01 Ekim 2021 07:37

Kamil Tekin Sürek yazdı | Murat Kuseyri için

İsveç’e gittiğimi duyan herkes Kuseyri’yi sordu. Kimi Ankara’da belediye işçileri arasında çalışmasından söz etti. Kimi PTT işçilerini örgütleme çalışmasından, kimi işkencelerdeki tavrından…

Murat Kuseyri | Fotoğraf: Hüseyin Öge

Paylaş

Kamil Tekin SÜREK

1995 sonbaharı idi. 10 Aralık İnsan Hakları Günü için İsveç’ ten bir davet almıştım. Türkiye’deki insan haklarının durumu ve insan hakları mücadelesi konusunda bir konuşma yapacaktım. Davet bir insan hakları kurumundan geliyordu ama bize ulaştıran Murat Kuseyri idi. Kuseyri’yi Stockholm’den Gerçek Dergisi’ne gönderdiği haberlerden, bir de abisinin 1970’de kaza kurşunu ile ölmesinden tanıyordum.

Uçağa bindim. Gittim. Havaalanında beni Kuseyri karşıladı. Görünce tanıdım.

Yemeğe gittik. Çiğ somon balığı yedim. Alışık olmasam da yerel yemekleri tatmayı severim.

Murat beni Taner Yılmaz’ın evine yerleştirdi. Kendi evinde rahat edemem diye. Taner, Elazığlı bir devrimci idi. İşkence görmüş, hapis yatmış ve İsveç’e gelmiş biri. Eşi ve küçük kızı ile güzel bir dairede yaşıyordu. Daha sonra İsveç’te yazın yüzerken boğularak öldüğünü duydum. Eşi ve kızı için çok üzüldüm.

Murat, Stockholm’u gezdirmeye çalıştı kaldığım süre zarfında. O aylarda, orada günde iki saat aydınlık oluyordu öğle saatlerinde. Sürekli karanlık ve soğuktu. O koşullarda ne kadar gezebilirsek gezdik. Murat hep Türkiye’den haber almaya çalışıyordu. Aklı Türkiye’de idi.

Beni Stockholm’deki bütün devrimcilerle tanıştırdı neredeyse. Faşizme karşı mücadele ediyoruz diye övdü. Mahcubiyetle hep birlikte, dünyanın her yerinde diye gevelemeye çalıştım. Türkiyeli devrimcilere çok saygı duyuyordu. Her şeyi ile onların yanında gibi hissettiriyordu.

Etkinlikte konuştum. Türkiye’deki insan hakları ihlalleri ve mücadeleyi anlattım İsveçlilere. Mihri Belli de orada yaşıyordu. O da konuştu.  Birkaç da İsveçli de konuştu. Ünlü bir İsveçli tiyatro sanatçısı Nazım’ın şiirlerini okudu İsveççe. Tek kelime İsveççe bilmediğim halde bütün şiirleri tanıdım. Daha sonra herkese anlattım. Hâlâ şaşarım.

Murat sabah erken saatlerde bir metro istasyonunun temizliğini yapıyordu. Elektrikli golf arabasına benzeyen bir temizleme aleti ile. Sabah işine gidiyor, sonra beni gezdiriyordu. Tuncel Kurtiz’in sürgün yıllarında bir metro istasyonunda çalıştırdığı büfeyi, Zülfü Livaneli’nin Stockholm’de yaşadıklarını ve yaptıklarını yerlerini göstererek anlattı.

Evine de gittik. Küçücük bir ev. Tertemiz. Küçük de bir kuşu var. Kafamdan hiç inmedi.

Murat’ın evi de kendi de sade, ak pak, mütevazi ama inançlı ve kararlı idi. Bunu hissediyordunuz.

Kişisel bir şey sormadık birbirimize. O yıllar devrimciler birbiri hakkında ne kadar az şey bilsek iyidir diye düşünürdü işkencecilere karşı.

Mihri-Sevim Belli’nin evine gittik birlikte. O sıralar Evrensel gazetesini çıkarma hazırlıkları, Emek Partisinin kuruluş çalışmaları sürüyordu.

Mihri ve Sevim Belli’ye devrimci işçi partisine katılma çağrısı yaptık. Mihri Belli bu çağrıyı daha sıcak karşıladı. Oturduğumuz odanın duvarında Deniz Gezmiş’in bir fotoğrafı vardı. Bir ranza üzerinde Türk Solu Dergisi’ni okuyordu. “Biliyor musunuz Deniz burada ne okuyor?​” dedi Mihri Abi. Cevabımızı beklemeden “Benim yazımı okuyor” dedi. Oradan bizle bir yakınlık kurmaya çalışıyordu. Biz partinin çalışmalarını anlattık. Partinin kuruluşunda yer alan işçi önderlerinden, sendikacılardan söz ettik. Mihri Abi “Aman sen de, bir Sabri Topçu’nuz var” dedi. Parti kuruluşunu takip ediyor, kimler var kimler yok biliyordu aslında. Olmadı. Partiye katılmadılar.

Yurda döndüm. İsveç’e gittiğimi duyan herkes Kuseyri’yi sordu. Kimi Ankara’da belediye işçileri arasında çalışmasından söz etti. Kimi DİSK’e bağlı Yeni Haber İş’de PTT işçilerini örgütleme çalışmasından söz etti, kimi 12 Eylül döneminde TDKP İstanbul İl Örgütü üyeliğini anlattı, kimi işkencelerdeki tavrını, kimi Sultanahmet ve Çanakkale Hapishanelerindeki anılarını, kimi sigara tiryakiliğini (İsveç’te sigara içmiyordu). Ama herkes ne kadar duyarlı, ne kadar sevecen, ne kadar saygılı olduğundan söz etti.

Sonraları hep maille haberleştik. İsveç’ten gönderdiği yazıları okuduk.

Kanserle, kendine yakıştığı gibi, gürültü yapmadan sessizce verdiği mücadeleyi duyduk ve vasiyeti hepimizi çok etkiledi. İşte biz de böyle yapmalıyız dedik. Tören falan istemez, çelenk yok. İşe yarayan her organım ihtiyacı olan birine verilsin…

Seni unutmayacağız Murat. Seni unutmamanın en güzel yolu mücadeleni sürdürmeye çalışmak olacak.

ÖNCEKİ HABER

TZOB, eylül ayı üretici-market fiyatlarını açıkladı: Aradaki fark 3 buçuk kata ulaştı

SONRAKİ HABER

Paris İklim Anlaşması Meclis Başkanlığı'na sunuldu

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...