10 Aralık 2012 12:18

Askeri harcamalar sağlık bütçesinin 2 katı

 
Meclis’te bütçe görüşmeleri devam ediyor. 2013 Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerinde BDP adına söz alan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak, tutuklu milletvekillerinin görüşmelere katılamamasından dolayı Meclis’te alınan her kararının meşruiyetinin sorgulanır olduğunu söyledi. Kışanak, egemenlik tarihinin ceberut firavunların tarihi olduğunu ve insanlığa giydirilmiş bir deli gömleği olduğunu kaydetti. Kışanak, “Bu zihniyet bugün kapitalist uygarlık olarak tanımlanmakta. Oysa eşit ve adil bir yaşam ile başka bir yönetim anlayışı mümkündür” dedi. Dünya ve Türkiye’nin görülmemiş ölçüde sıkıntılı bir süreçten geçtiğini kaydeden Kışanak’ın konuşması sırasında salonda uğultu olması üzerine Meclis Başkanı Çelik, bakanları ve milletvekillerini uyardı. 
 
‘AKP NEO-LİBERAL POLİTİKALAR İLE KAMUSAL ALANI DARALTTI’
 
Ardından konuşmasına devam eden Kışanak, yaşanan sürecin önemli sonuçlar yaratacak bir süreç olduğunu belirterek, kapitalizmin altın çağının sona erdiğini söyledi. Kışanak, “Son 40 yıldır devlet ve sosyal demokrasi uygulamaları ortadan kaldırılıyor. Emekçi halkların mücadele ile kazandıkları kazanımları ortadan kaldırılıyor. Bu yeni dönem küreselleşmenin ve finanslaşmanın hızlandığı neo-liberal bir dönemdir. Bu süreçte emeğin ucuz olduğu ülkelere dev sanayiler kaydırıldı. Böylece sermayeye karlılık sağlandı. İşte AKP’nin politikasının alt yapısında bu bulunuyor. Türkiye’de neo-liberal uygulamalar ile kamusal alan daraltıldı. Eğitim ve sağlık alanları metalaştırılarak alınıp satılan alanlar oldu” dedi.
 
‘TÜRKİYE’DE ÜCRET ARTIŞLARI KOMİK DÜZEYDE YAPILIYOR’
 
Yaşanan krizin 1929 buhranı sonrasında dünyanın yaşadığı en büyük kriz olduğunu belirten Kışanak, krizin bütün ülkeleri etkilediğini belirtti. “Hükümetler kemer sıkmaya yöneldiler” diyen Kışanak, Yunanistan ile başlayan sürecin Avrupa ülkelerinde yaygınlaştığını, Türkiye’nin de kemer sıkma döneminde olduğunu söyledi. Kışanak, “Türkiye’de ücret artışları komik düzede kalırken, elektrik ve gaza büyük zamlar yapıldı” dedi. Kapitalizmin yaşadığı krizin önemli politikalar sonucu olduğunu belirten Kışanak, “Burjuva ülkeleri çökmeye başladı. Bizim gibi ülkelerde ise baskıcı ve otoriter yönetimler ortaya çıktı” dedi.
 
'ORTADOĞU’DA BÖLGESEL SAVAŞIN EŞİĞİNDEYİZ’
 
“Türkiye’nin yer yer uluslararası güçlerin taşeronu olduğu süreçte bölgede savaş tamtamları çalınmaya başlandı” diyen Kışanak, Ortadoğu’da bölgesel bir savaşın eşiğine gelindiğini söyledi. Kışanak, “Türkiye ekonomisi geçen yılın 3. çeyreğinden beri reel anlamda hiç büyümedi. Yıllardır uygulanan emek düşmanı politikalar kitlesel işsizliği arttırdı. İktidarlar bu durumda kendini yaşatmak için 2 yol denerler. Bunlardan biri emeği sömürerek büyümeyi yaratmaktır. Bunun için yeni sendikalar yasası ile emek örgütlenmesi baskı altına alınmak istendi. Böylece geleceğin suskun işçileri yaratılmaya çalışılıyor. Diğer yöntem de içerdeki kirli savaşı sürdürürken, dışarıda da savaş kışkırtıcılığı yapmaktır. Bu gün AKP hükümeti bu yolu deniyor” diye konuştu.
 
‘İHALELERİN KİME PEŞKEŞ ÇEKİLDİĞİNİ ÇOK İYİ BİLİYORUZ’
 
“Para harcandığında bir durumun değişmesi beklenerek bu yapılır eğer bu yapılmazsa birilerine peşkeş çekilmiştir. Biz bölgede ihalelerin nasıl yapıldığını ve kime peşkeş çekildiğini çok iyi biliyoruz” diyen Kışanak, Türkiye’de ayrımcılığın sadece Kürtlere yapılmadığını, yoksul ve emekçilere de yapıldığını söyledi. Kışanak, Türkiye’nin OECD ülkeleri arasında gelir dağılımının en fazla olduğu ülke olarak yerini aldığını ve bunun 2002 yılından bu yana değişmediğini belirtti. Bütçede, şeffaflık ve hesap verirlik ilkesinin esas alınması gerektiğini belirten Kışanak, halkın bütçeyi anlayamaması için bir takım rakamların yan yana dizildiğini belirtti. 
 
‘2013 BÜTÇESİ SAVAŞ BÜTÇESİDİR’
 
2013 Merkez Yönetim Bütçesi’nin savaş ve kriz bütçesi olduğunu belirten Kışanak, “Bu bütçeden yoksula, emekçiye, kadına, Kürtlere hayır gelmez. 2013 bütçesi bir savaş bütçesidir, zira kaynaklarının önemli bir bölümü iç ve dış güvenlik adı altında bu işlev için ayrılmıştır. Bu haliyle Maliye ve Hazine gibi kurumlar dışında en fazla kaynak askeri harcamalara, polise ve cezaevi hizmetlerine ayrılmıştır. Milli Eğitim’e ayrılan bütçenin yüzde 81’i ise personel maaşlarına ayrılmıştır. Eğitimin kalitesini artıracak bir eğitim bütçesinden söz edilemez” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı’na ayrılan 4,6 milyar liralık ödemeye bakıldığı zaman bir başka eşitsizliğin görüldüğünü söyleyen Kışanak, “Kültür ve Turizm, Ekonomi, Dışişleri, Kalkınma gibi altı yedi bakanlığın bütçelerinden fazladır. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın hali hazırda 129 bini kadrolu (tamamı memur) olmak üzere toplam 141 bin çalışanı var. İnanç özgürlüğü konusunda çok ciddi problemleri olan bir ülkede, sadece bir mezhebe yönelik din hizmeti sunan bir kuruma bu kadar büyük bir bütçe ayrılması, toplumsal sorunları da büyüten bir yaklaşımdır” dedi. 
 
‘BÜTÇE İLE ALEVİ YURTTAŞLARIN EŞİT YURTTAŞLIK TALEBİ REDDEDİLİYOR’
 
Alevi yurttaşların eşit yurttaşlık talebini reddeden AKP hükümetinin bunu bütçeye de yansıttığını belirterek, “Bu bütçe, milyonlarca Alevi yurttaşın eşit yurttaşlık taleplerini ret eden AKP hükümetinin, eşitsizliği daha da büyüten bir politika izlediğinin açık göstergesidir. Bu bütçe bir bütün olarak yüzü egemenlere sırtı ise emekçi halka dönük bir bütçedir. Bütçeden köylü ve yoksullara yapılan doğrudan yardımlar, bütçenin toplamda yüzde 2’sini ancak buluyor. Buna karşılık çeşitli vergi muafiyeti ve istisnaları, vergi indirim ve tecilleri, sermaye sübvansiyonları biçiminde sermaye sahiplerine verilen destekler bütçenin yüzde 13’üne denk düşüyor” diye kaydetti. 
 
‘BÜTÇEDE SERMAYENİN YÜKÜ AZALTILMAYA ÇALIŞILIYOR’
 
Hazırlanan bütçenin son derece adaletsiz olduğunu belirten Kışanak, “En tepede gelir elde edenlere uygulanan vergi oranı yüzde 45’ten önce yüzde 40’a sonrasında da yüzde 35’e indirildi. Kurumlar vergisi oranı yüzde 33’ten önce yüzde 30’a sonra da yüzde 20’ye düşürüldü. Bugünlerde ise gelir ve kurumlar vergisi tek bir vergi altında toplanarak sermayenin yükü iyice hafifletilmeye çalışılmaktadır. Buna göre bir asgari ücretli, net gelirinin yüzde 70’i oranında vergi ve prim yükü taşımaktadır. Bankaların efektif vergi yükü yüzde 5, dev holdinglerinki ise yüzde 4’ü aşmamaktadır. Ayrıca vergi gelirlerinin sadece yüzde 19’u gelir vergisinden, yüzde 10’u kurumlar vergisinden sağlanmaktadır. Geriye kalan yüzde 31,5’i katma değer, 25’i özel tüketim vergisinden sağlanmaktadır. Bunlarla birlikte sermayenin yükü hafifletilmek isteniyor” diye konuştu. 
 
‘TOPLANAN PARA VERGİ DEĞİL HARAÇTIR’
 
Emekçilerden alınan vergilerin savaşa harcandığın ve böylece yoksul insanların iki kez mağdur edildiğini vurgulayan Kışanak, “Üretirken vergiyi bizden alıyorlar. Tüketirken vergiyi bizden alıyorlar. Habire halktan, yoksuldan ve emekçiden vergi alıyorlar. Bunlar da savaşa ayrılıyor” dedi. “2013 bütçesi sorun giderici, demokratikleşme, insan haklarına duyarlı, kısaca insan odaklı bir bütçelemeden oldukça uzaktır” diyen Kışanak, AKP hükümetinin Sayıştay Yasası’nda yapılan değişiklikle halkın bütçeyi denetleme hakkını ortadan kaldırdığını söyledi. Kışanak, “İşte bu yönetim anlayışının adı demokrasi değil, ‘canımın istediğini yaparım’ yönetimidir. Halka ‘sen parayı ver, vergiyi ver, gerisine karışma, nasıl istersem öyle harcarım’ demektir. Bu şekilde toplanan paraya da ‘vergi’ değil ‘haraç’ denir” vurgusunu yaptı.
 
‘BÜTÇEDE KADININ ADI YOK’
 
Türkiye’de çalışma çağındaki her 3 kadından 2’sinin işsiz olduğunu vurgulayan Kışanak, şunları kaydetti: “ Lise ve üzeri eğitime sahip kadınlar, erkeklere göre 2 kat daha fazla işsiz.Türkiye’de kadın istihdamı resmi verilere göre sadece yüzde 24 düzeyinde. Erkeklerde bu oran yüzde 70’dir. Kamuda da ayrımcılık sürüyor. Kamuda kadın istihdam oranı sadece yüzde 34. Yine kamuda çalışanlar arasında üst düzey yönetici olarak çalışanlardan sadece yüzde 10’u kadın. Kayıt dışı istihdamın da yükü kadınların sırtında. 2008 – 2009 dönemine göre 2012'de kayıt dışı çalışmada 480 bin kişilik bir artış var. Erkekler için aynı dönemde kayıt dışı 198 bin azalırken kadınlar için 678 bin artmıştır. Kadınlar açısından durumun bu kadar kötü olmasına rağmen, 2013 bütçesinde bu durumu düzeltecek hiçbir önlem alınmadığı görülüyor. Bütçede kadının adı yok” dedi. Kışanak, ayrıca bütçenin kadını gözeten bir bütçe olmaktan ziyade kadını vuran bir bütçe olduğunu kaydetti. 
 
‘ASKERİ HARCAMALAR SAĞLIK BÜTÇESİNİN 2 KATI’
 
Bakan Şimşek’in dediğinin tersine bütçede eğitim ve sağlığa ayrılan payların az olduğunu belirten Kışanak, “Asker polis harcamaları, sağlık bütçesinin nerdeyse 2 katını oluşturuyor. Tamamen kamusal, parasız, devleti güvencesinde herkesin eşit bir şekilde yararlanabilmesi gereken sağlık hizmetleri, AKP iktidarı döneminde özelleştirme ve ticarileştirme politikalarına terkedildi. Keza eğitim alanı da tam bir sefalet alanıdır. Bütçeden eğitime ayrılan pay ile asker-polise ayrılan pay neredeyse eşittir” ifadesini kullandı.
 
'TÜRKİYE'DE 1 MİLYONUN ÜZERİNDE ÇOCUK EKONOMİK İŞLERDE ÇALIŞIYOR’
 
Bütçede çocuklara ilişkin de ciddi sorunlar olduğunu belirten Kışanak, Türkiye’de 1 milyonun üzerinde çocuğun ekonomik bir işte çalıştığını kaydetti. Kışanak, “Bu çocukların yüzde 70 i öğrenimine sağlıklı bir şekilde devam edememektedir. Çocukların yaşadığı en vahim koşullardan biri de ülkemizin kanayan yarası, çilesi haline gelmiş olan mevsimlik tarım işçilerinin dramıdır. Diğer önemli bir konu da Türkiye'de giderek artan çocuk yoksulluğudur. AB ilerleme raporlarında da belirtildiği üzere 15 yaş altı çocuk yoksulluğu oranının arttığı, özellikle kırsal bölgelerde çocuk yoksulluğunun tehlikeli seviyelere yükseldiği, Avrupa ülkeleri arasında en riskli ülkenin Türkiye olduğu anlaşılıyor” dedi.
 
‘TÜRKİYE’NİN POLİTİK ÇOCUK TUTSAKLAR GERÇEKLİĞİ VAR’
 
80 yıldır çözülmeyen Kürt sorunundan kaynaklı yaşanan çatışmaların en büyük mağdurunun çocuklar olduğunu yineleyen Kışanak, “Yaşları 12 ve 18 arası olan çocuklar cezaevlerine atılmakta ve burada her türlü işkenceye, tacize ve tecavüze uğramaktadırlar. Ülkemizde bugün politik çocuk tutsaklar diye bir gerçekliği vardır” diye konuştu. Kışanak, AKP iktidara geldiği 2002 yılından itibaren “güvenlik güçlerince” öldürülen çocukların sayısının 183 olduğunun altını çizerek, “2006 yılında Diyarbakır'da yaşanan olaylar sonrasında Başbakanın ‘çocuk da olsa kadın da olsa gereği yapılacaktır’ söyleminin karşılığıdır bu 183 çocuk. Pozantı Cezaevi’nde yaşananlar da tüm kamuoyunun bilgisi dahilindedir” diye kaydetti. 
 
‘HERKESİ TUTUKLAYAN YARGI ROBOSKİ’NİN FAİLLERİNE DOKUNMUYOR’
 
Kışanak, Meclis’in seçilmiş 9 milletvekilinin halen tutuklu olduğunu ve Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin gasp edildiğini söyleyerek konuşmasının devamında şunları kaydetti: “Türkiye demokrasi tarihine büyük bir utanç olarak geçecek bu durum, tek başına yargının tutumu değil, hükümetin siyasi tutumudur. 14 Nisan 2009 tarihinde başlatılan ve bugüne kadar kesintisiz sürdürülen ‘KCK’ adı altında yapılan siyasi soykırım operasyonları ile, Kürt halkının ve BDP’nin önünü kesebilmek ve sindirebilmek adına 10 binden fazla kişi gözaltına alınıp tutuklanmıştır. Son alarak da geçtiğimiz hafta sonu 80’nin üzerinde BDP’li bu operasyonlar ile gözaltına alınmıştır. Roboski katliamı, Hrant Dink davası, Madımak davası, Ceylan Önkol davası, işkence ve kötü muamele gibi vakalarda özellikle toplumsal vicdanda ağır etkisi olan olaylar bakımından son derece yavaş ilerlemesidir. Herkesi tutuklayan yargı ne yazık ki Roboski katliamının sorumlularına dokunamıyor! BDP'lilere dokunan yargı ne yazık ki Aydın Erdemlerin, Uğur Kaymazların, Ceylan Önkolların, Yahya Menekşelerin, Mehmet Uytumların, İbrahim Halil Oruçların katillerine dokunamıyor! Roboski katliamı adaletini arıyor.”
 
KIŞANAK’TAN DOKUNULMAZLIKLAR İÇİN HODRİ MEYDAN!
 
Dokunulmazlık tartışmalarına değinen Kışanak, “Hodri meydan dokunulmazlığın ötesinde bir şey öneriyoruz. Gelin halkın vekilleri geri çağırmasını sağlayan düzenlemeyi yapalım. Halkımızın kararına razıyız. Gelin yarın yapalım. İstiyorlarsa değil dokunulmazlık yarın milletvekilliğini bırakalım. Halkımız kimi istiyorsa onu yerimize getirsin. Demokrasinin birinci dersi halkın verdiği yetkiyi sadece halkın alacağıdır. Halkın verdiği yetkiyi almak isterseniz halkın yetkisini gasp etmektir. Bunun adı da faşizmdir. Bunu isteyen varsa yoluna devam etsin bizim yolumuz çözüm ve umutları büyütme yoludur. Daha Roboski’nin hesabını vermeden BDP’nin dokunulmazlığını tartışmaya açmak tam bir aymazlıktır” dedi. PKK’lilerin cenazelerine yapılan polis müdahalelerini eleştiren Kışanak, halkın vergisi ile cenazelere su sıkıldığını söyledi. Kışanak, müdahale fotoğraflarını göstererek, “Bu vicdanların sona erdiğinin fotoğrafıdır” dedi. 
 
Öte yandan BDP Eş Genel Başkanı Gültan Kışanak'ın konuşmaya başlamasıyla Başbakan Erdoğan'ın Genel Kurulu terk ettiği, konuşma bitince de yerine geri döndüğü görüldü. (HABER MERKEZİ)

Evrensel'i Takip Et