Araştırma görevlilerinin haklı isyanı
İTÜ Rektörlüğü tarafından apar topar hayata geçirildiği için, bu operasyona hazırlıksız yakalanan birçok araştırma görevlisi, şimdi araştırmalarını ve tezlerini bir kenara bırakıp, ekmek kavgasına girişmiş durumdalar. Birçoğu açtıkları davalarla haklarını savunuyor.
Kamuoyunda, “başarısız burslu öğrenciler” olarak tanıtılmaya çalışılan bu insanlar, kesinlikle yanlış bir algının kurbanları. Onlar ne başarısız ne de burslu öğrenciler! Onlar, başarılı oldukları için araştırma görevlisi kadrosuna seçilmiş ve devletten maaş alan, emeklilik sicil numarasına sahip, üniversitelerin araştırma ve öğretim altyapısının temel direği olan çalışanlar ve geleceğin akademisyen kadroları!
Yüksek lisans ya da doktora süresinin uzamasının en büyük nedeni, mevcut sistemdeki yapısal sorunlar. Örnek olarak, tez konusunun geç belirlenebilmesi, araştırma altyapısının geç kurulması ve danışman hocaların çoğunun belirlenmiş bir projesinin olmaması nedeniyle, öğrencileri doğru yönlendirememesi gösterilebilir. Bu nedenle, yapısal sorunlar çözülmeden, yalnızca süreyi baz alarak insanları işten çıkartmanın, isabetli bir uygulama olmadığı aşikârdır.
Görüş yazısı uygulamaya konmadan önce, 50d’li araştırma görevlileri, öğrencilikleri devam ettiği sürece görevlerine devam edebiliyorlardı. Doktorasını bitiren araştırma görevlileri, bölümlerinin onayıyla 33a kadrosuna geçirilerek yardımcı doçentlik kadrosu açılmasını bekliyor ve ilgili koşulları sağlayanlar, yardımcı doçent olarak atanabiliyorlardı. Mevcut durumda, 33a kadrosuna geçişler kotalarla sınırlandırıldı ve Bölüm/Enstitü kararları, Rektörlük tarafından oluşturulan üst komisyonun oylama sürecine tabii tutularak, adil olmayan kriterler belirlenerek, oldukça zor bir hale getirildi. Bu durum, belirlenen süreler içinde tez çalışmalarını bitiren araştırma görevlilerinin bile üniversitede çalışmalarına devam etmesini imkânsıza yakın hale getirmiştir.
YÖK tarafından 2008 yılında da 33a kadrolarına geçiş kısıtlanmak istenmiş, ancak Danıştay, 2009 yılında verdiği yürütmeyi durdurma kararıyla, 33a ve 50d kadrolarının aynı işi yapan kadrolar olduğunu belirterek, bu geçişlerin önündeki engelleri kaldırmıştı.
Bir süredir yaptıkları çeşitli eylemlerle (toplantı, yürüyüş, basın açıklaması, iş bırakma... vb.) seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Ancak, her geçen gün daha fazla araştırma görevlisi işsiz kalıyor. Hem de tezlerinin en kritik evrelerinde.
İTÜ’de son dönemde alınan kararlar, 50d’li araştırma görevlileri üzerindeki baskıyı arttırmaya ve 50d’lilerin iş güvencesini ortadan kaldırmaya yöneliktir. Acilen bir çözüm bulunmazsa, zaten az sayıda olan Türkiye’nin gelecekteki bilim insanlarının çoğu bu haksız uygulamalara kurban edilecek. İşsiz kalan bu insanlar, uzun bir mücadeleden sonra tekrar işlerine dönseler bile, kaybolan araştırma zamanını ve bilim aşkını kim geri getirecek?
Çok geç olmadan uyanın lütfen!
*İTÜ
Evrensel'i Takip Et