29 Eylül 2021 14:51

Putin-Erdoğan görüşmesi | Sonuçlarını sahada göreceğiz!

Yusuf Karataş, Rusya Devlet Başkanı Putin ve Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında Soçi'de gerçekleşen görüşmeyi değerlendirdi.

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA

Paylaş

Yusuf KARATAŞ

Erdoğan ve Putin geçen yılın mart ayında oldukça gerilimli bir havada Moskova’da gerçekleşen görüşmeden sonra ilk kez yan yana geldi.

Hatırlanırsa İdlib’de Suriye ve Türk ordusu arasında yaşanan çatışmalardan sonra 5 Mart 2020’de Moskova’da yapılan görüşme öncesinde Erdoğan, yeni bir anlaşma için Suriye ordusunun 17 Eylül 2018 tarihli Soçi mutabakatında belirlenen sınırlara dönmesi, yani İdlib’de ele geçirdiği bölgelerden çekilmesi şartını öne sürüyordu. Oysa Erdoğan ve beraberindeki heyetin kapıda bekletildiği bu görüşmenin ardından yapılan anlaşmada Erdoğan, Türkiye ve desteklediği grupların M4 otoyolunun kuzeyine çekilmesini kabul etmek zorunda kalmıştı.

Soçi’de Erdoğan ve Putin arasında 2 saat 45 dakika süren baş başa görüşmenin ardından bir açıklama yapılmadı. Ancak görüşmenin basına açık kısmında yapılan açıklamalara bakarak bu görüşmenin sonuçlarını sahada görebileceğimizi şimdiden söyleyebiliriz.

BM Genel Kurulu’na katılmak için gittiği New York’ta ABD Başkanı Biden ile görüşme talebinin yanıtsız bırakılmasının hayal kırıklığını yaşayan Erdoğan’ın, Putin ile görüşmesi öncesinde basına yaptığı açıklamada “Rusya’ya/Putin’e minnet ve her alanda iş birliğini geliştirme” mesajı öne çıktı. Ancak Putin’in “Erdoğan ile görüşmelerimiz her zaman sorunsuz geçmiyor. Ancak ilgili kurum ve kuruluşlarımız uzlaşı bulabiliyor” açıklaması, iki ülke yönetimleri arasında bekleyen sorunları işaret etmekle kalmıyor, Rusya’nın bu sorunların çözümü için masaya yeni taleplerle geleceğini haber veriyordu.

Görüşme öncesinde gerek Erdoğan ve gerekse Putin tarafından basına yapılan açıklamalar, bu görüşmenin öncelikli gündem maddesinin İdlib ve Suriye olacağına işaret ediyordu.

Erdoğan her ne kadar “Suriye’de barış Türkiye ve Rusya ilişkilerine bağlı” dese de İdlib ve Erdoğan iktidarının cihatçı gruplarla iş birliği yaptığı diğer bölgelerde bir süreden beri bir gerilim yaşanıyordu.

Sahadaki Rus yetkililer İdlib’de Türkiye’nin sorumluluk bölgelerindeki cihatçı militanların Suriye ordusuna saldırılar gerçekleştirdiğini söylerken Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov da Türkiye’nin İdlib’de taahhüt ettiği adımları atmakta yavaş davrandığı uyarısını yapmıştı.

Putin de Moskova’da Esad’la yaptığı görüşmede “Suriye'de barış ve istikrarın önündeki engelin ülke topraklarında gayrimeşru olarak bulunan yabancı ülke güçler” olduğunu söylemişti-ki Rusya ve İran güçleri Suriye yönetiminin çağrısıyla Suriye’de bulunduğu için Putin açıklamasında isim vermeden ABD ve Türkiye’yi kast ediyordu. Dolayısıyla bu açıklama Soçi görüşmesi öncesinde Erdoğan iktidarına verilmiş bir mesaj olarak anlam kazanıyordu.

Milli Savunma Bakanı Akar ise, bu açıklamalara cevaben Türkiye’nin İdlib’deki sorumluluğunu yerine getirdiği ve asıl sorunun Rusya’nın hava operasyonlarından kaynaklandığını söylemişti.

İdlib sorununun Suriye’de ABD, NATO ve AB’nin de Erdoğan iktidarının arkasında durduğu bir konu olduğunu da hatırlatmak gerekiyor. Çünkü Erdoğan iktidarı ve desteklediği cihatçı grupların İdlib’deki varlığı hem Suriye’de Rusya’nın elini güçlendirecek bir çözümü geciktirmek ve hem de olası operasyonun tetikleyeceği yeni bir mülteci dalgasının önüne geçmek bakımından bu güçler tarafından destekleniyor.

Ancak Rusya’nın sadece İdlib’e değil, Afrin başta olmak üzere Erdoğan iktidarının desteklediği ÖSO’nun da elindeki bölgelere yönelik hava operasyonları, Rusya’nın artık mevcut pozisyona razı olmayacağını gösteriyor.

PUTİN'İN NE KADAR TAVİZ KOPARDIĞINI GÖRMEK İÇİN SAHAYI İZLEMEK GEREK

Erdoğan görüşme öncesindeki açıklamasında savunma sanayinde iki ülke arasında atılan adımları devam ettireceklerini söyledi. Bu açıklama, Erdoğan’ın New York’ta CBS News televizyonuna verdiği röportajda Rusya’dan S-400’lerin ikinci partisinin alınacağı açıklamasının devamı olarak okunabilir. Ancak S-400’lerin Temmuz 2019’da alınan ilk partisi hâlâ aktive edilememişken ve üstelik ABD’nin yaptırım tehdidi söz konusuyken bu konuda atılacak yeni bir adımın Erdoğan’ın elini güçlendirmek bir tarafa işini daha da zorlaştıracağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok.

Bu görüşmede Putin’in Erdoğan iktidarının tutumundan rahatsızlık duyduğu Kırım ve Montrö Anlaşması’nın Kanal İstanbul üzerinden revize edilmesi konularında Rusya’nın tutumunu net biçimde ortaya koyması bekleniyor. Ayrıca artık Rusya’nın da önemli aktörlerinden biri haline geldiği Libya ve Doğu Akdeniz’in yanı sıra Türkiye’nin müdahalesinin Rusya’nın pozisyonunu güçlendirdiği Azerbaycan-Ermenistan sorunu, Türkiye ve Rusya arasında yeni bir doğal gaz anlaşması gibi konular da bu görüşmenin gündem maddeleri arasındaydı.

Toparlamak gerekirse, bu görüşme öncesinde Putin’in Erdoğan’ın sıkışmışlığını yeni tavizler koparmak ve dahası Türkiye’yi bölgede ABD ve NATO ile daha fazla karşı karşıya getirmek için kullanması bekleniyordu. Görüşmenin hemen öncesinde yapılan açıklamalar da bu beklentiyi destekler biçimdeydi. Şimdi Putin’in hangi konularda ne kadar taviz kopardığını görmek için sahadaki gelişmeleri izlemek gerekiyor.

Ancak şunu da belirtmeden bitirmemek gerekiyor. Erdoğan iktidarı, ABD ve Rusya arasında nereye dönerse yeni tavizler verdiği ve ülkeyi yeni tehditlerle yüz yüze bıraktığı bir noktada duruyor. Bu sıkışmışlıktan kurtulmanın yolu, emperyalist müdahaleye karşı çıkmaktan ve komşularla barışçıl politikalardan geçtiğine göre, Erdoğan ve ortağı Bahçeli’nin o çok sevdikleri ifade ile söylersek, bu iktidar artık bu ülke için bir "milli güvenlik" sorunu haline gelmiş bulunuyor.

ÖNCEKİ HABER

CHP’den Şenyaşar ailesine ziyaret: Dosyanın üzerinde siyasi bir el var

SONRAKİ HABER

Mağaza Market-Sen, zincir market işçileriyle yaptığı toplantının sonuçlarını açıkladı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...