29 Kasım 2021 23:07

Doç. Dr. Ayten Zara: Cinsel suçlar gücünü sessizlikten alır!

İstanbul Bilgi Üniversitesi'nden Doç. Dr. Ayten Zara cinsel suçları gücünü sessizlikten aldığını belirterek "Ensest ve istismarın konuşulmadığı her gün çocuklar cinsel şiddete maruz kalacak" dedi.

Fotoğraf: Ayten Zara'nın kişisel arşivi

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Mersin’in Gülnar ilçesinde Müslüme Yağal’ın kaybolmasından 10 gün sonra cansız bedenine ulaşılmasının ardından istismar ve ensest iddiaları gündeme gelmiş ve büyük tepki toplamıştı. Her istismar olayının ardından olduğu gibi kamuoyunda mesele “idam, hadım, pedofili, sapkınlık” ifadeleriyle tartışıldı. İstanbul Bilgi Üniversitesi Doç. Dr. Ayten Zara istismar ve ensest tartışılırken meseleye nasıl yaklaşılması gerektiğine ilişkin bir yol haritası çizdi; aynı zamanda sessizlik, inkar ve gizlilikten cinsel suçların güç aldığını ifade etti.

İstismarı yaşayanların istismarı anlatamadığını, o cendereden çıkamadığını görüyoruz. Ne yapılsaydı istismar olayları yaşanmazdı, bu suçlar önlenebilirdi?

Çocuk cinsel istismarının önlenebilmesi için toplumun, eğitim sektörü çalışanlarının ve ailelerin çocukların cinsel sağlık ve cinsel istismarı konusunda eğitilmesi; çocukların ise suçun aileden de kendisine gelebileceğini, bunun kabul edilemez bir suç ve şikayet etme hakkı olduğu öğretilerek kendi bedenlerine dair eğitime erken yaşlarda tabi tutulması gerekirdi.

Toplumun her kesiminin eğitime tabi tutularak şiddete karşı sağlıklı bilinç, vicdan ve duruş inşa edilmesi gerekirdi. İstismarın kuşaktan kuşağa aktarılmasını önlemek için suç işleyen, istismara maruz kalan ve ailesine rehabilitasyon verilmeliydi. Cinsel suç işleyenlerin cezai yükümlüklerini hiçbir indirim koşuluna bakılmaksızın yerine getirmeleri sağlanmalıydı. Enseste ve istismara hiçbir koşulda tolerans göstermeyen bir kültür inşa edilseydi bunlar olmazdı.

"MAHREMİYET İSTİSMARA ÇÖZÜM DEĞİL"

Türkiye’de en çok saklanan, konuşmaktan dahi çekinilen, gündem etmesi zor meselelerden ensest. Bugün ensest ile neden yüzleşmeliyiz, bu kadar can yakıcı bir biçimde sosyal hayatımızın içinde olan fakat hiç adını anmadığımız ensesti anlamanın ve önlemenin yolu nedir?

Ensesti bağıra bağıra konuşmadığımız her gün 4 çocuk cinsel şiddete maruz kalır! Cinselliğin karı-koca arasında yüceltildiği ama aynı zamanda konuşulmasının yasaklandığı bir toplumda büyüyorsanız birçok çelişkiyle de büyüyorsunuz anlamına gelmektedir. Cinselliği konuşmayan bir toplum cinsel istismarı nasıl önleyebilir ki?

Bu ülkede cinsel şiddeti önlemek için yapılan çalışmalar bile cinsel sağlık ve cinsel istismar adı altında değil “mahremiyet” ve “kötü dokunma” adları altında öğretiliyor! Arapçadan dilimize girmiş olan bu kelime “gizlilik ve sır olarak tutulan şeyler, mahrem olma durumu” anlamlarına gelmektedir. Milli Eğitimin okullarda “mahremiyet” adı altında cinselliği ve istismarı, yasak ve sır içeren bir anlayışa sığdırarak anlatması cinselliğe olan arzuyu daha fazla tetikler! Olmasını istemediğiniz şeyi yasaklayarak çekici hale getirirsiniz.

Oysa, cinsel suçlar gücünü sessizlikten, inkardan, sırdan ve gizlilikten alır. Ensesti, cinsel istismarı konuşmadığımız, çocukları, toplumu karanlıkta bıraktığımız her gün cinsel suçlar artar, dokunmayla başlayan istismar tecavüze, ölümlere kadar varır, sayısız kadını ve çocuğu mağdur eder.

Ama ne yazık ki toplum hâlâ, aile üyeleri ve akrabaların çocukları cinsel olarak istismar edebileceği düşüncesine direnç göstermekte. Kutsal saydığımız “aile”nin aslında karanlık, suçlu tarafını gösterdiği için insanlar yokmuş gibi davranmayı seçerek ailenin kutsiyetini de korumuş oluyor. Ayrıca aile sisteminin ne pahasına olursa olsun korunması gerektiği inancı da ihmal ve istismarların gizli kalmasına, araştırma ve önleyici programların yapılmasına engel olmakta.

Bu sebeple Türkiye’de cinsel istismar vakalarının yalnızca yüzde 5-10’u ortaya çıkar.

“Ensest gönüllü bir ilişki” gibi yorumlamak tecavüzcü, şiddetsever, sapkın bir zihniyetin ürünüdür. Benim nazarımda tecavüze kalkışanla ile bunun düşünen arasında bir fark yoktur!

"HADIM VE İDAM CİNSEL SUÇLARI ÖNLEMEZ"

Kamuoyunda infial yaratan olaylarda hemen idam-hadım-ağır ceza tartışmaları devreye sokuluyor cezai önlemleri bu biçimiyle gündeme getirmek, tek çözüm yolu gibi sunmak, meseleyi böyle tartışmak sorunun anlaşılması ve çözülmesi açısından nereye oturuyor?İstismarcılara savaş açarak, fanatizme ve şiddete dönüşen söylem ve faaliyetlerle cinsel suçları önleyemeyiz!

Bu çok katmanlı sorunu çocuklar ve istismarcılara indirgeyerek ve ceza odaklı bir yaklaşımla önleyemeyiz! Suçlulara ömür boyu ceza verseniz de önleyemezsiniz! Hadım, idam etseniz de önleyemeyiz!

Bu anlayışla daha fazla taciz, tecavüz, şiddet faili üretiriz. Sonra da “sapık” adıyla “Kısırlaştıralım, idam edelim” diye haykırır, cezaevinde yasa dışı yollardan şişleyerek döverek idam etmeye çalışırız.

Çocuk hakları mücadelesi bu popülist, hatalı/yetersiz politikalar ve şiddet içeren tepkiler ile düzeltilemez, aksine insan haklarını ihlal eden şiddet döngüsüne sokarak yeniden ve yeniden şiddet üretir.

Yapmamız gereken,  

  1. Anaokulundan itibaren çocuklara vicdan, cinsiyet eşitliği, şiddetsiz iletişim ve cinsel sağlık eğitimlerinin eğitim müfredatına sokulmasını sağlamak, aile ve çocuklara verilmesini sağlamak,
  2. Cinsel şiddet, istismara karşı ortak bilinç ve vicdan oluşması için cinsel sağlık, cinsel istismar, şiddetsiz iletişim eğitimlerini toplumda yaygınlaştırmak, 
  3. Kadın ve kız çocuklarını değersizleştiren, cinselleştiren, her tür yayın, ifade ve geleneksel anlayışa tolerans göstermemek,
  4. İnsan dram ve acısını magazinleştiren, ticaretini yapan ve şiddete karşı toplumu duyarsızlaştıran her tür yayın ve programları kaldırmak,
  5. Yasadaki boşlukları gidermek, faillerin cezai yükümlüklerini hiçbir indirim koşuluna bakılmaksızın yerine getirmelerini sağlamak.
  6. Şiddeti önleyen ve failleri ve mağdurları şiddete rehabilite eden travma önleme ve rehabilitasyon merkezlerinin kurulmasını sağlamak.

Aksi takdirde bu ahlak düzeniyle daha fazla katiller ve tecavüzcüler üretmeye devam ederiz. Kıyamet kopmaya ve biz de kahrolmaya devam ederiz!

Kurucusu olduğum World Human Relief ile bunları yapmaya başladık. İlkini Adana’da açtığımız uluslararası travma önleme ve rehabilitasyon merkezimizin (UTÖMER) ikincisini İstanbul’da açmaya hazırlanıyoruz.

GÜNDÜZ KUŞAĞINDA ŞİDDET NORMALLEŞİRKEN: "ŞİDDETİN EN TEHLİKELİ HALİ ŞİDDETE ALIŞMAK"

İstismar olayları gündüz kuşağında seyirlik malzeme haline getirilerek, magazinleştirilerek de gündeme getiriliyor. Bu gördüklerimiz “sapkınlık” mı yoksa bu döneme özgü yanları var mı?

Şiddetin en tehlikeli hali “Şiddete alışmaktır!” Eğer bir toplum şiddete alışırsa duyarsızlaşır ve şiddete karşı susmaya başlar. Bazı ülke politikaları bunu özellikle yapar. İnsani ve toplumu şiddet ile yorarak pasifize etmeye çalışır.

Bu coğrafya özellikle yazılı ve görsel medya insan dram ve acısını, şiddeti romantize eden, ticaretini yapan, kötülüğü, istismarı herkese yayarak şiddete alıştıran, duyarsızlaştıran kişiler ve TV programlarıyla dolu. Bu programlar sadece şiddeti duyarsızlaşmasına değil, birey ve toplum ruh sağlığına zarar verirler. Çünkü insani değerleri zedeleyerek nefret ve düşmanlık üretir ve insana yabancılaşmaya neden olurlar.

ÖNCEKİ HABER

İstanbul Boğazı lodos nedeniyle gemi trafiğine kapatıldı

SONRAKİ HABER

Metal işçileri: İşçinin talebine kulak verin, taslağı yenileyin

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...