16 Haziran 2021 23:32

Genç Müzisyen Özgül Bulut: İnandığım şeyi arıyorum, pes etmek yok

Özgül Bulut, üniversiteden yeni mezun bir müzisyen... Birçok işte çalışan Bulut, yaşadığı sorunları müziğin diliyle anlatıyor, “İnandığım şeyi arıyorum.” diyor.

Fotoğraf: Kişisel arşiv

Paylaş

Merve KARATAŞ
Furkan DOĞAN

Mersin

Müzisyen Özgül Bulut, henüz genç bir üniversite mezunu. Binlerce üniversite mezunu işsiz gibi kimi zaman “İş beğenmiyorsun”larla karşılaşmış kimi zaman okuduğu bölüm ve ilgili olduğu alandan çok daha farklı işlerde çalışmış. Hayatta karşılaştığı sorunları müziğiyle birleştirmiş ve buradan sesini duyurmayı çare bulmuş. Bu birleşimin ürünlerinden biri de “Anne Haysiyetim Nerede” şarkısı… “Hissettiklerim anlattıklarımdan fazla / Yaşadığın düzen gördüğünden başka” sözlerinin yer aldığı şarkısı üniversite mezunu gençlerin işsizlik ve onun beraberinde getirdiği sorun ve kaygıların bir yansıması gibi.

Yıllar önce bir müzisyenle yaptığı röportaj sonrası (Lisede gazetecilik okumuş) o müzisyenin Türkiye çapında ünlendiğini, gülümseyerek belki bu röportajın da kendisine şans getireceğini söylüyor ve sohbetimize başlıyoruz. Lisede gazetecilik okuduktan sonra üniversiteye direkt geçiş yaparak radyo televizyon sinema eğitimi alan Özgül, yeniden sınava girerek müzik öğretmenliği okumak istemiş. Müzik öğretmenliğini kazanamadığı için farklı bir bölüm yazarak İzmir’e yerleşmiş ve orada yaşadığı 2.5 sene boyunca müziğini sokakta icra etmiş. Bunun yanı sıra ek olarak kitap, plak hatta nar suyu satarak geçimini sağlamaya çalışan Özgül, pandemiden önce Mersin’e gelerek bestelerini hazırlamaya başlamış.

"BİRKAÇ İŞTE ÇALIŞARAK HAYATIMI SÜRDÜRÜYORUM"

Pandemiyle birlikte hayatının nasıl değiştiğini sorduğumuzda salgının, bu zorlukların sadece tuzu biberi olduğunu çünkü müzisyenlerin mesleğini icra ettikleri her zamanın zor olduğunu söyleyerek şunları dile getiriyor: “Salgından önceki zamanlarda da müzisyenler birçok sebepten kaynaklı intihar ediyor ya da öldürülüyordu. Kayıt dışı oldukları için çalıştığı işyerinde parasını alamayan, apar topar kovulan, enstrümanını satıp başka bir işe yönelen ya da benim gibi birkaç işte çalışarak hayatını sürdürmeye çalışan birçok insan vardı. Sanat öyle bir şey ki üzerine kafa yorman gerekiyor ve aynı zamanda kafanın bir noktada temel ihtiyaçlarla dolu olmaması gerekiyor. O temel ihtiyaçlarını karşılayabilmelisin ki bir şey üretmek ve farklı şeyler düşünebilmek için zamana ihtiyacın olsun ama biz bunu yapamıyoruz. Bir günün 8 saatini uyuyarak geçirdiğimizi düşünürsek geriye kalan 16 saatin 10 saatinde işte çalışıyorsak elimizde kalan kısacık zamanı dinlenmek için mi, bir şeyler üretmek için mi harcayalım? Zaten sanatçı eleştiren bir bireydir. Eleştiren bireyler olmak için de önce kendini dışarıdan görebilmelisiniz, kendini dışarıdan göremezsen hiçbir şey üretemezsin.’’

KIŞIN KURYELİK YAPARAK GEÇİNMEYİ DÜŞÜNÜYOR

Şu an geçimini insanların evlilik teklifi, doğum günü gibi özel günlerinde şarkı söyleyerek sağlayan Özgül, kışın ise kuryelik yaparak geçinmeyi düşünüyor. Belediyenin müzisyenlere verdiği destekle ileriki bir tarihte kendisinin de konser vereceğini fakat yapılan bu ufak desteklerin yeterli olmadığını söyleyen Özgül, sanatçıların pandemi döneminde daha da göz ardı edildiğini, bırakın bir şeyler üretmeyi geçinebilmek konusunda bile gerçek bir destek göremediklerini dile getiriyor. Her yer açıkken konserlerin yapılmamasının asıl sebebinin halkı sanattan uzaklaştırmak olduğunu düşünüyor. Buna karşılık sanatçıların yer yer sesini duyurdukları üzerine konuştuğumuzda ise sadece sosyal medyanın yeterli olmadığını, müzisyenlerin güçlü bir oluşum kurup herkesle birlikte sesini yükseltirse sorunlarının çözülebileceğine inanıyor.

"MUTLU OLACAĞIM ŞEYLER YAPMAK İSTİYORUM"

İleriye dönük planlarının neler olduğunu sorduğumuzda ise öncelikle mutlu olmak istediğini söyleyen Özgül “Mutlu olacağım şeyler yapmak istiyorum. Müziğe devam etmek istiyorum elimden geldiğince. Müzik ile uğraşmak aynı zamanda çok külfetli bir iştir. Müzisyen arkadaşlarla birbirimize beste konusunda yardımcı olmaya çalışıyoruz. Tek başına üstesinden gelmek çok zordur. Ekipmanlara, en iyi bilgisayarlara, stüdyoya ihtiyacın oluyor. Bunlar için en az 50-60 bin lira gözden çıkarmak zorundasın.” diyerek böyle bir imkana çok uzak olduğu için bir taraftan çalışıp bir taraftan müzisyen arkadaşlarla dayanışarak bunun üstesinden gelmeye çalıştığını ifade ediyor. Çok uzak hayaller ve beklentilere girmediğini söyleyen Özgül, müziği her zaman bir şeyleri anlatmak için araç olarak kullanmak istediğini çünkü müziğin bir şeyleri anlatmanın en güzel yolu olduğunu düşündüğünü belirtiyor.

"BU HAYATTA BENİM DE YERİM VAR"

“Anne Haysiyetim Nerede?​” adlı eseri dışında 8 tane daha bestesinin olduğunu ve onları da imkanı elverdikçe tamamlayacağını söyleyip şunları ekliyor: “Pes etmek gibi bir niyetim yok. Bu hayatta benim de yerim var, bu hayatta benim gibi insanların da yeri var. Benim hayat gayem de onlara böyle bir şeyin yapılabileceğini göstermek. Son olarak da şunu söylemek istiyorum. İntihar eden müzisyen arkadaşlardan bahsettik. Her ne kadar bir seçenek gibi görünse de onları bu raddeye getiren birçok sebep var. Biliyorum çözümsüz gibi gördünüz hayatı, ama çözümsüz değil. Keşke yanınızda olabilseydim ve o çıkış yolunu birlikte bulabilseydik. İntiharın önüne geçebilseydik. Umarım gittiğiniz yerde hayallerinizi anlattığınız şarkılarınızı yine söylüyorsunuzdur.”

Biz de “İnandığım şeyi arıyorum.” diyerek bu besteyi yapan Özgül’e röportaj için teşekkür ediyor ve başarılar dileyerek sohbetimizi tamamlıyoruz. Siz de “Anne Haysiyetim Nerede?​” adlı şarkıya “https://www.youtube.com/watch?v=04ckE0u7ecY” adresinden ulaşabilir ve o 3 dakikada kendinizi bulabilirsiniz.

"ANNE HAYSİYETİM NEREDE?" ŞARKISININ HİKAYESİ 

Özgül’e “Anne Haysiyetim Nerede?​” şarkısını nasıl yazdığını soruyoruz. Patronu ve annesiyle yaşadığı sorundan yola çıkarak yazdığını söyleyen Özgül’den şarkının hikayesini dinliyoruz: “Ailemin ve çevremdeki insanların ‘İşe yaramaz, serseri’ gibi söylemleriyle karşılaşıyordum. O zamana kadar herhangi kurumsal bir işte çalışmayı reddediyordum. Halbuki ben serseri değildim sadece sevdiğim bir alanda bir şeyler üretmek istiyordum. Sonunda kendimi kötü hissedip bir işte çalışmaya karar verdim ve bir yerden tutunmayı denedim. Özel bir hastanede bebek fotoğrafçılığı yapmaya başladım. İşe gittiğim üçüncü günün sabahında annem beni çok güzel karşıladı; öperek uyandırdı, kahvaltı hazırladı, işe gitmem için bana kıyafetler almıştı. O gün işe çok iyi hislerle gittim. İşe başlarken patronla aramızda çalışma saatleri konusunda anlaşmazlık çıktı. Daha fazla çalışmam gerektiğini söylemişti. Ben de kabul etmedim. Biz bu şekilde çalışamayız diyerek beni istifaya zorladılar. Ben ‘İstifa etmeyeceğim, çıkacaksam da siz kovun.’ dediğimde ise bana sesini yükselterek üstüme gelmeye başladı. Oradan ayrılıp ağlayarak eve döndüğümde anneme olan biteni anlattım. Annemden beklemediğim bir tepkiyle karşılaştım. Benim alttan almam, patronuma karşı yumuşak başlı olmam gerektiğini savundu. Ertesi gün annemin davranışları değişmişti. İşe giderken gösterdiği sevgi dolu davranışlardan eser kalmamış, işi bıraktığım için bana tavır almıştı. Ona hem kızıyorum hem de kızamıyorum çünkü onu da bu hale getiren bir şeyler var. Ama benim yine de bir şekilde isyan etmem gerekiyordu. Ben de sözlerle, bestelerle ifade ettim kendimi. Şarkıda da söylüyorum: Düşmanın ben değilim / beni bu hale getiren sistemin.”

ÖNCEKİ HABER

Türkiye'de koronavirüs | 6 bin 221 yeni vaka, 71 can kaybı (16 Haziran)

SONRAKİ HABER

Ankara’da kadın eylemine polis müdahalesi: En az 9 kadın gözaltına alındı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa