11 Ocak 2013 12:57

Bizim için bir kent

İstanbul’un Galata semtindeki Voyvoda Caddesi’nden Bankerler Sokağı’na doğru şık bir merdiven uzanır. İstanbul’un 19. yüzyılda yaşadığı kentsel dönüşüme damgasını vuran Art-Nouveau tarzındaki merdiveni, dönemin ünlü bankerlerinden Avam Kamondo, Beyoğlu’ndaki evinden işine kolay gidebilmek, daha da önemlisi

Bizim için bir kent
Paylaş
Özlem Bayrak

Kent bugün bir kez daha kurulurken, bu tür “bireysel” ihtiyaçlara dair çözümlere yer olmadığı gibi, eğer kenti dönüştürenlerden biri değilseniz, bir günümüz Kamondo’su değilseniz mesela,  kamusal ihtiyaçlara da yer yok aslında.
En azından durum, iki çocuğunu Okmeydanı’ndaki evinden okula gönderirken akla karayı seçen Songül Hanım için böyle. 36 yaşında Songül. Tekstil işçisi eşi gün boyu çalıştığından evin pek çok sorumluluğu onun sırtında.  Buna 12 yaşındaki kızı Aleyna ile hem görme hem de yürüme engelli 15 yaşındaki Semihcan’ı okula göndermek de dahil.
“Yıkılsın, dümdüz olsun buralar,” diyor Songül, oğlunun önüne kentin koyduğu her bir engele duyduğu öfkeyle. Ne kaldırımlar, ne otobüsler Semihcan’a göre. Ne okullar yanında yöresinde evinin, ne hastaneler.

ENGELSİZ BİR KENT

Okmeydanı için uzun süredir konuşulan kentsel dönüşüm uygulamasında sona doğru yaklaşılıyor. Beyoğlu Belediyesi’nin hazırladığı 1/1000’lik planlar askıya çıktı. Planlara itiraz eden, tepkilerini dile getiren Okmeydanı halkı ise kentsel dönüşüm mağduru olmamak, barınma haklarına sahip çıkmak için mücadeleye devam ediyor. Okmeydanı Plan ve Tapu Takip Komisyonu adıyla çalışmalarını sürdüren mahalle halkı daha önce yaptıkları büyük sokak eylemleri, geniş toplantıların ardından şimdi de sokak sokak, ada ada bir araya gelerek örgütlenme çalışmalarını sürdürüyor.
Okmeydanı Plan ve Tapu Takip Komisyonu’nun bültenini dağıtıp sokak toplantısına çağrı yaparken çaldığımız kapılardan birini açan Songül, dolu dolu gözlerle anlatıyor neden buraların dümdüz olmasını istediğini...
“Çift engelli bir çocuğum var. Onu her gün daracık dört kat merdivenden indirip okuluna götürüyorum. Hadi merdivenlerden indik, nefes alabileceğimiz bir alan var mı? Her yer dört duvar. Yakında park, yeşil alan yok. Tekerlekli sandalyesine oturtup yürütebileceğim bir yol bile yok. Taşıdık götürdük parka, bu kez de parkın duvarlarını aşamıyoruz. Okulu dünyanın öbür ucu. Çocuğum hastalansa sağlık ocağı uzak. Otobüsler, yollar, kaldırımlar... İstanbul’da engellileri düşünerek yapılmış hiçbir şey yok. Benim için, kızım için güvenli, korkmadan yürüyebileceği yolları, otobüs durakları, pazar alanları istiyorum. Bunların hepsi sıkıntı.”

İZOLE ETMEYEN BİR YAŞAM

Songül’ün evinden çıktıktan sonra da kapıların çoğunu kadınlar açtı. Yaşam alanlarının yok edilmesiyle iş yükleri artacak, kent merkezlerinden uzaklaşırlarsa sosyal ve çalışma yaşamları daha da zorlaşacak kadınların eğitime, sağlık hizmetlerine ulaşma olanakları ortadan kalkacak. Yıllardır yaşadıkları sosyal ilişkilerden koparılıp, bu ilişkiler yoluyla çözdükleri problemlerle de kendileri baş etmek zorunda kalacak kadınlar. Daha da izole bir yaşama hapsolacaklar. Her biri başka açılardan dertli olsa da bir kentten bekledikleri hemen hemen aynı. Her paylaşımımızın, sohbetimizin ardından anladık ki biz Okmeydanılı kadınlar seslerimizi  birleştirerek bu izolasyonu reddedeceğiz. Bizim için; evimizle, komşularımızla birlikte, ev sahibiyle kiracısıyla, taleplerimiz karşılanarak, yerinde yapılacak bir kentsel dönüşüm planı olmadan, bunu taahhüt etmeden, garanti altına almadan yerel seçimlerde oy istemeye gelenlere de açmayacağız kapımızı.

NE DEĞİŞMELİ EN İYİ BİZ BİLİRİZ

Kentsel dönüşümden bir yandan umudu var Songül’ün bir yandan da kafası karışık. “Kentsel dönüşüm yapacaklarsa bize sadece ev vermeleri yetmez. Bizimle toplantılar yapmaları, ne yapacaklarını anlatmaları, taleplerimizi, nasıl sıkıntılar yaşadığımızı öğrenmeleri gerek. Neye ihtiyaç duyuyoruz, neyin değişmesi gerek en iyi biz biliriz. Evimizi yıkıp ailemizden, çevremizden uzaklara yollanacağımız, borçlandırılacağımız bir kentsel dönüşüm istemiyorum. Ben ödeyemem. Okmeydanın’nın yüzde doksanı da ödeyemez. Bizi sokağa atmak demektir bu. Buna izin vermeyiz. Bu olmasın diye her yere yürürüm, her şeyi yaparım. Kim bizim için kentsel dönüşüm yaparsa, bunu garanti ederse oyumuzu da o alacak seçimlerde.”

PEKİ YA SONGÜL?

Anlatıyor Songül ortaokuldan sonra okuyabileceği yasayla tanımlı bir okulu olmayan çift engelli bir çocuk annesi olmanın zorluklarını. “Peki sen” diyoruz “Nasıl kalkıyorsun bunca yükün altından?​” Öğreniyoruz ki bunalmış, depresyon tedavisi görürken doktor biraz uzaklaşmasını başka şeylerle oyalanmasını önermiş. “Çocuklarımızı bırakabileceğimiz bir kreş, bir engelli bakımevi yok ki. İşe girdim, yüküm iki kat arttı. Dayanamadım. Bir ara ben ameliyat oldum, bu sefer de eşim ayrılmak zorunda kaldı işinden çocuklara bakmak için. Başka çaremiz, çözümümüz yok ki. Şimdi evde boncuk işi yapıyorum, masraflarımıza katkım oluyor, kafamı dağıtıyorum biraz”

ÖNCEKİ HABER

Hayatı geri alacağım

SONRAKİ HABER

Dokumacı kadının kıymeti yok!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...