25 Kasım 2020 17:01

Dalaman'daki kalker ocağı ÇED'den kaçmak için ruhsat alanını küçük gösterdi

Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, Dalaman'daki kalker ocağını işleten şirketin ruhsat alanını 25 hektarın altında göstererek "ÇED gerekli değildir" kararı aldığını söyledi.

Fotoğraf: Eşref Atabey

Reklam

Özer AKDEMİR
Muğla

Muğla’nın Dalaman ilçesi Kapukargın Mahallesi’nde işletilen kalker ocağı bölgede başta zeytincilik olmak üzere, tarımı, suyu ve yaşamı tehdit ediyor. Kalker ocağının çevreye, tarıma ve sağlığa etkilerini değerlendiren Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey, şirketin ruhsat alanını 25 hektarın altında göstererek "ÇED gerekli değildir" kararı aldığını belirterek; “Parça parça tüketilen şey aslında çevresindeki canlılara hayat veren, canlıların yaşamı için gerekli olan, toprak, gıda ve sudur” dedi.

"BURADA ZEYTİNCİLİK YAPILIYOR" TUTANAĞI

CİMER üzerinden yapılan bir şikayet sonrası kalker ocağının olduğu alanda önceki gün üç mühendis, bir jandarma astsubayı ve mahalle muhtarı tarafından incelemelerde bulunuldu. İnceleme sonrası tutulan tutanakta kalker işletmesinde faaliyetin devam ettiği ve bölgede verim çağında zeytin ağaçları ile tapuda zeytin geçen araziler olduğu belirtildi. Zeytincilik Yasası’na vurgu yapılan tutanakta “Faaliyetin uygun görülmediği” ifadesi yer aldı.

Kalker ocağının çevre, tarım ve sağlık etkileri hakkında değerlendirmelerde bulunan Jeoloji Yüksek Mühendisi Dr. Eşref Atabey Kapukargın Mahallesi Cumabeleni ve Çeştepe yakınında bulunan kalker ocağının tamamen orman alanı içinde olduğunu ve zeytinliklere sınır bir konumunun bulunduğunu dile getirdi. YDA İnşaat Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından işletilen kalker ocağının, 24.96 hektar ve kırma eleme tesisi, 208 bin ton/yıl projesi” kapasitesi bulunduğunu ve ÇED gerekli değildir kararı olduğunu belirten Atabey, tamamı orman alanı içerisinde olan proje alanı için İl Tarım ve Orman Müdürlüğünden işletme alanı için alınmış bir iznin proje tanıtım dosyasında (PTD) görülmediğine dikkat çekti. Kalker ocağının zeytinliğe sınır olduğunu belirten Atabey, 3573 sayılı ‘‘Zeytincilik Yasası” gereğince bu kalker ocağına izin verilemeyeceğini ifade etti.

"ÇED GEREKLİ DEĞİLDİR KARARI GEÇERLİLİĞİNİ KAYBETTİ"

Üretilen Malzemenin Dalaman Havalimanı İnşaatında kullanılacağının ifade edildiğini aktaran Atabey, ancak Dalaman Havalimanı İnşaatının tamamlandığının altını çizdi. 2006 yılında serpatin maden ocağı işletmesi ve kırma eleme tesisi için şirkete verilen ÇED gerekli değildir kararının madenin yeni sahibi YDA AŞ tarafından “kalker ocağı” olarak belirlenerek müracaatlarda bu şekilde geçirildiğine dikkat çeken Atabey, işlenecek kaya türünün değişmesi nedeniyle faaliyetin çevreye yayacağı tozun türü, patlatma vd. işletme yöntemlerinde farklılıklar olacağını kaydetti. Atabey, “14 yıl önceye göre gerek fauna ve floradaki değişimler, ortam şartlarında değişmeler olacağından ÇED gerekil değildir izni ile ÇED devri yapılması işlemi geçerliliğini kaybetmiştir” dedi.

"AKTİF DEPREM BÖLGESİNDE AMA PROJEDE DEPREMSELLİK BİLGİSİ YOK"

Türkiye’nin en aktif deprem bölgesinde yer alan proje alanının depremselliği hakkında bilgi verilmediğini aktaran Atabey, “Proje alanı aktif Dalaman fayının tam üzerindedir. Proje alanındaki kaya biriminde gelişmiş fay düzlemleri, kırık ve çatlaklar görülmektedir. Ayrıca, proje alanında orman örtüsü yok edildiğinden, çıplak kalan ve özelliğini kaybetmiş zemin, yağmur suları ve buzlanmayla daha çabuk parçalanacak, ufalanacak, kazınan malzeme sellerle taşınarak erozyona yol açacaktır. Taşınan malzeme yakınındaki tarım alanlarında kirliliğe ve zarara yol açacaktır” dedi.

"PATLATMALARIN ETKİLERİ ÖLÜMCÜL OLABİLİR"

Kalker ocağında yılda 48 patlatmanın planlandığını, her patlatma için 13 delik belirlenerek her delikte 44.5 kg patlayıcı kullanılacağını aktaran Atabey, bu durumun proje ömrü olan 23 yıl boyunca devam edeceğini ifade etti. İşletmede yapılacak patlatmalar sırasında taşların fırlayarak, yakınındaki evlerde tahribata yol açacağı ve insanların yaşamını tehdit edeceği uyarısında bulunan Atabey, bunun yaralanmalara, hatta ölüme bile neden olabileceğini söyledi. İşletme sırasında meydana gelen gürültünün maddi hasarın yanı sıra yöredeki yurttaşların psikolojilerinin bozulmalarına da yol açabileceğini belirten Atabey, “Patlatmanın en önemli zararı yakınında yaşayan insanlarda gürültü kirliliği oluşturması, insanlar evlerinin duvarları çatlayacak mı, ev yıkılacak mı, çatıya taş mı gelecek endişesiyle korkmalarıdır. Sarsıntıyla, zeminde çökmeler olacak, evlerin duvarlarında çatlaklar oluşacaktır” dedi.

FAALİYETİN TAMAMI ORMAN ALANINDA

Faaliyetlerle çevreye yayılan tozun, hem bitkiler, hem yüzey ve yer altı sularına, hem de insan sağlığına zararlı etkileri olacağını belirten Atabey faaliyetin ormanlara etkisi ile ilgili şu bilgileri verdi; “Proje alanı tamamen orman alanıdır. Kızılçam, meşe, tespih ağacı, pıynar, pamuklağan, sandal ağacı gibi makiliklerin, endemik bitki ve çiçeklerin bulunduğu yörede yer alır.  Orman alanında açılan bu kalker ocağı, ormanın yok edeceğinden topraktaki canlıların yok olmasına, nemli ve verimli toprağın kaybı ile abiyotik mineralleri, faunanın etkilenmesine yol açacaktır. Toprak suyunun kaybıyla ağaçların büyümelerini olumsuz etkileyecektir”.

"ÇED OYUNU İLE ETKİLER GİZLENMEYE ÇALIŞILMIŞ"

Şirketin 85.35 hektar ruhsat alanına sahip olmasına rağmen çevresel etkileri gizlemek amacıyla ruhsat alanını 24.96 hektar göstererek ÇED gerekli değildir kararı alma yoluna gittiğinin altını çizen Atabey, “Projede, ruhsat alanının tümü üzerinde değil, 25 hektar altındaki alan için ÇED süreci işletilmiş ve projenin yol açacağı çevresel zararların kümülatif etkisi gizlenmeye çalışılmıştır.  Maden sahası, küçük parçalara bölünerek 25 hektar ve üzeri olan “ÇED” uygulanacak proje kapsamı sınırından çıkarılmıştır. Çevreye verdiği zarardan açıkça görülen kalker ocağı faaliyetleriyle parça parça tüketilen şey aslında çevresindeki canlılara hayat veren, canlıların yaşamı için gerekli olan, toprak, gıda ve sudur” dedi.

Reklam