13 Eylül 2021 23:43

Yazar Ozan Ertürk: İnsanın evren ile ilişkisini sorguluyoruz

Yazar Ozan Ertürk'le "Ruhban" isimli son kitabı üzerine konuştuk: Aslında bir mitoloji yaratmaktan ziyade, mitolojinin tekrar eden mekanizmalarını bilimsel bir dille anlattım…

Fotoğraf Ozan Ertürk'ün kişisel arşivinden alınmıştır

Paylaş

Özlem ERTAN

Ozan Ertürk’ün yazdığı "Ruhban", kurgusu ve konusuyla ilginç bir roman. Alt başlık olarak belirlenen “Yeni Çağ Mitolojisi” tanımına uygun bir eser olduğunu da rahatlıkla söyleyebilirim. Metafiziksel ve efsanevi bir tarafı da bulunan "Ruhban"ın temelinde evren ve iki gezegen var. Bunlardan biri insan neslinin ortaya çıkıp geliştiği Gaia yani dünya, diğeri ise evrenin farklı bir noktasındaki Büyük Gezegen. Dünyanın işleyişi bildiğimiz gibi, uzak gelecekte Güneş’ten kopup uzaklaşmış ve kendi ekseninde dönerken soğuyup yüzeyi yaşamın ortaya çıkışına uygun hale gelmiş. Bitkiler, hayvanlar, insanlar doldurmuş Gaia’nın dağlarını, ovalarını.

Büyük Gezegen’in durumu ise biraz farklı: Oradaki canlı formu birleşip tek bir varlık oluşturmuş. Daha açık bir ifadeyle oradaki canlıların hepsi tek bir varlık, tek bir bilinç ve adı da Ruhban. Zamanın bir noktasında ilginç bir şey meydana geliyor: Ruhban, dünyada yaşayan bazı insanların kimyasal tepkimeler sonucunda bilinçsizce yaptıkları çağrıları alıp yeryüzüne geliyor ve ona seslenen insanların bedenine giriyor. Ruhban insan yaşamını ve duygularını tecrübe ederken, dünyada bazı şeylerin değişmesine de sebebiyet veriyor. İstemsizce Ruhban’ı çağıranlar arasında “cadı”lık suçlamasıyla yakılmaya götürülen albino bir kız, hapiste kendisine saldıranlara direnen bir adam ve akıl hastanesinde çoklu kişilik bozukluğu tedavisi gören Girard adındaki balıkçı da var. Peki, Ruhban tüm bu insanların bedeninde hangi tecrübeleri edinecek ve neleri değiştirecek? Ruhban, Gaia’nın yani dünyanın ilgisini çekecek mi?

İşte Eksik Parça Yayınları’ndan çıkan ‘Ruhban’ romanının yarattığı evrende tüm bu sorularla ve onlara verilen cevaplarla karşılaşıyorsunuz. Romanın Yazarı Ozan Ertürk’ün tıp, kimya, biyoloji gibi farklı bilim dallarındaki birikimi de akıcı bir dille kaleme aldığı romanında dikkat çekiyor.

Ruhban romanınızın alt başlığı olan Yeni Çağ Mitolojisi’ni biraz açar mısınız? Büyük Gezegen’de tek bir bilinç olarak yaşayan Ruhban’ın dünyayla ve insanlarla ilişkisinden nasıl bir mitoloji yarattınız? 

Mitoloji insanın doğa ile olan ilişkisi üzerine kurulu. Ancak bence bu çağ geride kaldı. Bilgisi eskidi. Algımız değişti, insan değişti. Artık bir sonraki çağın içinde olduğumuzu biliyoruz. İnsanın evren ile ilişkisini sorguluyoruz. Artık çok acayip şeylerin olduğunu fark ettik ve çok acayip şeyler keşfettik. Bilgi orada duruyor ve ona erişip bir parçası olmamız harika olacak. Dünyaya bu şekilde bakmak da konuyu ister istemez mitolojik bir hale getirdi. Aslında bir mitoloji yaratmaktan ziyade, mitolojinin tekrar eden mekanizmalarını bilimsel bir dille anlattım.

Büyük Gezegen’deki tek bilince Ruhban adını vermenizin nedenleri neydi?

Şimdi söyleyeceğimi ben bilmezken bana söyleseler saçma derdim ama, adını ben vermedim. Tunceli’de, askerde, gecenin dördünde, nöbette romanın adı ve bütün konusu bir anda aklımdaydı. Yazıp bir kenara koymuştum. Galiba macerasının 2021 yılında ortaya çıkması gerekiyormuş.

Romanınız gerek kurgusu gerekse kuruluşuyla kendine özgü bir yapıya sahip. Siz yazarı olarak ‘Ruhban’ı hangi kategoriye sokar ve nasıl tanımlarsınız?

Eğer tamamen kendi çıkarlarım için tür uyduracak olsam, bilimi kurgu yapmak için kullanan bir tür bilim kurgu felsefesi kitabı derdim. Dediğim gibi konunun tinsel ya da mitolojik bir kimliğe bürünmesi tamamen organik.

‘Ruhban’ tıp, biyoloji, fizik, astronomi gibi farklı dallarda içerdiği bilimsel bilgilerle de dikkat çekiyor. Bilimle nasıl bir ilişkiniz var?

Bilimle hepimizin olması gerektiğini düşündüğüm gibi bir ilişkim var. Tamamen kültürel. Sevdiğim felsefeci yakın bir arkadaşım felsefe yapmak için fizik öğrenin deyip dururdu. Doğru söylediğini düşünüyorum.

Kimdir Ozan Ertürk? Kitap yazmak dışında neler yapar?

Ozan Ertürk, Eskişehirli. 20 Ocak 1985 yılında, 15.40’ta Ankara’da doğdu. Erken yaşta bilim, rap müzik, internet ve sanatla tanıştı. İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesinden mezun oldu. Açık Radyo’da iki yıl boyunca haftada beş gün caz tarihi programı hazırlayıp sundu. 13 yıl reklamcılık yaptıktan sonra istifa edip haftada beş gün İstanbul semt pazarlarında havlu satmaya başladı. Esnaf oldu. Askerliğini Tunceli’de yaptı. 15 senedir yazarlık yapıyor. Bey Karaköy isimli bir erkek giyim markasının kurucu ortağı.

ÖNCEKİ HABER

İskoçya, , 2023 sonunda bağımsızlık referandumuna gitmeyi planlıyor

SONRAKİ HABER

DEVA Partili Mustafa Yeneroğlu, metrobüsten atılan mültecilerin görüntüsünü paylaştı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa