15 Aralık 2020 22:14

Tekstilde Çinlileştirme başladı, teşvik sona erince kayıt dışılık artacak

Uzun süredir tekstil sektöründeki ücretli emeğin durumuna dair çalışan İktisatçı Dr. Serdar Acun, ücret farklılıklarının ‘Çinlileştirmenin’ başladığına işaret ettiğini belirtti.

Tekstilde Çinlileştirme başladı, teşvik sona erince kayıt dışılık artacak

Fotoğraf: İnanç Yıldız/Evrensel

Orhan KURUL
Dersim

Urfa, Batman, Malatya, Diyarbakır, Elazığ ve Van gibi Bölge illerinde 2000’li yıllarının ortasından beridir tekstil sektörünün gelişiminde ciddi bir artış söz konusu. 2008 yılında verilmeye başlanan teşvik ile neredeyse bölgenin her ilinde tekstil fabrikaları ardı ardına açıldı. Daha çok tarıma bağlı bir ekonomik şekilleniş söz konusu olan bu illerde, tekstil sektörünün bu gelişimi kendisiyle birlikte başka bir dönüşümü de sağladı, sağlıyor... Uzun yıllardır tekstil sektöründeki ücretli emeğin durumunu çalışan İktisatçı Dr. Serdar Acun bu değişimi ve bu değişimin kendisiyle birlikte getirdiği dönüşümü Evrensel’e anlattı. Ücret farklılıklarının ‘Çinlileştirmenin’ başladığına işaret ettiğini belirten Acun, “Teşviğin sona ermesi kayıt dışılığı artıracak” dedi.  

Öncelikle Bölge’de tekstil sektöründeki ücretli emeğin durumu, çalışma isteğinin nereden geldiği sorusuyla başlayalım?

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi genellikle tarım egemen olduğu, çalışma biçimi olarak ise daha çok esnaf ve köylülüğün baskın olduğu bir alan olarak görülmekteydi. -Burada Antep’i ayrı ele almak lazım. Antep sanayinin baskın olduğu bir şehirdir. Özellikle ’90’lı yıllarla beraber bölgede ki dönüşüme öncülük eden alan olarak göze çarpmaktadır.- Ancak 1990’lı yıllarla beraber yaşanan çatışmalar ve ekonomide yaşanan neoliberal dönüşümlerle birlikte bölgede kentlerin yapısı değişmeye başladı. Bu değişim de emeğin durumunda değişimleri tetikledi. Özellikle 2000 kasım ve 2001 şubat krizleri ile birlikte tarımda yaşanan dönüşüm bölgede tarımda önemli ölçüde çözülmeye neden oldu. AKP iktidarıyla beraber 2000’li yılların ortasında daha net bir şekilde dillendirilen bölgesel asgari ücret tartışmaları Türkiye içinde küçük ‘Çinler, yani yeni ucuz emek merkezleri yaratma hedefini ortaya koymaktaydı. 2008 yılında tekstil sektörüne yönelik hazırlanan Tekstil, Hazır Giyim ve Deri Sektörü Stratejik Eylem Planı ile firmaların Doğu ve Güneydoğu illerine taşınması halinde teşvik verilmesi gündeme gelmişti. Burada aslında sanayi kentlerinin daha katma değerli ürünler üretmesi teşvik edilmeye çalışılırken diğer şehirlerde ise daha çok emek yoğun sektörlerin yoğunlaşması-kümelenmesi amaçlanmaktadır. Bu sektöre yönelik hazırlanan eylem planını merkez alarak sorulması gereken soru;‘Bu teşvikler bölgede tekstil sektörünü ve istihdamını nasıl etkiler?​’ sorusudur. Doğu ve Güneydoğu’da tekstil sektöründeki ücretli işçilerin durumuna ilişkin çalışma da bu soruya cevap arama isteğinden ortaya çıkmıştır.

TEKSTİL FABRİKALARI GÖZLE GÖRÜLÜR ARTTI

Peki, 2008 yılından günümüze Bölge’de tekstil sektörünün durumu kısaca nasıl değişmiştir?

Bilindiği üzere Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde Antep ’90’lı yıllardan beridir önemli bir sanayi şehriydi. Diğer şehirlerde küçük ve büyük çaplı bazı işletmeler mevcuttu ancak bunlar toplam içinde sınırlıydı. Tekstile ilişkin yapılan teşviklerle birlikte bölgeye yönelen tekstil fabrikaları gözle görülür şekilde arttı. Özellikle 2010 yılından itibaren neredeyse bölgede her ilde en az bir tekstil fabrikası açıldı. Bulunduğumuz şehir olan Tunceli’de bile açılıp kapanmalarla birlikte 5 fabrika 2010 yılı sonrasında faaliyet gösterdi. 2013 yılında bölgenin toplam ihracatının yaklaşık yüzde 28’ine denk gelen 2.3 milyar avroluk tekstil ihracatı yapılırken 2019 yılında ise bölgenin toplam ihracatının yüzde 35’ine denk gelen 3.2 milyar avroluk tekstil ihracatı yapılmıştır. İstihdamda da benzer bir artış görülmektedir.

İŞÇİ SAYISI İKİ KATINA ÇIKTI

Bölge’deki tekstil istihdamının toplam istihdamdaki payı durumunu Türkiye genelindeki durumla kıyaslarsanız neler söylersiniz?

2008 yılını referans aldığımı söylemiştim. 2008 yılında Türkiye genelinde tekstil sektöründe çalışanlar toplam çalışanların yüzde 6’sına denk gelmekteydi. 2019 yılına kadar küçük dalgalanmalarla bu oran değişmedi. Hatta ücretli çalışanlar içinde ise 2008’den 2019’a küçük bir azalma meydana geldi. Bölgede ise 2008 yılında toplam çalışanların yüzde 3’ü tekstildeyken, 2019 yılında bu oran yüzde 5’e yükselmiştir. Ücretli çalışanlar da ise yüzde 6’dan yüzde 7.5’e yükselmiştir.

Tabii bir de bölgenin Türkiye’de tekstilde ücretli çalışanlar içindeki payına bakmamız durumu anlamamız açısından daha net bir bilgi verebilir. 2008 yılında bu pay yüzde 7.1 iken 2019 yılında yüzde 11.2’dir. Burada Türkiye genelinde tekstilde ücretli çalışanların yüzde 40’tan fazlasının İstanbulda olduğunu düşündüğümüzde Doğu ve Güneydoğu’nun artışının Türkiye geneli açışından önemi daha net anlaşılacaktır. Bu oranlar kafa karıştırabilir. Şöyle ifade edersek daha anlaşılır olabilir. 2008 yılında bölgede ücretli çalışan 80 bin tekstil işçisi varken, 2019 yılında bu oran 166 bine çıkmış. Yani bölgede tekstil sektöründe çalışanların sayısı yüzde yüz artmıştır.

Serdar Acun bilgisayara bakarak anlatıyor.

Serdar Acun | Fotoğraf: Evrensel

Tekstil sektöründe diğer imalat sanayi sektörlerine göre kadınların daha fazla yer aldığı gözlenmekte. Bölge’deki tekstil sektörü de benzer özelliği gösteriyor mu?

Bölgede kadınların istihdama katılım oranları 2008 yılından 2019 yılına ufak dalgalanmalarla birlikte sürekli yükselmektedir. 2008 yılında kadınların istihdama katılımı yaklaşık yüzde 14 iken 2019 yılında bu oran yüzde 26’ya çıkmıştır. Bu yıllar arasında ülke genelinde ufak bir artış olmasına rağmen bölgede kayda değer bir artış meydana gelmiştir. Bu artış doğal olarak tekstil sektöründe çalışan kadın sayısında da hissedilmektedir. Türkiye genelinde tekstil sektöründe ücretli çalışanlar içinde kadınların payı yüzde 37’lerden yüzde 23’lere gerilerken, bölgede ise yüzde 11’lerden yüzde 24’lere çıkmıştır. Bölgedeki bu artışı birkaç nedene bağlayabiliriz; tarım sektöründeki çözülme, teşvik planlarında kadına yönelik verilen teşvikler, bölgede kadının çalışacağı ‘alan kısıtlılığı’ gibi…

Benzer bir değişim medeni duruma göre bakıldığında da görülmektedir. Tekstil sektöründe emeğin durumuna ilişkin yapılan birçok araştırma bekar işçilerin azımsanmayacak bir toplamı ifade ettiğini, bunun da özellikle tekstildeki esnek çalışma koşulları nedeniyle olduğunu belirtmektedir. Tekstil sektörü işçi devir hızının çok fazla olduğu bir sektör olarak bilinmektedir. Bekar işçiler de evli işçilere göre daha esnek çalışabilmekte, işçi sirkülasyonunda evlilere göre daha fazla bulunabilmektedir. Bölgede de bekar tekstil işçilerinin ağırlığının 2008 yılından 2019 yılına arttığını gözlemlemekteyiz. 2008 yılında 80 bin ücretli tekstil işçisinin yüzde 34’ü bekar iken bu oranın 2019 yılında yüzde 44.3’e çıktığını görmekteyiz. Ülke genelinde ücretli tekstil çalışanlarında bekarların ağırlığı ise bu süreçte azalmıştır. Burada bekarların artışını tekstil sektörünün diğer sektörlere göre daha esnek olması, işçi devir hızının çok fazla olmasıyla açıklayabiliriz. Yapılan çok sayıda çalışmada normal dönemlerde bekar işçinin evli işçiye göre çok daha hızlı işten vazgeçebildiği ifade edilmektedir.

TEŞVİK KAYIT DIŞILIĞI GERİLETTİ

Tekstilde kayıt dışı çalışmanın fazlalığı bir gerçek. Bölge’de ki kayıt dışı çalışmanın durumuna dair sizin ulaştığınız veriler ne söylüyor, gözlemleriniz nelerdir?

Genel olarak baktığımızda Türkiye’de kayıt dışı çalışma oranlarının Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerine göre çok fazla olduğunu görüyoruz. Türkiye’de 2019 yılında istihdamın yaklaşık yüzde 34.5’i sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değil. Ancak ücretli çalışanlardaki duruma baktığımızda bu oran yüzde 18’e gerilemektedir. Tabii burada tarımın ve kendi hesabına çalışanların Türkiye gibi ülkelerde daha fazla kayıtsız kalması etkilidir. Bunlar ayrıştığında ücretlilerde oran azalmaktadır.

Ücretli çalışanlara sektör bazlı baktığımızda tekstilin negatif ayrıştığını görebiliriz. 2019 yılında tekstil sektöründe ücretli çalışanların yaklaşık yüzde 29.1’i herhangi bir sosyal güvenlik kurumuna kayıtlı değildir. Bölgede ise durum daha farklıdır. Tekstil sektöründe ücretli çalışanların kayıt dışılık oranı 2008 yılında yüzde 38 civarında ve ortalamanın altındayken, 2019 yılında bu oran yüzde 25’e gerilemiştir. Bölgede tekstil sektöründe kayıtlılığın daha fazla olmasında 2008 yılından sonra artan teşvik uygulamalarının etkisinin önemli olduğunu düşünmekteyim. Teşvik uygulamasından yararlanmak için firmaların belli sayıda işçi çalıştırması gerekmektedir ve işçilerin de kayıtlı olması koşulu şarttır. Zaten teşvik uygulamalarında SGK primlerinin belli bir süre devlet tarafından karşılanması bu durumun bir kısmını anlamamıza yardımcı olmaktadır. Diğer yandan bölgede tekstildeki artış ile birlikte ilk etapta daha çok büyük firmalar diyebileceğimiz firmalar faaliyet yürütmektedir. Mesela 2019 yılında ücretli çalışan 166 bin işçinin yüzde 66’sı yani 109 bini 50 ve daha fazla işçi çalıştıran fabrikalarda çalışmaktadır. Bu durumda şimdilik denetimi kolaylaştırmaktadır. Türkiye genelinde ise bu oran yüzde 35’tir. Tabii kanımca bu durum böyle devam etmeyecektir. Teşvik uygulamalarının belli bir süre sonra sona erme durumu kayıt dışılığı artıracaktır.

 Diğer bir faktör de firmalar bölgede belli bir düzen oturttuktan sonra fason çalışma, taşeron iş yaptırma ilişkisini geliştirecektir bu durum da merdiven altı atölye sayısının artmasına neden olacaktır. Burada Van örnektir. Van’da tekstil üzerine bir yandan OSB kurulurken diğer yandan şehirde neredeyse her mahallede merdiven altı tekstil atölyeleri açılmaktadır. Bu dönüşüm de bölgede ki kayıt dışılığı ileri süreçte ülke geneline yakınsatacağı beklentisini doğurmaktadır.

ÜCRETLER TÜRKİYE ORTALAMASININ ALTINDA

Ancak bölgede ki ücretlerin Türkiye ortalamasının altında olduğu da bir gerçek. Bu kayıt dışılık oranları ile bir tezat oluşturmuyor mu?

Çalışmayı yaptığım TÜİK İş gücü anketleri beyana dayalı bir veri seti. Yani işçiye son ay aldığı gelir soruluyor o da aldığı geliri söylüyor. 2018 yılında Türkiye genelinde ücretli çalışan tekstil işçilerinin ortalama ücreti yaklaşık 1700-1800 lira arasında çıkarken, bölgede ise 1400-1500 lira arasında çıkmaktadır. Bu durum da aslında kayıtlılığın önemli bir kısmını teşvik uygulamasıyla açıklamama yardımcı olmaktadır. Çünkü teşviki alıyor sigortasını yapıyor ancak ücret konusunda ise çok düşük ücretler veriliyor. Ülke geneliyle bölge arasındaki farklılık aslında yıllardır bölgenin Türkiye’nin Çin’i olmasına ilişkin tartışmaların hayata geçirilmeye başlandığına işaret etmektedir.

MÜCADELE GELENEĞİNİN YIKILMASI HEDEFLENDİ

Peki, bu ‘Çin’leştirme’ politikası başta olmak üzere bölgede ki tekstil işçilerinin hakları için son yıllarda ki mücadelelerine dair gözleminiz nelerdir?

Bölge de Antep’i başka bir yere koyup başlamak gerek. Çünkü Antep ’80’li yıllarla beraber Türkiye ekonomisinde söz sahibi olmaya başlayan bir işçi kenti. Antep ’90’lı yıllarla beraber hak mücadelesi, sendikalaşma gibi çok sayıda işçi eyleminin yaşandığını bir şehirdir. Bu yüzden Antep diğer illerden ayrılmaktadır.

Urfa, Batman, Malatya, Elazığ ve Van ise tekstilde ki işçi sayısının son yıllarda kayda değer artış gösterdiği illerdir. Son yıllarda Batman’da yaşanan işçi eylemleri, Urfa’da yaşanan sendikalaşma çabaları olduğunu görüyoruz. Ancak bunlar sınırlı çabalar. Zaten bölgeyi Çin’leştirme bir yanıyla ücret ve sosyal haklarda kesinti iken diğer yandan ise tekstil işçilerinin batıda yaşadığı ve biriktirdiği mücadele geleneğinin de yıkılarak örgütsüz bir işçi kitlesi yaratmayı da içermektedir. Zaten sendikaların da örgütlü olduğu işyerleri ve işçi sayılarına baktığımızda bu durum daha net görülmektedir. Zayıf olan bu durum bölgede sendikaların etkisinin artmasıyla değişecektir. Zaten çeşitli sendikal çalışmaların olduğu Evrensel’deki haberlerden de görülmektedir.

Son olarak, pandemi koşulları bölgede nasıl yaşandı, işçilere yansıması nasıl oldu?

Pandemi koşulları bölgedeki tekstil işçilerini de çok fazla etkiledi. Özellikle kayıt dışı çalışan birçok tekstil işçisi işten çıkarılırken, kalan işçilerin ise gelirlerinde bir azalmanın olduğunu söyleyebiliriz. Diğer yandan gazetenize de yansıyan birçok haberde de gördüğümüz üzere işyerlerinde işverenin önlem almaması sonucu binlerce çalışan kovid-19’a yakalanmıştır. İşçi bir yandan yaşamak diğer yandan ise hastalık pençesinde deyim yerindeyse kelle koltukta bu süreci atlatmaya çalışmaktadır. Pandeminin etkilerinin kısa süreli olacağını düşünmemekteyim. Bu etkileri daha net gözlemlemek için daha derin saha çalışmaları da gerekmektedir.

Evrensel'i Takip Et