1 Mart 2022 22:50

Mutabakat metni: Vaat asgari sorunlar çözümsüz

6 muhalefet partisinin açıkladığı “mutabakat metnini” değerlendiren Siyaset Bilimciler Yasemin Özgün ve Dinçer Demirkent ülkenin temel sorunlarına çözüm getirmekten uzak olduğuna vurgu yaptı.

Mutabakat metni: Vaat asgari sorunlar çözümsüz

Fotoğraf: Barış Oral / AA

Şerif KARATAŞ
İstanbul

6 muhalefet partisinin açıkladığı “mutabakat metnini” değerlendiren Siyaset Bilimci Doç. Dr. Yasemin Özgün, ülkenin temel sorunlarına çözüm getirmekten uzak olduğuna vurgu yaparken, Siyaset Bilimci Dinçer Demirkent, ülkeyi yöneten aşırı sağa karşı, metnin burjuva demokrasinin asgari standartlarını vadettiğine dikkat çekti.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi, Demokrat Parti, Gelecek Partisi ve DEVA’dan oluşan 6 partinin genel başkanları, ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem Mutabakat Metni’ni Siyaset Bilimciler Doç. Dr. Yasemin Özgün ve Dinçer Demirkent, gazetemize değerlendirdi. Türkiye’nin 1990’lardan bu yana ilk başta kanun hükmünde kararnamelerin yasama sürecinin yerini almasıyla başlayan ve devamında yürütmenin güçlendirilmesine olanak sağlayan mekanizmalarla siyasal alanın giderek daraltılmasına dayanan bir devlet biçimini sürdürdüğüne belirten Doç. Dr. Yasemin Özgün, “AKP iktidara geldiği 2001 yılından bu yana farklılaşan stratejilerle bu yönelimi devam ettirmiş ve 2017 referandumuyla beraber yürürlüğe koyduğu Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle bunu en uç noktasına taşımıştır. Bu sistem, başkana tanıdığı kararname çıkarma ve üst düzey bürokrat atama yetkileriyle yürütme organını yasama ve yargı organları karşısında aşırı güçlendirmiş ve aynı zamanda olağanüstü hal başta olmak üzere faşizme varan otoriter uygulamalarla siyasal alanı tamamen yok etmiş, özellikle emekçileri, Kürt halkı ve temsilcileri başta olmak üzere, hak ve özgürlük arayışı içinde olan kesimleri, kadınları, LGBTİ+’ları şiddetle bastırma, susturma ve dışlama politikaları uygulamıştır” değerlendirmesinde bulundu.

Mutabakat metninde daha çok 2017 Referandumuyla şekillenen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nin keyfiyete açık bir otoriterleşme yarattığından hareketle kutuplaşan bir siyasi ortam yaratıldığının altının çizildiğini belirten Yasemin Özgün, “Cumhurbaşkanının yetkilerinin sınırlandırılması ve sembolik bir makama dönüştürülmesi, başbakanlık kurumunun yeniden güçlendirilmesi, seçim barajının yüzde 3 e düşürülmesi vb. daha çok biçimsel yönde yapılacak ve toplumun yıllardır yaşadığı sorunları çözecek bir anahtar olarak sunulan kimi reform alanlarından söz ediliyor” dedi.

Yasemin Özgün

Yasemin Özgün | Fotoğraf: Kişisel arşiv

"DİRENİŞTEKİ EMEKÇİLERİN SESİNE KULAK VERİLMEDİ"

“Aslı korunan yapının ne olduğuna bakmak gerekiyor” diyen Özgün, “Her şeyden önce bu metnin altında imzası olan ve “Millet İttifakını” oluşturan partilerin biçimsel de olsa demokrasi vurgusuna rağmen CHP’nin öncülüğünde bir araya gelen, merkez sağ konumda olan ve sermayenin çıkarlarıyla, neoliberal politikalarla sorunu olmayan milliyetçi, muhafazakar partiler olduğunun altını çizmemiz gerekiyor” diye konuştu. Metnin ortaya çıkış sürecine de dikkat çeken Özgün, toplumun emekten yana, hak ve özgürlüklerin genişletilmesinden yana örgütlü kesimlerinin görüşlerinin alınmadığını belirterek, “En önemlisi süre giden direnişteki emekçilerin sesine kulak verilmediği görülüyor” dedi.

Parlamenter sistemde yapılacak kimi biçimsel düzenlemelerle metinde iddia edildiği biçimiyle “Refahın, huzurun sağlanması”nın pek de olanaklı görünmediğini de söyleyen Özgün şunları söyledi: “Bu ülkede, isimleri değişse de milliyetçi muhafazakar partilerin sermayeden yana politikalarını sürdürme amacıyla defalarca yaptıkları üzere “milli birlik ve beraberliğimizi” sürdürme vb. gerekçelerle sözü edilen düzenlemelerin kolayca askıya alınabileceğini biliyoruz. En önemlisi HDP’nin de içinde olduğu sol, sosyalist ve özgürlükçü partilerin büyük bölümünü dışarıda bırakarak hem emekçilerin en temel geçim sorunlarını gündeme almamaları ve tüm sorunları daha da derinleştiren Kürt sorununun demokratik, şeffaf ve kalıcı bir çözüme ulaşmasının koşullarına değinmeyen bir mutabakat metninin emekçilerin, kadınların ve tüm ezilenlerin sorunlarını çözeceğini düşünmüyorum.”

"METİN BURJUVA DEMOKRASİNİN ASGARİ STANDARTLARINI VADEDİYOR"

Dinçer Demirkent metinle ilgili, “Öncelikle şu uyarıyla başlamak isterim, yıllar önce Mümtaz Soysal’ın anayasalar hakkındaki belirlemesi güncelliğini korumaktadır: 'Anayasaları var eden içinde yazılanlar değil, dışarıda süren hayattır' altı muhalefet partisinin Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem başlığı altında sıraladıklarını bu uyarı ile birlikte okumak gerek” dedi.

Metinde temel hak ve özgürlüklere ilişkin güçlü güvencelerden söz edilmesi ve sosyal devletin güçlendirileceğine dair yapılan vurguların olumlu olduğunu ve desteklenmesi gerektiğini anlatan Dinçer Demirkent, “Fakat bu vurgu varken sendika adı metinde yok, grev sözcüğü metinde geçmiyor. Fakat dışarıdaki hayata baktığınızda, güçlü ya da zayıf, demokrasinin öznelerinin talepleri, mücadeleleri var” ifadelerini kullandı.

Denetim ve şeffaflık konusuna dair de Demirkent, “Cumhuriyetin tüm kamusal varlığı yağmalanmış ve iktidar yanlısı ya da uluslararası sermayeye transfer edilmişken ekonomi alanında nasıl bir kamusal-demokratik denetim kuracaksınız? Dışarıdaki hayatta gündemimiz, ülkenin yüzde sekseninin gündemi elektrik-doğal gaz faturaları değil mi? Metinde ne kamu alanının yağması anlamına gelen özelleştirme ne de kamulaştırmaya dair bir ifade var. Sistem bu haliyle hangi denetim araçlarıyla şeffaf ve hesap verebilir olacak” diye sordu.

“İyi düşünülmüş ve yazılmış, okuyunca biraz nefes alacağımızı düşündüren metin, dışarıdaki hayatla karşı karşıya geldiğinde ne anlam ifade edecek?​” diye soran Demirkent, “Altına imza atan siyasi aktörler nasıl, kimin yanında (yüzde seksenin mi yirminin mi?) tavır belirleyecekler? Gerçek sorumuz bu. İşte bu soru politikanın sorusu ve özellikle içinde bulunduğumuz süreç gibi geçiş anlarında politika kurucu bir anlam taşıyor. Fakat şunu belirtmek isterim beş sağcı parti ve kendini 2000’lerin başından beri olduğu yerin biraz daha sağına taşıyan CHP’nin imzaladığı, merkez sağda konumlandığı açık olan bu mutabakat, burjuva demokrasisi içinde kazanılmış haklar ve edinilmiş evrensel ilkelerde ortaklaşıldığını kamunun karşısında dile getiriyor. Bunu önemsemek gerekir” ifadelerini kullandı.

"KAPSAMLI BİR ANAYASAL DÜZEN DEĞİŞİKLİĞİ GEREKTİRİYOR"

Hiçbir metnin Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretemeyeceğini belirten Demirkent, “Bakınız, Türkiye’nin en kritik dönüşüm süreçlerinden biri olarak gördüğüm 2010 referandumunda tavırlar nasıl belirlendi? Evet diyenler neden evet, hayır diyenler neden hayır dedi? Metni okuduğunuzda, haklar konusunda kimi iyileştirmeler; 12 Eylül darbecileriyle hesaplaşmanın önünü açan geçici 15. maddenin kaldırılması gibi önemli değişiklikler vardı? Yargıya ilişkin düzenlemeler başka bir evrende okunduğunda demokratik görünebilirdi. Ama bu değişiklikler Türkiye’de yaşandı ve Türkiye’de metin dışındaki hayat gösteriyordu ki darbecilerle hesaplaşılmayacak, temel hak ve özgürlükler iyileşmeyecek ve yargı Fethullahçı çeteye devredilecekti. “Hayır”ın gerekçesi metnin kötü olması değil, bu metnin Türkiye’de neyi amaçladığına ilişkin politik öngörüydü. Dışarıdaki hayattı” ifadelerini kullandı. 

Altı partinin imzaladığı mutabakat bir anayasa değişikliği metni değil, fakat içeriğe baktığınızda gerçekleşmesi için kapsamlı bir anayasal düzen değişikliği gerektirdiğini söyleyen Demirkent, “Anayasa, Siyasal Partiler Kanunu, Seçim Kanunu, Basın Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanunu belli ki bu kapsamlı değişikliğin parçası. Bu da bir anayasal politika demek” dedi. 

Fotoğraf: Evrensel

Merkez sağın bir restorasyon projesi olduğu yönünde yapılan yorumlara katılan Demirkent, “Muhtemelen pejoratif bir anlamda kullanılmasa metni imzalayanlar da buna karşı çıkmazlar. Fakat bunu söylemek bir şey ifade etmiyor. Sonuçta bu metinde ifade edilenler hayata geçirilirken bir anayasal politika izlenecek, burada da müdahale olanaklarına sahip güçlerin birikmesi, güçlenmesi ve politika belirlemesi gerek. Dile getirilen ilkeleri demokratik uca taşımak görevi, doğası gereği bu altı partinin işi olmayacak; toplumdaki güçlerin görevi olacak. Bu yüzden metinde yazılanlar değil, olası bir geçiş sürecinde metindeki ilkelerin kim tarafından nasıl politikleştirileceği anlam kazanacak. Mutabakat metninin içeriğini, basın özgürlüğü, toplanma özgürlüğü gibi haklara yaptığı vurgu bağlamında bahsettiğim politikaya da zemin sağlayabileceğini düşünüyorum” diye konuştu.

"EMEKÇİLERİN, SORUNLARI ÇÖZME İDDİASI TAŞIYABİLECEK BİR SEÇENEK VAR"

Metinde Kürt sorunundan, emekçilerin yaşadıklarına kadar birçok meselenin ya olmadığı ya da sınırlı geçtiği ve bu durumu nasıl yorumlanması gerektiğine dair sorumuza Demirkent,Böyle sorulunca, özellikle sosyalistler böyle sorunca, biraz kendilerine haksızlık etmiş olmuyorlar mı? Bir öz güvensizlik anlamına gelmez mi bu? Bu altı parti, bana kalırsa kendi konumlarından yapacağını hatta yapabileceğini yapıyor. Türkiye’de Alevilerin sorunlarını çözmesini Saadet Partisinden Kürtlerin sorunlarını çözmesini İyi Partiden, Emekçilerin sorunlarını çözmesini Deva Partisinden mi bekleyelim? Yukarıda bahsettiğim anayasal politika anında güç biriktirmenin anlamı işte burada yatıyor” ifadelerini kullandı.  Metnin Türkiye’de kamuoyuna duyurulan merkez sağ mutabakat asgari demokratik ölçütlerin ve hukuk devleti ilkelerinin hayata geçirileceği bir burjuva demokrasisi vadettiğini söyleyen Demirkent, “Bu partiler açısından takdir edilesi bir şey. Nedeni basit: Şu an aşırı sağın yönettiği bir ülkedeyiz. Karşısındaki ittifak burjuva demokrasinin asgari standartlarını vadediyor. Ama iki ittifakın dışında koskoca bir olanak, emekçilerin, ezilenlerin sorunları çözme iddiası taşıyabilecek bir seçenek var ya da en azından bu seçeneğin yaratılma imkanı var ki bu önümüzdeki anayasal siyaset bakımından hayati bir olanak” değerlendirmesinde bulundu. 

Evrensel'i Takip Et