Yetki merkezileşirse, hizmetler aksar
Büyükşehir Belediyesi Yasasının getirdiği düzenlemeler ne anlama geliyor?
AKP’nin yapmış olduğu düzenlemelerin hepsi aslında büyük bir ‘puzzle’ın bir parçası. 4+4+4, Kamu Hastane Birlikleri Yasası, Büyükşehir Yasası hepsi bir şekilde birbiri ile ilişkili. Yeni bir Büyükşehir Belediyesi Yasası çıkmıyor aslında, yamalı bohça usulü var olan mevzuatta değişiklikler yapılıyor. Yapılması düşünülen çok kapsamlı bir düzenleme. Türkiye’de il sistemi baştan aşağıya değişecek. Kamu yönetiminde il sisteminin bir ayağı vali, bir ayağı da il genel meclisidir. İl Genel Meclisi feshediliyor. İl Genel Meclisinin özelliği Büyükşehir Belediyesi sınırları dışında kalan bölgeye hizmet götürmesidir. Belediyelerin sınırlarında bir pergel sistemi vardır. Pergelin bir ucu şehrin merkezine konur, yarıçapı 50 km. olan bir daire çizildiği varsayılır. Onun dışındaki alan kentsel alan dışıdır, kırsal alandır. Oraya İl Özel İdaresi hizmet götürür. Yol yapımından, kardan kapanan yolları açmaktan sağlık hizmetlerine kadar önemli işlevler görür. İl Özel İdaresi halkın en yakındaki birimdir. Şimdi bunlar kalkıyor. Büyükşehir belediyesine, “Bütün işi sen yapacaksın” deniyor. Kasabasına hizmet gelmesini isteyen halk da kalkıp büyükşehre gelerek dilekçe verecek ya da çok iyi internet kullanacak, e-devlet yolu ile işini görecek. Kamu hizmetlerinden yararlanabilmek için bile belli bir teknolojiye sahip ve hâkim olmak gerekiyor bu da belli bir kaynak işi. Artık kamu hizmetlerine ulaşabilmek belli bir sosyo-ekonomik düzeyde olmayı gerektiriyor.
Büyükşehir Belediyelerinin hizmet alanı genişliyor, peki yeterli kaynak ayrılıyor mu buna paralel olarak?
Büyükşehir Belediyelerine ek kaynak tahsis edilmiyor. Belediyeler ekonomik anlamda sıkıntıya girecekler. Belediyeler, 1980’den bu yana neo-liberal politikalar doğrultusunda kendi kaynaklarını kendisi karşılayan kuruluşlar haline getirilmeye çalışılıyor. Yurttaşı müşteri yapma mantığı. Burada belediyenin iki yolu var. Ya sunduğu hizmetleri bedellendirecek, ya da şehre sermaye çekmek zorunda kalacak. Özellikle küresel sermayeyi çekmesi gerekiyor. Bunun için marka kenti olacak. Sağlık markası olacak vs. yani şehir pazarlanacak. Yatırımı çekerken de aslında kentteki işsizler ucuz emek olarak küresel sermayeye sunulmuş olacak.
İmar planlarının merkezileşmesi de yasayla ilgili olarak tartışılan konular arasında. Bunun ne gibi sonuçları olacak?
Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Kanunu kentsel dönüşümle birleştirildiğinde mevcut konutları yıkma yetkisi merkez üstünden belediyelere verildi. Bununla birlikte 50 km.lik pergel dışındaki alanlarda yeni uydu kentler, yeni toplu konutlar yaratılması gündeme geliyor ve burada Toplu Konut İdaresi TOKİ devreye giriyor. Puzzle’ın parçalarından bir tanesi TOKİ. Kamu özel işbirliği yolu ile yani devlet eliyle mütteahhit zengin etme, modern, küresel mütteahhitler yaratma dönemindeyiz. Politika çok değişmiyor. Biz devlet eliyle burjuva yarattık şimdi de küresel zenginler yaratma yolundayız. Bu politika çok sistemli şekilde izleniyor.
'YETKİ KAOSU YAŞANACAK'
Valilik bünyesinde Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezi oluşturuluyor yeni yasayla. Bu merkezin işlevi ne olacak?
İlk defa Valiliğe, “yatırım izleme” gibi bir görev veriliyor. Valinin görevi ildeki yatırımları, afet riski taşıyan yerleri izlemek oluyor. AFAD (Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı) ona bağlanıyor. Afet riski taşıyan yerlerin belirlenmesi, afet olması durumunda oraya verilmesi için belli bir kaynak veriliyor. Hiçbir şeye kaynak verilmiyorken, Valinin bünyesinde oluşturacak olan Yatırım İzleme ve Koordinasyon Merkezlerine kaynak aktarılıyor. Yatırımcılara rehberlik etmek, yatırım destek ofisleri vb. gibi işler için. Yatırım İzleme Koordinasyon Merkezi denilen şey kenti marka kent yaparak pazarlamaya yarayacak.
Yatırım İzleme Koordinasyon Merkezi ile ekonomi merkezden kontrol ediliyor. Fakat öyle bir yapıyla kontrol ediyor ki hali hazırdaki mülki idare sisteminin dışında. İçinde ama sonuçta kendi yönetmelik çıkarabiliyor, valiliğin yönetmeliği ile çakışırsa ne olacak? İçişleri Bakanlığının yönetmeliği ile çakışırsa ne olacak? Parayı, şehir ekonomisini bir noktadan yönetecek. Yerelleşerek merkezileşme denilen bir eğilim var. Batıda da aynı şey söz konusu. Farklı ülkelerde farklı yollarla yapılıyor. Bazı ülkelerde kalkınma ajansları üzerinden yapılıyor. Yereli inisiyatifsiz, sembolik birimler haline getiriyor. Yani aslında valinin kaymakamın bütün işi temsil etmek, genelge yayınlamak, toplumsal olay çıkarsa polis göndermek. Emniyet genel müdürlüğü ve güvenlikle sınırlı bir şey haline getiriliyor. Diğer alanlarda güçsüz bırakıyor. Bu nedenle Valiler ve Kaymakamlar da rahatsız bu yasadan. Önümüzdeki dönem tam bir yekti kaosu yaşanacak.
Yerinden yönetim, yerelleşme tezlerine ne oldu? Her şey merkezden planlanacaksa, muhtar ya da ilçelerde belediye başkanı seçmenin anlamı ne?
Liberallerin bugüne kadar ki tezleri, “Merkezden halkın ihtiyaçlarını karşılayamazsınız. Nereyi planlayacaksınız o plan yaşayanlara en yakın noktada yapılmalı. O insanların ihtiyaçları karşılanmalı, talepleri dikkate alınmalı” idi. Birden bire krizle beraber bu tezlerinden vazgeçtiler. İşi merkezileştirdiler. 1980’den bu yana neo-liberal ütopyalarla belli bir kuşak yetiştirildi. Bu kapsamda kullanılan, “Halk kendine en yakın birimden hizmeti alır”, “Kendi yaşayacağın şehrin planını kendin yap” gibi söylemler artık bitti. Neo-liberal tezlerin çöktüğünü görüyoruz aslında. Avrupa’da da böyle. Ekonomik güç nerede ona bakmak gerekiyor. Ekonomik güç belli bir noktada toplanıyorsa istediğin kadar bir ilçe yereline katılım hakkı ver. Ben o ilçedeki ekonomik kararlara katılamıyorsam, “Palmiye mi dikelim zeytin mi dikelim” tartışmasına katılıyorsam bu bir katılım değil oyalamadır. Yeni yasayla beraber ekonomik güç merkezde toplanıyor. Yetki Büyükşehirde ama ekonomi merkezi idarede.
Kırsal alan kent sınırları içine girdi. Oradaki ihtiyaçlar farklı. Kenti yönetmekle sorumlu bir idare oralara nasıl bir hizmet götürecek? Köyler kentleşecek mi?
Büyükşehir Belediye Yasasına tarım ve hayvancılık konusunda destek ve hizmet vermeyi de eklediler. Belediye dediğiniz kentsel alana özgü bir olaydır. Dört dörtlük bir ikilem yapıyla karı karşıyayız. Şu an için hali hazırda tarlalar da ruhsatlanmış oluyor. Bu ileriye yönelik sancılar çıkartacak bir durum. Yasa çıktığı ve yürürlüğe girdiği andan itibaren tarlanız işletme olarak ruhsatlandırılacak. Artık bu bir işleme sayılacak ve vergi yükümlülükleri ekstra artacak. Tarla sahibi köylü olmaktan çıkacak, işletme sahibine dönüşecek. Kapitalist tarımın çok hızlı bir şekilde önünü açıyor. Toprağı ruhsatlandır kapitalist bir işletmeci ya da bir müteahhit alsın. En çok korktuğum nokta, tarım alanlarının hızla betonlaşması. Sosyolojik anlamda bir dejenerasyon yaşanacak. Ama köyün kalkması sosyolojik bir şey. Halihazırda köy olan bir yeri vergilendirerek de ortadan kaldıramazsınız. Orada köylü en fazla tarım yapamaz hale gelir ya da bir yerlerde kaçak tarım yapar. “Ben burada ekmiyorum, biçmiyorum kapattım” der, kendine kadar geçimlik tarım yapar.
SERMAYENİN ÖNÜ AÇILIYOR
Neyin önünü açmak istiyorlar, çok sıkıştılar da gelir peşindeler mi?
Çok fazla cari açık var. Krizi öyle mi aşmayı düşünüyorlar bilemiyorum. Kamu yönetimi dediğimiz olayın kamusal özünün boşaltılması, ceo’lar eliyle bir kamu yönetimi öngörülüyor. Zaten kapitalizmin birikim rejimiyle bunu çok da fazla bağımsız tutamayız. İkinci Dünya Savaşı sonrasından 1970’lerin ortasına kadar süren Fordist dönemde güç merkezîdir. Fordist sermaye birikim rejiminde kamu yatırımları başat bir aktördür. Kamu, yatırımcı bir öğe olarak sermayenin yetmediği yerlerde devreye girer. Temel alt yapıyı hazırlar, gerektiğinde özel yatırım yapar. Ekonomi merkezden yönetilir, yerelin hareket serbestisi kısıtlanır. 1980’lerde tüccar devlet, liberal devlet rüzgârları esti. Her şey yerelleşsin denildi, hızlı özelleştirmenin getirdiği sosyal sıkıntılar çıktı. 90’ların sonunda Asya kaplanlarının krizi ve kapitalizmin hafif sallantısı üstünden küçük bir restorasyon şeması yapılandı. Yönetişime geçildi. Yönetişimin alt yapısında kamu özel işbirliği vardır. Sermaye her zaman için devletin müdahalesine ihtiyaç duymuştur. Kamu devreye girdiği an yereli ekonomik ve yetki açısından merkeze bağlar. Çünkü karar noktası orasıdır. Ama şu an çok farklı bir şey yaşıyoruz. Her şeyin üstü örtülü, Fordist dönemde her şey çok daha açıktı. Şu an her şey o kadar örtülü yaşanıyor ki çözülemeyen o. Yeni bir süreç içindeyiz, postfordist, neo-postfordist dönemin bugün geldiği nokta bu. Yönetişim dediğimiz süreçte kamu özel işbirliği dediğimizde iş kilitleniyor. Bu merkezden sermaye birikiminin kontrol edilmesine ihtiyaç duyduğunu göstermesi anlamına geliyor. Kamu sosyal devlet anlamında müdahil olmuyor, iki noktada müdahil oluyor; Sermayenin önünü açmak için ve sermayenin yatırım kapasitesinin yetmediği yerlerde. Bu yasaya baktığımızda işin özünde sermayenin önünü açmak açısından bir müdahale var.
'ŞEREFİYE VERGİSİ'
Yakında gündeme “Şerefiye Vergisi” de gelecek. Herhangi bir yerden köprü, yol geçti, eviniz değerlendi. Siz onu satarken de devlet araya giriyor liberal mantıkla, kapitalizmle çelişen bir şey olarak, “Eviniz şu kadar değerlendi, bunun şu kadarı benim” diyor. Bu vergi 2. Dünya savaşı yıllarında ve sonrasında yani sıkıntılı bir dönemde uygulanmış bir vergi. Şimdi ne adla çıkaracaklar bilmiyoruz ama Bakanlar Kurulu’nun gündeminde olduğu söyleniyor. Siz artık evinizin önünden yol geçtiğinde sevinemez olacaksınız. Böylesi bir sürece gidiyoruz.
HÜKÜMETE MUHALİFSEN YANDIN
Hükümete yakın olan belediyeler ve hükümete uzak olan belediyeler ayrımı ortaya çıkacak. Hükümetin partisiyle belediye aynı partidense sorun yok. Oraya ek kaynak da aktarabiliyorlar. İstanbul Belediyesi örneğinde gördüğümüz gibi, hazineden araziler vermek vb. işler yapılıyor, kaynak aktarılıyor yani. Eğer ayrı partilerse bu tür sancılar çok daha derin yaşanacak. Halk, “Hizmet gelsin istiyorsan, parasız gelsin istiyorsan, daha ucuza istiyorsan beni seçeceksin”e zorlanacak. Halkın siyasi iradesini de seçimini de etkileyecek bir süreç. Erdoğan da sık sık “Belediyecilik bizim uzmanlık alanımız” vurgusu yapıyor. (İzmir/EVRENSEL)
Evrensel'i Takip Et