11 Ağustos 2021 00:59

Kadın işsizliği artıyor, eşitsizlik derinleşiyor: Topyekün mücadele ile değişir

Doç. Dr. Emel Memiş, artan hak kayıpları ve işsizlik karşısında işçi ve işsizlerin topyekün ortak talepler etrafında bir mücadele yürütmesinin çare olduğuna işaret etti.

Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

Hilal TOK
İstanbul

Kovid-19 salgınıyla beraber kadın ve erkekler arasındaki eşitsizlik de derinleşti. Bir taraftan kadınların ev içi yükü pandemi sürecinde daha da artarken, öte yandan artan kadın işsizliği de cinsiyetler arası eşitsizlik uçurumunu daha da artırıyor. TÜİK’in verilerine göre dahi kadınların yalnızca yüzde 29.4’ü işgücüne katılabilirken, kadın işsizlik oranı yüzde 27.7’ye çıktı. Erkeklerin istihdama katılma oranı ise yüzde 54.6 ile kadınların neredeyse iki katı.

ILO da 2021 yılının ikinci çeyreğinde kadın istihdamının daha da azalacağını öngörüyor. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Emel Memiş, artan kadın işsizliğini değerlendirirken, sonuçlarına dair de bu tablonun kadınları kamusal ve politik alandan daha da uzaklaştıracağı riskini de artıracağını belirtiyor. Aynı zamanda artan hak kayıpları ve işsizlik karşısında işçi ve işsizlerin topyekün ortak talepler etrafında bir mücadele yürütmesinin çare olduğuna işaret eden Memiş, sendikaların da hem işsizlik karşısında hem de artan mesai karşısında mücadelesinin önemini hatırlatıyor…

EN TEMEL İŞLERDE KADINLAR ÇALIŞIRKEN, KADIN İŞSİZLİĞİ ARTIYOR ÇÜNKÜ…

ILO’ya göre 2021’de 2019’a göre 13 milyon daha az kadın istihdam edilecek. 2019-2020 döneminde kadınların istihdam oranı yüzde 4.2’den fazla düştü. Zaten pandemi başlarında da öngörüler bu yöndeydi, şimdi de yansımalarını görüyoruz. Bu düşüşün sebebi nedir?

Sözünü ettiğiniz istatistikler, Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından 19 Temmuz tarihinde yayınladığı daha eşit ve adaletli bir geleceğin inşası başlıklı politika notunda sunulmuştu. Küresel düzeyde pandeminin olumsuz ekonomik etkilerini yaşadığımız 2019-2020 arasındaki bir yıllık süreçte kadın istihdamında 54 milyon kayıp gerçekleştiği belirtiliyordu raporda. Bu kayıplar erkek istihdamında 60 milyon düzeyinde ancak aynı dönemde kayıplar telafi olup erkek istihdamı toparlanırken kadın istihdamındaki düşüşün sadece kısmen telafi edildiği gözleniyor. Bunun sebepleri olarak da kadın istihdamının pandemi sürecinden daha olumsuz etkilenen sektörlerde kadın emeğinin yoğun olduğu, konaklama, gıda hizmet sektörleri, imalat sektörü gibi alanlarda daha olumsuz etkiler yaşandığı belirtiliyor. Fakat bunların sebep yerine durumun tespiti olduğunu belirtmek lazım. Oysa kadınlar pek çok ülkede, Türkiye’de de olduğu gibi, pandemi sürecinde istihdam kayıplarının çok daha az gözlenen sağlık ve eğitim hizmetleri gibi temel işlerde de yoğun olarak yer alıyorlardı. Peki nasıl oluyor da temel işlerde çalıştıkları halde yine erkeklere kıyasla daha fazla iş kayıplarıyla karşı karşıya kalıyorlar?  Esasen tabii meselenin temel sebebinin çalışma yaşamının, tıpkı yaşamın bütünü gibi cinsiyetlendirilmiş olmasından kaynaklandığını unutmamalı. Peki bu kavram neyi ifade ediyor? İşgücü piyasası cinsiyetçi bir kurumsal yapıya, kimlerin hangi işlerde, hangi koşullarda, ne kadar süre çalışacağını, kimlerin işsiz kalacağı veya uzun süreler iş arayıp bulamamaktan eve çekileceğini belirleyen cinsiyetçi bir yapıya sahip. Temel sebep toplumun biçtiği rollerle belirlenen sınırları çizilen cinsiyetlerimiz. Çalışma deneyimlerimiz gibi işsizlik deneyimlerimiz de birbirimizden bu nedenle farklı ve eşitsiz koşullar içeriyor.  Kadınların çalıştıkları zaman işleri, işlerini kaybettiğinde de genellikle işsizlikleri çok önemli değildir. Çünkü zaten toplumun öncelikli beklentisi kadınların hanenin ve hanehalkının bakımını üstlenmeleridir. Nitekim pandemi sürecinde de artan bakım yükü orantısız biçimde kadınları olumsuz biçimde etkiledi. Kısacası pandemi öncesinde de kadınların daha yoğun oranda sağlık, eğitim, konaklama gibi sektörlerde iş olanaklarına erişimi ve erkeklere kıyasla daha yüksek oranda kayıt dışı, geçici, yarı zamanlı veya düzenli olmayan işyerlerinde çalışıyor olmalarının ardındaki sebepler de aynı, telafi edilmeyen düşüşün ardındaki sebeplerin de kaynağı bu yapı.  

İSTİHDAMDAKİ DÜŞÜŞ KADINLARIN KAMUSAL ALANA KATILIMINI DA OLUMSUZ ETKİLER

Peki bu düşüşün orta ve uzun vadede kadınların hakları bakımından, sosyal hayatları bakımından nasıl sonuçları olacak, bu düşüş nasıl bir gerilemeye işaret edecek?

İstihdam kayıplarının öncelikli sonucu telafi edilmeyen gelir kayıpları aslında. Gelir kaybının uzun vadede kadınlar üzerindeki doğrudan etkilerinden biri elbette kendi kazancıyla emekli olma hakkından mahrum olmaları. Çalışma hakkının önemli bir parçası da çalışamama durumunda sosyal koruma hakkı yani yoksulluktan korunma hakkı. Dolayısıyla yaşamlarının başından sonuna ekonomik olarak hanedeki diğer bireylere bağımlı yaşamak durumunda kalmaları en önemli meselelerden biri. Ayrıca kamusal hizmetlere eşit erişim bakımından, politik yaşama eşit katılım ve eşit eğitim hakkında yararlanma konusunda da olumsuz sonuçları var kadınlar için istihdam kayıplarının. Yine orta vadede düşünürsek, istihdamdan geçici süre de olsa uzak kalmaları, geriye dönmelerini zorlaştırıyor ve bu türden kesintiler çoğu zaman yükselme, ücret artışlarına da engel teşkil ediyor. Maddi gelir kaybı yanı sıra, eve çekilme, hane içindeki güç ilişkilerine bağlı olarak psikolojik, fiziksel ve diğer şiddet türlerine maruz kalma olasılığını da etkiliyor kadınların ve bazen şiddete rağmen kendine yeterli yaşam standartlarında koşullar yaratamadıkları için bu kısır döngü çözülmüyor. 

- Özellikle yükseköğrenim mezunu genç kadın işsizliğinde artış gözlemleniyor, bununla beraber kayıt dışı işsizlikte de yükseliş var. Kadın emeğinin daha çok kayıt dışı sektörlerde yoğunlaşması da salgın sürecinde kadınların gelir ve sosyal güvenceden yoksun kalmasına neden oldu. Esnek çalışma, çalışma sürelerinin artması, ücretsiz izin dayatmalarının arttığı bir süreç de cabası. Yeni bir göç dalgası da var bununla beraber… Siz nasıl yorumluyorsunuz bu tabloyu, sizin gözlemleriniz neler?

Esnek çalışma ve ücretsiz izin uygulamalarının daha çok kadın çalışanları ve beyaz yakalı çalışan kadınları etkilediği gözlemler arasında. Mavi yakalı çalışanlar için pandemi sürecinde işyeri karantinaları gibi daha farklı uygulamalara gidiliyordu.  Kayıtlı çalışanlar için işten çıkarma yasağının etkisiyle de önemli ölçüde kayıplar engellenirken kayıt dışı istihdamda, kayıtlı çalışanlara kıyasla, pandeminin ilk gözlendiği aylarda yüzde 20 gibi daha yüksek düzeylerle kayıplar yaşandı.  Kayıt dışı çalışma, genellikle gelişmiş ülkelerdeki mevcut işgücü piyasası ilişkilerinin dışına çıkan, atipik, sosyal güvenceden yoksun olma ile tanımlanır. Yani bir anomali gibi ele alınır. Oysa gelişmekte olan ülkelerde pandemi öncesi dönemde de çalışma biçimlerinin önemli bir kısmını, belirsiz mesai ve iş tanımları, belirsiz işyeri, uzun çalışma saatleri gibi kayıt dışı çalışma özelliklerini taşıyan işlerin oluşturduğunu, enformalleşme eğiliminin halihazırda çok yüksek düzeyde olduğunu biliyoruz. Pandemi sürecinde ise kayıtlı tanımlanan pek çok iş de aslında bu dönemde kayıt dışılaşmış oldu. Elbette, göçler de patriyarkal kapitalist sistemde oluşan boşlukları dolduracak kitleleri oluşturur yine pandemi sürecine rağmen göçmen emeğinin tüm dünyada olumsuz koşullara rağmen kayıt dışı işlerde yoğunlaştığı, göçmen çocukların, gençlerin ve kadınların yer aldığını gözlemliyoruz. Topyekün bir mücadele dışında bu tablonun değişmesi zor görünüyor, mevcut sistemin sürekli ürettiği bir tablo bu.   

ORTAK TALEPLERLER ETRAFINDA ÇALIŞANLAR VE İŞSİZLER BİRLEŞMELİ

-Hangi politikalarla bu tablo tersine dönebilir, dönebilmesi mümkün mü, işsizler ordusu bu kadar büyürken, işçi, işsiz, emekçilerin payına nasıl bir mücadele düşüyor, ne yapmalılar, nasıl yol almalılar? Bu tabloda kadın emeği açısından, kadınların ve tüm toplumun hayatını etkileyen sosyal politikalar açısından ne olacağını belirleyecek olan asıl şey ne?

Biraz önce de bahsettiğim gibi bu tablo değişir belki dönüşür fakat dayanışma içinde ve birlikte güçlü bir mücadeleyle. İşçi, işsiz, çalışan beyaz yakalı, mavi yakalı, tüm çalışanlarda, özellikle de pandemi sürecinde işlerini kaybetmeyen uzaktan çalışmaya devam edenlerde kayıt dışılaşma eğilimlerini kabullenme, normalleştirme eğilimleri gözleniyor. Bu sürecin çalışma deneyimlerimizi nasıl etkilediği nasıl bir dönüşüm yaşandığının farkında olmak ve ortak talepler geliştirmek çok önemli.

Pandemi sürecinde dahi olsa bazı ülkelerde toplumsal cinsiyet eşitliğini geliştirecek yönde yasal değişiklikler yapıldı, yaşamın kesintisiz biçimde yeniden üretimi için gerekli eğitim, sağlık ve bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması için yatırımlar ve planlar hazırlandı. Sosyal politika da tabii ki yaşam seyri boyunca ortaya çıkan farklı ihtiyaçlara cevap verecek çeşitliliğe ve niceliğe sahip olmalı. Pandemi süreci öncesinde bu alanlara ayrılan kısıtlı fonların ve kamu kaynaklarının gözden geçirilmesi önemli ve ilk adımlar arasında sayılabilir. 

İŞSİZLİK KARŞISINDA SENDİKALARIN ROLÜ ÖNEMLİ

Sendikaların bu tablo karşısındaki duruşunu nasıl yorumlarsınız, bu süreçte ne yapmalılar, sendikalara düşen görevler neler?

Bu tablo karşısında sendikalara büyük görev düşüyor diyebilirim. Pandemi sürecinde diğer ülkelerde gözlemlediğimiz örneğin eşit değerde işe eşit ücret uygulamalarının yasallaşması süreçlerinde sendikalar çok önemli roller üstlendiler. Yine uluslararası örnekler çok umut verici örnekler sunuyor kayıt dışılaşmaya karşı, kayıt dışı istihdam edilen emekçilerin örgütlenme deneyimleri mevcut. Bizde de benzer biçimde ev eksenli çalışanların mücadelesinde örgütlenmenin gücünü görüyoruz. Sendikaların bu konuda alternatif çözümler üretmesi önemli, hem üye oranlarının yükseltilmesi bakımından önemli bir mesele bu, hem de sosyal izolasyon gerektiren pandemi sürecinin olumsuz etkilerine karşı sendikalar birlikte dayanışmayla hareket edebilirler. Ortak talepler ve görüşler geliştirilmesi noktasında uluslararası ülke örnekleri takip edilebilir sanıyorum. Sendikalar uzun çalışma saatlerinin azaltılması yönünde de mücadele etmeli. Bu mücadele işsizliğin azaltılmasında da önemli bir rol oynayabilir. Örneğin pandemi döneminde çalışma saatlerini düşüren İspanya Ocak 2021’de yeni bir yasal değişikliği yürürlüğe soktu. Çalışma saatlerinin düşürülmesi hane içinde kadın erkek arasındaki eşitsiz iş yükünü de dönüştürme potansiyeline sahip. Aynı zamanda kamu yatırımlarının dönüştürücü sonuçlar yaratan bakım hizmetlerine yönlendirilmesiyle desteklenebilir de çalışma sürelerinin kısaltılması ki burada sendikaların mücadele rolünü yerine getirmesi önkoşul.

ÖNCEKİ HABER

Erdemir'de bir işçi kömür kırma makinesine düşerek yaşamını yitirdi

SONRAKİ HABER

Pakdemirli: Bodrum'daki yangın kontrol altına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa