06 Mart 2021 23:05

Fransa'da sendikalardan 8 Mart bildirisi: Krizden çıkmak için eşitlik!

Fransa’da sendikaların 8 Mart bildirisinde Kovid-19 krizinin en çok kadın emekçileri etkilediği belirtilerek mücadele çağrısı yapıldı. Almanya'da Rusya ile ilişkiler, Britanya'da ise bütçe gündemdeydi

Fotoğraf: DHA | Kolaj: Evrensel

Paylaş

Fransa’da işçi ve emekçi konfederasyonlarının neredeyse tümünün ortak yayımladığı 8 Mart çağrısında kovid-19 krizinin en çok kadın emekçileri etkilediği belirtilerek mücadele etme çağrısı yapıldı.

Almanya’nın Rus muhalif Navalny’ye yönelik gelişmeler nedeniyle ABD ile birlikte Rusya’ya karşı yeni yaptırım uygulaması, bir yandan NATO’nun yeniden ‘normal’ine kavuşması olarak değerlendirilirken diğer yandan hem Kuzey Akım 2 projesi hem de dış politik amaçları konusunda kaybedenin Almanya olacağı tartışması yarattı. Junge Welt gazetesindeki makalede, Almanya’nın Rusya ile ilişkileri konusunda karar vermesi, ABD’den bağımsız tavır almazsa kaybetmeyi göze alması gerektiği belirtiliyor.

İngiltere’de Brexit sonrası ilk bütçeyi Maliye Bakanı Rishi Sunak açıkladı. Yeni bütçedeki vergi artışları ve devlet harcamalarındaki kesintiler büyük sefalet ve eşitsizliğin artışına yol açan son 10 yıllık Muhafazakar Parti politikasının, bir o kadar yıkıma yol açan salgının ardından da devam edeceğine işaret ediyor.

EŞİTLİK, KRİZDEN ÇIKMAK İÇİN ÖNEMLİ BİR KALDIRAÇTIR!

Kadın hakları için uluslararası mücadele günü olan 8 Mart vesilesiyle, hükümet ve patronların dikkatini çekmek istiyoruz.*

Yaşadığımız eşi görülmemiş krizin kadınlar üzerinde doğrudan etkisi var. Bu kriz kadın emekçilerin çoğunluğu oluşturduğu birçok mesleğin sosyal gerekliliğine ışık tuttu. Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) ortaya koyduğu gibi dünya genelinde krizin neden olduğu iş kayıpları ve gelir düşüşleri, erkeklerden çok daha fazla kadınları etkiledi.

Fransa’da sosyal güvencesizlik ve yoksulluktaki artış, yarı zamanlı çalışanların yüzde 80’ni, süreli sözleşmeyle çalışanların yüzde 60’nı ve tek ebeveynli ailelerin yüzde 80’ini temsil eden kadınları cezalandırıyor. Okulların ve kreşlerin işleyişinin pandemi nedeniyle zorlaştırılması da kadınları cezalandırıyor; birçoğu uzaktan çalışırken çocuklarına bakmak zorunda kalıyor ve bu da kariyer ve sağlıklarına olumsuz yansıyor. Tam kapanma süreci, ayrıca, aile içi şiddetin artması ve sağlık hizmetlerine erişimin zayıflaması olarak da yansıdı. Uzun yıllardır birlikte haykırdığımız talebi yansıtan babalık izninin uzatılmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Bununla birlikte, hükümet ve patronlarla kadınların durumunu iyileştirmeyi amaçlayan müzakere ve eylem planlarımızın çoğunun (kadın-erkek arasındaki ücret farkının giderilmesi, ebeveynlikle ilgili haklar, yarı zamanlı çalışma, şiddetle mücadele vb.), kriz gerekçesiyle ertelenme veya tamamen yok sayma durumundan hoşnut değiliz. Bu bakış açısından kaynaklı olarak Meslek Eşitliği Yüksek Konseyinin kaldırılması olumsuz bir işarettir, zira mesleki eşitliğe adanmış ender sosyal demokrasi kurumlarından birini ortadan kaldırılıyor.

Hükümeti ve işverenleri tüm samimiyetimizle uyarıyoruz: Ekonomik, sosyal politikalar ve kadın haklarını gerçekten hesaba katan sosyal bir demokrasi yeniden canlandırılmadan, kriz, eşitsizlikleri arttırma ve kadınların koşullarını kötüleştirme riski taşır.

Birlikte su talepleri haykırıyoruz:

  • Cinsel ve cinsiyetçi şiddeti önceden engelleme konusunun işyerlerinde zorunlu müzakere konusu olmasını öneriyoruz.
  • Kadınların çoğunluğu oluşturduğu mesleklerdeki ücretler arttırılmalı ve yasalar eşit işe eşit ücreti garanti altına almalıdır.
  • İşyerlerine yardım koşullara bağlanmalı ve kalkınma planı birçok kadını etkileyen yoksulluğa, sosyal güvensizliğe, yarı zamanlı çalışmaya ve işten atmalara karşı mücadeleye katkıda bulunmalıdır.
  • Ücret eşitliği endeksi düzeltilmeli ve ücretler arası farkı gerçek anlamıyla yok etmeye hizmet etmelidir.
  • Eşitsizlikleri geriletme ve krize karşı daha iyi mücadele etmeye yönelik kamu hizmeti, özellikle de kadınların üzerine yüklenen çocuklara bakma ya da bağımsız hareket etme kapasitesini kaybedenlere yardım etme konularında daha da güçlendirilmelidir.

Örgütlerimiz için kadın ve erkek eşitliği krizden çıkmaya yönelik zorunlu kaldıraçlardan birisidir. Daha adaletli ve dirençli bir toplum oluşturabilmek için, sağlık ve sosyal ilişkiler sektörlerine daha fazla yatırım yapma, kamu hizmetlerini güçlendirme, kadınların çoğunlukta olduğu mesleklerde ücretleri arttırma, şiddet ve dışlanmışlıklara son vermemiz gerekir.

*CFE-CGC, CGT, FO, CFDT, FSU, Solidaires, UNSA sendikal konfederasyonları

(Çeviren: Kıvanç Demir)

DÜŞMANLIĞIN BEDELİ VAR: RUSYA’YA YENİ YAPTIRIMLAR

Jörg KRONAUER
Junge Welt

Başbakan Angela Merkel geçtiğimiz günlerde Rusya’ya karşı güç mücadelesine odaklanırken hiçbir hayal yaymadı. Mesela “Doğu Ukrayna”da, “son yıllarda ilerleme kaydedilmedi. Bu nedenle “ortak bir transatlantik Rusya politikası geliştirmemiz çok önemli” dedi. Böyle bir “politika” için geçerli yapı taşına yönelik ilk girişim salı günü gözlendi: Brüksel ve Washington, Rus muhalif Aleksey Navalny konusundaki çatışma nedeniyle Rusya’ya karşı benzer yaptırımlar ilan ettiler. Bu temelde yeni bir şey değil. Moskova’ya yönelik önceki tedbirler de Trump yönetimiyle koordine edilmişti. Yine de yeni adım, gelecekte birlikte baskı uygulamanın mümkün olacağının bir işareti olarak algılandı ve kutlandı.

Bununla birlikte, soru, bu ilk yapı taşından sonra nelerin geleceği ve göstermelik olarak sergilenen transatlantik birliğin gerçekte ne kadar ileri gideceğidir. Yıllardır partiler üstü bir birlik içinde Rusya’ya karşı çok daha kapsamlı yaptırımlar çağrısında bulunan ABD Kongresi, baskı yapıyor. Bir sonraki hedeflerden biri Almanya’nın Kuzey Akım 2 projesinin ölüm çanı olan ABD, her iki tarafın da yüzünü kurtaracak bir çıkış yolu bulunup bulunamayacağını hâlâ Berlin ile müzakere ediyor, ancak Kongre üyeleri arasında sabırsızlık artıyor. Washington’da bu konuda yaptırım destekçileri üstün gelirse, Trump döneminde her iki tarafın da kendi çıkarları doğrultusunda mücadele ettiği Kuzey Akım 2 konusundaki transatlantik ihtilaf yeniden gün ışığına çıkacak. Transatlantik birliğin kutlandığı buzun dayanıp dayanmayacağı da açığa çıkacak.

Federal hükümet tehlikeli bir oyun oynuyor. Örneğin, Kuzey Akım 2 meselesinde kendi çıkarlarını dayatmayı başarırsa, başka bir noktadan ABD ile birlikte Moskova üzerindeki baskıyı arttırır ve onu bir noktada çökmeye zorlarsa büyük pokeri kazanabilir. Ama aynı zamanda kaybedebilir de: Örneğin, Kuzey Akım 2, ABD yaptırımları nedeniyle tamamlanamazsa ve aynı zamanda Rusya’ya karşı yeni zorlayıcı tedbirler hedeflerine ulaşmada başarısız olursa, kaybeden Almanya olur. Bu, Berlin’in güç siyaseti açısından Moskova’ya karşı yaptırım siyasetini sürdürdüğünde kaybedeceği şeylerin maliyetini karşılayamaz. Bir örnek: Hristiyan Sosyal Birlik partisinden Christian Schmidt’in Federal Hükümetin istediği gibi Bosna-Hersek’teki BM temsilcisi olması Rusya’ya uygulanacak yaptırım politikası sonucu, Rusya destek vermeyeceği için, gerçekleşmeyebilir.  Rusya sadece Bosna Hersek’te değil Libya, Suriye ve diğer birçok çatışma bölgesinde Almanya karşıtı bir pozisyon üstlenebilir ve Almanya’nın dış politikadaki hedeflerine erişmesini engelleyebilir. Sonuç olarak saldırganlık bedavaya gelmez: Tabi ki düşmanlığın da bedeli vardır.

(Çeviren: Semra Çelik)

VERGİ ARTIŞLARI VE KEMER SIKMA POLİTİKALARI BRİTANYA’YI GERİYE GÖTÜRÜR

The Guardian
Başyazı

Maliye Bakanı Rishi Sunak, son aylarda, olası bir Muhafazakar Parti lideri havasıyla ortaya çıkıyor. Bu bütçe iki nedenden dolayı çok önemliydi. Birincisi, İngiltere’nin Avrupa Birliği yörüngesini terk etmesinden bu yana yaşanan en büyük mali olaydı. İkincisi, İngilizler, koronavirüsün gölgesinin ötesini görebileceklerinin farkına varıyor. Her ikisi de şu soruyu zorunlu kılıyor: Salgın sonrası ne tür bir ülkede yaşamayı bekleyebiliriz? Sunak’ın bir cevabının olmaması ise güzel göründüğünün ama içinin boş olduğunun bir göstergesi.

Bakan, söz verdiğinden daha azını yaparak hükümet hakkında belki de istediğinden daha fazlasını açığa çıkardı. Brexit’in kârı, koronavirüs çağında zar zor görülüyor. İklim acil durumunun yokluğu dikkat çekici. Hazine’nin bir kısmının ve bir ulusal altyapı bankasının kuzeyde olması güzel bir haber. İngiltere fazlasıyla merkezileşmiş bir devlet. Ancak, Sunak’ın domuz fıçısı harcama modeli, Muhafazakarlar’a oy veren “kırmızı duvar” koltuklarını ücretsiz limanlar ve kasaba anlaşmalarıyla ödüllendirmenin yanı sıra İskoçya’daki bağımsızlık taleplerini satın almak için yapılan gizli tekliflerden oluşan daha geniş ve rahatsız edici bir eğilimi ortaya çıkardı. Brexit’in en somut sonucu, yükselen bir ticaret açığı gibi görünüyor.

İngiltere, 60 milyar sterlinlik kalıcı yara izi ile herhangi bir büyük ekonomiler arasında en kötü ekonomik krizi yaşayan oldu. İstihdam ve hane halkı desteğinin eylül ayında bitmesi şaşırtıcı. Universal Credit (adlı) sosyal yardım kredisindeki yükselişte de hikaye aynı. İkinci bir ev almadıkları sürece ailelere nasıl yardım edileceğini görmek zor. 2,2 milyon kişi işsiz kalacakken -2020’nin sonundan yarım milyon ve salgın öncesinden 850 bin fazla- sosyal güvenlik neden kesilsin? Sunak’ın iddia ettiği gibi, “işleri korumak” için pek de bir reçete yok.

Başarılı bir aşı uygulamasıyla, Bakan, İngiltere’nin sarmal bir yay gibi geri zıplayacağına inanıyor. Geçen ay tüketicilerin “kazara 250 milyar sterlin tasarruf ettiğini” ve karantina kalktığında ülkeyi durgunluktan çıkarmak için harcamaya hazır olduklarını iddia eden İngiltere Merkez Bankası temsilcisi Andy Haldane ile aynı çanaktan içiyor. Sunak iki tarafa da bahis yatırıyor. İngiltere’nin toparlanması hane halkı tüketiminden farklı bir şeye dayanacaksa, iş yatırımı kritik önem taşır. Karantina sırasında şirketler harcayamadı ve 120 milyar sterlin biriktirdi. Sunak, yatırım yaptıkları her 1 sterlin için vergi faturalarında 25 kuruşa kadar tasarrufa izin verecek. Bu, tahmini 25 milyar GBP değerinde kurumsal bir hediye.

Sunak, 2025 yılına kadar ekonominin altıda birden fazla büyüyeceğini düşünüyor. Risk, bu büyümenin görünmemesidir. Daha yavaş bir ekonomik toparlanma, borç ve yoksulluk içindeki hane halkı sayısını artıracaktır. Maliye Bakanı ekonomiyi yarı boş değil, yarı dolu olarak görüyor. Salgın sırasında tasarruflarının azaldığını gören borçlu küçük işletmeler ve nüfusun en alt % 40’ını görmezden gelmeyi tercih ediyor.

Bakan, İngiltere’nin yardım yanıtının ABD’deki Joe Biden’ınki gibi görülmesini istiyor. Ancak Biden hükümetin gücüne inanıyor; Sunak buna inanmıyor. Salgın sonrası departman bütçelerinde kesintiler yaptı ve Ulusal Sağlık Sistemi (NHS) bütçesi şaşırtıcı bir şekilde 30 milyar sterlin azalacak. Kamu Politikası Araştırmaları Enstitüsü’nden Carsten Jung, kamu yatırımının ekonominin adil ve sürdürülebilir bir şekilde geri dönmesi için gerekli olanın yalnızca “yarısı” ve Bay Biden’ın desteğinin de yarısı olduğuna dikkat çekiyor.

Bay Sunak, küresel standartlara göre çok düşük olan kurumlar vergisini artırma konusunda haklı, ancak bir bütçe boşluğunu doldurması gerektiği için değil. Bu tür vergileri daha yüksek kamu harcamalarıyla dengelemeli. Hazine, borcun çoğunu satın alacak. Hazine’nin enflasyonun yükseldiğine dair kanıt olmadan faiz oranlarının yükselebileceğini iddia etmesi korkutma taktiği; yararsız, daraltıcı bir zihniyete işaret ediyor. Bir bütçe açığını azaltmak için arka arkaya bütçe kesintileri ve vergi artışları için önceden taahhütte bulunmak ekonomiyi yönetmenin kötü bir yöntemi. Her deflasyon paketi, sürecin tekrarlanması için daha fazla talep ile, daha düşük üretim, istihdam ve reel gelirler eğilimi hızlandırarak, yalnızca uçurumu genişletmeye hizmet eder. İngiltere on yıldır bu kısır döngülerin içerisinde. Döner kavşaktan çıkmanın zamanı geldi.

(Çeviren: Haldun Sonkaynar)

ÖNCEKİ HABER

Somali'de bombalı araçla saldırı: 20 ölü, 30 yaralı

SONRAKİ HABER

BM Güvenlik Konseyi, Myanmar'daki darbeye karşı ortak karar alamadı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...