21 Ocak 2021 23:11

Cam işçisi: Kristal-İş’te çözüm şeffaflık ve sendika içi demokrasidir

Cam işçisi sendikal bürokrasinin tutumunu ve sendikal bürokrasiye karşı mücadele olanaklarını yazdı.

Fotoğraf: Facebook/Cam İşçisi sayfası

Paylaş

Cam İşçisi
Lüleburgaz

Sendikaların içinde bulunduğu durumu sendikalı bir işçi olarak anlatmaya çalışacağım. Şu bir gerçek ki, sendika içi demokrasinin eksiksiz uygulanması, sınıf sendikacılığının olmazsa olmaz koşullarından biridir. Ancak sendikaların başına çöreklenmiş, on yıllardır o koltukta oturup sendikacılığı meslek, sendikayı da babasının malıymış gibi gören sendikal bürokrasi, sendika içi demokrasiyi uygulamamak için birçok kavramın arkasına sığınır... ‘İş barışı’ kavramı, bunlardan biridir. ‘İş barışı’ kavramını sendikal bürokrasi, mücadeleden kaçmanın, kendi uzlaşmacı yüzünü gizlemenin, işçiyi mücadeleden soğutmanın, korkutmanın, caydırmanın bir aracı olarak kullanır. Sendikal bürokrasiye göre işverenle işçi arasındaki sorunlar, kavga etmeden, karşılıklı çıkarlar temelinde, konuşarak, anlaşarak, iş barışını bozmadan, bir masa etrafında pekala çözülebilir!

PATRONLA DEĞİL, BAŞKANLA PAZARLIK SÜRECİ

Gelelim üyesi olduğum Kristal-İş Sendikasının (Diğer birçok sendika da çok farklı değil aslında) kamuoyunda, gazetelerde ve sosyal medyada paylaştıklarıyla, fabrika içinde işçilere karşı tutumlarına... Diyelim sözleşme masasına oturulacak… Hazırlık olarak TİS için taslak çalışması yapacağız. İşçi arkadaşlar olarak taleplerimizi söylüyoruz: Durum bu başkan, ekonomik sıkıntı var, bu hak kaybımız var, şu hakkı taslağa yazdıralım… Taleplerimizi sıralıyoruz. Peki sonra ne oluyor dersiniz? Valla dile getirdiğimiz talepleri dikkate alıp sözleşme taslağına yazmak ve taleplerimiz için işverenle pazarlık yapmak yerine, başkan biz işçilerle pazarlık yapmaya başlıyor! Biz karşımızda görevi işçinin hakkını/hukukunu savunmak olan bir sendikacı değil de sanki bir işveren oturuyor zannediyoruz! “Bu söylediğiniz para çok”, “Bu hakkı alamayız, şu hak kaybı yasalardan kaynaklı” diye diye bizleri taleplerimizden vazgeçirmeye, taleplerimizin alınamayacağına inandırmaya çalışan bir süreç yaşıyoruz. Toplu sözleşmeye ‘hazırlık süreci’ değil de, başkanla yaşanan bir ‘pazarlık süreci’ geçiriyoruz sanki! Diyelim ki pazarlıkta işçilerin dediği oldu, taslak işçilerin isteği gibi düzenlendi... Ama sonra bir duyuyoruz ki, taslağa yazdırdığımız taleplerin pazarlığı yapılmamış, bizim taslak işverenin önüne bile konmamış!

DİLLERDE PELESENK: "İŞ BARIŞI BOZULMASIN"

Sonrasında görüşme tarihleri, görüşme yerleri belirlenip işçiye duyuruluyor. Ama görüşme öncesi işvereni sıkıştıracak, masada işçinin ve sendikanın elini güçlendirecek eylemlerin adı dahi anılmıyor. Hatırlatıldığında söyledikleri tek söz, ‘İş barışı bozulmasın’ oluyor her zaman. İşveren ‘Ne olur ne olmaz’ deyip olası bir greve karşı stok yapıyorken, sendikacılar iş barışı bozulmasın diye mesaiye kalmama eylemi bile yapmıyorlar! Görüşme süreçlerinde işçiler, sadece atılan mesajlarla bilgilendiriliyor! Masada bizim taleplerimiz olmadığı halde, ortalığa yok, “Görüşmeler tıkandı”, yok; “Grev aşamasına geldik” gibi haberler yayılarak sanki sıkı bir pazarlık süreci yaşanıyormuş görüntüsü veriliyor. İşçiler, ‘Neler oluyor’, ‘Anlaşmazlık yaşanan maddeler hangileri’, ‘Madem anlaşamadınız iş yavaşlatalım, mesai eylemi yapalım, yürüyüşler yapalım’ diye sıkıştırmaya başladıklarında, ‘Aman iş barışını bozmayalım, zarar gören biz oluruz’ diyorlar.

ATAMA TEMSİLCİLER

Gelelim temsilcilere… Bizim sendikamızda yaklaşık 6 yıldır bütün işyeri temsilcileri genel merkezin atamasıyla göreve getiriliyor. Önceden oylarımızla belirlenen temsilciler, artık kayyum atanır gibi genel merkez tarafından belirleniyor. Peki, bu arkadaşlar bizim taleplerimiz (Taslakta yazılmayan talepler gibi) doğrultusunda mı hareket ederler, yoksa sendika genel merkezinin talepleri doğrultusunda mı? Sendikal demokrasiye göre bizlerin talepleri doğrultusunda olması lazım... Ama atanan temsilci hele sendika içi demokrasiyi işletmeye kalksın, işçiye kulak versin; anında görevden alınıyor ve yerine bir başkası atanıyor.

TÜZÜK HAK TIRPANLANIRKEN YOK!

Bizim bir sendika tüzüğümüz var! Söylediklerine göre bu tüzük, demokratik bir tüzükmüş! Ama bu demokratik tüzük; işçi arkadaşlarımız ücretsiz izine çıkarılırken, işten atılırken, fabrikaları kapatılırken, hak kayıplarına uğrarken, grevlerimiz yasaklanırken, kıdem tazminatlarımıza saldırılar olurken, pandemi döneminde göstermelik önlemler alınırken, 3 yıllık sözleşme imzalarken ortada yoktu! Ne zaman bir yasa ve tüzük lafı duyduysak hep aleyhimize sonuçlandı. Bizlerin inisiyatifini kırarak temsilcilik atamaları dahil çoğu uygulamada tüzüğe ve yasaya dönüştürülen söylemler, bizlerin kararı ve yararı değildir.

YOLSUZLUK MU, AKSAKLIK MI?

Bunların sonrasında son genel kongre öncesi ve sonrasında sendikamıza açılan davalar var. Mahkeme dosyaları, kayyum talepleri gibi. Sendika genel merkezinin yolsuzluk yaptığı söylemleri... Burada genel başkandan gelen açıklama, “Hesaplarda yolsuzluk yok, aksaklıklar var. Bunun açıklamasını yapmak için mahkemenin kararını bekliyoruz” şeklinde... Eğer hesaplarda bir aksaklık varsa, şube ve üst kurul delegelerinin bile bilmediği hesapları açıklaması ve aidatlarımızın nereye harcandığını en ince ayrıntısına kadar üyelere açıklaması gerekir! Oluşturulan farklı hesaplar mı var? Otel ne oldu? Profesyonellerin maaşları, banka hesapları, bu harcananlar nasıl ve nereye harcandı? Ve tüm bunların sonucunda ne kaldı? Bunları, en ince ayrıntısına kadar bizlere anlatmalı. Böyle olursa hiçbir kafa karışıklığı kalmaz! Ama mahkeme kararını beklemek, kafa karışıklığını aşamadığı gibi daha da büyütür.

KAYYUM TARTIŞMALARI

Sendikamızda kayyum tartışmaları var. Son kongreden sonra kongrenin iptali için açılan davada aynı zamanda kayyum isteği olduğu söyleniyor. Kayyum daha iyi bir sözleşme için mücadele kararları mı alacak? Temsilcileri seçim ile mi belirlenecek? Hatta taslak çalışması mı yapacak? Bizim yaşadığımız sorunları kayyum çözemez. Çözemez. Sorunlarımızı cam işçilerinin birliği ancak çözebilir. Şu an sendika yönetimi bürokratik bir yönetim. Ama onun alternatifi kayyum olmamalı. Alternatif, cam işçisinin birliği ve sendika içi demokrasinin işletilmesidir.

Tüm bunların sonucunda…

Ücretsiz izne çıkarılan işçi arkadaşlarımız derhal işine geri dönmeli ve iş güvencemize zarar verecek tüm uygulamalar ortadan kalkmalı.

Derhal temsilcilikler dahil atamaların olmadığı demokratik bir seçim yapılmalı.

Aidatlarımızın nerelere harcandığı konusunda şeffaf olunmalı.

İşçilerin onayı alınmadan, hiçbir kararın altına imza atılmamalı.

Bunlar, sendika genel merkezinden istenilen taleplerdir.

Ama bizler ne kadar mücadele etmeyi, birlikte durmayı, güçlü olmayı başarır, sınıf sendikacılığının ve sendikal demokrasinin oluşması için, işçi sınıfının ve cam işçisinin mücadele tarihine bakarak mücadele edersek, bu taleplerin karşılanması o kadar mümkün olacaktır. Selam olsun cam işçisinin mücadele tarihine.

Selam olsun cama can katanlara!

Tarih mücadele edenleri yazacaktır.

ÖNCEKİ HABER

Aşıya erişimdeki adaletsizlik dünyayı bağışıklık uçurumuyla karşı karşıya bırakabilir

SONRAKİ HABER

CHP'li Engin Altay: Süleyman Soylu ile Abdülhamit Gül arasındaki buz gibi kavga

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...