27 Kasım 2020 23:16

AB-Türkiye ilişkilerinde köklü bir değişiklik beklenmiyor

Yargıda reform tartışmaları ile beraber eş zamanlı yürüyen AB açılımı ne anlama geliyor? Prof. Dr. Ayhan Kaya ve Avrupa Parlamento Üyesi Özlem Alev Demirel ile konuştuk.

Fotoğraf: Pixabay

Paylaş

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomi ve hukukun üstünlüğü alanlarının ardından dış politikada değişim sinyali verdi. Geçtiğimiz günlerde yaptığı “Kendimizi başka yerde değil Avrupa’da görüyoruz. Geleceğimizi AB ile kurmayı tasavvur ediyoruz” şeklindeki açıklamaları Türkiye dış politikada makas değişikliğine mi gidiyor şeklinde tartışılırken Sözcü İbrahim Kalın’ın Brüksel’deki temasları değişim algısını besledi.

Peki Türkiye dış politikada başka bir yön mü seçti? Yargıda reform tartışmaları ile beraber eş zamanlı yürüyen bu AB açılımı ne anlama geliyor? AB tarafından yapılan yaptırım açıklamalarının bir karşılığı var mı? 10 Aralık AB zirvesinde nasıl bir karar çıkacak?

Prof. Dr Ayhan Kaya ve Avrupa Parlamento Üyesi Özlem Alev, 10 Aralık AB zirvesi toplantısında Türkiye’nin gerek mülteci kartı gerekse jeopolitik önemi nedeniyle ciddi bir yaptırım gelmeyeceğini öngördüklerini ifade etti. Ancak, Erdoğan iktidarının yaptığı AB açılımının da AB Türkiye ilişkilerinde köklü bir değişime neden olmayacağını söyledi. Her iki isim de, hem ABD, hem AB nezdindeki yaklaşımın Rusya ile ilişkilerde yalnızlaşması ile beraber dış politikadaki yalnızlığa bağladı.

Ayhan Kaya

"GÜVENLİ LİMAN" GÖRÜLÜYOR

Bilgi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimin’den Prof. Dr. Ayhan Kaya, Türkiye’nin ABD ve AB’yi daha güvenli liman olarak gördüğünü ifade etti. AKP iktidarının ilk dönemine işaret eden Kaya, “2000’li yılların başlangıcında iktidara büyük puan kazandıran Avrupa entegrasyon sürecine yeniden dahil olmanın planları yapılıyor olabilir” dedi.

Kaya iktidar temsilcilerinin AB’ye dönük söylemleri için şu öngörüde bulundu: Rusya ile güvene dayalı bir ilişki geliştirmenin zorluklarını yaşayarak gören Türkiye dış politika dengeleri açısından yalnızlığını gidermek için yeniden ABD ve AB eksenini güvenli bir liman olarak görüyor olabilir. Öte yandan, iç politika açısından da sosyoekonomik kriz ve kutuplaşmanın iktidara puan kaybettirmeye başladığı görüldüğünden 2000’li yılların başlangıcında iktidara büyük puan kazandıran Avrupa entegrasyon sürecine yeniden dahil olmanın planları yapılıyor olabilir.

MÜLTECİ KARTI YAPTIRIMIN ÖNÜNE GEÇER

Fransa’dan gelen yaptırım açıklamalarının Türkiye’nin elinde mülteci kartı bulunduğu için olumlu karşılığı olmayacağına dikkat çeken Ayhan Kaya toplantıda da AB-Türkiye ilişkilerinde radikal değişimler yaşanmayacağını ifade etti.

İktidarın bu tür hamlelerinin dış siyasetteki yalnızlık karşısında kendini yeniden konumlandırma çabaları olarak okumanın mümkün olduğunu ifade eden Ayhan Kaya, “Ancak, bu çabalar batılı değerlerin benimsenmesinden ziyade daha pragmatik içeriğe sahiptir. İktidar tarafından dile getirilen Batı bloku ile yeniden yakınlaşma çabaları ABD ve AB tarafından ne denli inandırıcı bulunacak sorusunun yanıtını kısa zamanda göreceğiz. Türkiye toplumu içinde de bu çabaların inandırıcı olma ihtimali düşük gibi görünüyor. Türkiye belki bu yolla riski seven yabancı sermayeyi kısa bir süre için de olsa çekebilmeyi hedefliyor olabilir” dedi.

ABD VE AB ŞARTLARINI DAYATACAK

Avrupa Parlamentosu Üyesi AB-TR Grubu Başkan Yardımcısı Özlem Alev Demirel de Evrensel’e yaptığı değerlendirmede Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dış politikada yaşanmış sıkışmışlıktan kaynaklı bu açıklamaları yaptığını söyledi. ABD’de Biden hükümetinin Trump hükümeti kadar manevra alanı vermediğini, Rusya’nın da Suriye ve Dağlık Karabağ’da Türkiye’ye bir alan açmadığını söyleyen Özlem Alev, AKP/MHP blokunun ekonomik ve siyasi krizi çözebilecek bir konumda olmadığı için sırtını AB’ye dayamak istediğini ifade etti.

Trump’un gitmesiyle, Biden ABD’si, AB ve Almanya’nın Erdoğan iktidarı karşısında ortak bir tutum sergileme imkanı doğduğuna dikkat çeken Özlem Alev “Sanırım her iki mihrak da ona şartlarını dayatacaklardır. Erdoğan’ın MHP ve Avrasyacı çevrelerle ittifakından doğan siyasetinden çark etmesini söyleyeceklerdir. Bu, Türkiye’deki iktidarın gerek iç ve gerekse dış siyasetinde ABD ve AB’nin çıkarlarını baltalamayacak bir çizgiye çekilmesini hedefleyecektir. Erdoğan’ın pragmatist bir siyasetçi olduğunu biliyorlar. Ve önüne iktidarda kalmasının yolunun nereden geçeceğini söyleyeceklerdir sanırım. Açıklanan “reformlar” ile Erdoğan, bir yerde, “Mesajı aldım” diyor; ancak sorunun bu “reform” müjdeleriyle de çözülemeyeceğini her iki taraf da biliyor!” dedi.

SEMBOLİK BİR YAPTIRIM OLABİLİR

10 Aralık AB zirvesinde bir yaptırımın ancak sembolik düzeyde olabileceğini söyleyen Özlem Alev “Özellikle Almanya’nın, ABD ile Türkiye ve Ortadoğu politikasında ortak bir siyaset geliştirmenin koşullarını netleştirmeden AB-Türkiye ilişkilerinde köklü değişimlere gideceğini sanmıyorum. Bu konularda ihtiyatlı hareket edeceklerdir, Türkiye’nin jeolojik önemi, kaynakları ve pek çok pazara bağlanan stratejik bir pazar olması özelliği, özellikle Almanya açısından bu ihtiyatı gerektirmektedir” dedi.

Özlem Alev ayrıca şunları ekledi: AB gibi sermaye birlikleri için demokrasi öncelikle sermaye için demokrasidir, yani kendi çıkarlarının güvence altına alınmasıdır. Unutmayalım ki Avrupa’daki demokrasi de işçi ve emekçilerin mücadelesiyle kazanılmıştır.(İstanbul/EVRENSEL)

ÖNCEKİ HABER

İzmir'de Konak Belediyesi fen işlerinde vakalar arttı

SONRAKİ HABER

Amasya’da, traktörleri haczedilen yüzden fazla çiftçi eylem yaptı

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa
Evrensel Ege Sayfaları
EVRENSEL EGE

Ege'den daha fazla haber, röportaj, mektup, analiz ve köşe yazısı...