21 Ocak 2021 23:15

Zehirsiz Sofralar'dan Turgay Özçelik: Tarım zehirlerine mahkum değiliz

Tarım “zararlılarıyla” mücadele adına kullanılan pestisitlerin zararlarını Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik ile konuştuk.

Fotoğraf: Fotoğraflar: Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği

Paylaş

Eylem NAZLIER
İstanbul

Kullandıkları pestisitlerden zehirlenen çiftçilerin ve tarım işçilerinin sayısı dünya genelinde son 30 yılda yaklaşık 15 kat arttı. Zehirsiz Sofralar Sivil Toplum Ağı Kampanya Koordinatörü Turgay Özçelik ile pestisit kullanımın sonuçlarını konuştuk. Özçelik, tarım “zararlılarıyla” mücadele adına kullanılan pestisitlerin tüm canlılara zarar verdiğine ve ekosistemi bozduğuna dikkat çekti. Özdemir, ”Tüm tarım zehirlerinin yasaklanması, insan ve doğaya zarar vermeyecek üretim yöntemlerinin teşvik edilmesi, tüm ürünlerin aynı derecede sağlıklı olması ve herkesin erişimine açık olması gerekir” dedi. 

"İLAÇ DEĞİL ZEHİR"

Nedir pestisit?

Endüstriyel tarımda yetiştirilen ürünler için zararlı olabilecek böcek, ot, mantar ve bunun gibi canlılara karşı, koruma amaçlı kullanılan kimyasal maddelerdir. Halk arasında “tarım ilacı” olarak bilinir. Ama aslında ilaç gibi bir derde, hastalığa merhem olmaz, iyi gelmez, yaşatmaz. Tam tersine öldürür. İlaç değil zehir demek doğrudur: Tarım zehri.

 Pestisitlerden zehirlenen çiftçilerin ve tarım işçilerinin sayısındaki yükselişin nedeni nedir?

Pestisitler, sadece hedeflediği zararlıları değil, faydalı böcekleri, mikroorganizmaları, yani tüm canlılığı yok ediyor. Zararlılar ise kullanılan pestisitlere bir süre sonra bağışıklık kazanıyor. Bu nedenle çiftçiler her yıl daha fazla, daha etkili pestisit kullanmak zorunda kalıyor. Topraktaki canlılık yok olduğu için, verim alabilmeleri için daha fazla kimyasala, daha fazla girdiye muhtaç oluyorlar. Pestisit kullanımı arttığı için, pestisit zehirlenmeleri de artıyor.

Çiftçileri ve tarım işçilerini nasıl zehirliyor?

Pestisitlerin bir kısmı solunum ya da deriye nüfuz yoluyla vücuda girdiğinde doğrudan ölümcül özellikte. Bir bölümü kanserojen, bir bölümü ise hormonal sistemi bozuyor. Çiftçiler ve tarım işçileri, doğrudan bu pestisitlere maruz kaldıkları için daha fazla etkileniyorlar. Pestisitleri uygularken giyilen koruyucu kıyafetler ve maskeler, söz konusu etkiyi azaltsa da; sadece uygulanan alanda kalmadığı, yayıldığı için sonrasında da pestisitlere maruz kalabiliyorlar.

Turgay Özçelik

"GIDALARIMIZDA BİRDEN FAZLA SAYIDA PESTİSİT KALINTISI OLABİLİR"

Pestisitli ürünü tüketenleri ne gibi sağlık sorunları bekliyor?

Pestisitler insanlarda kısırlık, üreme sağlığı bozuklukları, hormonal sistemde ve sinir sisteminde bozulmalar ve kanser gibi sağlık sorunlarına yol açıyor. Epidemiyolojik ve moleküler çalışmalar, tarımsal, ticari, ev ve bahçe uygulamalarında kullanılan pestisitlerin kanser riskini artırdığına dair önemli kanıtlar sunuyor. Pestisitlere maruz kalma ile prostat kanseri, bazı lenfoma çeşitleri, lösemi ve meme kanseri arasında güçlü bağlantılar olduğunu gösteren çok sayıda yayın bulunuyor. Bir başka önemli mesele, toksikolojik çalışmaların sadece tek bir toksik kimyasal maddenin yol açtığı sağlık sorunları üzerine odaklanması. Oysa tarımsal üretimde kullanılan yüzlerce çeşit pestisit var ve gıdalarımızda birden fazla sayıda pestisit kalıntısı çıkması oldukça muhtemel. Buna “kokteyl etkisi” deniyor. “Kokteyl etkisi”nin yol açacağı sağlık sorunları hakkında net değerlendirmeler yapabilecek bilimsel yöntemler henüz geliştirilememiş durumda. Kullanılan pestisitlerin önemli bir bölümü hormonal sistem bozucu ve nörolojik gelişim bozucu özellikler barındırıyor. Bebekler ve çocuklar bu tür pestisitlerin yol açtığı sağlık zararı açısından en kırılgan grubu oluşturuyor. Bebek ve çocuklardaki kanser riski yetişkinlere kıyasla 10 kata kadar artıyor. Pestisitlere maruz kalmanın, çocuklarda beyin ve sinir sistemi yapısı ve işlevine zarar verdiğini gösteren ikna edici kanıtlar bulunuyor. Nörotoksik pestisitlerin, artmakta olan dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu, otizm rahatsızlıklarına, IQ ve diğer bilişsel işlev ölçütlerinde geniş çapta düşüşe katkıda bulunduğu, açıkça kabul ediliyor. Ayrıca çocuklarda artış gösteren astım, obezite ve diyabet gibi sorunların pestisitle ilişkisine dair ciddi bilimsel veriler var. Üstelik bilimsel çalışmalar gösteriyor ki, pestisitlere çok düşük miktarda maruz kalındığında dahi, özellikle hamilelik ve erken çocukluk döneminde, önemli sağlık sorunlarına yol açıyor.

"DÜNYA NÜFUSUNU DOYURABİLMEK İÇİN PESTİSİTLERE MAHKUM OLDUĞUMUZ KOCAMAN BİR YALAN"

Zehirsiz üretmek mümkün?

Tarım zehirlerine mahkum değiliz. Pestisit savunucuları ve bu zehirleri üreten şirketler, dünya nüfusunu doyurabilmek için pestisitlere mahkum olduğumuzu, aksi takdirde tarımda yeterli verim alınamayacağını söylüyor. Bu kocaman bir yalan. Alternatif, zehirsiz yöntemler de en az endüstriyel tarım kadar verimli, hatta kurak dönemlerde zehirsiz yöntemlerden daha fazla verim elde edildiği görülüyor. Üstelik, pestisitler iddia edildiği gibi verimi artırmıyor. Topraktaki canlılığı yok ettiği için; kullanılan pestisit miktarı artırılsa dahi, ürünlerde verim kaybı yaşanıyor. Organik tarım, onarıcı tarım, agroekoloji gibi pek çok yöntem; biyolojik mücadele, kültürel mücadele gibi pek çok teknik ile zehirsiz üretim yapmak mümkün. Türkiye’de yüzlerce üretici bu yöntem ve teknikleri kullanarak sürdürülebilir bir şekilde üretim yapıyor.

TÜRKİYE’DE PESTİSİT KULLANIMI ARTTI

Türkiye'de durum nedir?

Verimlilik için “Olmazsa olmaz” olarak sunulan pestisitlerin kullanımı Türkiye’de son dört yılda yüzde 51 arttı, ama birim alandan alınan verim bunun çok uzağında. Türkiye’de tarım alanlarında bir artış olmamasına, hatta yüzde 3 düşüş olmasına rağmen, pestisit kullanımı giderek artıyor. Tarım ve Orman Bakanlığı verilerine göre 2014 yılında tarım yapılan alanlar 23 bin 941 bin hektar iken, 2018 yılında 23 bin 200 bin hektara geriledi. Aynı dönemde pestisit kullanımı ise yüzde 51 arttı ve 39 bin 723 tondan, 60 bin tona ulaştı. Bu artışın üretime etkisi ise, pestisit kullanımı ile verimlilik arasında iddia edildiği gibi doğrusal bir ilişki olmadığını, pestisit kullanımının verimliliğin artmasına yönelik beklentilerin çok uzağında kaldığını gösteriyor. 2014-2018 yılları arasında pestisit kullanımı yüzde 51.10 artmasına rağmen, hektar başına ton olarak buğdaydaki verim artışı yüzde 14.17, meyve grubunda yüzde 13.85, sebze de yüzde 7.82, ayçiçeğinde yüzde 6.4, patateste yüzde 4.4. mercimekte ise verim kaybı söz konusu.

"SİRKELİ SUYLA YIKAYARAK PESTİSİTTEN KURTULAMAZSINIZ"

Tükettiğimiz gıdaları pestisitten arındırmak mümkün mü? Sirkeli suyla yıkamanın bir faydası var mı?

Ne yazık ki bu da pestisitlerle ilgili yanlış bilinen şeylerden biri. Ne yazık ki pestisitlerden kurtulmanın, gıdamızı pestisitlerden arındırmanın herhangi bir yolu yok. Çünkü pestisit, ürünün sadece dış yüzeyine uygulanmıyor. Tohumdan hasada kadar her dönemde pestisit uygulandığı için, kullanılan tarım zehirlerinin büyük bölümü gıdamızın bütününe intikal ediyor. Yani elmayı yıkayarak kabuğundaki zehirden kurtulsanız dahi, zehrin büyük bölümü hâlâ elmanın içerisinde kalıyor. Pestisitlerden kurtulmanın tek yolu, zehirsiz, ekolojik ürünleri tercih etmek.

"EKOLOJİK ÜRÜN PAHALIDIR ALGISI DOĞRU DEĞİL"

Ekolojik ürünlerin satıldığı pazarlar çok pahalı olduğu için dar gelirli için alternatif olamıyor? Zehre mahkum muyuz?

Buğday Derneğinin danışmanlığını yaptığı yüzde 100 ekolojik pazarlar ile ilgili bir karşılaştırma ile sorunuza cevap vereyim. İstanbul’da da Kayseri’de de pazarlarımız var. İstanbul’daki pazarlarımızdaki ürün fiyatları, endüstriyel ürünlere göre görece farklı olabilse de; Kayseri’deki pazarımızdaki ürünlerin fiyatları, neredeyse endüstriyel/zehirli ürünlerle aynı. Bunun nedeni, Kayseri’de üretilen organik ürünlerin, Kayseri’de satılıyor olması. Herhangi bir nakliye ve lojistik maliyetin olmaması. Kayseri’de valilik, belediye tarafından organik üretimin teşvik ediliyor olması. Yani “Ekolojik ürün pahalıdır” algısı doğru değil. Doğrusu, ekolojik üretim Türkiye genelinde desteklenmiyor, teşvik edilmiyor. Herhangi bir zararlı ile pestisit kullanarak mücadele etmek daha kolay ve ucuz. Ekolojik üretim yapan çiftçiler, zehir kullanmadıkları için ve herhangi bir destek görmedikleri için birim maliyetleri daha yüksek. Eğer ekolojik üretim desteklenir ve gelişirse, fiyatlar da düşecek, zehirsiz ürünlere herkes ulaşabilecek. Organik, ekolojik, zehirsiz… Böyle ayrımların olması bile yanlış. Tüm tarım zehirlerinin yasaklanması, insan ve doğaya zarar vermeyecek üretim yöntemlerinin teşvik edilmesi, tüm ürünlerin aynı derecede sağlıklı olması ve herkesin erişimine açık olması gerekir.

ÖNCEKİ HABER

85 yaş üzerindekiler ile eczane çalışanları Kovid-19'a karşı aşılanmaya başlandı

SONRAKİ HABER

İÜ Demokratik Üniversite Girişimi: Kayyuma hayır, üniversite iradesine evet

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...