürü “sendika isteyen solcu işçilerdir, sağcı işçiler sendika istemiyor” propagandasıyla işçileri birbirine düşürme çabasına girdi. Fabrika önündeki direnişimiz onları çok rahatsız etti. Bizi engellemek için Serbest Bölge Müdürlüğü ve Gümrük Müdürlüğü Güvenliği devreye girdi. Her gün yüzlerce insanın girdiği serbest bölgede bizi içeri almamak için serbest bölge güvenliği etten duvar oluşturdu. Bunun için de Serbest Bölge yönetmeliğini kendilerine kalkan yaptılar. Şimdi her gün kendimizi karakolda buluyoruz.
Patronun sendika isteyen işçilere, biz direniştekilere ve sendikamıza karşı bu tahammülsüz tutumuna karşı başta Ismaco’da çalışan işçi arkadaşlarımıza çağrıda bulunuyoruz. Bizler biliyoruz ki tüm patronlar işçilerin birleşmesinden korkuyorlar, bu korku karşısında ellerindeki tek çare işçileri çeşitli yöntemlerle bölme girişimi. Bu mücadele ekmeğimizi büyütme mücadelesidir. Bu mücadeleyi bırakmayacağız, Ismaco’da sendikalı ve toplu sözleşmeli bir düzeni oluşturarak işçilerin kaderini  patronların, müdürlerin ve usta başlarının iki dudağı arasından çıkaracağız.

SERBEST BÖLGE’NİN İŞÇİ KADINLARI

Kadın işçilerin büyük kısmı daha once çok kötü şartlarda çalışmışlardı, kimisi de hayatında ilk defa bu fabrikada çalışmaya başlamıştı, o nedenle zorlayıcı koşullar ne olursa olsun sadece hafta içi çalışmak çocuklar, ev, iş güç ve yorgunluk nedeniyle vazgeçilmez geliyor pek çok arkadaşımıza. “Kriz ortamında bir daha nereden iş bulacağız” diye düşünüyor işçiler, çoğunun kredi borçları hayatlarının geri kalanını ipotek altına almış durumda. Hafta sonu ek iş olarak başka yerlere çalışmaya giden arkadaşlarımız var.
Bu kadar çok kadın işçinin çalıştığı koca serbest bölgede kreş yok. Fabrikalarda emzirme odası falan da yok. Bir kadın arkadaşımız doğum izninden döndü, haftanın bir günü emzirme hakkını talep etti ama vermediler, erken çıkma ya da sabah geç gelme isteği de kabul edilmedi. Süt sağmaya izin verdiler sadece. Hamilelik sürecinde uzun saatler ayakta çalışmaya devam ediyor kadınlar.
Gördüğünüz gibi Serbest Bölge’de çalışmanın biz kadın işçilere hiçbir yararı yok, serbest bölge demek yeni köle ticaretinin yapıldığı yer demek... Onların kurallarının, onların sözlerinin tartışılmaz olduğu, hakkın hukukun patronun canı istedikçe geçtiği yerler buralar. Mesela her işçinin aile geçim indirimi ödemesi alması gerekiyor. Üç yıldır bizim bordrolarımızda görünen ama elimize geçmeyen bu paralar için patron “burası serbest bölge, böyle bir ödeme yapmak zorunda değilim” demişti. Patronların ne doğru düzgün vergi, ne de elektrik-su- gaz parası ödediği bu serbest bölgelerde hak isteyen işçiyi kapı önüne koymak da serbest!

ÖNCEKİ HABER

Sözleşmede söz hakkı istiyor

SONRAKİ HABER

2013 bütçesinde kadının adını bulana aşk olsun

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...