İdlib’de pazarlık marjı kalmadı, anlaşmazlık büyüyor
Soçi'de Putin ve Erdoğan görüşmesini Siyaset Bilimciler Sezin Öney, Aydın Sezer ve Gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk.

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA
Şerif KARATAŞ
İstanbul
Gözlerin çevrili olduğu ve sonuçları merakla beklenen Soçi görüşmesi heyet alınmadan Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasında yapıldı. Şimdiye kadar yapılan ikili görüşmeler sonrasında açıklama yapılırken, ilk kez görüşme sonrası açıklama yapılmaması beraberinde yeni tartışmaları ve iddiaları da gündemi getirdi. Bu görüşmeyi, Siyaset Bilimciler Sezin Öney, Aydın Sezer ve Gazeteci Musa Özuğurlu ile konuştuk. Üç görüş de Erdoğan’ın Suriye politikasını işaret ederek, İdlib’de pazarlık marjı kalmadığı ve anlaşmazlığın giderek büyüyeceği yönünde değerlendirmelerde bulundu.
SEZER: LİDERLERİN AÇIKLAMALARI DİPLOMATİK
Türkiye -Rusya ilişkilerini yakından takip eden Dış Politika Uzmanı Aydın Sezer, liderlerin açıklamalarının diplomatik olduğunu belirterek, “Zira 2021 yılı mart ayından bu yana, ikili ilişkilerde Ukrayna ve Kırım gölgesi var ve bu gelişme diğer tüm başlıkları zehirliyor. Görüşmede, Putin’in ağırlıklı olarak Ukrayna hassasiyeti üzerinde durduğunu ve Türkiye’ye, Ukrayna ile savunma sanayi iş birliği politikasını gözden geçirmesini telkin ettiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
İdlib’le ilgili olası senaryolar ve Türkiye’nin durumuna ilişkin de Sezer, “Bilindiği gibi, Türkiye 2017 sonbaharından beri İdlib’de barış gücü daha doğrusu ateşkesi gözlemekle ilgili bir misyonla bulunuyor. İran, Rusya hatta Esad’ın da bu konuda onayı vardı. Süreç içerisinde Türkiye teröristlerle ılımlı silahlı muhalifleri (ÖSO) birbirinden ayıramadığı gibi ÖSO’dan, Suriye Milli Ordusu adı altında yeni bir yapı oluşturdu. Türkiye sürekli olarak, Rusya tarafından teröristleri korumakla, himaye etmekle suçlandı. Sonuncusu 5 Mart 2020’de olmak üzere 5 ayrı mutabakat zaptı imzalandı. Putin ve Lavrov Türkiye’nin İdlib’deki yükümlülüklerini yerine getiremediğine vurgu yaparak, Türkiye’den açıkça sorumluluklarını yerini getirmesini talep ettiler. Sürecin uzaması üzerine, son iki aydır yoğun hava saldırılarıyla kendi işlerini kendileri halletme yoluna gittiler. Rusya ve Suriye’nin kısa vadeli hedefi ticari ve ekonomik açıdan çok önemli olan M4 yolunun Esad’ın kontrolüne girmesidir. Ben, Türkiye gerekli adımları atmadığı takdirde bu saldırıların devam edeceğini düşünüyorum. Zira, bu konuda artık bir pazarlık marjı kalmadı.”
Erdoğan’ın ABD ve Rusya arasında yürüttüğü dış politika siyasetinin Türkiye’ye yansımasına dair de Sezer, “Rusya da ABD de artık bu oyunun farkına vardılar. Her iki ülke de, seçimlerden önceki son 20 aylık süreçte, herhangi bir konuda Erdoğan’ı ikna etmek yerine sabırla beklemeyi tercih edecekler. Özellikle de Rusya, AKP sonrası Türkiye ile ilişkilerinin hangi düzlemde gelişeceğinden oldukça endişeli. Akkuyu projesi hukuka konu olduğunda ki, Meclisten geçen anlaşmanın dışında verilen tavizler söz konusu, bu çok milyar dolarlık projenin riske girebileceğini hesaplıyor.”
ÖZUĞURLU: ERDOĞAN İÇERİDE HİÇ BU KADAR ZAYIF OLMAMIŞTI
Suriye’yi yakından takip eden Gazeteci Musa Özuğurlu, ortak açıklamanın yapılmamasını “iki taraf arasında Suriye/İdlib konusunda ihtilaf” işareti olarak değerlendirdi. Özuğurlu’nun dikkat çektiği bir başka önemli başlık ise, Erdoğan’ın iç ve dış arenadaki durumu oldu: “Erdoğan içeride hiç bu kadar zayıf olmamıştı. Biden ile buluşma isteğinin geri çevrilmesi, Suriye’nin Ortadoğu/ Arap dünyasına dönüşü ile ilgili atılan adımların sıklaşması, Rusya’nın İdlib konusunda kendi takvimini çalıştırmaya devam ederek Türkiye’ye “acele et” mesajı vermesi, ABD’nin Suriye Kürtlerine yönelik “İş birliği devam edecek” mesajlarını CENTCOM komutanı vasıtası ile vermiş olması da içeride yaşanan zorlukların üzerine gelince Erdoğan için Putin ile buluşmak kaçınılmaz oldu.”
Musa Özuğurlu | Fotoğraf: MA
Özuğurlu, Suriye’de gelinen aşamanın savaşın sonuna gelindiği görüşünde olan Özuğurlu “Gelinen aşamada iki başlık var: Kürt meselesi ve İdlib. Kürt meselesi bir açıdan “uluslararası bir hal almış durumda” ve bu nedenle siyasi yönü öncelikli olan bir mesele. Ancak İdlib öyle değil. İdlib Suriye’nin tehdit olarak gördüğü, cihatçı terör yapılanmalarının ve yaklaşık 40-50 bin cihatçının bulunduğu bir merkez” ifadelerini kullandı. İktidarın Suriye politikasında Türkiye ve Rusya arasında dolaylı çatışmaların da devam ettiğini belirten Özuğurlu, “Ama ‘İdlib’de şu konuda anlaştık’ denildiğine göre iklim sert demektir. Erdoğan’ın içerideki durumu ve ABD gibi ülkeler ile yaşayacağı gelişmelerin seyri ve bu durumda Rusya- Suriye ikilisinin alacağı tavır da elbette İdlib ile ilgili müdahale senaryo ve zamanlamasında etkili olacak faktörlerdendir.”
Erdoğan’ın ABD ile Rusya arasındaki siyasetini teraziye benzeten Özuğurlu, “Terazinin iki kefesi gibi, biri inerken diğeri yükseliyor. İnen kefeye mesela ABD bir şey doldurunca denge durumu sağlanıyor. Bugünlerde Rusya kefesi daha dolu, ABD kefesi ise neredeyse boş” ifadelerini kullandı.
ÖNEY: İDLİB, TÜRKİYE İÇİN BÜYÜYEN BİR SORUN HALİNE GELİYOR
Sezin Öney | Fotoğraf: Kişisel arşiv
Siyaset Bilimci Sezin Öney, tarafların, görüşmenin “iyi geçtiği” yönünde açıklamalar yaptığını belirterek, “Eğer Türkiye veya Rusya, gerçekteki uygulamalarda çok ciddi politik değişikliğe gitmezlerse, hakikaten iyi giden görüşmelerden bahsedebilmemiz mümkün değil. İdlib ve Libya’da, Türkiye ve Rusya’nın durdukları taraflar taban tabana zıt. İdlib konusu da şu an ciddi bir zıtlaşma konusu. İdlib, sözde “Gerginliğin azaltılacağı bölge” olmasına rağmen, sahadaki duruma baktığımızda gerginliğin tırmandığı bölge. İdlib’de muhalif grupların yanı sıra başta Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) olmak üzere çok sayıda radikal İslamcı grup barınıyor. Kremlin’in Ankara’dan talebi, bu grupların bölgeden çıkarılması. Bu da aslında Ankara’nın şu aşamada istese de yapabileceği bir şey değil: Bu gruplar nereye tahliye edilecek, edilmek istemeyenler Türkiye’nin kendisi için de sorun yaratmayacak mı? Soçi öncesi Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un da İdlib konusunda; ‘Türkiye, İdlib’de normal muhalifleri terörist gruplardan ayıramadı’ demesi, bu çözülemeyen temel meseleye işaret ediyordu. Top, İdlib konusunda gene taca atılıyor; ama ister istemez giderek de büyüyen bir mesele haline geliyor. Ve İdlib, Türkiye için büyüyen bir sorun haline geliyor; Rusya için değil.”
Türkiye’nin ABD ve Rusya’dan alacağı olumsuz tepkilerin yansımasına dair de Sezin Öney şunları söyledi: “ABD’de Biden yönetimi, zaten daha önceki yönetimlerce kararı verilen Ortadoğu’dan çekilme hedefini gerçekleştiriyor. Şu aşamada Beyaz Saray’ın, Afganistan dışında Ankara ile fazla bir işi yok. Afganistan konusunda da, Ankara’nın Taliban’a istediğini yaptırma konusunda çok büyük başarı elde ettiği söylenemez. Bu açılardan, Biden yönetimi Türkiye’ye bu aşamada sırtını döndü ve öncelikler listesinde en dip noktaya attı denebilir. Bir Cumhuriyetçi olan, Türkiye’ye ABD Büyükelçisi Adayı Jeff Flake’in, onay için Senato temsilcilerinin karşına çıktığında, “Ankara’nın Rusya’dan yeni silah alımlarının, yaptırımları tetikleyeceğini” vurgulaması dikkat çekiciydi. Flakes, Senato tarafından Türkiye’nin insan hakları ve demokrasi sorunları konusunda da epey sıkıştırıldı. Dolayısıyla, ABD ile önümüzdeki dönem bir “bahar” yaşanması imkansız gözüküyor. Bu da, Ankara’nın Kremlin’e karşı Beyaz Saray ile iyi ilişkilerini oynamasını da imkansızlaştırıyor.
Evrensel'i Takip Et