HDP’den EMEP’e ziyaret: Fezlekeler muhalefeti sindirme operasyonunun bir parçası

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Herkes için Adalet” kampanyası çerçevesinde beraberindeki heyetle birlikte Emek Partisi'ni ziyaret etti.

25 Şubat 2021 08:52
Son Güncellenme Tarihi: 25 Şubat 2021 14:32
Paylaş

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın EMEP’i ziyaretinde konuşan EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, “HDP'ye yapılan tüm baskıların, tüm gözaltı ve tutuklamaların, fezlekeleri bu operasyonun, muhalefeti sindirme operasyonunun bir parçası olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu saldırılar sadece HDP'ye değil” dedi. Akdeniz topyekun bir mücadelenin bu işi tersine çevireceğini söyledi. Pervin Buldan da Kürt sorununun çözümünün, Türkiye halklarının vereceği barış mücadelesiyle olacağına vurgu yaptı.

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan “Herkes için Adalet” kampanyası çerçevesinde beraberindeki heyetle birlikte EMEP’i ziyaret etti. EMEP’in Genel Merkez irtibat bürosunda yapılan görüşmede Buldan ve beraberindeki heyeti EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz ve partililer karşıladı. Heyetler arasında yapılan ikili görüşme öncesinde Pervin Buldan ve Ercüment Akdeniz basın açıklaması yaptı. 

Buldan, sözlerine EMEP Genel Başkanlık görevine seçilen Akdeniz’i kutlayarak başladı. Buldan, başlattıkları "Herkes İçin Adalet" kampanyası çerçevesinde EMEP’i ziyaret ettikleri belirtti. AKP iktidarının krizleri fırsata çeviren siyaset anlayışına işaret eden Buldan, bunun pandemi döneminde de yaşandığına vurgu yaptı. HDP’li belediyelere atanan kayyumları hatırlatan Buldan, belediye eş başkanlarının haksız bir şekilde cezaevlerinde olduklarını söyleyerek, “Türkiye halklarının vicdanında, yüreğinde büyük sempatisi olan, Türkiye siyasetine büyük kazanımlar veren başta Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ olmak üzere cezaevlerinde onlarca seçilmiş insan var” ifadelerini kullandı. Buldan, HDP’li yöneticileri ve üyelerinin gözaltına alınıp tutuklanmasının nedenini AKP hükümetinin HDP’yi kendisine tehlike olarak görmesinden kaynakladığını belirterek, pandemi sürecinde de hukuksuzlukların yaşandığı söyledi.  

"YENİ SÜREÇ İÇİN YOL TEMİZLİĞİNE İHTİYAÇ VAR"

Yeni bir süreç için yol temizliğine ihtiyaç olduğunu da ifade eden Buldan, kampanya çerçevesinde yaptıkları görüşmelerde buna vurgu yaptıklarını belirtti. AKP ve MHP dışında herkesin ülkenin gidişatından rahatsız olduğunu söyleyen Buldan, yargıdaki sorunları işaret ederek, “Türkiye belki bir kez daha tartışmaya açmak gereken yeni anayasa meselesini konuşmak gerekir. Muhalefet partileri ile konuştuk ve konuşmaya devam edeceğiz” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışını hatırlatan Buldan, “Ancak yeni bir anayasa yazımı hazırlıkları için öncelikle ortamın düzelmesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.  

İktidarın kullandığı hakaret diline işaret eden Buldan, “İnkar dilinin ve sorunları sadece askeri ve güvenlikçi politikalarla çözme anlayışında olan bir iktidarın bu ülkeye yeni bir anayasa getireceğine inanmıyoruz. Eğer yeni bir anayasa yazılacaksa elbetteki Türkiye’deki bütün kesimleriyle toplumsal kesimler kadınlar farklı inançlar hep birlikte gerekir. Bu hukuksuzlukların düzeltilmesi ile ortak bir anayasanın çıkarılmasının mümkün olmayacağını biliyoruz” ifadelerini kullandı. 

"İKTİDAR ANAYASAYI KENDİ İKTİDARI İÇİN YAPMAK İSTİYOR"

AKP’nin kendi iktidarını ayakta tutabilmek ve bir dahaki seçimi tekrar kazanmak için bazı değişiklikleri yapacağı bir anayasa olacağına vurgu yapan Buldan, yapılacak erken ya da baskın seçimin güvenliğini işaret ederek şunları söyledi: “Geçmiş dönemlerde çokça karşılaştığımız seçim hileleri, bundan sonraki dönemlerde de karşılaşacağımız önemli bir husustur. Oy güvenliği elbetteki hepimizin üzerine durması gereken en temel meselelerden biridir. Seçimler sandıkta kazanılır ve sandıkta kaybedilir. Muhalefet partileriyle bu meseleyi de konuşmaya devam ediyoruz.” 

Kürt sorununun Türkiye’nin temel sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Buldan, “Kürt sorunu ve toplumsal barış temel meselelerden bir tanesi. Bu ülkenin toplumsal barışa ihtiyacı var. Bir toplumsal barış Türkiye haklarının başta Kürtleri olmak üzere Alevilerin, Ermenilerin, Süryanilerin, kadınların her gün haksızlığa uğradığı sorunlar böyle bir anlayış ile çözülmeyeceğini biliyoruz” dedi. Kürt sorununun güvenlikçi politikalarla çözülmeyeceğini anlatan Buldan, “Fakat aynı anlayışın ve yöntemin ısrarla devam etmesi bize şunu gösteriyor; bu ülkede Kürt sorunu çözülmek istenmiyor” diye belirtti. 

Çözüm sürecinde bir can kaybı yaşanmadığını hatırlatan Buldan, “O dönem ülkede kimse yaşamını yitirmedi, anneler ağlamadı, kimsenin kapısına tabutlar gitmedi. Bu bizim için önemlidir ve bunun devam etmesi gerektiğini söylüyoruz. Elbette bir çözüm sürecinden bahsetmiyoruz. Hatta AKP ile yeniden çözüm süreci yapılmayacağını da biliyoruz. Bu ülkede yeniden bir çözüm süreci olacaksa Türkiye halklarının vereceği barış mücadelesi ile olacaktır” ifadelerini kullandı. 

Seçimlerde AKP’yi göndereceklerini belirten Buldan, “AKP’nin yerine gelecek olan, Türkiye toplumunun tamamını temsil edecek olan, farklı kesimlerden oluşacak yeni yönetime elbetteki bu sorun bir kez daha masaya yatıracaktır. Bu meselede kardeş kanının da aktığına da biliyoruz. Ancak sorunun çözümü karşılıklı olarak öncelikle toplumsal barışı elde etmektir. Seçimlerde AKP'yi göndermektir. Seçimlerde kazanacak olan yeni kesimlerle birlikte sorunu çözmek için adım atmaktır. Ki bunun içinde HDP de olacaktır. HDP bugün bu ülkeyi yönetmeye aday bir partidir burada bir kez daha ifade etme isteriz” diye konuştu. 

Cezaevlerindeki artan hak ihlallerine de vurgu yapan Buldan, cezaevlerinde süren açlık grevleri olduğunu belirterek, “Artık cezaevleri lebalep doludur. Cezaevlerinde insanlar artık yerlerde yatıyorlar. Cezaevlerinde yer olmadığı için insanlar ev hapsine mahkum ediliyor. Türkiye toplumunun "Herkes İçin Adalet" kampanyamızda yanımızda duracağı zamanlar olacak. Çünkü adalet herkese lazım. Herkes için adalet isterken kimseyi dışarıda bırakmadan, kadınların, gençlerin bizlerle birlikte hareket etmesini umuyoruz” diye konuştu. 

"YOKSULLAŞAN İŞÇİLER OLDU, TEKELLER KÂRLARINA KÂR KATTI"

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de yaşanan ekonomik krizi işaret ederek, “Bunun sarsıntılarını işçiler ve emekçiler bunu derinden yaşıyor. Buna pandemi de eklendi. Birinci yılını dolduruyor pandemi süreci. Koronadan mı ölelim açlıktan mı ölelim ikilemi içinde işçiler büyük bir cendere içinde” dedi.  

Pandemi döneminde grevde olan metal ve belediye işçilerine selam gönderen Akdeniz, “Adalet kavramı işçiler için değil patronlar için var. Bu pandemi döneminin bütününü değerlendirdiğimiz zaman, bu süreçte yoksullaşan işçiler oldu ama tekeller kârlarına kâr kattı ve zenginleştiler. Adalet bir avuç sermaye sınıfının zenginleşmesi için var bu dönemde. Yine AKP döneminde palazlanan şirketler, tekeller, yandaşlar için var adalet” diye konuştu. 

"AYM VE AİHM KARARLARI UYGULANSIN"

Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ, yanı sıra Osman Kavala ve tutuklu bulunan bütün siyasilerin AYM ve AİHM kararları ortada iken serbest bırakılmamalarını anlamlandıramadıklarını belirten Akdeniz, “Bunu haksız, hukuksuz, adaletin en büyük tahribatı olarak görüyoruz. Sayın Demirtaş başta olmak üzere AİHM kararlarına, AYM kararlarına uymalı ve siyasetçiler demokratik alanda sözlerini söyleyebilmelidirler” dedi. 

"HDP’YE YÖNELİK SALDIRILAR, TOPLUMSAL MUHALEFETEDİR"

Toplumsal muhalefeti ve bütün itiraz noktalarının HDP üzerinden dizayn edilmek istendiğine vurgu yapan Akdeniz, “HDP'ye yapılan tüm baskıların, tüm gözaltı ve tutuklamaların, fezlekeleri bu operasyonun, muhalefeti sindirme operasyonunun bir parçası olarak görüyoruz. Dolayısıyla bu saldırılar sadece HDP'ye değil. Onların şahsında tüm toplumsal muhalefete, hak arayanlara ve bizleredir. Bunların derhal son bulmasın istiyoruz” ifadelerini kullandı. 

"KAYYUM REJİMİ İLE MİLYONLARIN İRADESİNE İPOTEK KONULDU"

Ülkenin giderek bir kayyum rejimine doğru gittiğine dikkat çeken Akdeniz şunları söyledi: “HDP kayyum raporu açıkladı. 4,5 milyon insanın oyları 48 belediyeye kayyum atanmasıyla aslında gasbedilmiş, ipotek konmuş durumda. Her defasında sandığın kutsal olduğunu söyleyen iktidarın sandık karşısındaki tutumu da kendisinin açık bir şekilde göstermektedir. Kayyum rejimi sadece bölge belediyelerinde değil Boğaziçi örneğinde de gördük. Üniversitelerin kendi rektörlerini seçmesine tahammülleri olmayan bir şiddetli operasyonla öğrenci evlerinin basılması ile öğretim üyelerinin eski rektör de içinde olmak üzere tehdit edilmeleri ile bir boyut kazandı.”

"KAYYUM REJİMİ DEVAM EDERSE İLKOKULDA SINIF BAŞKANLARI BİLE SEÇİLEMEZ"

Kayyum rejiminin her alanda yaşandığını anlatan Akdeniz şu ifadeleri kullandı: “AKP’li yıllarda 200 bine yakın işçinin grevi yasaklanmıştır. Grev yasaklanınca sözleşmeler yüksek hakem kurulunca bağlanmıştır. Bu antidemokratiktir, Anayasa bilfiil ihlal edilmiştir. İşçi hareketinin, işçi sendikalarının, kamu emekçilerin anayasal haklarını kullanmalarına izin verilmemekte. Böyle giderse bölgedeki kayyumlar Boğaziçi kayyum mantığı ile yine işçi hareketi üzerinde uygulanan grev yasakları, sendikalara müdahaleler, meslek örgütlerine müdahaleler, TTB ve barolara müdahaleler, böyle giderse tepeden tırnağa tek adam rejimi ile bırakalım, üniversitelerin kendi yönetimlerini seçmesini, insanların belediye başkanlarını seçmesini artık insanlar muhtarlarını seçemez hale gelecek. İlkokulda çocuklar sınıf başkanlarını da seçemez hale gelir. Dolayısıyla sorun bu kadar ciddi bizim için. Topyekün bir demokrasi mücadelesi ve emek mücadelesi ile bu iş tersine çevrilebilir.” 

"KÜRT SORUNU İÇİN DEMOKRATİK VE HALKÇI ÇÖZÜM"

Garê operasyonu üzerinden gerilim yaratılmak istendiğine dikkat çeken Akdeniz, “HDP başta olmak üzere toplumsal kesimler batırılmaya çalışılıyor. Mesele bu operasyon başarılı olup olmadığı değil, mesele bu tip operasyonlara neden gerek olduğudur. AKP iktidara Kürt sorununu çözme iddiası ile geldi. Vaatlerinden biri buydu. Şimdi inkarcı, Kürt sorununu reddeden, güvenlikçi geleneksel politikaları yeniden devreye soktu. Buradan Türkiye’nin bir çıkış yoktur. Türkiye haklarının işçi ve emekçilerin bir çıkışı yoktur. Analar ağlamasın, ocaklar yanmasın diyoruz, insanların acılarına saygı gösterilsin diyoruz. O yüzden tez elden Kürt sorununun demokratik çözümüne dönülmelidir. Bunun için halkların iradesi ortaya konulmalıdır. Çözüm buradadır” ifadelerini kullandı.

HDP’nin adalet kampanyasını önemsediklerini belirten Akdeniz şunları söyledi: “Burada özellikle Soma davası, mahkeme heyeti değişti, içeride tek bir tutuklu yok. 301 insanın canı gitmiş, aileler adalet peşinde, ortadaki adalet tablosu bu halde. Adalet talebine iş cinayetlerinde hayatını kaybeden emekçiler dahildir. İş cinayetlerinde, Soma'da Ermenek'te, Davutpaşa’da, Çorlu tren kazasında, 10 Ekim katliam davasında ve daha birçok davada özellikle emekçilerin adalete ihtiyacı var. Ama ne görüyoruz, darbedilen tekmelenen, terörist yerine konulanlar, yargılananlar oluyorlar.” 

"ATAMA SİSTEMİ KALDIRILMALI"

Parti olarak bütün atama sisteminin kaldırılmasını savunduklarını anlatan Akdeniz, “Valiler, kaymakamlar, rektörler, yargıçlar dahil olmak üzere halk tarafından seçilmelidir. Aksi takdirde sürekli vesayetçi ve sermaye çıkarlarını gözeten müdahalelerle emekçilerden yana buradan bir adalet koridorunun açılmayacağı açıktır. Maalesef adliye koridorları feryat figan isyan koridorlarına dönüştü. Her karardan sonra insanlar acılar içinde adalet sistemine tepki gösteriyorlar” diye konuştu.  

"MECLİS ANAYASA TASLAĞI ÇÖPLÜĞÜNE DÖNMÜŞ DURUMDA"

Türkiye’nin içinde geçtiği koşulları işaret eden Akdeniz, böylesi bir dönemde demokratik bir anayasa tartışmasının yapılamayacağına vurgu yaptı. Şimdiye kadar yapılan düzenlemelerin de sermayeden yana faşist rejimlerin güçlendirilmesine yönelik olduğunu belirten Akdeniz, şunları söyledi: “Bu süreç de bunu gösteriyor. Daha önce de yapılan anayasa tartışmalarında siyasi partilerden metinler istendi, taslaklar istendi. Biz de Emek Partisi olarak taslağımız sunduk. Ama açıkçası Meclis anayasa taslağı çöplüğüne döndü. Tüm bu taslaklar ne oldu? Hangi biri değerlendirildi? Bunların göz boyama amaçlı olduğunu, mevcut rejimin bunu göz boyamak için kullandığı açıktır. Bizim yaklaşımımız şu: Bütün halk güçleri, sadece STK'ler değil, halkın fabrikalardan köylerden tartışmaya katılıp anayasa üzerine fikrini söyleyeceği, oylamalara katılacağı bir sürecin örgütlenmesine ihtiyaç vardır. Bunun için de kurucu bir meclise gerek vardır. Dolayısıyla süreç halka açılmalıdır.” 

"TÜRKİYE’NİN ÇIKIŞI HALK DEMOKRASİSİDİR"

Seçimlerin önemli olduğunu belirten Akdeniz, “Ama Türkiye’de de siyasetin iki kutuplu burjuva kampa bölünmesini de biz doğru bulmuyoruz. Bir yanda Cumhur bir yanda Millet ittifakı. Türkiye işçi sınıfı, emekçileri ve halkları böyle bir ikileme mecbur değil. Yeni bir yolun açılması gerekiyor. Biz buna devrimci demokratik halk seçeneği diyoruz. 3. seçenek diyoruz. Çünkü her iki ittifaka baktığımızda burada sermaye programından ayrışmış bir durum söz konusu değil. Çözüm Türkiye'nin geleceği Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin güçlendirilmesi değildir. Bu açıkçası tek adam rejiminin tahkimidir. Türkiye’nin çıkışı halk demokrasisidir. Türkiye’de halkın kendi kendini yöneteceği, vesayet rejiminin ortadan kalkacağı bir demokratik anayasa ile mümkündür. Anayasa tartışmasının burada anlamı vardır. Reform da aynı şekilde. Reform tartışmalarında da ilk olarak uluslararası tekellerin önüne gittiler, halkın önüne gitmediler” ifadelerini kullandı.

Akdeniz, bunun içinde yerelden başlayan halk örgütlenmelerinin önemli olduğunu ifade ederek, “Sandığın güvencesi de, bu iktidarın gitmesinin güvencesi de bu gücü halkın örgütlemesindedir. Emek ve demokrasi mücadelesinin geri adım atmadan bu mücadeleyi sürdürmesindedir. Bir siyasal oluşum çıkacaksa bu mücadeleden çıkacaktır” dedi.

Akdeniz, cezaevlerinde tecride ve hak ihlaline karşı süren açıklık grevlerini hatırlatarak, “Cezaevindekilerin taleplerine kulak verilmelidir” dedi. (İstanbulEVRENSEL)

Reklam
ÖNCEKİ HABER

İsveç’te özelleştirilen eczaneden çalışanlarına köle muamelesi

SONRAKİ HABER

İmamoğlu'ndan Erdoğan'ın Kanal İstanbul inadına yanıt: İstanbul 1'den büyüktür

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...