17 Mayıs 2021 08:30

Dr. Enver Yaser Küçükgül: Aliağa'da gemi sökümü işi derhal durdurulmalıdır!

Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, Aliağa bölgesindeki sanayi kirliliği ve gemi söküm tesisleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

Arşiv | Fotoğraf: Özer Akdemir/Evrensel

Reklam

Özer AKDEMİR
İzmir

İzmir Aliağa ve çevresi yıllardır ağır sanayi tesislerinin yol açtığı kirlilikle boğuşuyor. Demirçelik fabrikaları, termik santraller, petro kimya tesisleri, gübre sanayi, gemi söküm tesisleri gibi "kirli sanayi kuruluşları" olarak nitelenen onlarca işletmenin faaliyet gösterdiği bölgede hava, su, toprak ve denizin kirlendiğine dair birçok bilimsel çalışma var. Aliağa Gemi Söküm Tesisleri yıllardır hurda gemilerin sökümü sürecinde yaşanan kirlilik, iş cinayetleri, özellikle asbest ve tehlikeli maddelerle gündeme gelir. Şimdi de bir firmanın Brezilya'dan satın aldığı uçak gemisi ile gündemde olan Gemi Söküm Tesislerini bölgede yıllarca bilimsel çalışmalar yapmış bir isimle görüştük. "Dünyanın çöplüğü konumuna itilmek bizi hasta etmeden önce onurumuzu kırmaktadır" diyen Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü emekli öğretim üyesi Dr. Enver Yaser Küçükgül, Aliağa bölgesindeki sanayi kirliliği ve gemi söküm tesisleri ile ilgili sorularımızı yanıtladı.

GEMİ SÖKÜMLERİN ADETA DOKUNULMAZLIĞI VAR

Aliağa yıllardır kirli sanayi tesislerinin yarattığı çevresel ve sağlık sorunları ile gündemde. Bu sanayi kuruluşları arasında yer alan gemi söküm tesislerinin bu kirliliğe etkisi nedir?

40 yıldır her türden kirlilikle yaşam kalitesi iyice düşen Aliağa ve yakın çevresi ekolojik yıkımla karşı karşıya. 44 yıldır adeta dokunulamaz kaydı ile faaliyet gösteren gemi söküm tesislerinin bu olumsuz duruma katkısı sınırsız. Her yıl yüzlerce hurdaya ayrılmış gemileri parçalarken; geminin türü ve tonajı oranında da kirleticilerle uğraşılmakta.

AŞIRI KİRLİ VE TEHLİKELİ MADDE YÜKLÜ OLMASI NEDENİYLE Mİ UCUZA SATILDI?

Aliağa ve Gemi Söküm Tesisleri şu sıralar gündemde Brezilya'dan alınan uçak gemisi Sao Paolu ile gündemde. Gemi söküm tesislerinde bugüne kadar kaç gemi söküldüğü biliniyor mu? Sao Paulo'yu bu sökülen gemilerle kıyaslarsak nasıl bir tablo var karşımızda?

Sök firmasının Brezilyadan aldığı 1950’lerin teknoloji ve malzemeleri ile inşa edilen Sao Paulo (Fransa’da iken Fouch) adlı gemi Aliağa’ya getirilerek burada parçalanmak isteniyor. Ancak işin garip yanı 40 yılda en az 4-5 bin gemi burada parçalanmıştır. Parçalanan sivil gemilerin yanı sıra çok sayıda savaş gemisi ve hatta uçak gemileri vardır. Aliağa'da sökülen savaş gemileri: İngiltere Kraliyet Donanması’na ait uçak gemileri Illustrious, Invincible, Plymouth, Ark Royal, Manchester ve Liverpool, Hollanda’ya ait savaş gemisi Zuıderkruıs, ve İspanyol uçak gemisi Principe Asturias ilk etapta aklımıza gelenler. Yaklaşık olarak son 5 senede 10’dan fazla uçak gemisi ve her biri 100.000 tondan daha ağır Curise yolcu gemisi sökülmüştür. Sao Paulo’nun boş ağırlığı 24.200 tondur. Az önce isimlerini saydığımız uçak gemilerinin çoğu bundan daha ağırdır. Aliağa’da bir defada 100.000 tondan daha ağır rafineri gemisi bile söküldü (KUITO). 100 000 ton AB ülkeleri toplamının bir yılda söktüğü ağırlıktan fazladır.

Şöyle bir durum da var; Sao Paulo'nun ihalesinde Sök Denizcilik açık arttırmada 1.818.000 dolar verdiğini açıklamıştır. Uçak gemisi boş ağırlık 24.200 ton olduğuna göre gemideki (kirli) hurda demirin tonu başına yerinde 75.12 dolar ödeyecektir. İlginç olan dünya piyasasında hurda demir fiyatı ton başına 450-500 dolar mertebesindeyken 6-7 kat daha ucuza nasıl bu gemi satılmıştır? Acaba aşırı kirli olması ve tehlikeli zararlı madde ile yüklü olması olabilir mi?

SAO PAULO'DA 1500 TON TEHLİKELİ KİMYASAL MADDE OLABİLİR

Verdiğiniz bu bilgiler bir anlamda Sao Paulo'da büyük miktarda asbest olduğu iddialarını doğrulamıyor mu?

Sao Paulo için ilk duyduklarımız 600 ton asbest içerdiği şeklindeydi. Ancak pek çok yabancı kaynaktan 900 tondan çok asbest olduğuna dair bilgi servis edilmiştir. Gerçek bilgi ancak geminin muayeneleri yapılıp usulüne uygun söküm işleminden sonra bu tür atıkların zorunlu olarak gönderileceği tehlikeli atık bertarafı ile yetkilendirilmiş firmaların raporları ile öğrenebileceğiz. Ancak bir fikir verebilmesi açısından Sao Paulo’nun ikiz kız kardeşi Clemenceau uçak gemisine bakabiliriz. Clemenceau uçak gemisinin İngiltere’de söküm öncesi analizlenen tehlikeli madde survey raporlarına göre Asbest:760 ton, PCB +PCTs.+PPB :165 ton, Asbest ve PCB’li maddelerle temas sonucu tehlikeli madde sınıfına geçen bulaşık malzemeler: 475 ton. Özetle böyle bir uçak gemisinden oluşacak tehlikeli zararlı kimyasal maddelerin ağırlığı 1300 - 1500 ton civarındadır.

Gemilerdeki asbest miktarı net olarak tespit edilemez mi?

Asbestin arıtılması çok ileri teknoloji, yüksek enerji gideri olan çok hassas bir çalışma gerekir, bu nedenle de kısaca "arıtılamaz" olarak kabul edilir. Bir gemide ısı yalıtımı için çelik levhaların arasına yerleştirilen asbesti çıkaramazsınız raporlara da kaydedemezsiniz, yani gemi sürveyan raporları gerçeği yansıtmaz. Hâlbuki taraf olduğumuz uluslararası yönetmelikler ve uyulması zorunlu olan yönetmeliklerde konu ne kadar duyarlı bir halde ele alınmaktadır. Bir geminin alt kısımlarına, dip tanklarına, çok amaçlı kanal ve boru hatlarına girerek muayenesinin yapılması imkânsızdır, bu nedenle muayene raporları çoğu kez tahmini olup gerçeği yansıtmaz. Ancak gemi kesilip parçalandıktan sonra bu dehliz ve labirentlerin içindeki tehlikeli ve zararlı kimyasal maddelere ulaşılıp miktarı kesim sırasında yakma işleminden sonra kalanlar olarak bağımsız kuruluşlarca belirlenebilir. Pratikte bu imkânsız olduğu için sökümcü şirketler gerçek dışı raporlama ile bizi avuturlar.

ENVANTERDE RADYOAKTİF MADDELER BELİRTİLMEZ

Gemide radyoaktif madde olduğu iddialarına ne diyorsunuz?

Gemiler parçalanmadan önce uyulması gereken yasal işlemlerden biri de gemideki tehlikeli maddelerin Envanterinin hazırlanmasıdır. Envanter çalışmalarında radyoaktif maddelerden bahsetmezler, uçak gemisinin pist dâhil tüm yüzeylerde, zeminde, koridorlarda her tür tankların yüzeylerinde ve silah sistemleri ile cephane yüzeyleri radyoaktif boya ile boyanır, saldırı ve savunmada gemi karartılınca personel ve uçaklar bu boyaların ışımasından yararlanır. Hele bunun gibi katil gemiler kaç kez nükleer denemelere katıldıysa o kadar çok radyasyona maruz kalarak yapısındaki tüm metalleri de arıtılamayacak şekilde radyoaktif hale getirir. Bu bulaşık malzemede on binlerce ton demektir.

Ülkemizde bu tehlikeli atıkların bertarafı nasıl yapılıyor?

Ülkemizde İZAYDAŞ, SÜREKO ve İSTAÇ tehlikeli madde alımı yapmaktadırlar. İZAYDAŞ ve İSTAÇ kendi bölgelerinin atık kapasitesine hizmet verememektedir. Ege bölgesindeki tek tesis yabancılara ait olup onların çimento fabrikalarına yakıt temini konusunda yoğun çalışmaktadır. Tehlikeli atıkları sözde düzenli deponi alanlarına gömmek torunlarımızın şimdiden ölümünü sağlamak gayretidir. Ancak ölüler gömülür, atıklar arıtılır, zararsızlaştırılır.

EN FAZLA 7-8 TESİSİN OLACAĞI YERE 28 TESİS KURULDU

Gemi söküm tesislerini bulundukları yer ve firmaların yerleşimlerini göz önüne alarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

TOKİ’nin hiçbir altyapı tesisi hazırlamadan kiraya verdiği bu alanda 22 şirket 28 parselde çalışmakta. Söküm sahası Pakistan, Hindistan ve Bengaldeş’den daha iyi görünebilir. Ancak bölgedeki tek kumsalı olan kıyıya baştankara yapan gemiler adeta birbirinin üstüne abanacak şekilde yerleşip kıyı kumsalında burnundan başlanarak parçalanmaktadırlar. Bu işlemle parçalanan gemiden her şey kumsala ve denize dökülmektedir. TOKİ’nin kiraya verdiği bu parselin tamamı 1500 x 500 m boyutlarında olup 28 parselde ince şeritler halinde kıyıdan yukarıya doğru eğimle konuşlanmıştır. Bu alanda usulüne uygun söküm yapılacaksa ancak 7-8 tesisi yerleştirilebilir, 28 değil.

Gemi sökümü ile ilgili uluslararası durum ne? Bu sökümlerdeki çevresel kirliliği önlemek için yasal metinler var mı?

Tehlikeli atıkların sınır ötesi taşınması ve bertarafı ile ilgili 1992'de imzalanan Uluslarası Basel Sözleşmesi ve 31 Mart 2017 tarihinde ise Gemilerin Güvenli ve Çevreye Duyarlı Geri Dönüşümü hakkında Hong Kong Uluslararası sözleşmesi TBMM tarafından onaylanmıştır. Sözleşmenin amacı, insan sağlığına, güvenliğine ve çevreye karşı bir risk oluşturmayacak şekilde faaliyet göstermelerini sağlamak.

OECD ülkeleri bizim gibi gemiyi parçalayıp ark ocaklarında hurda ergitip metal yapmıyor. Avrupa’da sadece bir iki ülkede böyle tesis var, OECD ülkeleri içinde söküm yapan tek ülkeyiz ve AB bünyesinde 39 gemi söküm tesisi olmasına rağmen pek çok ülkedeki söküm tesisleri küçük tonajlı tekne ve gemiler, çünkü bizdeki veya uzak doğudaki maliyetlerin beş on katına mal oluyor buralarda söküm işlemleri. AB parlamentosu kendi ülke tersanelerinde sökümü yasaklayıp bizim ülkemizdeki söküm şirketlerini doğrudan pohpohlayıp sertifika vererek adeta bizim şirketlerin Avrupa’nın tüm gemilerini sökmeye memur etmektedir. Aynen AB ülkeleri kendi kıyılarında balık çiftlikleri kurmayıp bizim kıyılarımızdaki çiftlikleri desteklemeleri gibi bir iş. Tehlikeli atıklar konusunda sabıkalı batının tutumu ortadadır. 1986’lı yıllarda tehlikeli atık dolu varilleri ile 27 gemiyi Karadeniz’de batırdıklarını hatırlarsınız.

GEMİ SÖKÜMLERDEN ELDE EDİLEN DEMİR MİKTARI ÖNEMSİZ DERECEDE DÜŞÜKTÜR

Aliağa’daki gemi sökümcüleri demir çelik sektörüne hammadde sağladıklarını ileri sürerek tesislerin sanayi üretimi açısından son derece önemli olduğunu ileri sürüyorlar. Bu iddialara dair ne dersiniz?

Türkiye yılda ortalama olarak 20 - 30 milyon ton her tür tehlikeli zararlı kimyasal atığa bulaşmış hurda demir alıyor, Elektrikli Ark Ocağında ergitiyor. Yıllık demir çelik üretimi 50 milyon ton civarında seyrederken bu sektörden curuf, baca külü vb. tehlikeli zararlı atık olarak her yıl 10-15 milyon ton üretip çevre bilimine aykırı olarak ekosisteme vererek hepimize kirliliği paylaştırırken üç beş kişiyi zengin ediyor. Gemi söküm tesisleri elektrikli ark ocaklarının ihtiyacı olan hurdanın ancak yüzde 10-15’ini karşılayabilmektedir. Türkiye’de Marmara, Karadeniz, İzmir ve İskenderun’daki tesislerde demir-çelik üretilmektedir. İzmir Aliağa’daki tesislerin kapasitesi 11.3 milyon ton olup üretim değeri 6.7 milyon tondur. Bu rakamın yanında gemi sökümden gelen hurda demir miktarı önemsiz derecede düşük olup ortalama 300.000 ton civarındadır. Ülkemiz ABD, AB ülkeleri, Rusya ve diğer ülkelerden her türden tehlikeli atığa bulaşmış hurda demir almaktadır. Geçtiğimiz yılda 21 milyon ton hurda demir ithal edilmiştir. Bir taraftan sıfır atık komedisi bir taraftan bunlara ilave 14 milyon ton her türden tehlikeli atığa bulaşmış atık plastik ithal etmektedir.

Bu demir çelik fabrikalarından çıkan cüruf ve baca atıkları da Aliağa bölgesinde önemli bir çevresel sorun kaynağı olarak niteleniyor. Bu konuda dair görüşlerinizi rica edebilir miyiz?

Elektrik Ark Ocaklı (EAO) tesislerin üretiminden kaynaklı tehlikeli atık sınıfında bulunan baca tozu, yüzde 25 civarında çinko içeriğinden, çinko üretiminin hammaddesini oluşturmaktadır. Atık Yönetimi Yönetmeliği’nde 100207 kodu ile “tehlikeli maddeler içeren gazların arıtımı sonucu ortaya çıkan katı atıklar” olarak tanımlanmıştır. Bu gün için Aliağa ve çevresindeki araziler, zeytinlikleri barındıran tarla ve vadiler bu bölgede 40 yıldır faaliyetlerinde oluşturdukları curuf ve baca külü içeren atıklarını bilime aykırı olarak yetersiz önlemlerle depolamaktadırlar. Bu atıkların miktarı 200-300 milyon tonu aşmıştır. Bu nitelikteki atıklar TÜBİTAK raporlarına göre tehlikeli ve zararlı atıktır, bu şekilde depolanamazlar. Ne acıdır ki yöredeki STK’ların bu konuda açtıkları davalara çağrılan sözde bilim adamları yazdıkları bilirkişi raporlarında TÜBİTAK’ın tehlikeli ibaresini kasdi olarak değiştirip "tehlikesiz" diye yazabilme cesaretini göstermişlerdir. Etik açıdan sorgulanıp adli olarak da cezalandırılması gereken bir husustur.

HASTA ETMEDEN ÖNCE ONURUMUZU KIRIYORLAR

Bu tesisler çalışan işçilerin işçi sağlığı ve güvenliği konusu ne durumda?

Gemi söküm birinci dereceden tehlikeli ve zararlı faaliyettir. Bu nedenle artık Aliağa’da söküm işlerinin sonlandırılması gerekir. Dünya genelinde bu sektörde her yıl söküm sahasında 500-1000 ölüm vakası on binlerce yaralanma ve sakat kalma söz konusu olmaktadır. Bu sektörün çevreye yaydığı kirleticilerden kaç yüz bin kişi tedavisi mümkün olmayan kanser gibi hastalıklara yakalanıp hayatlarını kaybetmektedir. Bu sektörde iş güvenliği kavramı ve denetimi de yoktur. Aliağa’da çalışan işçilerden bir kaçı ile geçenlerde görüştüğümde bana asbestli alanda nasıl kesim yapabileceklerini sordular, kanım dondu.

Son olarak; sizce ne yapmak gerekiyor?

Doğru bir iş yapmak için AB ülkelerinin yönetmeliklerini ve uluslararası dayatmaları bir kenara koymanın vakti geldi, sökümün yasaklanması gereklidir, yapamıyorsak nasıl söküm yapılacağını ortaya koymamız gerekiyor, aksi halde onların kuralları ile masaya oturursak zaten kaybetmişiz demektir. Aliağa’ya bu konuda yurt dışından çok sayıda uzman gelip gitmektedir. Bu uzmanlar gemilerin uzak Asya’ya kadar götürülmesi yerine sözde çevre standardı daha iyi olan Türkiye’de sökülmesi daha iyidir diye raporlar yazmaktadırlar. Şu anda Aliağa’daki söküm tesislerinin 8 tanesi AB sertifikası almış, yakında bu sayı 13’e ulaşacaktır. Aliağa’da gemi sökümü durdurulmalıdır. AB’nin ve/veya diğer ülkelerin çöplüğü durumuna düşürülmek bizi hasta etmeden önce onurumuzu da kırmaktadır.

Reklam