10 Nisan 2021 23:36

‘Parkinson gençlerde daha yavaş ilerliyor’

Parkinson’un tam olarak nedeninin bilinmediğini ifade eden Parkinson Hastaları Derneği Kurucu Başkanı Kekçe, hastalığın kişiden kişiye farklılık gösterdiğini, tedavisinin de farklı olduğunu söyledi.

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Ramis SAĞLAM
İzmir

Parkinson hastalarının sesi olabilmek, yaşam kalitelerini yükseltebilmek, yalnız olmadıklarını göstermek için 2014 yılında, Parkinson Hastaları Derneği kuruldu. Kurucu başkanı olan Gülnur Uğurlu Kelçe ile 11 Nisan Parkinson Hastalığı Farkındalık Günü dolayısıyla hastalığın etkilerini ve farkındalığın önemini konuştuk.

Parkinson hastalığının belirtilerinin hareketle ilgili olan ve ilgili olmayanlar olarak iki gruba ayrıldığını söyleyen Kelçe, “Hareketle ilgili olan belirtiler titreme, hareketlerde yavaşlama, donma, kaslarda ve uzuvlarda kasılma, kamburluk ve yürüyüş bozukluğu sayılabilir. Çoğunlukla ilk görülen belirti, tek bir tarafın yavaşlaması, buna yürüyüş sırasında kolun savrulmasındaki azalma ve omuz ağrısı da eşlik eder, denge problemleri oluşabilir. Belirtilerden titreme şikayeti erken tanıya yardımcı olabilir. Hareketle ilişkili olmayan belirtiler arasında anksiyete, depresyon, yorgunluk, bilişsel fonksiyonlarda azalma, koku kaybı, görme ile ilgili bozulma, ağrı, uyku bozuklukları sayılabilir” dedi. Parkinson’un her kişide farklı belirtilerde ortaya çıktığını ekleyen Kelçe, tedavisinin de kişiden kişiye farklılık gösterdiğini söyledi.

"YAŞLILIK HASTALIĞI OLARAK BİLİNİYOR"

Parkinson hastalığının toplumda binde 2-3 oranında görüldüğünü ifade eden Kelçe, “Ancak bu oran 70 yaş üzerine çıkıldığında yüzde 0.5-2 arasına ulaşır. Yaşlılık hastalığı olarak bilinen P’arkinson gençlerde de görülebilmektedir. Parkinson’da ortalama tanı konulma yaşı genellikle 60 yaş üzerindedir. Hastaların yüzde 5-10’un da hastalık başlangıç yaşı 20-50 arasındadır. Genç yaşta görülen Parkinson’da genellikle genetik yatkınlık faktörü bulunur. Çok nadir olsa da Parkinson benzeri bulgular çocuklarda ve ergenlik döneminde de görülebilir. İleri yaşlarda görülen Parkinson’a nazaran gençlerde hastalığın daha ılımlı ve yavaş ilerlediği görülmektedir” dedi. 

"DÜZENLİ HEKİM KONTROLLERİ, DÜZENLİ EGZERSİZ…"

Parkinson konusunda toplumun bilinçlenmesinin önemine değinen Kelçe, “İlaçların düzenli kullanılması, düzenli hekim kontrolleri, düzenli egzersiz, sosyal hayatın içinde aktif bir yaşam süren hayattan kopmayan Parkinson’lu bireyler uzun yıllar yaşam kalitesini yüksek tutabilme şansına sahiptir. Bunun tersi düşünülen bireylerde depresyon bulguları artmakta buna bağlı hastalık ilerlemekte, ilerleyen hastalık depresyonu tetikleyerek birey kısır bir döngüye girmektedir. Tüm tedavi türlerine ek olarak hastalara Parkinson egzersizleri önerilebilir. Artık günümüzde egzersizin ilaç kadar etkili olduğu kanıtlanmıştır” dedi.Parkinson hastalığının tedavisinin son yıllarda oldukça geliştiğini belirten Kelçe, “Ağızdan verilen ilaçların çoğu, hastalıkta beyinde eksilen dopaminin yerine konulmasını hedefler. Hastaların ilaç tedavisine yanıt vermediği, yan etkileri olan istemsiz hareketlerin arttığı durumlarda cerrahi tedavi seçeneği de bulunmaktadır. Cerrahi tedavi dediğimiz; beyne elektrotlar yerleştirilerek halk arasında beyin pili olarak bilinen tedavi şeklidir. Bununla beraber son yıllarda ülkemizde de kullanılan doğrudan ince bağırsağa ilaç verme şeklinde bir yöntem olan L-Dopa adı verilen ve halen en etkili olan ilacın bir pompa aracılığı ile doğrudan emileceği ince bağırsağa verilmesidir. Tedavilere öncelikle ağızdan verilen ilaçlar ile başlayıp hastalık ilerledikçe diğer yöntemler uygulanmaktadır” diye konuştu.

"İSTEMSİZ HAREKETLER TOPLUM İÇİNE ÇIKMAYI ENGELLİYOR"

Ülkemizde nörolojik hastalıklar arasında alzaymırdan sonra en çok görülen hastalığın Parkinson olduğunu buna rağmen farkındalığın yeterli düzeyde olmadığının altını çizen Gülnur Uğurlu Kelçe, “Bedenlerine söz geçiremeyen bu grup vücutlarındaki titremelerden, yan etkilerden kaynaklı istemsiz hareketlerden dolayı toplum içinde görünmek istemeyip içlerine kapanmaktadırlar. Bunun en büyük sebebi toplumsal dışlanma ve yanlış anlaşılmalardır. Özellikle kırsal kesimde bu hastalık daha geç teşhis edilmektedir. Kırsal kesim Parkinson hastalığı açısından bir risk faktörü oluşturduğu için orada yaşayan kişilerin bu konuda eğitilerek farkındalıklarının artırılması gerekiyor” dedi.

Kelçe, genç Parkinson hastalarının çalışma hayatlarının da sekteye uğradığını söyleyerek, “İşverenler verim alma konusunda sıkıntılı bulduğu bireyleri çalıştırmak istememektedir. Bu da ekonomik sıkıntıların ortaya çıkmasına sebebiyet vermekte, bazen de aile birliğinin parçalanmasına neden olmaktadır. Hastalık sürecindeki en önemli görev ailelere düşmektedir. Hastaların bir bölümü hastalık ilerledikçe desteğe ihtiyaç duymakta, hastaya bakım veren kişi yalnız fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal, ekonomik, sosyal açıdan da etkilenmektedir” diye kaydetti.   

"KAHVE TÜKETENLERDE DAHA AZ RASTLANIYOR"

Parkinson hastalığının kesin nedeninin henüz tam olarak bilinmediğini söyleyen Gülnur Uğurlu Kelçe, bununla birlikte araştırmacıların çeşitli faktörlerin rol oynadığı kanaatinde olduğunu söyledi. Kelçe, “Genetik faktörlerin Parkinson’un üzerindeki etkileri hâlâ tam olarak ispatlanamamıştır. Ancak genetik ve çevresel faktörlerin bu hastalığa yol açabileceği düşünülmektedir. Böcek ilaçları, solventler, metaller, toksinler gibi. Bunun yanında kuyu suyu içmek, tarım ilaçları sayılabilir. Yapılan çalışmalarda kahve tüketen kişilerde Parkinson hastalığına daha az rastlandığı tespit edilmiştir” diye konuştu.

ÖNCEKİ HABER

Şırnak'ta otobüs terminalinde çökme meydana geldi: 5 işçi yaralandı

SONRAKİ HABER

Pinterest de Türkiye'ye temsilci atayacak

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...